Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki deprem başta Kahramanmaraş olmak üzere Adıyaman, Malatya, Osmaniye, Hatay, Kilis, Elazığ, Diyarbakır, Adana, Gaziantep ve Şanlıurfa‘yı etkiledi. Deprem bölgede büyük hasara yol açarken 43 binden fazla kişi de hayatını kaybetti.
Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er, Bursa Akademik Odalar’da gerçekleştirdiği basın toplantısında depremin bölgeye etkisini ve olası Marmara depremine ilişkin bilgilendirme yaptı.
‘YAKIN SEGMENLERDEKİ GERİLİM ARTTI’
Depremin sadece bölgeyi değil tüm Türkiye’yi etkilediğini belirten Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er, “Tarihsel kayıtlara baktığımızda defalarca 7 ve üzeri büyüklükte deprem olduğu bilinmektedir. Bundan sonra da olmaya devam edecektir. Bölgede sismik aktivite bitmiş değil. Şu ana kadar 10 bine yakın artçı deprem olmuştur. DAF zonundaki bu fay segmentleri üzerinde biriken enerjiyi boşaltarak yakın segmentlerdeki basınç ve gerilimi artırmıştır.” dedi.
‘DOĞAL OLAYLARIN, AFETE DÖNÜŞMESİNİ ENGELLEMEK ADINA YAPILACAKLARI PLANLAMAMIZ GEREKİYOR’
Bundan sonra diğer illerde atılması gereken adımlara değinen Engin Er, “Böyle doğal olayların, afete dönüşmesini engellemek adına yapılacakları planlamamız gerekmektedir. Depremden etkilenen bölgede yaralarımızın bir an önce sarılması için devlet ve millet işbirliği ile hepimiz elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. “ ifadesini kullandı.
‘ACİLEN AFET BAKANLIĞI KURULMALI’
“Yıllardır depremlerin nerede olacağı ve yaklaşık kaç büyüklüğünde olacağı bilinmekte fakat bu konuda yeterli tedbir alınmamıştır.” diyen Er, “Acilen Afet Bakanlığı kurulmalıdır. Bakanlık bünyesinde bilimsel çalışmalar yapan, mesleki tecrübeye sahip kişiler görevlendirilmelidir. “ dedi.
‘ÇEVRE DÜZEN PLANLARININ HAZIRLANMASI GEREKİYOR’
Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er, bütün illerde çevre düzen planlarının hazırlanmasının ve aktif faylar doğru ve bilimsel metotlarla belirlenmesinin gerektiğini söyledi.
‘BURSA’DA CAN KAYBI OLMAMASI İÇİN YAPILACAKLARI SIRALADI’
Bursa’da olası bir depremin can ve mal kaybına sebep olmaması için yapılması gerekenler hakkında konuşan Engin Er, “Bursa ilimizdeki fay segmentlerinin çok acilen paleosismolojik çalışmalarının tamamlanarak 1/1000’lik uygulama planlarında işlenmesi gerekmektedir. Paleosismolojik çalışmalar sadece üniversitelerce değil yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından da yapılmalı ve yetkili uzmanlar tarafından da gerekli denetimler mutlaka sağlanmalıdır. Planlı alanlar Tip İmar Yönetmeliği, Yapı Denetim Yönetmeliği ve Büyükşehir Yönetmeliği acilen revize edilmelidir. Can ve mal kaybına sebep olması muhtemel yapılar ve yapılaşmalar için mutlaka denetimlerinin yapılması gerekmektedir. Planlamaya yönelik yapılaşmada ilk iş olan jeolojik jeoteknik etütler mutlaka denetlemenin en başında yer almalıdır. Çünkü yapılaşmaya gitmekte zemin etütleri güvenliğin birinci değeridir. İlk düğme yanlış olursa diğer bütün düğmeler yanlış iliklenir ve doğru ve sağlıklı bir sonuç çıkmaz.” dedi.
Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Denetim mutlaka ama mutlaka daha fazla dikkat çekmemiz gereken konuların başında gelmektedir. Ayrıca zemin etütlerinden sonra zemin iyileştirmelerin de denetlenmesi yapılmalıdır. Binanın yapımının denetlenmesinde mevcut yapıların yönetmeliklerde sadece beton ve demirin kontrolü dışına çıkılmalı yapı denetim firmaları ve belediyelerin çalışma sistemleri yeniden yapılandırılmalıdır.
Akademik Odalar mutlaka denetlemenin bir parçası olmalıdır. Denetlemelerde meslek odaları devre dışı bırakılmamalıdır. Akademik odaların ortak akıl ve tecrübe ile oluşturacağı zemin ve bina denetim kılavuzları ve yol haritaları vatandaşlara ulaştırılmalıdır.
Organize Sanayi bölgeleri mutlaka özel olarak yeni ve yeniden doğal afetlere yönelik olarak yapılandırılmalıdır. Bilimsel olmayan yöntemlerle zemin ve bina denetlemesi yapıyorum diyen kişi ve kurumlara mutlaka gereken tedbirler alınmalıdır. Okullarda eğitim müfredatlarına mutlaka afet bilincinin eklenmesi gerekmektedir. Afet öncesi ve sonrası yapılması gerekenler için eğitimler yaygınlaştırılmalıdır. Depremin ne zaman olacağını sorgulamak yerine, olacak depremlere ne kadar hazırız sorusunu sormak daha yerinde olacaktır.
Sonuç olarak zarar azaltma yerine yara sarma politikalarından vazgeçmemiz ve doğa kaynaklı afetler karşısında toplumsal, sosyal, ekonomik ve teknik altyapımızı güçlendirmemiz gerekmektedir.”