Basın açıklamasını Bursa Su Kolektifi adına okuyan Figen Ovat’ın açıklamaları şöyle;
İliç Çöpler Altın Madeni’nde yığın liçi sahasında meydana gelen kayma sonucunda büyük bir ekolojik yıkım yaşandı ve 9 işçi bu güne kadarki ihlaller ve ihmaller sebebiyle vahşi madencilik yüzünden hayatını kaybetti. İktidar şirketler lehine maden kanununda değişiklikler yapma derdindeyken yaşanan bu facia maden yasasını şimdilik askıya aldırdı. Son maden tasarısına göre UMREK koduna göre raporlama zorunluluğu 4. Grup madenler dışındaki diğer madenler için kaldırılıyor. Böylece mermer, taş ocağı vb faaliyetler için şirket maliyetini önceleyen değişiklik hayata geçirilmeye çalışılıyor. Bu güne kadar çeşitli kanunlarda ve yönetmeliklerde yapılan değişiklikler sayesinde maden firmalarının istedikleri her yerde ve her şeye rağmen madencilik yapabilmelerinin önü açılmış ve adına “kamu yararı” denmişti.
İliç’te yaşanan felaket tüm uyarılara rağmen önlem alınmaması ve daha fazla kar için kapasite artışlarına göz yumulması, gerekli denetimin yapılmaması sebebiyle göz göre göre geldi. 10 milyon metreküp siyanür dahil ağır metal içerikli kimyasal atık işçilere mezar oldu. UYGAR Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hakan Ersoy, “Dünya literatüründe, maksimum 150 metre olan İliç yığınının burada 257 METREYE ULAŞTIĞINI tespit ettiklerini; Kontrol edilemeyen bir ‘liç yığınında SU İÇERİĞİNİN FAZLA OLDUĞUNU ve üretim sahasındaki PATLATMALARA ÇOK YAKIN YIĞILDIĞINI, felaketin göz göre göre geldiğini” belirtiyor. Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Ahmet Soysal ise “Siyanür dışında yüksek derecede tehlikeli toksik kimyasallar Fırat’a eninde sonunda karışacak: Uluslararası boyutta bir skandala doğru gidecek.’ diyor.
Yaşanan felaketin ekolojik boyutunu ve halk sağlığı kısmını yönetemeyen iktidar krizi kendi adına yönetmeye çalışmaktadır. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği eski bakanı Murat Kurum daha da ileriye gitmiş ve “ ÇED raporuyla heyelanın ne ilgisi var?” “Faaliyet Raporunu biz vermiyoruz” gibi bakanlığın ve kendisinin sorumluluğunu yok sayan açıklamalarda bulunmuştur. Bu zihniyet Bursa Orhaneli’de, Eskişehir’de, Fatsa’da yeni oluşacak suç mahallilerinin de işaretini vermektedir.
Her zaman dediğimiz gibi “SİSTEM DEĞİŞMEDİKÇE YAŞADIKLARIMIZ YAŞAYACAKLARIMIZIN GÖSTERGESİDİR” Bu sebeple tüm yurtta ekolojistler olarak firma yöneticileri, dönemin bakanı Murat Kurum, ilgili birim ve müdürlükler için suç duyurusunda bulunuyoruz. Birazdan konu ile ilgili dilekçemizi savcılığa teslim edeceğiz.
Yeryüzünü yok oluşa sürükleyen, canlı yaşamını umursamayan sadece belli azınlığın çıkarı için hareket eden sistemin sonucudur İliç’te yaşananlar ve bu yaşananlar ilk değildi.
2021 yılında Giresun’un Şebinkarahisar ilçesinde, Yedikardeş köyü yakınlarında Yıldızlar Holding’e ait Nesko Maden’in işlettiği Kurşun, Çinko, Bakır Ocağı’nda yaşanan atık barajı duvarında çökme gerçekleşti. 4500 ton ağır metal içerikli kimyasal atık önce Darabul Deresi’ne ardından da Kelkit Vadisi’ne yayılarak Kılıçkaya Barajına ulaştı. 9 ay sonra 30 Ağustos 2022’de TEMA Vakfı tarafından alınan numunelerin analizinde görüldü ki, BAKANLIKÇA YAPILAN TÜM ÇALIŞMALARA RAĞMEN doğal varlıklar üzerindeki kirlilik sınır değerlerin altına indirilememiştir. Ağır metaller, limitlerin çok üzerindedir ve Yetişkinler için “dikkat çekici”, çocuklar için ise “yüksek kanser riski” söz konusudur.
ÜSTELİK BÖLGEDEKİ KİRLİLİK VE KANSER RİSKİ UZUN YILLAR BOYUNCA DEVAM EDECEK DÜZEYDEDİR
TEMA’ nın Şebinkarahisar’daki numunelerden elde ettiği analiz sonucu yaşanan felaketin yıllarca süren etkisini göz önüne sermiştir. Firma yakarşı ise çevre izin ve lisans belgesinin iptali ve idari para cezası gibi ceza bile sayılamayacak uygulamalar hayata geçirilmişti. 3 ay sonra ise sanki felaket yaşanmamış gibi firma tekrar çalışmaya başlamıştı. Şimdi Erzincan İliç’tede benzer şekilde süreç yaşanıyor. Firmanın Çevre İzin ve Lisans Belgesi’nin iptal edilmesi yeterli değildir.
İliç’te tüm madencilik faaliyetleri durdurulmalı maden derhal kapatılmalıdır. Kapatılacak madende çalışan işçilere emeklerinin sömürülmeyeceği yeni istihdam alanları yaratılmalıdır.
Etkin bir yargı süreci başlatılmalı, sadece şirket yetkilileri değil, işletme ve kapasite artırımına izin veren mülki amirler ve bürokratlar da yargılanmalıdır.
Vahşi madencilikten vaz geçilmeli; halkı ve ekosistemi önceleyen yasalar konmalıdır.
YORUMLAR