Hayata lezzet katan kent: Tekirdağ

Hayata lezzet katan kent: Tekirdağ

Kirazından festival, üzümünden rakı, etinden ünlü köftesini marka yapmış bir şehir Tekirdağ…

Ergene Nehri’nin hayat verdiği topraklarda, çağlar boyunca verimli topraklarıyla binlerce medeniyeti yeşerten Marmara’nın incisi bir il. 130 km’yi aşkın sahili ile Marmara Denizi’nin en bakir alanlarına sahip Tekirdağ, hem Marmara’ya hem de Karadeniz’e sahil vererek ülkemizdeki iki denize kıyı veren ender illerden biri.

İstanbul, Edirne, Kırklareli, Çanakkale ve Marmara Denizi ile çevrili olan Tekirdağ, tarihsel süreçte Anadolu’dan Balkanlara açılan güzergâhın merkezinde yer alması, diğer taraftan da verimli topraklarıyla tarih sahnesinin perdesini erken açmış ve daima önemli olmuş yerleşimlerden biri.

Trakya Bölgesi tarihi içinde önemli bir yere sahip olan Tekirdağ, bölgenin genel tarihsel kronolojisini izlemekte. Ancak, bölgenin diğer kentlerinde henüz görülmeyen Paleolitik Döneme dair buluntular ilde yapılan bazı araştırmalar sonucu bulunmuş. İlin erken tarihi açısından bilgi veren en önemli arkeolojik sit alanı ise uzun yıllar kazılmış olan ve Tekirdağ il merkezinin 13 km doğusunda bulunan Menekşe Çatağı Höyüğü. Burada yapılan kazılar yerleşimin Kalkolitik Çağ’dan (MÖ 5500) başlayarak Helenistik Çağa’a (MÖ 330) kadar uzandığı göstermekte. Bu ören yerindeki araştırmalara bakarak yerli kabilelerin kurduğu yerleşimler MÖ. 3 bin’lerde Anadolu oluşan ticaret ağına bağlanmış ve Anadolu’dan Trakya’ya uzanan ticari ve kültür akımlarının ana merkezlerinden biri olmuş.

MÖ 1. Binle birlikte Thrak kavimlerinin önemli yerleşimlerinden olan Tekirdağ, MÖ 6. yy’da Pers, MÖ. 5 yy’da Odyris Krallığı daha sonra Büyük İskender, Roma ve Bizans devletlerinin hâkimiyeti altında kalmış. Genel anlamada Trakya’nın büyük bir bölümünü ele geçiren Osmanlı Devleti hükümdarı I. Murat zamanında ise 1357 yılında tamamen Türklerin eline geçmiş. 19. yy içerisinde Edirne Vilayetine bağlı bir sancak iken, Balkan Harbi sırasında Bulgarlar’ın 1920-1922 yılları arasında da Yunanlıların işgali altında kalan il, 13 Kasım 1922 tarihi itibariyle bu işgallerden kesin olarak kurtarılmış. İli yakın tarihi içindeki en önemli olaylardan birisi de henüz yeni Türk Harf Kanunu kabul edilmemişken, Mustafa Kemal Atatürk’ün 23 Ağustos 1928 tarihinde burada halka yeni alfabeyi göstermesi ve tanıtmaya çalışmasıdır.

Birçok kültüre ev sahipliği yapmış olan Tekirdağ’ın tarihte bilinen ilk ismi Bisanthe. İl daha sonraları Rodosto olarak isimlendirilirken, Türk hâkimiyeti sonrasında Rodosçuk, sonraları ise Tekfur Dağı olarak bilinmiş. İl günümüzdeki ismini ise Cumhuriyet’in ilanından sonra almış.

Genel anlamda yüksek ve engebeli olmayan Tekirdağ’ın en önemli yükseltisi Tekir Dağlarıdır. 945 metre rakıma sahip bu dağ haricinde genelde alçak ovalardan oluşan ilin en önemli akarsuyu Ergene Nehri. İle hayat veren ve ekonomik kaynaklarının temeli olan bu nehrin oluşturduğu alüvyonlu verimli topraklar hem ekonomik hem de yaşamsal faaliyetlerin merkezi olmuş (Bu genel söylem maalesef endüstriyel atıkların bu sistemine karışması ile geçerliliğini yitirir duruma gelmiş durumda!). İklim bakımından Marmara kıyıları nemli iklimi makilik bitki örtüsüne sahipken, dağlık kısımlar karasal iklime geçiş özelliği gösterir ve kayın ormanlarına sahiptir.

İlin temel ekonomik faaliyetleri ise özellikle tarım ürünlerine bağlı sanayi faaliyetleri. Hem verimli topraklar hem de İstanbul’dan Balkanlar’a ve Avrupa’ya uzanan yol ağının merkezinde bulunması hem de Marmara Denizi aracılığıyla da Karadeniz ve Ege Denizi’ne açılan konumundan dolayı Tekirdağ, günümüzde en hızlı sanayileşen ve göç alan bir il durumunda. Bölgedeki bu gelişmişlik kendini uluslararası bağlantılarda da göstermekte. Tekirdağ Belediyesi iki Macaristan, iki Bulgaristan olma üzere Yunanistan, Romanya ve Güney Kore’den toplamda yedi şehirlerle kardeş şehir statüsü almış.

Sahip olduğu topraklarının yüzde 80’i tarım için elverişli olan Tekirdağ’ın başlıca tarım ürünleri arasında üzüm, kiraz, ay çiçeği, kuru soğan, karpuz ve un gelmekte. Ayçiçeği ve yağının üretiminde Türkiye toplam üretiminin yüzde 27’sini karşılayan Tekirdağ hem sofralık hem de şaraplık üzüm çeşitleri ile de ülkemizin önde gelen üreticilerinden. İlde, sofralık üzüm çeşidi olarak Cardinal, Alphonso, Kürt, Çavuş, Muscat; kaliteli şaraplara da yönelik Gamay, Semilion, Karalahana gibi çeşitler yetiştirilmekte. Özellikle ilde kutlanan ulusal ve uluslararası festival ve şenliklere de baktığımızda bu ürünlerin birçoğunun halk yaşamında ne kadar önemli bir yer kaplığı da görülmekte. Bu festivaller içerisinde ise 1961 yılında Kiraz Cümbüşü adıyla kutlanmaya başlayan ve uluslararası bir üne kavuşan Kiraz Festivali büyük önem taşır. Her bir ürünle Türkiye üretimini içinde önemli yere sahip ilin bir başka önemli sanayisi de hayvancılığa dayalı et ve deri sektörü ile son yıllarda hızlı bir ivme kazanan tekstil sektörüdür.

İlin coğrafi yapısı ve konumu elbette ki turizmi de önemli derecede etkilemekte. İlin Marmara Denizi kıyısındaki yerleşimleri olan Şarköy, Kumbağ Beldesi, Çorlu ve Marmara Ereğlisi ile Tekirdağ merkezde Marmara’nın hala bakir sahillerini bulmak mümkün. Deniz turizmi yanında son yıllardaki çalışmalarla hem kıyıda hem de ilin iç kesimlerinde doğa yürüyüşü parkurları hizmet vermeye başladı. Ayrıca Yeniköy’den paraşüt atlama tepesinden başlayarak Uçmakdere Ayvasıl mevkiine kadar eşsiz bir manzara eşliğinde yamaç paraşütü de yapılabilmekte.

Hem bir ticaret rotası hem de birçok medeniyete ev sahipliği yapması nedeniyle Tekirdağ’ın kültür turizmi potansiyeli de oldukça yüksek. İl sınırlarında hem antik hem de Türk-İslam çağlarına ilişkin birçok antik kent ve tarihsel bakiye bulunmakta. Bu antik kentlerden en önemlisi ise özellikle antik çağda çok önemli bir ticaret merkezi olan Perinthos, bir diğer ismi ile Heraklia olan Marmara Ereğlisi. Antik çağın bu önemli kenti MÖ 7. yüzyılın başında Samoslu kolonistlerce kurulmuş. Özellikle antik çağ ticaretinde ve deniz savaşlarında önemli rol oynayan bu kent, Roma Döneminde Trakya Eyaleti’nin başkenti konumundaymış. Günümüzde ilçe merkezinin altında kalan bu antik yerleşimde surlar, müze kazıları ile ortaya çıkarılmış bazilika ve kimi yapılara ait temeller bulunmakta.

Bölgenin bilinen diğer antik kentleri içerisinde Bisanthe, Heraion Teichos, Ganos, Toronte, Apri, Barbaros sayılabilir. İl de ayrıca antik çağlardan itibaren birçok tarihi devirde kullanılmış Tekirdağ, Hayrabolu, Malkara, Beşiktepe, Çorlu gibi yerlerde kaleleri ve ilin her yanına dağılmış Trak kültürünün yansıtıcısı tümülüs mezarlar da ilgi çekmekte.

İlin her bir yanında görülen Türk-İslam Çağı eserlerinin büyük çoğunluğu ise Kanuni döneminin izlerini taşır. Bu döneme ilişkin en görkemli yapı topluluğu ise Rüstem Paşa Külliyesi’dir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde damadı Rüstem Paşa tarafından 1553 yılında Mimar Sinan’a yaptırılmış. Külliye de, taş işçiliğinin hayranlık uyandıran şekliyle işlendiği camisi ile birlikte bedesten, kütüphane, medrese, hamam ayakta kalan yapılar arasında. Bu önemli külliyenin dışında, 15. yüzyıldan kalma Mirliva Hüseyin Cami, Taşoğlu Cami, Turhanoğlu Ömer Bey Cami, 16. yüzyıldan kalma Ayaz Paşa Cami, Kanuni tarafından yaptırılan Süleymaniye Cam, ayrıca yine bu yüzyıllara ait Gazi Ömer Bey ve Ahmed-i Sarban Türbesi Kırklar Türbesi, Sadi Baba Türbesi gibi önemli yapılar kentin kültür potansiyelini gösterir.

İlin kültür yaşamını sergileyen en önemli mekânlardan birisi ise Arkeoloji ve Etnografya Müzesidir. 1927 yılında Vali Konağı olarak inşa edilen ve daha sonran restorasyonu yapılan binada hizmet veren müzede, çevredeki antik kentlerden getirilen mimari ve mimari plastiklerle oluşturulmuş taş eserler salonu, küçük buluntular salonu ve etnografya bölümü yer almakta. İldeki bir diğer önemli müze ise Rakoczi Müzesi’dir. 18. yüzyıl başlarında Avusturya’ya karşı Macar Bağımsızlık Hareketi’nin önderlerinden olan French Rakoczi yaşadığı ve öldüğü bu müze, 1932 yılında Macaristan Devletince bir müzeye dönüştürülmüş.

Birçok özelliğinin yanında Tekirdağ ayrıca Vatan Şairi olarak da anılan Namık Kemal’in doğum yeri olması nedeniyle de bir ayrıcalığa sahip. 1840 yılında Tekirdağ merkezde doğan ünlü şairin doğduğu mahalledeki evi aslına uygun olarak yeniden yapılarak müzeye dönüştürülmüş durumda. Müze evde hem ilin etnografyası, ilin çıkardığı ünlü şahsiyetler ve Namık Kemal’e e ilişkin özel eşyalar sergilenmekte.

İlde ayrıca Hükümet Konağı, Namık Kemal heykeli, ülkemizdeki gerçek boyutlu tek Atatürk heykeli ve Şarköy’de bulunan ve 1876 yılında yapılan Hora deniz feneri de görülmesen gerekenler arasında.

Doğası, verimli topraklarından yetişen ürünleri, Marmara’ya olan kıyısıyla Tekirdağ, insanlarının sıcaklığı kültürünün hoşgörüsüyle ülkemizin nadide köşelerinden biri.

YORUMLAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir