
Her şehrin kendine has bir ruhu vardır.
Bugün kaleme aldığım şehir alışılagelmişin dışında bir yönüyle ön plana çıkan Diyar Bekir…
Şehirler anılırken genellikle insanların aklına o şehirle özdeşleşen yiyecekler, anıtlar, kültürel özellikleri veya doğal güzellikleri gelir. Malatya denince kayısı, Denizli denilince horoz, Ağrı denilince dağ gibi…
Yazının başında da değindiğim gibi ben her şehrin kendine has bir ruhu olduğuna inananlardanım.
Mesela Sivas denilince Aşık Veysel gelir hatırıma ya da Kırşehir denilince Neşet Ertaş.
Gelelim peygamber şehri Diyarbakır’a…
Şehri bilen ya da herhangi bir yolla duyan insanların aklına Diyarbakır denilince ilkin ciğer ya da karpuz gelir. Ancak çoğu insan kitaplarda okuduğumuz ya da günlük hayatta sürekli aklımızın bir köşesinde duran şiirlerin, sözlerin ve başucu kitapların sahiplerinin Diyarbakırlı olduğunu bilmez.
Mesela edebiyat dünyamızın mihenk taşlarından “Doğunun Yedinci Çocuğu” Sezai Karakoç.
Yazdığı Mona Rosa şiiriyle modern çağın “Yusuf ile Züleyha”sını kaleme alan ve diriliş neslinin öncüsü mütefekkirin Diyarbakırlı olduğunu bilmediği gibi.
Yine Türk edebiyatında sade bir dille en başarılı eserleri verip şairler arasında İstanbul Türkçesini en güzel şekilde kullanarak eserlerine aksettiren ve yazdığı eserlerin bir çoğu bestelenerek günümüze kadar gelen, manevi iklim dünyamızda hoş bir sada bırakan ve
“Yürü üstüne üstüne
Tükür yüzüne celladın
Fırsatçının fesatçının hayının
Dayan kitap ile
Dayan iş ile
Tırnak ile diş ile
Umut ile sevda ile düş ile
Dayan rüsva etme beni…”
dizeleriyle Anadolu insanının hayata bakışını anlatan masum Anadolu çocuğu Ahmed Arif’in Diyarbakırlı olduğunu bilmediği gibi.
Ahmet Arif Edebiyat Müzesi
Peki Türk edebiyat ve fikir dünyasına katkı sunan ama bizim tanımadığımız başka hangi Diyarbakırlılar var dersiniz?
Durun, size şaşıracağınız birkaç ismi özellikleriyle sayayım.
Diyarbakır denilince şehri medyadan öğrenen insanların kafasında oluşan ilk kavramlardan biri de bölge vatandaşlarının geneli için kullanılan “Kürt” kavramı.
Buraya kadar her şey normal, peki Cumhuriyet’in kuruluş yıllarındaki o sancılı zamanlarda Türkçülüğün ateşli savunucularından Ziya Gökalp ve Süleyman Nazif’in Diyarbakırlı olduğunu bilen kaç kişiyiz!
Diyarbakır Ziya Gökalp Müzesi
Zengin kütüphanesi sayesinde Türk edebiyatına kaynaklık eden eserleri bir arada tutan Ali Emiri; şiirleriyle döneminde iz bırakan Faik Ali’siyle; hat sanatındaki ünüyle Hattat Hamit Aytaç; tiyatro alanında ünlü eserler meydana getiren Orhan Asena ve tabii ki;
“Yaş otuz beş, yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider”
dizeleriyle fikir dünyamıza farklı bir bakış getiren Cahit Sıtkı Tarancı’nın Diyarbakırlı olduğunu bilen tabii ki çok az kişiyiz.
Diyarbakır Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi
Ve daha sayamadığımız bir sürü değer…
Kültür, sanat ve edebiyat tutkunları için mutlak manada görülmesi ve gidilmesi gereken bir şehir DiyarBekir…
Bu vesileyle siz değerli okurlar başta olmak üzere tüm edebiyat ve sanat severleri her bir köşesi tarih kokan, gezilip görülmesi gereken yüzlerce turistik yeri; eşsiz mimariye sahip Sur’larla örülü şehrimize bekleriz.
Dicle kıyısında bir bardak kaçak çayın eşsiz lezzetiyle…
YORUMLAR