Mehmet Emin Koşal
Mehmet Emin Koşal
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Kudüs ve kaybeden insanlık…

Tüm dinler ve tarihler için kutsal olan çok nadir yerlerden birinin adıdır Kudüs… İnsanlık tarihi boyunca bir çok badireler atlatan bu kutsal belde ne yazık ki son yarım asırda hep içimizi acıtan saldırılarla gündeme geliyor ve gelmeye devam ediyor.

Özellikle son yıllarda her Ramazan ayında kutsal beldeyi bombalamayı ve kirli ayaklarıyla Mescid-i Aksa’ya girmeyi adet haline getiren insanlık tarihinin en azılı ülkesi İsrail misafiri olduğu topraklarda terör estirmeye devam ediyor. Çocuk, yaşlı, kadın demeden her türlü zulmü yapan nasipsiz topluluk, masum insanları katletmeye ve insanlık onurunu zedeleyici uygulamarına devam ediyor.

Karanlık Filistin gecelerini misket bombalarıyla aydınlatan, kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden insanları katleden bu zorba devletin yaptıklarının kabul edilememesi bir yana dursun, bu zulmün yaşandığı alanın komple sözde müslüman ülkelerle çevrili olması daha bir kahrediyor insanı.

Bir avuç Yahudi’nin yaptığı bu zulme sessiz kalmak bir yana çoğu sefer de çanak tutan bu devletleri görünce her normal insan gibi bende utanıyorum. Anadolu coğrafyasında insanlar hep kahramanlık hikayeleriyle büyütüldü. Kimimiz Ahmed Yasin olduk, kimimiz Ömer Muhtar, kimimiz Şamil. Bundandır belki de Anadolu insanının mayasındaki mücahit ruh.

Filistin bombalanırken ağlamayanımız yoktur mesela. Kendi şehrinin muhaciri olan bir beldenin bitmek bilmeyen çilesiydi Filistin’in, Kudüs’ün, Aksa’nın hikayesi.

Rahmetli Cahit Zarifoğlu’nun “Kudüs… Bir sınav kağıdı… Her Mü’min kulun önünde…” sözü çınlıyor kulağımda. Gerçekten de Filistin son yıllarda müslüman coğrafyanın önündeki en büyük sorun, bir türlü çözüm bulamayan. Çözüm bulmak bir yana Filistin’i ve Kudüs’ü kendine sorun bulan sözde müslüman devletler bile yok değil. Yapılan onca saldırıyı kınama cesareti bile bulamayan ve çoğu zaman alçakça bir tavırla savunma hakkı diye İsrail’i savunan bu aciz ülkeleri görünce Filistin intifada hareketinin öncüsü Şeyh Ahmed Yasin’in “Ümmete Mektubu’nu”daha iyi idrak ediyorum. ‘Bu ümmet utanmaz mı?’ diye başlıyordu mektup, okudukça bu ülkelerin utanmazlığını anlar oldum mesela. Sonra yaptıkları kabul edilemez açıklamaları geldi aklıma ve mektubun sonlarına doğru onun da cevabını veriyordu adeta Ahmed Yasin : “Umarım bizim aleyhimize olmazsınız, Allah aşkına bari aleyhimize olmayın” derken.

Saçları ağarmış, türlü hastalıklarla mücadele eden ve hayatının büyük bir bölümünü felçli bir şekilde Filistin davasına adayan bu büyük şahsın gösterdiği iradeyi gösteremedi malesef İslam coğrafyası. Son yıllarda Filistin’de devlet başkanlığı yapan isimlerin iradesizliği bir yana tüm dünya müslümanlarındaki bölünmüşlüğün Filistin ayağı diğer yana bugünkü olayların temel iki sebebi olarak sıralanabilir. Şahidi, şehidi ve seyircisi çok olan Filistin, Kudüs ve Gazze’de malesef ölümün yaşı sıfırın da altına indi.

Bütün bu zulümler ve ölümler yaşanırken insanlık susuyor, sözde müslümanlar susuyor, insan hakları savunucusu dünya susuyor…

Tabi sadece Filistin’de ölüm ve zulüm yok. Suriye’de, Irak’ta, Arakan’da, Türkistan’da, Afrika’da, Amerika’da, Avrupa’da ve daha nice yerde aynı şeyler yaşanıyor.
Kıyameti kopuyor insanlığın.
Ve insanlık hiç ölmediği kadar çok ölüyor bugünlerde.

Tüm dünya sessiz kalırken umut veren bazı çıkışlarda olmuyor değil. Mesela Türkiye tüm dünyaya inat yine en yüksek sesle karşı duruyor bu insanlık dışı muameleye ve saldırılara. Umut kelimesi son yıllarda karşılığını en çok Türkiye kavramında buluyor…

‘Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim?’ diyen Selahaddin Eyyubi’nin torunlarının bugün sessiz kalması elbette ki içimizi sızlatıyor. Ancak bunu iyi bilmeliyiz ki hem insanlık hem de müslümanlık tarihi için sembol olan Kudüs düşerse; Mekke düşer, Medine düşer, İstanbul düşer biz düşeriz.

Kudüs kalbimizi titreten bir haykırıştır. Şüphesiz özgürlük de, esaret de Kudüs’te başlar. Dünyanın en uzun hüznünün yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne yağdığı bu günlerde müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs’te yaşanan zulme karşı hepimiz bir Selahaddin gibi durmalı, yeri geldiğinde ordaki kardeşlerimize dua etmeli, kâfirlere karşı kalbimizle buğz etmeliyiz. “Müslümanca yaşamanın haysiyetine talibiz”‘ diyen şairin “Şimdi bize düşen soylu bir öfkedir” çıkışının benimsenmesi gerektiğine inananlardanım. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyenlere inat bin yaşayan yılanın mutlaka bana da dokunacağına inananlardanım. Hatta bazı anlar oluyor ki Hitler’e lanet bile okuyacak seviyeye geliyorum İsrail’in Filistin’deki zulmünü görünce. Ancak Peygamber Efendimizin Taif kıssası aklıma gelince utanıyorum bu düşündüğümden. Her yahudiye Şaron gibi,Netanyahu gibi bakmak müslüman ahlakına sığmıyor diyerek teskin etmeye çalışıyorum yüreğimi.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen inanıyorum ki Ahmed Yasinleri, Abdülaziz Rantisileri ve daha nice kahramanları eksik olmayan bu coğrafyalardan bir gün bir Selahaddin çıkacak ve Kudüs başta olmak üzere tüm İslam beldeleri özgür olacak…

Selam olsun kalbi Kudüs için atanlara…

Ve selam olsun Kudüs işgal altındayken evinde rahat uyumayanlara…

HABERLER