Bir yaş daha büyüyor insan, en sevdiğini kaybedince…
Bayram sevincinin yerini hüzne, kedere ve hasrete bıraktığı bir günün arifesi.
Belki de mahşerin mini bir provası insanın annesini ya da babasını kaybetmesi…
İnsan kendine acır mı diyordu okuduğum bir kitapta, evet acıyormuş insan en sevdiğini kaybedince.
Her yıl elini öperek mutlu olduğun o koca çınarın bir bayram sabahı mezar taşını öpmek içini acıtıyor insanın.
Bir an kayboldun gibi yaşadım kiyameti, diyen Erdem Bayazıt aslında ne de çok haklıydı kıyameti tasvir ederken.
Ve yine Doğan Cüceloğlu, “Annen yok kimsen yok” metaforunda.
Bir yaş daha büyüyor insan sevdiğini kaybedince.
Bir asır daha büyütüyor insanı sensizlik.
Gidişin sessizliği öğretti bize. Senden geriye, senin güzelliğine, doğruluk ve iyiliğine tanıklık eden sözler kaldı.
Küçükken bir yolculuk yaptığın zaman Allah’a emanet olun, derdin.
İnsanın döneceği ve sığınacağı tek yer O’ymuş. Şimdi daha iyi anlıyorum bizi O’na emanet etme sırrını…
Dağ dağa kavuşmaz ama insan insana kavuşur…
Elbet bir gün kalıcılık yurdunda buluşacağız.
Şimdilik seni “O” en güvenilir olana teslim ediyoruz…
Her gün biraz daha hasretin büyüyor içimizde.
Biliyorum melekler taşır oğulların sözünü. Bir oğul anca sevdiğini özlemekle çiçek açar. Şimdi sen yoksun, geriye seni bir daha göremeyecek olmanın kekre tadı kaldı ağzımızda. Hasretin her gün büyüyor içimizde.
Babalar oğullarını diğer dünyada da görür, derdin, bu en büyük tesellidir şimdi bize..
Bu dünyada bir daha elinini öpemeyecek olma hissi ürkütse de beni, bir gün cennet bahçesinde elini tekrar öpme ümidiyle bayramını kutluyorum…
Sen de ben de O’nun kullarıyız.
Şimdi sen kalıcılık yurdunda O’nun misafirisin.
Selam üzerine olsun. Seni de çok özledik, En sevgiliyi de çok özledik.
Hasılı insan olan kıymet bilmeli vakit varken…
Geldik gidiyoruz…