KAMERAMAN: MESUT ERDOĞAN
DİSK üyeleri, gelir ve vergi adaletsizliğine dikkat çekerek adil bir vergi sistemi için İstanbul’dan Ankara’ya doğru başlattığı yürüyüşün Bursa durağında bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Kent Meydanı’nda düzenlenen basın açıklamasına DİSK üyeleri ve diğer STK’lardan da çok sayıda isim katıldı.
Burada basın mensuplarına açıklamalarda bulunan DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“İstanbul’dan yola çıktık. Gelirde adalet, vergide adalet diyerek Ankara yürüyüşümüzü başlattık. Bugün Ankara yürüyüşünün üçüncü günündeyiz. Yola çıkarken dedik ki, bu yolda yalnız yürümeyeceğiz. Gerçekten de ilk adımımızı attığımız andan itibaren uğurlamalarda karşılamalarda yol boylarında arabalarının kornalarını çalarak evlerinin pencerelerinden, balkonlarından el sallayıp yola yanımızda giden kadınlarla birlikte, el ele yürüdüğümüz çocuklarımızla, gençlerimizle ve her noktada bizi büyük bir coşkuyla ve mücadele iradesini bize katan işçi arkadaşlarımızla yürüyüşümüz her adımda biraz daha büyüyor. Bugün burada Bursa Kent Meydanı’nda bu umudu büyütmek için bizlerle birlikte olan bütün arkadaşlarımıza, yoldaşlarımıza bir kez daha hoş geldiniz diyoruz. Dedik ki biz yürürsek, işçiler yürürse bu ülkede, yani bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten işçi yürürse bütün karanlıklar dağılır. Biz yürürsek, işçi sınıfı yürürse yolumuz aydınlanır. Biz yürürsek işçi sınıfı yürürse ülkenin geleceği aydınlanır dedik. Ve bu inançla, bu iradeyle yürüyüşümüzü sürdürüyoruz. Gelirde adalet, vergide adalet, ülkede adalet için yürüyoruz.”
ÜLKE TARİHİNİN EN BÜYÜK BÖLÜŞÜM KRİZİ
“Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına ülke tarihinin en büyük bölüşüm kriziyle geliyoruz. Bugün bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten işçi sınıfı olarak, emekçiler olarak, yıllarca çalışmış bu ülkeye değer üretmiş emekçiler olarak kadınlar ve gençler olarak ürettiğimiz değerden aldığımız pay her gün daha fazla geriliyor. İstiyorlar ki bütün işçiler en düşük ücret olan ve açlık sınırının altına gerilemiş olan asgari ücretle çalışsın. İstiyorlar ki bütün emekliler o ucube sistemle icat ettikleri hazineden tamamlanan yedi bin beş yüz lirayla yaşasınlar. Hepimizi yoksullukta eşitleyen politikaları hayata geçiriyorlar. Türkiye’de öyle bir düzen kuruldu ki zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapmak üzere dönüyor. Düzenin bütün şartları sürekli olarak yoksuldan alıp zengine vermek için dönüyor. Biz artık bu adaletsiz düzeni, bizi işsizliğe, yoksulluğa, hayat pahalılığı karşısında açlığa mahkum eden bu düzeni değiştirmek için yürüyoruz. Ve bununla da kalmıyorlar. Dünyanın en adaletsiz vergi sistemi Türkiye’de. Adalet istiyoruz. Vergide adalet istiyoruz. Bizler daha ücretimizi almadan peşin peşin gelir vergisi ödüyoruz. Ocakta, şubatta, martta aldığımız ücreti ekimde, kasımda, aralıkta alamıyoruz. Böylesi adaletsiz bir vergi sistemi var Türkiye’de. Zenginlerden patronlardan sermayeden vergi almayan hükümet bütün vergi geliri için, vergileri artırmak için, işçinin, emekçinin, emeklinin, halkın cebine gözünü dikmiş durumda. Buradan Bursa Meydanı’ndan sesleniyoruz. Eğer yöneten hükümet devletin vergi gelirlerini arttırmak istiyorsa artık işçinin, emekçinin, emeklinin, halkın cebine gözünü dikmekten vazgeçsin. Artık bizim cebimize bakmaktan vazgeçsin de etrafına baksın diyoruz. Rekor kıran şirketlere baksın. Bankaların katbekat artan bilançolarına baksın. Kur korumalı mevduattan milyonlar kazananlara baksın. Yani bu ülkede az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınan adil bir vergi sistemi için yürüyoruz ve biz bu yürüyüşümüzü yaklaşık iki yıldır sürdürdüğümüz mücadelemizi yeni bir aşamaya taşımak için yapıyoruz. İki yıldır DİSK olarak iş yerlerinden, vergi daireleri önlerinden, alanlara, meydanlara, mitinglere, bakanlık kapılarına, meclis önlerine kadar taşıdığımız bu mücadelede bütün taleplerimiz karşısında bu ağır tablo karşısında hiçbir adım atmayan, tersine bizi de bizi daha fazla yoksullaştıran bu iktidarın politikalarını değiştirmek için İstanbul’dan Ankara’ya bu yürüyüşü başlattık. Meclisteki bütün siyasi partilerle görüştük. Hepsinin genel başkanlarına tek tek dosyalar verdik. Ardından adaletli bir vergi sistemi için beş madde ile yapılması gerekenleri anlatan kanun teklifini sunduk.”
EN DÜŞÜK EMEKLİ MAAŞI, ASGARİ ÜCRET DÜZEYİNE YÜKSELTİLMELİ
Bu tercihlerden vazgeçilmesi için yapılması gereken aslında çok net ve son derece kolay. Yeter ki tercihler değişsin. Mevcut iktidarın, sınıfsal ve siyasal tercihlerinin yarattığı bir yıkım tablosundan bu vergi adaletsizliğinden kurtulmak gelir vergisi dilimlerinin %10’a düşürülmesi, vergi dilimlerinin en az yeniden değerleme oranı kadar arttırılmasını talep ediyoruz. Ve aynı zamanda bu ülkede 2008 yılından beri sermayeye, işverenlere verilen beş puan SGK prim desteğini işçilere de verilmesini istiyoruz. Çağ dışı damga vergisinin kaldırılmasını talep ediyoruz. Bu kadar basit. Bu kanun teklifinin meclisten geçmesiyle bugün üzerimizdeki bu vergi yükü ortadan kalkacak ve en azından bu yüksek enflasyonda pahalılıktan bir nebze olsun nefes alacağız. Önümüzdeki günlerde asgari ücretin belirlenmesiyle ilgili toplantılar başlayacak. Bugün Türkiye’de asgari ücret bir ortalama ücret haline geldi. Asgari ücret, bırakın yoksulluk sınırını 14 bin liraya dayanan açlık sınırının bile çok altında. Dolayısıyla asgari ücretin ve bütün ücretlerin gerçek enflasyon karşısında kaybının giderildiği, bir işçinin ailesiyle birlikte yaşayabileceği bir ücret olarak belirlenmesi ve Türkiye’nin bir asgari ücretliler toplumu olmaktan kurtarılması için sendikalaşmanın ve sendikal hakların kullanımının önündeki engellerin kaldırılması için yürüyoruz. Yani Türkiye’de insanca yaşayacağımız bir çalışma hayatı için yürüyoruz. Yine aynı zamanda bu ülkede yıllarca çalışmış, emek üretmiş ve yaklaşık 10 milyon emeklinin 7 bin 500 liraya mahkum edildiği bir süreçte en düşük emekli aylığımızın, en azından asgari ücret düzeyine yükseltilmesini ve bütün emekli aylıklarının da bu oranda arttırılması için, emeklilikte adalet için yürüyoruz. Kadınlar olarak hayatın her alanında yaşadığımız eşitsizliklere ve ayrımcılıklara karşı çalışma hayatında ve bütün toplumsal hayatta, şiddet kaygısı yaşamadığımız, eşit koşullarda çalıştığımız ve yaşadığımız bir ülkeyi kurmak için yürüyoruz. Bugün çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğinin işsizlikle karartıldığı bir süreçte çocuklarımıza ve gençlerimize imkan tanıyacak bir ülke kurmak ve böylesi bir ülkeyi emanet etmek için yürüyoruz. Yani aslında bu ülkenin gerçek sahipleri olarak eşitlik, adalet, barış ve kardeşlik içerisinde demokrasinin bütün kurallarıyla işlediği, emeğin Türkiye’si için yürüyoruz. Ve biliyoruz ki bu yürüyüşte en başta da söylediğim gibi yalnız değiliz. Bugün burada bizlerle birlikte olan yürüyüş boyunca her adımda sesini bize katan, omuzlarını omuz başımıza yaslayan, gözlerinde elimizi sıkarken bize kadar bizim emeğimizde olan bütün sınıf kardeşlerimizle birlikte yürüyoruz. Bugün burada üçüncü günü Bursa’da yaptığımız bu karşılamayla ve açıklamayla sonuçlandıracağız. Ardından yarın sabah 9’da yine bu meydanda yola çıkacağız. Bu mücadelemizde yanımızda olan birlikte yürüdüğümüz her kim varsa herkese teker teker mücadelemiz adına teşekkür ediyorum.
https://twitter.com/normhabertv/status/1724800801858806154