Nail Özer
Nail Özer
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Sosyal konut mu? Balık tutmak mı?

Ev fiyatları, kiralar ve bilcümle inşaat maliyeti hızla artıyor. Tabi barınma ihtiyacı da aynı hızla ciddi biçimde artıyor.

13 Eylül bekleniyor…

Tam 81 ilde başlanacağından söz edilen sosyal konut projelerinin şartları açıklanacak.

Bu sosyal konut projeleri ihtiyaca hangi oranda çözüm olabilecek ya da piyasanın bu kontrolsüz yükselişine bir dur diyebilecek mi bu da önemli bir beklenti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, “Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesinin” açıklanacağını duyurmuştu

Cumhuriyetimizin kuruluş ekonomisi önemli bir prensibe dayanır. Bu prensip karma ekonomi prensibidir. Ve her ne kadar Cumhuriyet dönemi ve kurucu politikaları bazı çevrelerce her seferinde tu kaka ilan edilse de, varılan nokta devletçi yaklaşımla toplumsal sosyal bazı dengelerin kurulması oluyor.

Bu açıdan bu sosyal konut projelerinin böylesi iddialı bir çıkışla, yarattığı beklenti önemli görünüyor. Çünkü Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde konut sahipliği oranının en düşük olduğu dördüncü ülke. Avrupa Birliği’nde (AB) konut sahipliği oranı yüzde 70 iken Türkiye’de bu oran yüzde 58. Türkiye’de halkın yüzde 16’sı ise “düşük bedelli veya ücretsiz kiracı” konumunda.

Peki, sosyal konut nedir?

En basit tanımı ile sosyal konut resmi dilde ‘dar gelirliler için özel olarak yapılmış, sağlığa uygun ucuz konut’ olarak tanımlanıyor.

Ülkemizde son 20 yılda Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) projeleri öne çıkıyor. Ağustos 2022’de yapılan açıklamaya göre, son 20 yılda TOKİ vasıtasıyla 1 milyon 170 bin vatandaş ev sahibi olmuş.

Ancak ‘balık tutmayı öğretmektense, balık veren’ bir ekonomik model de işler biraz farklı oluyor. Sosyal destekler, yardımlar ve bu amaçla yapılan konutlar hiçbir zaman yeterli gelmiyor. Çünkü yeni yoksullar sırada bekliyor. Nitekim

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre konut sahipliği oranı giderek düşüyor. 2014’te yüzde 61,1 olan ev sahipliği oranı, 2021 yılında yüzde 57,5’e kadar düştü. Bu oran 2006 yılında yüzde 60,7 düzeyindeydi. 2020 ve 2021 yıllarında halkın yüzde 42’si kiracı durumunda.

Yükselen enflasyonist ortamın neden olduğu yıkım, tüm sektörleri bu arada inşaat sektörünü de hızlı bir değişime zorluyor. Bu değişim, barınma ihtiyacının sosyal amaçlı olarak çözümünü sağlayabilmeli. Devlet, destek kredi ve teşviklerle konut sahipliğini tabana yayabilmeli.Bu yönde sektör programlarını içeren politikalar üretilmeli.

Umarız 13 Eylül’de salt kamu kaynakları ile değil, özel sektör girişimleri ile de ucuz konut üretimini teşvik edecek yeni önlemleri içeren bir plan açıklanır.

HABERLER