Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ziraat Bankası 4. Tarım Ekosistemi Buluşması programında açıklamalarda bulunuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ziraat Bankasına teşekkür ediyorum. Ziraat’ın kullandırdığı tarım kredisi 700 milyar lirayı aşmış durumda.” dedi.

Erdoğan, “Sık sık ülkemizdeki toksik muhalefete dikkat çekiyoruz. Ülkemiz her alanda çağ atlarken, ana muhalefetin kronikleşen kalite sorunundan biz rahatsız oluyoruz. Yıllar geçiyor, aktörler değişiyor fakat zihniyetlerinde hiçbir şey değişmiyor.” dedi.

Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

“161 yıldır Türk tarımını destekleyen Ziraat Bankası’nı tebrik ediyorum. Tarihimizin en zor dönemlerinde, çiftçinin, esnafın, girişimcilerin yanında yer alan bankamızın milletimizin gönlünde farklıdır. Tarım kredileri 700 milyar lirayı aşmış durumda. Devlet olarak çalışanın, üretenin, istihdam yaratanın her daim yanındayız.

“MUHALEFETİN KALİTE SORUNU VAR”

Sık sık ülkemizdeki toksik muhalefete dikkat çekiyoruz. Ülkemiz her alanda çağ atlarken, ana muhalefetin kronikleşen kalite sorunundan biz rahatsız oluyoruz. Yıllar geçiyor, aktörler değişiyor fakat zihniyetlerinde hiçbir şey değişmiyor.

Rakamları çarpıtma, bir bardak suda fırtına kopartma alışkanlıklarından maalesef vazgeçmiyorlar. Buna krediler meselesinde de şahitlik ediyoruz. Sürekli güncelledikleri rakamlarla ‘çiftinin şu kadar borcu var’ diyerek ekonomi programımızı kötüleme gayretindeler. Oysa çizdikleri karamsar tablo ile gerçekler arasında ciddi fark var.

Evet çiftçi kardeşlerimiz çok uygun şartlarda kredi kullanıyor. Bunu da battıkları için değil üretimlerini genişletmek, yurt dışına açılmak, işletmelerini daha da büyütmek için alıyorlar ve ödemelerini de yapıyorlar. Kredilerin geri dönüş oranı yüzde 97 seviyesindedir.

Ziraat Bankamızın verdiği rakam yüzde 99’a çıkıyor. Borç batağına saplanma, ödeyememe gibi bir sorun söz konusu değildir. Çiftçimizi, üreticimizi asla sahipsiz bırakmadık, bırakmayacağız.

Yıllarca beraber yol yürüdükleri arkadaşları İstanbul’un imkanlarının nasıl yağmalandığını, birilerine peşkeş çekildiğini açıkça itiraf etmeye başladılar. Heybedeki irili ufaklı turplar da, ahtapotun kolları da yine bizzat kendi arkadaşları tarafından birer birer ortaya çıkarılıyor.

İstanbul’u zehirli sarmaşık gibi saran suç örgütünün kimleri haraca, kimleri maaşa bağladığı yavaş yavaş belli oluyor. Gündemlerinde ne millet, ne çiftçi var. Şaibeyle yatıp, butlanla kalkıyorlar.

Meselenin daha hazin tarafı şudur. Lafa gelince Kuvâ-yi Milliyeci olmakla övünen partinin genel başkanı, yabancı siyasetçilerden demokrasi dileniyor, huzurlarında el pençe durup bizi sıkıştırmaları için onlardan ricada bulunuyor.”