Çevre Şehircilik ve İklim İl Müdürlüğü‘nde Bursa Su Kolektifi‘nin Dünya Çevre Günü sebebiyle iklim krizini ele aldığı basın açıklaması gerçekleştirdi.
Açılış konuşmasını gerçekleştiren Bursa Su Kolektifi Üyesi Figen Ovat şu ifadeleri kullandı:
Bugün, Dünya Çevre Günü. Bugün kimileri için kutlama günü, kimileri için dünyaya yaptıkları kötülükleri yalanlarıyla aklanma günü, kimileri için ise yıl boyu doğada yarattıkları yıkımı yeşile boyayarak sergileme günü olabilir. Ancak, Bursa Su Kolektifi olarak bizler için Dünya Çevre Günü, çevreyi, doğayı yok edenleri, geleceğimizi karartanları ifşa etme, hesap sorma, tüm canlılara yaşanmaz duruma getirdiğimiz dünya için acil olarak yapılması gerekenleri halkımıza duyurma günüdür.
Son bir yılda iklim krizi daha da derinleşti. Türkiye’deki gibi birçok ülkede akan dereler akmaz, göller kuruma tehlikesi yaşarken, dünyanın yine ülkemiz dahil birçok yerinde seller kamyonları, tırları sürükledi, arabaları üst üste yığdı, insanlar öldü. Aşırı yağışlar toprak kaymalarına neden oldu, evlerde ailelerle birlikte toprak altına gömülenler oldu. İklim krizinden
etkilenmeyen ülke kalmadı. Daha önce hiç görülmemiş iklim felaketleri yaşandı. Birçok yerde yumurta hatta top büyüklüğünde dolu taneleri yağdı. Diz boyu dolu taneleri sellere dönüştü. Birçok yerde ilk kez kasırga ve hortum dehşeti yaşandı. Denizler aniden kabararak tsunami benzeri yıkımlara neden oldu. Orman yangınlarında on binlerce hektar ağaç yandı. Baştan sona çölden oluşan Basra Körfezi ülkeleri sellere teslim oldu. Arabistan çöllerine kar ve dolu yağdı. Dolu seli çölleri kapladı. Dünyanın akciğerleri Amazon Ormanları, yüzlerce altın madeni tarafından yok edilmeye devam edildi. Milyonlarca ton siyanürlü atık su, Amazon nehirlerine boşaltıldı.
Türkiye dahil sermayenin güdümündeki dünya hükümetleri bir esrar bağımlısı gibi karbon kökenli yakıtlara bağımlılığını sürdürdü. Sürekli büyümek, daha çok üretip satmak zorunda olan şirketler eliyle kapitalizm tarafından yaratılan iklim krizine çare olarak, ekolojistlerin itirazlarına rağmen, karbon borsalarının 1997’de uygulamaya alındı. Karbon ticareti, sermayedarların havamızı da alınır- satılır metaya çevirdiği bir göz boyama taktiğiydi. 2021 yılında BM Dünya Meteoroloji Örgütü’nün havadaki CO2 oranın azalmadığı, sürekli artmakta olduğunu, Paris İklim Anlaşmasındaki küresel sıcaklık artışının en çok 1,5 °C tutulması hedefine ulaşmanın zor olacağını açıklamasıyla bu göz boyama taktiği çöktü.
Dünya ülkeleri yeni termik santral yapmayarak, çalışmakta olanları kapatarak CO2 salımını azaltırken; AKP iktidarı elinde Türkiye, CO2 azaltmak için değil, gelecek kredilere muhtaç
olduğu için Paris İklim Anlaşmasını imzaladı ve dünya halklarıyla dalga geçer gibi bir plan sundu. Plana göre Türkiye karbon salımında azaltma değil %30 artış öngörüyordu. Sonra da olanaksız bir işe kalkışarak 2053’e kadar C02 salımını sözde sıfırlayacaktı. Bu planla aslında AKP yönetiminin Türkiye’de CO2 salımını indirmek istemediğini açıkça ortaya koymaktadır. Türkiye iklim krizinden en çok etkilenecek ülkeler arasında. Buna rağmen termik santraller hız kesmeden kirletmeye, doğamızı, ormanlarımızı yok etmeye devam ediyor.
Köylülerin ve binlerce yaşam savunucusunun direnişine rağmen mahkeme kararıyla kapatılması zorunlu olan Muğla’daki termik santrallere kömür sağlamak için AKP vandallığı Akbelen Ormanını yok etti. Orman alanında çıkan antik kalıntılar kazısı derinleştirilmeden yangından mal kaçırırcasına patlatmalarla yıkıldı. Zeytin yasasına göre yapılması yasak olan parlatmalar, Akbelen’de kanun hiçe sayılarak her gün yüzlercesi yapılmaktadır. Akbelen’de Limak’ın da içinde olduğu beşli çete kanunları, anayasayı umursamıyor. Jandarma şirketin lehine işlem yapıyor. Kısaca, devleti beşli çete mi yönetiyor, dedirtecek uygulamalar yapılıyor. Beşli çetenin bir başka üyesi Çalık Holding, uyarılarımıza rağmen Fırat nehrinin kıyısında açılmasına izin verilen İliç Altın Madeni dünyanın en büyük altın madeni felaketlerinden birini yaşattı.
Milyonlarca ton siyanürlü toprak korumasız arazi üzerine kayarak 9 işçinin ölümüne neden oldu. Ekokırım suç mahali olan İliç Altın Madeninden sızıntı yakındaki derede balıkları öldürdü, siyanür zehri Fırat’a karışmaya devam ediyor. Siyanürlü toprak yine korumasız bir maden alanına taşınıyor. Siyanür yüzlerce yıl daha bulunduğu coğrafyayı zehirlemeye devam edecek. Fırat nehri kıyısında kurulduğu halde “İliç Altın Madenin çevresinde su kaynağı yoktur” belgesi verecek kadar kanunlarımızı bozan AKP iktidarında her bir milletvekili
ve her bir bakan bu felaketin baş suçluları olarak görüyor, yargılanmaları gerektiğine inanıyoruz. Son 20 yılda derelerimiz yok denecek kadar az akıyor. İznik, Eğridir Gölleri başta olmak üzere göllerimizin hemen tamamı kuruma tehlikesi altında. Yeraltı suları yüzlerce metre dibe çekildi. Uludağ dahil pek çok yüksek dağlarımızın zirvelerinde buzul oluşumu artık kalmadı.
Bursa kent merkezine son iki yıldır hiç kar yağmıyor. Bahar yağmurları barajlarımızı dolduruyor ama yaz aylarıyla birlikte derelerimizden su akmadığı için barajlardaki su yeni yağış mevsimine ulaşamadan bitiyor. Kuraklığın yanında Nilüfer Çayı gibi derelerimiz başka hiç bir amaçla kullanılmayacak ölçüde kirletildiği için çiftçimiz yanı başındaki dereden bedava su kullanmak varken kanallarda dağıtılan ücretli su ile tarlasını sulamak zorunda bırakılıyor. Derelerdeki kirliliğin etkisinin yanında derin deniz deşarjlarıyla Marmara Denizi’nin dibini kanalizasyon çukuruna çevirdik. Derin deşarjlar Marmara Denizinde 25 m altındaki suda oksijen bırakmadı. Denizleri bile ısıtan iklim kriziyle birlikte Marmara’ya boşaltılan kirletilmiş sularda iyileşme olmadığı için Marmara da yeni müsilaj riskini arttırıyor.
Karacabey Bakırköy ve etrafındaki köylerde olduğu gibi köylümüz kanaldaki suyu kullandığında sudaki bor kirliliğinden dolayı ürün alamıyor. Bursa Orhaneli’nde Koza altına ait içinde koca koca köyler tarım ve doğal alanlar olan ruhsat alanlarında altın madenciliği yapılarak yeni İliçler yaratılmak isteniyor. Bursa’da taş, mermer ve krom madenleri doğal alanlarımızı yok edip derelerimizi kirletiyor. Çalı Kayapa hattında tarım alanların üzerinde yeni konut alanları imara açılıyor. Sanayi bölgelerimiz yarısı boşken, Kestel Soğuksu’da tarım ve doğal alanlar üzerine yeni sanayi bölgesi kurulması için, kanunlara aykırı olarak Çevre Şehircilik Bakanlığı eliyle plan değişiklikleri yapılıyor.
Biz, Bursa Su Kolektifi olarak, yerelde Bursa’dan başlamak üzere saydığımız/sayamadığımız tüm;
– İnsan eliyle yaratılan çevre, doğa yıkımlarına, kirletilmelere son verilmesini,
– Termik santral yatırımlarının durdurulmasını,
-Mahkeme kararıyla kapatılması gereken ancak hala çalıştırılan Muğla Akbelen’deki üç termik santral başta olmak üzere, ülke genelinde ve Bursa Orhaneli Termik Santrali dahil tüm termi santrallerin kapatılmasını,
– Çimento, demir-çelik gibi enerji yoğun sektörlere yeni yatırmalara izin verilmemesini,
– Her biri ekokırım alanı olan altın madenlerinin kapatılmasını,
– Türkiye ihtiyacı kadar maden üretimi yapılmasını, maden ihracatının durdurulmasını istiyoruz. Bu isteklerimiz insanla birlikte tüm canlıların daha uzun süre dünyada var olabilmesi
için derhal yapılması gerekenlerdir.
YORUMLAR