İklim kriziyle ilgili az bilinen beş şaşırtıcı gerçek

İklim kriziyle ilgili az bilinen beş şaşırtıcı gerçek

Küresel ısınmayı yavaşlatmak için bazı davranışlarımızı değiştirmemiz gerektiğini biliyoruz.

Uçuşları azaltmak, yenilenebilir enerjiyle çalışan elektrikli otomobillere geçiş yapmak ve bitkisel gıdalara ağırlık vermek gibi değişiklikler yaygınlıkla biliniyor.

Ancak daha az bilinen ve iklim krizinin etkilerini belirgin bir biçimde kötüleştiren gerçekler de var.

İşte bunlardan beşi: 

1. PİRİNÇ

Birleşmiş Milletler’e göre dünya nüfusunun yarısından fazlası temel gıda maddesi olarak pirinç tüketiyor. Ancak pirinç tarımının gezegene oldukça ağır bir maliyeti var.

Çeltik yetiştirmek için yüksek miktarlarda su kullanılıyor. Yoğun nemli topraktaki mikroorganizmalar, metan gazı salımına sebep oluyor. Metan ise küresel ısınmaya etkisi bakımında karbondioksite göre belirgin bir biçimde daha tehlikeli bir sera gazı.

Pirinç tarımı insan kaynaklı sera gazı salımlarının yüzde 1 ila 2’sine sebep oluyor. Tarım alanlarının genişlemesi ormansızlaşmaya neden olurken, kesilen ağaçları karbon salımı kaynağı haline getiriyor.

Dünyanın farklı bölgelerinden aştırmacılar, pirincin küresel ısınma üzerindeki etkisini azaltmak için, toprağın su altında kalmasını gerektirmeyen ve verimi daha yüksek mahsuller geliştirmeye çalışıyor.

2. İNTERNET ARAMALARI

Basit bir internet araması, birkaç gram karbondioksit salımına sebep oluyor. Bunun temel sebebi, aramayı yaptığımız cihazların ve kablosuz internet ağının enerji kullanımı.

Bu sayı önemsiz gibi görünse de, son verilere göre dünya çapında 4.66 milyar internet kullanıcısı var. Bu kullanıcılar her gün bir milyar saatlik YouTube videosu izliyorlar.

YouTube’un ana şirketi Google’ın (Alphabet) sunucuları yenilenebilir enerjiyle çalışsa da, bu videoların tüketimi sırasında salınan karbon izleyicilerden kaynaklanıyor.

İngiltere’deki Bristol Üniversitesi tarafından, 2016 yılında yapılan bir araştırma, YouTube izlemenin 11 milyon 130 bin ton karbon salımına sebep olduğunu bulmuştu. Bu, COP26’nın düzenlendiği Glasgow şehrinin karbon salımına eş.

3. REZERVUARLAR

Rezervuarların oluşturulması için toprağı su altında bırakmak, buradaki bitki ve diğer organik maddelerin çürümeye başlamasına ve çeltik tarlalarında olduğu gibi, bu alanların metan kaynağına dönüşmesine sebep oluyor.

Washington State ve Vancouver üniversitelerinden araştırmacılar, rezervuarların küresel olarak insan kaynaklı sera gazı salımlarının yüzde 1,3’üne sebep olduklarını bulmuştu. Bu, yaklaşık olarak Kanada’nın toplam salımlarıyla aynı.

Rezervuarlar, hidroelektrik santraller için güç kaynağı olarak kullanılıyor. Bu santraller ise yenilenebilir enerji kaynağı olarak görülüyor. Santrallerin fosil yakıtların yerine kullanılmasının, metan salımının dengelenmesine yardımcı olabileceği düşünülüyor.

4.PEYNİR

Peynir, endüstriyel et ve süt üretiminde en fazla karbon salımına sebep olan ürünler arasında, sığır ve kuzu etinin ardından üçüncü sırada yer alıyor.

Peynir, tüketilen her kilogram başına 13,5 kg karbondioksit eşdeğeri salıma sebep oluyor. Bu haliyle peynir, tavuk ya da hindi etini de geride bırakıyor.

1 kg peynir üretmek için, olgunlaştırma süreci sebebiyle, yaklaşık 19 litre süt kullanılıyor. Peynir yumuşadıkça süt içeriği azaldığı için çevreye etkisi de azalıyor.

Küresel et ve süt sektörü, insan kaynaklı sera gazı salımlarının yaklaşık yüzde 4’üne sebep oluyor. Endüstriyel hayvancılık küresel metan salımlarının önemli bir bölümüne de katkı sağlıyor.

5. KIZ ÇOCUKLARININ VE KADINLARIN EĞİTİMİ

Kadınlar ve kız çocuklarının okula gitmesi ve fırsat eşitliğine sahip olması, iklim kriziyle mücadeleye farklı yönlerden katkı sağlıyor.

Eğitim, kadınların ve kız çocuklarının iklim liderleri olmasının önünü açıyor. Çalışmalar, parlamentosunda daha fazla kadın olan ülkelerde, uluslarası çevresel anlaşmaların onaylanması şansının daha yüksek olduğunu gösteriyor.

Sürdürülebilirlik alanında çalışan bilim insanı Profesör Kimberley Nicholas, “Kadınların eğitimi ve toplumda güçlendirilmesi gezegen için önemli ama kız çocukları ve kadınların bu fırsatlara sahip olması sadece iklim değişikliğiyle sınırlı olmamalı. Böyle bir dünyada yaşamak istediğimiz için olmalı” diyor.

 

YORUMLAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir