‘EYT’liler çözüme ilk kez bu kadar yaklaştı’

Habertürk ekonomi yazarı Ahmet Kıvanç EYT’de son durumu yazdı.

‘EYT’liler çözüme ilk kez bu kadar yaklaştı’

Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) yasası gündemde yer almaya devam ediyor. Milyonlarca vatandaşı yakından ilgilendiren EYT yasasının ne zaman çıkacağı ve şartları araştırılıyor. Konuya ilişkin son durumu Habertürk ekonomi yazarı Ahmet Kıvanç yazdı. İşte EYT son durum gelişmeleri…

EYT’DE ÇÖZÜM KAPIDA!

Habertürk’ten Ahmet Kıvanç’ın haberine göre;

Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) ilk kez çözüme bu kadar yaklaştılar.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Sosyal Politikalar Kurulu Başkanvekili olduğu 2019 yılında EYT’liler ile görüşerek taleplerini dinledi.

Bakan olduktan sonraki açıklamaları ile de konunun gündemde kalmasına katkı sağladı. Yaptığı son açıklamalarda da EYT çalışmalarını takvimlendirerek, hükümet adına bağlayıcı bir taahhütte bulundu.

MASADA TEK FORMÜL

Bakan Bilgin, kamuoyunda bir süredir tartışılan “olsa olsa böyle olur” şeklindeki olasılıklara dayanan formüllerin doğru olmadığını vurguladı.

Bilgin, “Hollanda, Almanya modellerinden bahsediliyor, bunlar doğru değil. Masamızda sadece bir tane EYT formülü var. Kapsamlı bir çalışma aralık veya ocak ayında Meclis’te olur” dedi.

Bilgin, masada sadece bir EYT formülü olduğunu söyledi ama ipucu vermedi. EYT’liler de kendileri için tek formülün 8 Eylül 1999’daki koşullarla emeklilik hakkının yeniden verilmesi olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Bakalım, hükümetin formülü EYT’lilerinki ile örtüşecek mi?

Şu bir gerçek: EYT ile ilgili yapılacak çalışmanın olabildiğince geniş kesimlerce kabul görmesi, yeni tartışmalara ve mağduriyetlere yol açmaması, sosyal güvenlik sistemini ve sisteme olan güveni zaafa uğratmaması, tam tersine güçlendirmesi gerekir. Bunu sağlamak için düzenleme Meclis’e sunulmadan önce işçi ve memur sendikaları, işveren ve esnaf örgütlerinin katılımıyla konunun tüm boyutlarıyla tartışılması gerekir. (Bir türlü toplanamayan Ekonomik ve Sosyal Konsey tam da bu gibi konularda ülkede ortak akıl düzeneğini işletmek için var.)

EYT SORUNU NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Emeklilikte yaşa takılanlar sorunu 8 Eylül 1999 tarihinde yürürlüğe giren 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile hayatımıza girdi. Kanun toplam 64 maddeden oluşuyor. Bu maddelerden sadece 11’ü işsizlik sigortasını düzenliyor. Kalan maddelerin tamamı emeklilik yaşının artırılması, aylık bağlama oranının düşürülmesi gibi sosyal güvenlik sisteminde yapılan değişikliklerden oluşuyor.

Kanun tasarısı ANASOL – M olarak adlandırılan Bülent Ecevit başkanlığındaki Demokratik Sol Parti (DSP), Mesut Yılmaz başkanlığındaki Anavatan Partisi (ANAP) ve Devlet Bahçeli başkanlığındaki Milliyetçi Hareket Partisi’nden (MHP) oluşan koalisyon hükümeti tarafından 12 Temmuz 1999 tarihinde TBMM’ye sunuldu.

Kanunun Meclis’teki görüşmeleri 17 Ağustos 1999 depremine denk geldi. Bu tür yasaların komisyon ve genel kurul görüşmeleri genellikle uzun sürer. Ancak, 4447 Sayılı Kanun, Meclis’e sunulduktan sonra bir ay içinde komisyondan geçti ve 12 Ağustos Perşembe günü genel kurul görüşmelerine başlandı. Genel Kurul, cumartesi ve pazar günleri de çalışmalarına aralıksız devam etti. 17 Ağustos Salı günü yaşanan deprem üzerine bir hafta ara verildi. Tekrar başlayan görüşmeler üç gün içinde tamamlandı.

“MEZARDA EMEKLİLİĞE HAYIR”

4447 Sayılı Kanun, 1999 yılında farklı siyasi görüşte olan 15 emek örgütünü Emek Platformu’nda buluşturdu. Emek Platformu’nda yer alan örgütler şöyle:

TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, DİSK, KESK, Türkiye KAMU-SEN, MEMUR-SEN, BASK, Türkiye İşçi Emeklileri Derneği, Tüm İşçi Emeklileri Derneği, Tüm BAĞ – KUR Emeklileri Derneği, TMMOB, TÜRMOB, Türkiye Barolar Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Türk Veteriner Hekimleri Birliği.

Emek Platformu, emeklilik yaşının kadında 58, erkekte 60’a çıkartılmasını önlemek için 24 Temmuz 1999 tarihinde Ankara’da Kızılay Meydanı’nda yaklaşık 400 bin kişinin katılımıyla “Mezarda emekliliğe ve sefalet ücretine hayır” mitingi düzenledi. Platform 13 Ağustos 1999 tarihinde bir günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirdi, koalisyon partilerinin merkezlerine ülke genelinde yürüyüşler düzenlediği, Güvenpark’ta oturma eylemleri yaptı. 17 Ağustos depremi üzerine eylemlere ara verildiği dönemde tasarı hızla yasalaştırıldı.

TASARININ GEREKÇESİ NE İDİ?

Kanun tasarısının gerekçesinde Sosyal Sigortalar Kurumu’nun (SSK) finansman darboğazında olduğu, 1991 yılında 128 milyar lira (TL’den 6 sıfır atıldığı için bugünkü parayla 128 bin lira) nakit fazlası olan SSK’nın 1992 yılından itibaren açık vermeye başladığı belirtildi. TL’den 6 sıfır atılmış haliyle 1992’de 2 milyon 556 bin lira olan açığın, 1993’te 8 milyona, 1994’te 19.4 milyona, 1995’te 81.8 milyona, 1996’da 144.4 milyona, 1997’de 336 milyona, 1998 yılında ise 597 milyon liraya ulaştığı vurgulandı. (Yazı dizisinin ilerleyen bölümlerinde SSK’nın yanı sıra BAĞ –KUR ve Emekli Sandığı’nın o tarihteki mali durumunu genişçe ele alacağız)

STATÜLERE GÖRE EMEKLİLİK ŞARTLARI NASIL DEĞİŞTİ?

Ayrıntılara girmeden önce, emeklilik koşullarının 1999 ve 2008 yıllarında nasıl değiştiğini hatırlayalım. En kalabalık kitleyi oluşturduğu için EYT’liler ile ilgili örnekler genel olarak SSK’lılar (4/1-a) üzerinden veriliyor.

Çalışma statüsüne göre SSK, BAĞ – KUR ve Emekli Sandığı iştirakçileri arasında bazı farklar bulunuyor.

Statülere göre emeklilik şartları şöyle değişti:

SSK (4/1-a)

8 Eylül 1999 Öncesi:

Normal emeklilik için kadın 50, erkek 55 yaş ve 5000 prim günü veya kadın 20, erkek 25 yıl sigortalılık süresi ve 5000 prim günü.

Primi yetersiz olanların kısmi emekliliği için ise 15 yıl sigortalılık süresi, kadınlarda 50, erkeklerde 55 yaş ve 3600 prim günü koşulunun birlikte sağlanması.

9 Eylül 1999 – 30 Nisan 2008 arası:

Normal emeklilikte kadın 58, erkek 60 yaş ve 7000 prim günü.

Kısmi emeklilikte 25 yıl sigortalılık süresi, 4500 prim günü ve kadın 58, erkek 60 yaş.

(8 Eylül 1999 tarihi itibarıyla kadın 18, erkek 20 yıl sigortalılık süresi olanların emeklilik hakları korundu, 23 Mayıs 2002 tarihine göre belirlenen sigortalılık süresi esas alınarak kadın ve erkeklerin emeklilik yaşları kademelendirildi.)

30 Nisan 2008 Sonrası:

Normal emeklilikte kadınlar için 58, erkekler için 60 olan emeklilik yaşı 7200 günün doldurulduğu tarihe göre kademelendirilerek 65’e çıkacak.

Kısmi emeklilik yaşı, 5400 prim gününün doldurulduğu tarihe göre, normal emeklilik yaşına 3 yıl ilave edilerek belirlenecek. Ancak, hiçbir şekilde 65 yaşı geçmeyecek.

BAĞ – KUR (4/1-b)

1 Ekim 1999 Öncesi:

Normal emeklilikte kadın 20 tam yıl (7200 gün), erkek 25 tam yıl (9000 gün) prim.

Kısmi emeklilikte kadın 50, erkek 55 yaş ve 15 tam yıl (5400 gün) prim.

1 Ekim 1999 – 30 Nisan 2008 arası:

Normal emeklilik kadın 58, erkek 60 yaş ve 9000 prim günü.

Kısmi emeklilik kadın 60, erkek 62 yaş ve 5400 prim günü.

(8 Eylül 1999 tarihi itibarıyla aylık bağlanmasına hak kazananlar ile hak kazanmalarına iki tam yıl veya daha az kalanların emeklilik hakları korundu. 1 Haziran 2002 tarihine göre belirlenen fiili hizmet süreleri dikkate alınarak emeklilik yaşları kademelendirildi.

30 Nisan 2008 Sonrası:

Normal emeklilikte kadınlar için 58, erkekler için 60 olan emeklilik yaşı 9000 günün doldurulduğu tarihe göre kademelendirilerek 65’e çıkacak.

Kısmi emeklilikte 5400 gün ve 65 yaşı geçmemek üzere kademeli emeklilik yaşına 3 yaş ilave edilecek.

EMEKLİ SANDIĞI (4/1-c)

8 Eylül 1999 Öncesi:

Normal emeklilikte kadın 20 yıl (7200 gün), erkek 25 yıl (9000 gün) hizmet

Kısmi emeklilikte 10 yıl (3600 gün) hizmet ve 60 yaş

8 Eylül 1999 – 30 Nisan 2008 arası:

Normal emeklilikte kadın 58, erkek 60 yaş ve 9000 prim günü.

Kısmi emeklilikte 15 yıl (5400 gün) hizmet süresi ve 61 yaş

(8 Eylül 1999 tarihinde 50 ve üzeri yaşta olanlar için 10 yıl hizmet süresi ve 61 yaş)

8 Eylül 1999 tarihi itibarıyla kadın 18, erkek 23 yıl sigortalılık süresi olanların (emekliliğine 2 yıl ve daha az süre kalanlar) emeklilik hakları korundu. 15 Haziran 2002 tarihine göre belirlenen sigortalılık süresi esas alınarak kadın ve erkeklerin emeklilik yaşları kademelendirildi.

30 Nisan 2008 Sonrası:

Normal emeklilikte kadınlar için 58, erkekler için 60 olan emeklilik yaşı 9000 günün doldurulduğu tarihe göre kademelendirilerek 65’e çıkacak.

Kısmi emeklilikte 5400 günün dolduğu tarihteki kademeli emeklilik yaşına, 65 yaşı aşmamak şartıyla 3 yaş ilave edilecek.

EMEKLİ AYLIKLARI ÜÇ PARAMETRE İLE DÜŞÜRÜLDÜ

EYT sorununu ortaya çıkartan ve 8 Eylül 1999 tarihinde yürürlüğe giren 4447 Sayılı Kanun’la emeklilik yaşı kademeli artırılırken, emekli aylıkları da aşağı çekildi. Emekli aylıkları, üç parametrede yapılan değişiklikler ile düşürüldü.

2000 öncesi çalışmaya başlayanların emekli aylıkları hesaplanırken, 2000 öncesi, 2000 – 2008 arası ve 2008 sonrası hizmetleri için ayrı ayrı hesaplama yapılıyor.

Değiştirilen parametrelerin ilkini, bağlanacak emekli aylığının prime esas kazanca oranını ifade eden aylık bağlama oranı (ABO) oluşturuyor. Aylık bağlama oranının yüksek olması emekli aylığını yükseltirken, düşük olması daha düşük aylık bağlanmasına neden oluyor.

Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) 8 Eylül 1999 tarihinden önce çalışmaya başlayanları kapsıyor. EYT’lilerin aylık bağlama oranı önce 2000’de, sonra da 2008 yılında indirildi.

2000 yılından önce ABO, ilk 5000 gün için yüzde 60, 5000 günden sonraki her 240 gün için yüzde 1 oranında uygulanıyordu. 9000 gün prim ödeyen bir kişinin aylık bağlama oranı yüzde 76.7 idi.

2000-2008 Eylül arasındaki dönemde ABO, toplam prim ödeme gün sayısının ilk 3600 gününün her 360 günü için yüzde 3.5, sonraki 5400 günün her 360 günü için yüzde 2, 9000 günden sonraki her 360 gün için yüzde 1.5 olarak uygulandı. Böylece, 9000 gün prim ödeyen bir çalışanın aylık bağlama oranı yüzde 65’e geriledi.

Ekim 2008’den sonra ise çalışılan her yıl için yüzde 2 oranı uygulanmaya başladı. Böylece 9000 gün (25 yıl) primi bulunan kişilerin aylık bağlama oranı yüzde 50’ye düşürüldü.

Toplam 9000 gün primi bulunan bir EYT’li çalışmaya başladığında yüzde 76.5 aylık bağlama oranına tabi iken, bugün emeklilik talebinde bulunduğunda üç döneme ait hizmetleri için ayrı ayrı hesaplama yapıldığından, daha düşük emekli aylığına mahkûm oluyor.

REFAHTAN ALINAN PAY AZALDI

Emekli aylığı hesaplanırken, çalışma hayatı boyunca Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) bildirilen prime esas kazançların güncel değeri de dikkate alınıyor. Ödenen primlerin güncel değeri, güncelleme katsayısı ile hesaplanıyor.

2000 öncesindeki dönemde güncelleme yapılırken gösterge esasına dayalı sistem uygulanıyordu. Gösterge ile memur maaş katsayısı çarpılarak hesaplama yapılıyordu. Çalışırken kazançlar yüksek bildirilmişse son 10 yılın ortalaması, düşük bildirilmişse son 5 yılın ortalaması dikkate alınıyordu. Memur maaş katsayısı her 6 ayda bir artırıldığı için hesaplamada memur maaş katsayısının kullanılması, kazançların daha yüksek tutarda güncellenmesini ve daha yüksek emekli aylığı bağlanmasını sağlıyordu.

2000 yılından itibaren gösterge sistemi terk edildi. Gösterge yerine prime esas kazançlar tüketici fiyat endeksindeki (TÜFE) yıllık artış ile milli gelirdeki artış hızının yüzde 100’ünün toplamı oranında güncellenmeye başlandı.

2008 yılından sonraki hizmetler için ise güncelleme katsayısında milli gelirdeki artışın payı yüzde 100’den yüzde 30’a düşürüldü.

2000 – 2008 döneminde yıllık enflasyonun yüzde 10, milli gelirdeki artışın yüzde 5 olduğu bir yıldaki kazançlar yüzde 15 oranında artırılarak güncelleniyor 2008’den sonra ise 5 puanlık milli gelir artışının sadece yüzde 30’u, yani 1.5 puanı dikkate alındığı için, aynı enflasyon ve büyümeye rağmen güncelleme oranı yüzde 11.5 oluyor.

ALT SINIR AYLIĞI İNDİRİLDİ

SGK’ya kazançları asgari ücret veya buna yakın düzeyde bildirilen ve prim günü yetersiz olan kişilerin emekli aylığının aşırı düşmemesi için alt sınır (asgari aylık tutarı) belirleniyor. Emekli aylığını düşüren önemli faktörlerden biri bu alt sınır aylığının aşağı çekilmesi oldu. Bu değişiklik, SGK’ya kazançları düşük bildirilen ve prim günü az olan kişileri olumsuz etkiliyor.

EYT’lilerin emekli aylığı hesaplanırken, 2000 öncesi, 2000 – 2008 arası ve 2008 sonrası hizmetler için ayrı ayrı asgari aylık kuralları uygulanıyor.

2000 öncesindeki hizmetler için emekli aylığında alt sınır, en düşük prime esas kazancın yüzde 70’inden az olamıyor. 2000 – 2008 döneninde bu oran asgari ücretin yüzde 35’ine düşürüldü. 2008 sonrasındaki dönemde ise asgari ücretin yüzde 35’i uygulanıyor. Bakmakla yükümlü olduğu kişi bulunanların asgari aylıkları ise asgari ücretin yüzde 40’ından az olamıyor.

ÇALIŞTIKÇA EMEKLİ AYLIKLARI DÜŞÜYOR

Emekli aylığı parametrelerinde çalışanlar aleyhine yapılan bu değişiklikler dolayısıyla düşük ücretle çalışanların emekli aylığı, çalıştıkça düşüyor. Emekli aylığı karmaşık bir sistemle hesaplandığı için çalıştıkça aylığın düşmesini anlamak ve anlatmak zor.

Basite indirgeyerek anlatacak olursak, EYT’li bir kişi bugün emeklilik başvurusunda bulunduğunda öncelikle her dönemin kuralları ile üç dönem için ayrı ayrı “tam aylık” hesaplanıyor. Daha sonra her bir dönemdeki çalışma süresi toplam prim gününe bölünerek o dönem için “kısmi aylık” tutarı belirleniyor. Üç dönemin kısmi aylığı toplanarak emekli aylığı bağlanıyor.

Kısaca, bu karmaşık sistemde, asgari ücret ve buna yakın düzeyde kazançla çalışanlar 2008’den sonraki çalışma süreleri uzadıkça emekli aylıkları artacağına azalıyor. Giderek daha düşük emekli aylığına mahkûm oluyorlar.

Burada haklı olarak şöyle bir soru gelebilir: “İlk defa çalışmaya 2000’den ve 2008’den sonra başlayanların emekli aylığı da çalıştıkça azalacak mı?” Onların emekli aylıkları daha da düşük olacak ama bu “çalıştıkça azalacağı” anlamına gelmiyor. Çünkü 2000 ve 2008’den sonra ilk defa çalışmaya başlayanlar peşinen kaybetmiş durumdalar. Onlar emekli aylığını artırabilmek için daha çok çalışarak prim günlerini artırmak zorunda olacaklar.

YAKLAŞIK 3.7 MİLYON EYT’Lİ BULUNUYOR

Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT), soruna maliyet odaklı bakılmaması, hak temelli çözüm aranması gerektiğini savunuyor. Ancak tartışmalar dönüp dolaşıp maliyet konusuna geliyor. Maliyeti kaç EYT’li bulunduğu ve bunlardan kaç kişinin hemen emekli olacağı belirleyecek.

Yaptığımız hesaplamalara göre, potansiyel olarak yaklaşık 3.7 milyon EYT’li bulunuyor. 1999 yılında SSK’lı, BAĞ – KUR’lu ve Emekli Sandığı iştirakçisi olmak üzere sigortalı (aktif) çalışan toplam 10 milyon 881 bin kişi bulunuyordu. O tarihte emekli (pasif sigortalı) sayısı ise 5 milyon 780 bin kişi idi. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) en son mayıs ayına ait istatistiki verisine göre, 2022 yılı itibarıyla toplam emekli sayısı (dosya bazında) 12 milyon 989 bin kişiye ulaştı.

Emekli sayısı 1999 – 2022 yılları arasında 7 milyon 208 bin kişi arttı. Başka bir ifadeyle 1999’daki 10.9 milyon aktif sigortalıdan “en az” 7.2 milyonu, 23 yıl içinde emekli oldu. Geriye 3 milyon 672 bin EYT’li kaldı.

“En az” dememizin sebebi şu: Söz konusu 23 yıllık dönemde yaşamını yitiren emeklilerin bir kısmından dolayı eş veya çocuklarına ölüm aylığı bağlanırken, kendisi öldükten sonra ölüm aylığı bağlanacak hak sahibi kalmayan kişiler de bulunuyor. Emekli aylığı almakta iken ölenlerden hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanmış ise bu kişilerin dosyası, emekli aylığı alan pasif sigortalılar arasında görünmeye devam ediyor ama hak sahibi kalmayanların dosyası kapanıyor.

Dolayısıyla, salt emekli sayısı ve aktif çalışan sayısı üzerinden yapılan hesaplamanın, kesin EYT’li sayısını göstermediğini, tahmini bir sayı olduğunu vurgulamak gerekir. Yaptığımız bu hesaplamaya göre, potansiyel EYT’li sayısı 3.7 milyon kişi dolayında bulunuyor.

SGK’YA GÖRE KAÇ EYT’Lİ VAR?

SGK’nın 2019 yılında hazırladığı rapora göre, o tarihte toplam 6,3 milyon EYT’li bulunuyordu. Bunların 1.3 milyonu, yaş şartının kaldırılması durumunda hemen emekli olabilecek kişilerden oluşuyordu.

SGK’nın 2019 ve 2020 yıllık istatistiklerine dayanarak yapılan hesaplamaya göre, 2019 yılından 2022 yılı sonuna kadar olan dönemde yeni emekli olacak kişi sayısı yaklaşık 1,5 milyon kişiye ulaşacak.

Bu durumda, SGK’nın 2019 yılında 6,3 milyon olarak açıkladığı EYT’li sayısı, son 4 yıldaki 1,5 milyon yeni emeklinin düşmesiyle 2022 yılı sonunda yaklaşık 4,8 milyon kişiye düşecek.
SGK’nın EYT’li sayısına ilişkin verileri ile bizim yaptığımız hesaplama arasındaki 1,1 milyon kişilik farkın bir bölümü, prim borcundan dolayı sigortalılık süreleri durdurulan BAĞ – KUR’luların zaman zaman çıkartılan af yasalarından yararlanarak sigortalılık sürelerini ihya etmek suretiyle emekli olmalarından kaynaklanıyor. Farkın bir bölümü ise özellikle 2008 yılından sonra hızla artan yurt dışı borçlanma yoluyla emekli olanlardan meydana geliyor.

EYT’lilerin bir kısmı, düzensiz işlerde çalıştıkları için prim günleri yetersiz olduğundan yaş koşulu 2023 yılında kaldırılsa bile yakın zamanda emekli olamayacak kişilerden oluşuyor.

EYT’li (İlk defa sigorta girişi 8 Eylül 1999 öncesinde olan) kadınların tamamı 20 yıllık sigortalılık süresini doldurdu. EYT’li erkeklerin tamamı ise 8 Eylül 2024 tarihinde 25 yıllık sigortalılık süresini dolduracak.

Yaş şartının EYT’liler için tümüyle kaldırılması halinde 8 Eylül 1999 öncesi çalışmaya başlayıp da prim gününü doldurmuş olanların tamamı 2024 yılına kadar emeklilik hakkı elde edebilecek. 2024 yılından sonraya sadece prim günü 5000’den az olanlar kalacak. Bunlardan prim günü 3600 ile 5000 arasında olan kadınlar 50, erkekler 55 yaşında emekli olacak.

EYT’NİN MALİYETİ NE OLACAK?

Sosyal Güvenlik Kurumu, 2019 yılında hazırladığı raporda maliyet hesaplaması da yaptı. Yaş şartının kaldırılması durumunda hemen emekli olabilecek kişilerin tamamı emekli olursa o tarihteki rakamlarla yıllık 23.5 milyar lira maliyet öngörüldü. Tüm EYT’lilerin yaş koşulu kaldırılarak emekli olmasının maliyeti ise 753,8 milyar lira olarak hesaplandı.

Yukarıda hesapladığımız gibi 2019 yılından bu yılın sonuna kadar olan dönemde EYT’lilerin 1,5 milyonu koşulları sağladığı için emekli olmuş bulunuyor.

EYT’nin maliyeti, yaş şartının kaldırılması ile birlikte EYT’lilerden ne kadarının hemen emekliye ayrılacağına bağlı olarak değişecek.

EMEKLİLİK YAŞI 39 YILDA 6 KEZ DEĞİŞTİ

Türkiye’de emeklilik yaşı sık sık değiştirildi. 1950 – 1965 yılları arasındaki dönemde kadın ve erkekler 5000 prim günü, 25 yıl sigortalılık ve 60 yaş koşuluna tabi oldu. Kadın erkek ayrımı yapılmadı. 1965’te çıkartılan kanunla 5000 prim günü ve 25 yıl sigortalılık koşulu aynen korunmakla birlikte emeklilik yaşı kadınlarda 55’e indirildi, erkeklerde 60 olarak devam etti.

Emeklilikte yaş koşulu ilk defa 1969 yılında, Süleyman Demirel’in ilk başbakanlığı döneminde kaldırıldı. Kadınlarda 55, erkeklerde 60 olan yaş koşulu kaldırılarak, 25 yıllık sigortalılık süresi ve 5000 prim gününü tamamlayanlara yaşa bakılmaksızın emeklilik hakkı getirildi.1976’da Demirel başkanlığındaki MC Hükümeti döneminde (Adalet Partisi, MHP, MSP ve Cumhuriyetçi Güven Partisi koalisyonu) kadınlar için sigortalılık süresi 20 yıla indirildi.

Turgut Özal başkanlığındaki hükümetin işbaşında olduğu 1986 yılında sigortalılık süresi kaldırılırken, 5000 prim gününü tamamlamak şartıyla emeklilik yaşı kadınlarda 55, erkeklerde 60 olarak belirlendi. 1969 yılında kaldırılmış olan yaş koşulu yeniden getirildi.

1992’deki Demirel hükümeti döneminde yaş şartı yeniden kaldırılarak 1976 yılındaki sisteme dönüldü. En az 5000 prim günü bulunan kadınlar 20, erkekler 25 yıl sigortalılık süresini doldurarak emeklilik hakkı elde etti.

1992 yılında kaldırılan emeklilikte yaş koşulu Bülent Ecevit başkanlığındaki DSP – MHP – ANAP koalisyon hükümetince 1999 yılında yeniden getirildi. Emeklilik yaşı kadınlarda 58, erkeklerde 60 olarak belirlendi.

Kademeli yaş artışının uygulamaya konulduğu 2002 yılında emeklilik yaşı kadınlarda 40, erkeklerde 44 oldu. 2002 yılında, 5000 prim günü ve 20 yıl sigortalılık süresini tamamlayan kadınlar 40, 25 yıl sigortalılık süresini tamamlayan erkekler de 44 yaşında emekli oldu.

Emeklilik yaşı, sigortalı çalışmaya başlama tarihine göre o günden beri artmaya devam ediyor.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun en son yayımladığı yıllık istatistiklere göre, 2020 yılında yaşlılık aylığı bağlatanların yaş ortalaması 4/1–a (SSK) statüsünde çalışan kadınlarda 52, erkeklerde 53; 4/1-b (BAĞ – KUR) statüsünde çalışan kadınlarda 57, erkeklerde 54, 4/1-c (Emekli Sandığı) statüsündeki kadınlarda 54, erkeklerde 57 oldu. Genel ortalama ise kadınlarda 52, erkeklerde 53, toplamda ise 53 olarak gerçekleşti.

SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNDE AKTİF/PASİF DENGESİ BOZULDU

Sürdürülebilir sosyal güvenlik sistemi için ideal aktif / pasif oranının 4 olması gerekiyor. Yani 1 emekliye karşılık 4 aktif sigortalı çalışan olmalı. Türkiye genç nüfus yapısına sahip olduğu bu dönemde dahi aktif/pasif oranını 2’nin üzerine çıkartamıyor.

Türkiye’de aktif/pasif dengesi, sosyal güvenlik kuruluşlarının daha ilk yıllarında bozuldu. Bu durum sosyal güvenlik kurumlarının topladıkları primler ile birikim yapma fırsatlarını ortadan kaldırdı.

Dosya bazında emekli aylığı alanlardan yola çıkarak yapılan hesaplamaya göre, aktif/pasif oranının 4’ün altına düşmesi SSK ve Emekli Sandığı’nda 1980 yılında; 1972’de kurulan BAĞ-KUR’da ise 1995 yılında gerçekleşti. Sosyal güvenlik sistemimizin tamamı için 1980 yılında 4’ün altına indi. (Not: Dosya bazında emekli sayısı, bir kişiden dolayı ölüm aylığı alan eş ve çocukların tek kişi olarak gösterildiğini ifade eder. Yazı dizisinde aktif / pasif oranı ile ilgili hesaplamalar dosya bazında emekli sayısı üzerinden yapılmıştır.)

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) verilerine göre, emeklilikte yaş koşulunu getiren 4447 sayılı yasanın çıktığı dönem olan 2000 yılında aktif/pasif oranı SSK’da 1,89, üç sosyal güvenlik kurumunun toplamında ise 1,95 düzeyinde bulunuyordu. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı sonrasında kademeli yaşın yeniden düzenlenerek yürürlüğe konulduğu 2002 yılında 2,08 düzeyinde olan aktif / pasif oranı 2010 yılında 1,84’e kadar düştükten sonra 2022 mayıs ayı itibarıyla tekrar 1,95 oldu.

SGK’nın verileri gerçek aktif /pasif oranını yansıtmamaktadır. Çünkü, 2022 mayıs ayında aktif sigortalı görünen 25.303.323 kişi içinde gerçekte sigortalı çalışan sayısı 22.940.182 kişidir. Bunlar zorunlu 4/a, 4/b ve 4/c sigortalılardan oluşmaktadır.

SGK istatistiklerinde görülen aktif sigortalılardan, 2022 mayıs ayı itibarıyla 1 milyon 500 bini stajyer ve kursiyer, 413 bini çırak, 460 bini de tarım SSK, yurt dışı topluluk ve diğer sigortalılardan oluşuyor. Bunlardan stajyer, kursiyer ve çıraklar için sigorta primi ödenmiyor, diğerleri için ise düzenli prim ödemesi yapılmıyor.

Dolayısıyla sadece zorunlu 4/a, 4/b ve 4/c statüsünde çalışanları dikkate aldığımızda aktif/pasif oranı 2022 mayıs itibarıyla gerçekte 1,95 değil, 1,77 olmaktadır. 2002 yılında ise bu şekilde hesaplanan gerçek aktif / pasif oranı 2,02 düzeyinde bulunuyordu.

İŞVEREN İÇİN YAŞLI, DEVLET İÇİN GENÇ

Emeklilikte yaşa takılanlardan (EYT) prim günü ve sigortalılık süresini doldurup emekli olmak için yaşı bekleyenler devlet tarafından emeklilik için “genç” olarak kabul ediliyor.

İşveren ise bu yaş grubundaki kişileri “yaşlı” görüyor ve iş vermiyor. Nitekim Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) işgücü istatistiklerine baktığımızda Türkiye’de istihdama katılım oranının 55 yaşından sonra keskin bir şekilde azalmaya başladığı görülüyor.

Örneğin 2021 yılında istihdama katılım oranı 50 – 54 yaş grubunda 50,9 iken, 55 – 59 yaş grubunda 37,9’a, 60 – 64 yaş grubunda 27,7’ye düştü. Başka bir ifadeyle 50 – 54 yaş grubundaki her 100 kişiden 50,9’u istihdama katılırken, 55 – 59 yaş grubundaki her 100 kişiden sadece 37,9’u istihdama edilebildi.

 

YORUMLAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir