Ankyra’dan Ankara’ya bozkırda bir başkent

Ankyra’dan Ankara’ya bozkırda bir başkent

Ankyra’dan Ankara’ya hep bir başkent olarak var olmuş bu kent, Anadolu bozkırında açan nadide bir çiğdem gibi durur. Ve bu çiğdem sadece baharları değil, Türkiye’nin dört iklimine açan bir güzelliğe sahiptir.

1923 yılında başkent ilan edilmesi, Ankara‘nın bir ülkeyi yönetmek için aldığı ilk görev değildi. Günümüzden 2 bin yıl önce Roma İmparatoru Augustus, kendine bağlı geniş Anadolu eyaletinin başkentliğini yine aynı kente, yani antikçağın Ankyra‘sına vermişti.

Soylu ve köklü bir tarih ve kültür mirasına sahip İç Anadolu‘nun bozkırındaki Ankara’ya, Türkiye Cumhuriyeti‘nin başkenti olması nedeniyle her ne kadar bürokrat bir kent gözüyle bakılsa da, aslında burası müzelerin, anıtların, görkemli ibadethanelerin, ahilerin, seğmenlerin de başkentidir aslında.

***

27 bin metrekare gibi geniş bir yüzölçümüne sahip Ankara’nın kuzeyi, Kuzey Anadolu dağ sıralarıyla belirlenmiş olsa da ilin genel karakteri Ankara Ovası‘nın ve güney sınırında da Tuz Gölü‘nün oluşturduğu düzlüklerdir. Yaklaşık 900 metre rakıma sahip Ankara’nın içinden Kızılırmak ve Sakarya nehirlerinin yanı sıra Çubukİncesu ve Ova gibi önemli çaylar da akmaktadır.

Ankara’da yapılan araştırmalar bu bölgenin tarihini Eski Taş Çağı‘na kadar geri götürür. Düzenli bir kronoloji izleyen kentin tarihinde MÖ 3. bin yerleşmeleri olan AhlatlıbelEtiyokuşuKoçumbeliKaraolan gibi yerler bu dönemin Anadolu kültürünün önemli izlerini taşır. Hitit Çağı‘nın önemli izleri ise kentin 60 km. yakınındaki Gavurkale‘den gelir. İlin tarihinin daha açık olmaya başladığı dönem ise Frig dönemidir. Ankara’nın kent olarak kuruluşu da bu dönemdedir. Antik kaynaklarda görülen efsanelere göre, Frig Kralı Midas, bu kentin kurucusu ve isim babasıdır. Öte yandan, Frig Devleti’nin başkenti olan Gordion da Ankara sınırlarındadır. Kent daha sonra Pers ve Helenistik devletlerin ve ardından da MÖ 3. yy.’da Galat Kabilelerinden Tektosogların hâkimiyeti altına girmiştir. MÖ. 25 yılında Roma İmparatoru Augustus bölgeyi fethetmiş, bölgenin başkenti ve önemli ticari ve askeri yol ağının merkezini Ankara yapmıştır. İlk olarak 1073 yılında ilk kez Türklerin eline geçen şehir, 14. yüzyılda bir ahi kenti olarak ticari önemini sürdürmüş, daha sonra Osmanlı Devleti döneminde de bu önemini korumuştur.

 

19. yy. sonlarına kadar önemini koruyan Ankara, 20. yy. başlarında adeta bir kasabaya dönmüşken, 27 Aralık 1919 yılında Mustafa Kemal Atatürk‘ün kente gelmesi ve 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’ni açması, ardından da milli mücadelenin merkezini buraya taşımasıyla yeniden önemli günler yaşamaya başlamıştır. Ankara, 13 Ekim 1923 yılında başkent ilan edilmiş, aynı yıl 29 Ekim tarihinde de Cumhuriyet buradan ilan edilmiştir.

***

Ankara’nın günümüz metropol görüntüsü içinde özellikle Ulus civarında yoğunlaşan tarihsel kenti aslında çok zengindir. Frig döneminden itibaren birçok tarihsel kalıntıya sahip kent, aynı zamanda Anadolu’nun en büyük antik kentlerinden birini de barındırır.

Ankara’nın tarihsel kalıntıları içerisinde Haymana yakınlarındaki Gavurkale’de üç tanrı tasvirli kabartma ve burası yakınında Külhöyük‘deki yerleşme, Hitit dönemine tarihlendirilmektedir. Kentte Frig dönemine ilişkin çok sayıda tümülüs mezar ile nekropol alanı kazılmıştır. Bu tümülüslerden en önemlisi ise Polatlı ilçesi Yassıhöyük Köyü‘ndeki antik kent Gordion’a ait olanlardır. Buradaki 80 adet tümülüsten en göze çarpanı ise 300 m. çapında ve 55 m. yüksekliğindeki Kral Midas’a ait olduğu düşünülen mezardır. Buradaki kazılarda çok sayıda önemli eser Ankara Müzelerine kazandırılmıştır.

Ankara’nın günümüzdeki antik çağ kalıntıları Roma döneminden kalmadır. Çünkü Ankara, Roma döneminde eyalet başkenti olunca MS 1-2. yy.da nüfusu 100 bini bulan bir kent haline gelmişti. Bu tarihi kalıntılar içerisinde Ankara Kalesinin MÖ 2. yy’da Galatlar‘a kadar geri giden bir tarihi vardır. Bu tarih içerisinde kale Roma ve Bizans dönemlerinde hem tamir edilmiş hem de genişletilmiş. Günümüzde iç kale olarak korunan kalenin dış surlarının tam olarak ne zaman yapıldığı bilinmemekte.

Kentin en önemli tarihi eserleri arasında ise Augustus Tapınağı bulunmaktadır. MÖ 20-25 yılları arasında yapılan tapınaktan iki yan duvar ve giriş kapısı orijinal olarak kalmıştır. Tapınağın önemli bir özelliği ise yan duvarlarına İmparator Augustus‘un yaşamı boyunca yaptıklarının Res Gestai de denen hem Yunanca hem de Latince olan bir yazıta sahip olmasıdır. Kybele-Men kutsal alanı içerisine yapılan tapınak alanına 15. yüzyılda Hacı Bayram Veli Camisi inşa edilmiştir. İl merkezindeki bir diğer antik çağ kalıntısı ise Roma Hamamı‘dır. Palestra ve hamamından oluşan bu kompleks yapı da Ulus Meydanı Çankırı Caddesi üzerinde yer alır. İmparator Caracalla (211-217) döneminde yapılan bu kompleks, yapılan kazılar ve çevredeki diğer arkeolojik eserlerin de burada toplanmasıyla açık hava müzesi niteliği taşır. İlde ayrıca Roma döneminden tiyatro, Julianus Sütunu, antik yol gibi yapılar da bulunmakta.

Kentteki en eski Türk-İslam dönemi yapılarından birisi Alaaddin Camii‘dir. Kale içinde yer alan cami 1178 tarihlidir. Cami’nin kıble duvarı iç kalenin zindan kapısına bitişiktir. Giriş kapısı üzerinde üç yazıt bulunmaktadır. Kuzeybatı köşesinde tek şerefeli minaresi yükselir. Alaaddin Camii, özellikle 1178 tarihi taşıyan minberi, son cemaatte bulunan antik sütun başlıkları, kapı üzerindeki tamir yazıtları ile önem kazanan bir eserdir. Ancak geçtiğimiz yüzyılda yapılan onarımlar caminin tarihi özelliğini kaybetmesine neden olmuştur.

İlde ayrıca 13 ve 14. yy’dan kalan Aslanhane (Ahi ŞerafettinCamiAhi Elvan ve Ahi Yakup Camileri önemlidir. 1427-28 yıllarında Hacı Bayram Veli tarafından Augustus Tapınağına bitişik olarak yaptırılan Hacı Bayram Cami, Selçuklu mimarisi tarzında yapılmış ve daha sonra Mimar Sinan tarafından onarılmış. Ahşap mihrabı 17. yüzyıl sonunda ünlü Nakkaş Mustafa tarafından işlenmiş ve cami Kütahya çinileri ile süslenerek sanatsal anlamda Ankara’nın en önemli camisi durumuna gelmiştir.

İlde tarihsel anlamda çok sayıda yer alan camilerin yanı sıra çağımız teknolojisi kullanılarak Osmanlı mimari tarzında yapılan ve devasa ölçülere sahip Kocatepe Camisi de günümüzün ilgi odaklarından biridir. Ankara’da Selçuklular zamanından kalan 1222’de yaptırılan Akköprü, 15. yüzyıldan Eski Hamam ve Karacabey Hamamı, 16. yüzyıldan Çengel Han ve Zağfiran Han ile 17. yüzyıldan kalan Suluhan görülmeye değer tarihi eserleri oluşturur.

Ankara’nın bu tarihsel yapılarının yanı sıra özellikle il merkezinde kale içi evleri, AyaşGüdül ilçeleri örnekleri ve Beypazarı‘ndaki sivil mimarlık örnekleriyle de ilgi çekmekte. Son yıllarda yoğun bir restorasyon ve sokak iyileştirmesi çalışmalarıyla öne çıkan bu kültürel değerler de Ankara turizmine bir ivme kazandırmış durumda.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kabri olan Anıtkabir‘de, hem Ankara’nın hem de ülkemizin sembol mekânlarından biri. Anıttepe‘de yer alan bu büyük mezar kompleksi 1944-1953 yılları arasında 750 bin metrekarelik bir alana yapılmış. Barış Parkı ve Anıt Bloğu olarak iki kısma ayrılan Anıtkabir’in Barış Parkı bölümünde ülkemizin ve dünyanın dört bir yanından getirilmiş fidanlarla oluşturulmuş ve bugün 104 ayrı türden toplamda 48 bin 500 adet süs ağacı ve bitkisi bulunmakta. Anıt Bloğu ise Arslanlı Yol, Tören Meydanı ve Mozole’den oluşmakta.

***

Ankara, ülkemizde en çok müzeye sahip olan kentlerinden biri. Her biri çok önemli olan bu müzeler aynı zamanda hem tarihsel hem de dönemlerinin mimari anlayışını yansıtan yapılar içinde yer alıyor. Bunlara en güzel örnek Anadolu Medeniyetleri Müzesi‘dir.

1464-1471 tarihleri arasında yaptırılan iki Osmanlı yapısı içinde bulunan müze, Anadolu’nun Paleolitik çağlarından başlayarak Bizans dönemi sonuna kadar olan kültür yolculuğunun görülebileceği en önemli müze konumunda. Müze, 1997 yılında Avrupa’nın en iyi müze ödülüne de layık görülmüştü. İlde ayrıca Polatlı Yassıhöyük Köyü’ndeki Gordion Müzesi de bölgedeki araştırmalardan bulunan eserleri sergilemekte. Bu müzenin yanı sıra 1927-30 yılları arasında yapılan ve 1981’den bu yana hizmet gören Devlet Resim ve Heykel Müzesi‘nde 19. yüzyıldan bu yana Türk Güzel Sanatlar eserleri, yine 1927’de yapılan ve 1930’dan bu yana hizmet veren Etnografya Müzesi‘nde de Türk sanatlarının en nadide örnekleri sergilenmekte.

İlde I. ve II. TBMM binalarında Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet MüzeleriAnıtkabir Atatürk ve Kurtuluş Savaşı MüzesiÇengel Han Rahmi Koç MüzesiŞefik Bursalı Müze Evi, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Oyuncak Müzesi, Atatürk Orman Çiftliği Atatürk Evi ve Müzesi, Beypazarı Kültür ve Tarih Müzesi, Çankaya Köşk Müzesi, Eğitim Derneği Eğitim Müzesi, Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Müzesi, Mehmet Akif Ersoy Müzesi, ODTÜ Müzesi, TC Ziraat Bankası Müzesi, TRT Müzesi, 100. Yıl Kız Teknik Öğretim Müzesi gibi çok sayıda müze bulunmakta.

***

Ankara bir kültür kenti olarak hem ülkemizde hem de dünyada ön sıraya çıkarken, bir yandan da doğanın kendisine bahşettikleri ile de yüzyıllardır dünyanın tanıdığı bir isim. 13. yüzyılda bölgeyi yurt edinen Türklerin getirdiği ve dünyada Mohair olarak bilinen Ankara Keçisi, yünü çok değerli olan Ankara Tavşanı ve saf bir ırk olarak Ankara Kedisi ile de isim yapmış bir kent.

Ankara’nın turizm alanında öne çıkan bir özelliği de termal kaynaklarının varlığıdır. İlin Kızılcahamam ilçesindeki kaynaklarda ısısı 47 dereceyi bulan kaynaklar, Ayaş ve Beypazarı’nda 52 derecelik kaplıcalar, yine Haymana ve Çubuk’taki kaplıcalar şifalı suları ile termal turizmin gözde mekânlarıdır.

İlin turizm kaynakları arasında Elmadağ‘daki bin 850 metre yükseklikteki kış sporları tesisleri; Kızılcahamam’daki Soğuksu Milli Parkı hem doğa yürüyüşü hem de nadir görülen yaban hayvanları gözlemciliği, MoganEymirKerevit gibi doğal göllerde tatlı su balıkçılığı ile doğa yürüyüşleri; Çöl ve Mogan Gölü’nde kuş gözlemciliği önemli yer tutar.

Ankyra’dan Ankara’ya hep bir başkent olarak var olmuş bu kent, Anadolu bozkırında açan nadide bir çiğdem gibi durur. Ve bu çiğdem sadece baharları değil, Türkiye’nin dört iklimine açan bir güzelliğe sahiptir.

YORUMLAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir