Esat Kaplan
Esat Kaplan
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Nedir bu Portakal Çiçeği Vadisi projesi?

Malum, şu sıralar ardı ardına belediye başkan adaylarının proje tanıtım toplantılarını izliyoruz.

İstisnasız bütün adayların önceliği deprem, deprem denince dirençli kent, dirençli kent denince kentsel dönüşüm

CHP adayları kentsel dönüşümden söz ederken mutlaka Murat Karayalçın’ı anıyor, Karayalçın’ın Ankara’da 90’lı yılların başında hayata geçirdiği Dikmen Vadisi ve Portakal Çiçeği Vadisi projelerini anlatıyor.

Portakal Çiçeği Vadisi projesini ilk kez üniversite sıralarında duymuştum. İdealist bir şehir plancısı olan hocam Prof. Dr. Rana Aslanoğlu – rahmetle anıyorum – Kentbilim ve Kent Sosyolojisi derslerinde yeri geldikçe söz ederdi, hem Portakal Çiçeği’nden hem Dikmen Vadisi projesinden.

CHP Nilüfer Belediye Başkan Adayı Şadi Özdemir de hafta sonu yaptığı toplantıda “kentli projeleri”ni anlatırken, siyasi yaşamı boyunca teşriki mesai yaptığı Karayalçın’ı anmadan geçmedi:

Aslında bu kentsel dönüşüm işini sosyal demokratlar çok önce yaptılar. Kanunu yokken, ismi yokken, cismi yokken Murat Karayalçın, Portakal Çiçeği Vadisi ve Dikmen Vadisi projelerini hayata geçirdi. Kanunu yok, kitabı yok, altyapısı yok ve oybirliği şartı var o günlerde.”

Özdemir, Türkiye’de kentsel dönüşümün başlangıcı sayılan projelerin temel işleyişini de anlattı:

Taraflar birlikte bir kooperatif oluşturuyor, ortasında belediye var, bir tarafında yükleniciler, bir tarafında hak sahipleri… Ortak kararlar alıyorlar, süreci birlikte yürütüyorlar, belediye finansman desteği buluyor.”

Daha detaylı bakılırsa Ankara’da yapılan şu:

– Çöküntü bölgesi haline dönüşmüş olan bölgedeki mahalleler ayrı ayrı örgütlenip kooperatif kuruyor. Beş mahalle, 10 bin nüfus, 2 bin gecekondu…

– Beş kooperatiften birer temsilci belediye bünyesinde kurulan proje karar kurulunda yer alıyor. Tüm kararlar, planlar, planların uygulanması, ihaleleri… idari, mali, hukuki bütün süreç kurulun ortak kararlarıyla yönetiliyor. Özel sektör de yüklenici olarak süreçte yer alıyor.

– Finansman tümüyle belediye tahvilleri ile karşılanıyor. Özel olarak Japonya’da 400 milyon dolarlık tahvil satılıyor. Devrede sadece belediye var, halkın muhatabı belediye.

***

Bursa’da kentsel dönüşüm denince akla Ataevler geliyor. Nilüfer’in 1980’lerin sonunda “planlı kurulan” Ataevler Mahallesindeki siteleri oluşturan binalar 2015’ten başlayarak yıkıldı, yerlerini emsal artışıyla inşa edilen yapılar aldı. Amaç özel sektörü devreye alarak depreme dayanıklı binalar üretmekti.

Bir tarafında yükleniciler, bir tarafında hak sahipleri; site yönetimleri. Belediye emsal artışı verdi, yükleniciler kat ve ticari alan karşılığı bina yaptı, hak sahipleri yeni dairelere sahip oldu.

Yeni yönetmeliklerle inşa edilen yeni yapıların depreme dayanıklı olduğunu varsayıyoruz ancak dünün çözümü bugünün sorunu olarak karşımızda duruyor. Zira dirençli kent kurmayı sadece sağlam bina inşa etmeye indirgediğinizde otoparktan trafik yoğunluğuna kadar bir dizi sorun ortaya çıkıyor.

Böyle bir tabloda zaten dönüşümden değil olsa olsa değişimden söz edilebilir. Değişim ileriyi işaret edebileceği gibi geriye doğru da olabilir. Oysa dönüşümden kasıt yapısal bir değişiklik olmalıdır ve kentsel dönüşüm, kentte oluşan fiziksel, çevresel, ekonomik ve sosyal bozulmalara verilen bir yanıttır.

Parsel bazlı kentsel dönüşüm işi felakete doğru gidiyor.” diyen Şadi Özdemir de bir anlamda bu duruma işaret etti:

“(Kentsel dönüşümü) Bölgesel yapmayıp bina bazlı yapınca binaları daha sağlıklı yapılar hale getirdiğimizi düşünüyoruz ama bunun getirdiği başka sorunlar var. Otopark, trafik, azalan yeşil alanlar ve azalan sosyal donatı alanları. Bir süre sonra burada yaşamak neredeyse imkansız hale gelecek!”

Yine Ataevler’den örnek veren Özdemir, “20 bin nüfusa göre planlanmış bir bölgenin nüfusu 60 bine çıkarsa…” diye devam etti, ama istatistikler nüfus yoğunluğunun o kadar olmadığını ortaya koyuyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) istatistiklerine göre, Ataevler’in nüfusu 2015 yılında 15 bin 845’ti.

Bina yenilemelerinin başlamasıyla birlikte nüfus;

– 2016’da 14 bin 802’ye,

– 2017’de 9 bin 643’e,

– 2018’de 8 bin 762’ye kadar düştü.

İnşaatların tamamlanmasıyla birlikte gidenler geri döndü ve Ataevler’in nüfusu artmaya başladı.

– 2019’da 12 bin 341’e,

– 2020’de 14 bin 118’e,

– 2021’de 14 bin 685’e,

– 2022’de 15 bin 563’e ve

– 2023’te 16 bin 245’e çıktı.

Bu rakamların sadece ADNKS istatistikleri olduğunu, bölgede 25-30 yıl önce olmayan ticaret ve sanayi etkileşimiyle nüfusun en az iki kat hissedildiğini, bu durumun özellikle sabah ve akşam saatlerinde bölge trafiğinde açıkça görüldüğünü gözden kaçırmayalım.

İhsaniye ve Ataevler’de çok proje yapıldı, köklü çözüm bulmak mümkün değil, iyileştirmeler yapılabilir” diyen Şadi Özdemir, yine de ortaya koyacağı bölgesel ve bütüncül bir kentsel dönüşüm modeli ile Bursa’ya örnek olmak istiyor. Bunu yaparken gerekirse yükleniciler için başka imar alanlarından karlılık getirerek ya da hak sahipleri için sağlanacak imar hakkı transferleriyle kamucu modelden taviz vermemek istiyor.

Portakal Çiçeği Vadisi benzeri bir proje bugün Bursa’da uygulanabilir mi, Nilüfer’de üç-beş mahalleyi kapsayan böyle bir bölge var mı bilmem!

Bildiğim şu…

Eğer ideal bir kentsel dönüşüm planlaması yapılabilseydi Bursa bugün başka şeyler konuşuyor olurdu.

O planlama Bursa’nın göbeğinde yapılır; şehrin niteliği azalmaz, yaşam kalitesi düşmez, dahası yeni bir ruha kavuşurdu.

Doğanbey, Tayakadın, Kiremitçi ve Kırcaali mahallelerinden bir ucube değil, Erguvan Çiçeği Vadisi ortaya çıkardı.

HABERLER