İran’da gerçekleştirdikleri saldırıların İran halkının özgürleşmesinin yolunu açtığını söyleyen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, rejim değişikliğinin savaş hedefleri arasında olmadığını savundu. İsrail Dışişleri Bakanı Katz ise, İran dini lideri Ali Hamaney öldürülmeden savaştaki hedeflerine ulaşamayacaklarını öne sürdü.

İran’da rejimin çökmesi, sadece ülke içinde değil, bölgesel ve küresel ölçekte ciddi sonuçlar doğurabilecek bir gelişme olur.

İran’daki siyasi sistemin ani çöküşü, ülke genelinde büyük bir otorite boşluğuna yol açabilir. Bu durum, etnik ve mezhepsel ayrışmaları tetikleyebilir. Beluçlar, Kürtler, Azeriler ve Araplar gibi azınlık gruplar bağımsızlık ya da özerklik taleplerini artırabilir.

Zaten yaptırımlarla zorlanan İran ekonomisi, rejimin çökmesiyle daha da kötüleşir. Bu da kitlesel göç dalgalarını tetikleyebilir. Özellikle Türkiye ve Avrupa yeni bir mülteci baskısıyla karşı karşıya kalabilir.

İran’ın çökmesi; Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen gibi ülkelerde etkili olan Şii milis gruplarının dağılmasına ya da radikalleşmesine yol açabilir. Bu, Orta Doğu’da yeni çatışmalara kapı aralayabilir.

Rejim çökerken nükleer tesislerin ve gelişmiş silahların güvenliği büyük risk oluşturur. Bu varlıkların radikal grupların eline geçmesi küresel güvenlik açısından ciddi bir tehdit olur.