TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak’ın açıklamaları şu şekilde;
‘KÖYLERİMİZ VE KÖYLÜMÜZ YOK EDİLDİ’
“80’li yıllardan itibaren IMF dayatmalar, Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde tarım desteğinin azaltılması, çiftçinin zarar eder konuma getirilmesi bunun sonucu olarak kamunun tarımsal kitleri olan devleti piyasayı regüle eden kurumların birer birer kapatılması ya da özelleştirilmesiyle çiftçi tamamen özel sektörün eline teslime dildi, bu şekilde olunca girdi maliyetleri karşısında dayanamayan çiftçi tarımdan uzaklaşmaya başladı. 2004 yılında çıkan büyükşehir yasası ile beraber köylerimiz, köylümüz yok edildi, herkes şehirli oldu, köy de yaşam bitirildi, koşullar iyileştirilmedi ve bunun sonucunda da genç nüfus şehirlere göçmeye başladı. Köylerde 75 yaş ve üzeri nüfus kaldı bir süre sonra bu nüfus ile tarım yapılamaz hale geldi böylelikle daha ciddi sorunlar bizleri bekliyor diyebiliriz.
80’li yıllardan beri bilinçli veya bilinçsiz, tarımı yok etme politikalarıyla beraber çiftçi tarımdan uzaklaştı, pandemi ile beraber dışarıdan alım yapamaz hale geldik paramız olsa dahi ürün getiremez hale geldik iç piyasada ciddi fiyat artışları oluştu, üretim yetmez hale geldi bu şekilde bugünlere geldik.”
‘TARLADA ÇALIŞACAK ÇİFTÇİ BULAMAYACAĞIZ’
“Siyasi politikalarla çiftçi kazanamaz, değersizleştirilen çiftçide köyden uzaklaşma konumuna gelmiş durumunda. Özellikle sanayileşme, göç politikaları, tarımsal potansiyeli yüksek arazilerin tarım dışına çıkarılması, 90’lı yıllarda 7.8 milyon hektar olan tarım arazimiz 23.1 milyon hektarlara düştü 5 milyon hektarımız tarım dışına çıktı. Çiftçi kazanamadığı için de yaklaşık 3 milyon hektarın üzerinde bir arazimiz de ekilmeden boş bırakılmaya başlandı. Çiftçinin destek alabilmesi için çiftçi kayıt sistemine kayıt olması gerekiyor, çiftçi buna gerek bile duymuyor çünkü desteklemeler doğru planlanmıyor. Son 20 yılda ÇKS’ye kayıtlı çiftçi sayısında bile 800 bin kişi azalma oldu. Böyle giderse tarlada çalışacak çiftçi bulamayacağız, Bursa tarım potansiyeli yüksek olan bir şehir, Doğu’dan Güneydoğu’dan gelen işçiler ya da göçmen işçiler vasıtasıyla bu iş sürdürülüyor. Ne yazık ki onlarda olmasa verimli tarım topraklarımız daha çok boş kalmak zorunda kalacak.”
“Son 20 yılda tarımı yönetenlere bakıldığında, tarımın içerisinden gelen insan olmadı hep tarımın dışında insanlar tarımı yönetmek için görevlendirdiler. Son olarak Ziraatin içinden gelen bir b akan var oda Vahit Kirişçi beyefendi. Vahit bey de tarımın yok edildiği, tarımın değersizleştirildiği, çiftçinin itibarsızlaştırıldığı bir süreçte bu işe talip oldu, umarım ki bundan sonra yapılacak adımlarla bu süreç daha iyiye götürülür. Liyakatli insanları göreve getirmez, siyasi beklentiler ile kararlar alırsanız, tarım siyasetin bulaştırılacağı ve ötekileştirileceği bir sektör değil, gördük ki pandemi sürecinde insanlar ilk gıda ve erzak temini için marketlere koştu, herkes eve kapanırken o koşullarda çiftçimiz arazisinde üretmeye devam etti. Fedakar çiftçimiz üretirken gereken desteği vermedik, liyakatli insanlar yönetimde olmadığı için bu konunun buraya geleceğini öngöremedik. Pandemi sürecinde bütün sektörlere destek verilirken tek destek verilmeyen sektör tarım sektörü.”
‘BAŞKA ÜLKEDE ÜRETİM YAPMAK YERİNE KENDİ DEĞERLERİMİZİ ÖN PLANA ÇIKARMALIYIZ’
“Başka ülkede yapılan yatırımın yarın bir darbe ile yerle bir olmayacağını bilemeyiz. Venezuela’nın iklim koşulları tropik iklim koşullarında, buğday tarımı yapmaya uygun değil. Venezuela şuan buğday ve un ithal eden bir konumda. Bence mesele bir başka ülkede üretim yapmak olmamalı. Mesele önce kendi değerlerimizi ön plana çıkararak onlar üzerinden üretim yapmamız bu şekilde üretimi artırmamız. Kendi çiftçinize değer vermeden, yeterli desteği vermeden, kendi toprağınızda 3 milyon araziyi boş bırakarak başka bir ülkenin tarımına katkıda bulunmak tamamen popülist bir yaklaşımdır diyorum.
2022 yılı buğday alım fiyatı açıklandı; 6 bin 50 lira, 1 lirada devlet desteği 7 bin 50 lira ÇKS kaydı olmak şartıyla, ne yazık ki çiftçimizin yüzde 40’ı ÇKS kayıtlı. Şuan da değirmenciye 4,5 liradan veriyor buğdayı yüzde 40 daha ucuza temin ediyor. Devlet bunu bildiği için buğday fiyatlarını aşağı çekerek değirmenciye veriyor şart koşuyor çuvalı şu fiyattan yukarı satamayacaksın. Bundan sonra bu fiyatlar üzerinde oynayarak destek çekildiği zaman ekmek daha da fazla ücretle satılabilir.
2023 yılında Amerika tarım Bakanlığı 775 milyon ton buğday üretileceğini görüyor tüketiminin ise 788 ton olacağını 13 milyon ton üretim açığı olacağından bahsediyor. Piyasada yeterli buğday olmayınca uluslararası piyasada da buğday artacak bizde dışarıdan buğday almaya başladığımızda yine pahalı alacağız. Hal böyleyken yıl sonuna doğru ekmek fiyatlarının buğday fiyatlarına bağlı artması kaçınılmaz. Devlet de desteğini çekerse çok yukarı çıkabilir ekmek fiyatları. Ekmek üretiminde buğday konuşuluyor aslında buğday maliyeti ekmeğin 3’te 1’lik kısmıdır kalan 3’te 2’i diğer girdilerdir. Aslında sadece buğday tarafını konuşmamak lazım, diğer girdilerde de ciddi artışlar oldu.
DSİ’nin 2021 yılı verilerine göre Türkiye’nin sulanabilecek arazi varlığı 8,5 milyon hektar. Şuana kadar yatırım yapılan ve sulamaya açılan kısmı 6,7 milyon hektar. 1.8 milyon hektar arazimiz Türkiye çapında sulanabileceği halde yatırım yapılamadığı için su bekliyor. Bir yandan yurt dışında toprak arıyoruz, bir yandan da kendi potansiyelimizi devreye sokmuyoruz.
Musluklardan akan suları konuşuyoruz spotlarda bu toplam su tüketimimizin yüzde 13’ü, yüzde 77’sini tarımda kullanıyoruz. Hal böyleyken her damla sudan tasarruf etmeliyiz. Kişi başına düşen su varlığımız 1350 metreküp civarında bu 2050 yılında 110 metreküplere düşeceği tahmin ediliyor. Bin metreküpün altına düştüğümüz anda su fakiri konumuna geleceğiz. Türkiye olarak su fakiri ülkeler konumuna aday bir ülkeyiz. Tasarruflu davranmalıyız özellikle de suyun büyük bir kısmını tüketen tarımda alanın yapmak zorundayız.”
BURSA’DA 135 BİN HEKTARLIK ARAZİMİZ SU BEKLİYOR
“Bursa’da toplam tarım arazilerimiz 363 bin hektar bunun 290 bin hektarı kullanılabilecek potansiyelde olan hektar, ancak ne yazık ki 2021 yılı verilerine göre henüz su götürdüğümüz arazi 155 bin hektar. 135 bin hektarlık arazimiz su bekliyor, var suyumuz boşa akıyor ama biz çiftçimizle buluşturmuyoruz Bursa gibi bir şehirde. Suyun kaynağından tarlaya gelen süreçte basınçlı sulama ile su getirmemiz gerekiyor ki kayıp, kaçak olayını en aza indirelim.”
‘TARIMIN SİYASETTEN UZAK KALMASI GEREKİYOR’
“Dünyayı yeniden keşfetmiyoruz. Ciddi kararlı tarım politikalarının oluşturulması gerekiyor. Siyasetten uzak kalması gerekiyor, çünkü tarım siyaset üstü bir şey stratejik bir sektör, eğitimden, savunma sanayinden daha önce geliyor çünkü insanlar aç kalırsa her türlü sorun ortaya çıkar. Önce üretim planlaması, ülkesel ve bölgesel planlamaya ihtiyacımız var. Hangi bölgede hangi ürünler yetişir tespit edilmesi gerekiyor. Bu planlama sonrası geç çiftçinin köye dönüşünü sağlamamız gerekiyor, sadece karlı üretim yapması yetmiyor, sosyal güvenlik istiyor, çocuğuna eğitim imkanı sunmak, sağlık koşullarına da kolay ulaşım sağlamak istiyor. Bütün bunları köyde sağlamazsanız genç çiftçiyi sadece para kazanması için köylere geri döndüremezsiniz. Tarım potansiyelini tekrar kazandırmamız gerekiyor. arazilerimiz çok parçalı, ülkesel düzeyde bu toplumlaştırmayı sağlamamız gerekiyor.”