Nail Özer
Nail Özer
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Devletten aldığım ilk sarı zarf

Sıralarımızın üzerinde bulurduk sarı zarfları. Zarfın üzerindeki kızıl ay, bizim kuşağın merhamet duyguları ve yardımlaşma bilincini simgelerdi, dersem abartmış olmam.

Kırışmasınlar diye o zarfları, özenle defterimizin arasına koyup evin yolunu tutardık.

Akşam babama ya da anneme uzatırdım sarı zarfı, içine kendilerinin belirlediği bir tutarda parayı koyardı bizimkiler.

Öğretmenimiz sıkı sıkı tembih ederdi, “zarfları mutlaka kapalı getirin okula” diye.

Ben çocuk aklımla parayı kantinde falan harcamayalım diye bizden sakındıklarını sanardım. Fakat şimdi daha iyi anlıyorum ki, kimin ne kadar yardım yapabildiği anlaşılmasın diyeydi.

Kimse kimin ne kadar para koyduğunu bilmezdi gerçekten de. Ve kimse bunu konuşmazdı.

Bu sarı zarflar hiç tanımadığımız insanların da bizim yardımlarımıza ihtiyaç duyabileceği ve bir topluma ait olmanın dayanışma ile gerçek olacağı bilincinin ilk zarfıymış.

Büyüyünce anladık.

Tabii bunu yanlış anlayanlar da varmış!

Yanlış anlayanlar yıllar sonra Kızılay’ın başına geçince, Kızılay’ın o kuşağın sahip olduğu bilinç ile yönetilmediği de gün gibi çıktı ortaya.

Holdingleşmeler, şirketler, şatafatlı binalar, müdürler, akrabalar, finansal aksiyonlar, üstü örtülü ideolojik roller, Newyork’ta gökdelen yapımına destek, vergi “kaçınmalar” almış başını gitmiş.

Depremin tam içinde, acıların en “afad” anında, çadır satacak kadar misyonundan uzaklaşmış bu güzide kurum.

Çadır sattıkları anlaşılınca bu kurumun başkanı çıktı ve dedi ki; “Bizim bu işlemimiz yasaldır ve ahlakidir. Bunu ya anlama kabiliyetinden yoksunuzsunuz ya da kötü niyetlisiniz.”

Üstünden bir gün geçmemişti ki, televizyonlara aynı kişi çıktı ve “Satıldığından haberim yoktu, öğrenince arkadaşları eleştirdim, medyaya düşünce çadır satışlarını durdurdum.” dedi.

Kızılay Başkanı bu!

Bu başkanın hocası da çıktı ve şunu söyledi.

“Ahbap’a depremin en acil ilk günlerinde çadır satan Kızılay’ın başkanı Dr. Kerem Kınık’ın hocası olmaktan utanıyorum. Beni ve diğer hocalarını affedin, belli ki ona Tıp Etiği öğretememişiz.”

Bu ve benzeri birçok olay bu afet günlerinde öfkemizi tetikleyerek yasımızın önüne geçiyor maalesef.

Yasımızı yaşayamadan liyakatsizlik ve günübirlik politikaların acı sonuçları ile yanıyor yüreğimiz.

Resmi rakamlara göre, 50.000’e (elli bin) yakın vatandaşımızı kaybettik.

Ancak gayri resmi olarak ifade edilen rakamlar çok daha korkunç.

2022 yılındaki deprem Elazığ için müthiş bir şans olmuştu. 3 bina yıkılmış ve 37 can kaybımız olmuştu. Çünkü orada TOKİ 25 bin konut yapmış, yapmamış olsaydı fatura daha kötü olabilirdi.

Yüzde 98’i yıkılacağı öngörülen yapılara imar afları çıkararak, bunu meydanlarda seçim malzemesi yapmak hangi kader planında var?

O sarı zarfın masumiyeti adına, gerçekleri dile getirmeye devam edeceğiz.  

HABERLER