İstanbul’daki Polonya: Polonezköy

İstanbul’daki Polonya: Polonezköy

İstanbul’un en ilginç ve en renkli köşelerinden biri Polonezköy… Burada mezarlığı, kilisesi, Zosia Teyze Anı Evi ve kültürüyle adeta Polonya yaşatılıyor.

[email protected]

Bu yazımızda İstanbul’un en ilginç ve renkli köşelerinden birine, Polonezköy’e gidiyoruz.

Burada mezarlığı, kilisesi, Zosia Teyze Anı Evi ve kültürüyle adeta Polonya yaşatılıyor.

Aynı zamanda bir tatil merkezi olan Polonezköy’de seçeneğiniz çok: Ormanların içinde hafta sonu tatilinizi geçirebilir; günübirlik gezi ve piknik keyfi yapabilir, yürüyüş ve bisiklet parkurlarında dört mevsim yürüyüş ve koşu yapabilir ya da bisiklet sürebilirsiniz.

İSTANBUL’DA POLONYALI KÖYÜ NE ARIYOR?

Polonezköy (Adampol) kolonisi, sürgüne gönderildiği Paris’te, Polonya’nın bağımsızlığı için mücadele başlatan Prens Adam Czartoryski tarafından Katolik Lazarist rahiplerden kiralanan topraklarda kurulmuş. Paris, o zamanlar Polonya bağımsızlık hareketinin merkeziymiş ve Czartoryski’nin amacı ise Türkiye’de ikinci bir siyasi merkez kurmakmış. Bu yüzden Michal Czajkowski‘yi temsilcisi olarak Türkiye’ye göndermiş. Temsilciliğin kurulmasından sonra bir grup göçmen, İstanbul’a gelmiş. 19 Mart 1842 günü koloniye dini bir törenle “Adampol” adı verilmiş. Koloninin adı kurucusu Adam Czartoryski’nin adıyla Polonya’nın ilk hecesinin birleştirilmesinden oluşmuş, 19. yüzyılın sonundan itibaren de Polonezköy olarak anılmaya başlanmış.

Alemdağı‘nın eteklerindeki yöre geçmişte Çingeneler konakladığı için büyülü Çingene toprakları olarak anılıyormuş. Koloniye ilk önce 12 asker, Kırım Savaşı bittikten sonra da 58 asker yerleşmiş. 1870 yılında Adam Czartoryski’nin oğlu Vladislav, Lazarist rahiplerden köyün arazisini satın almış. Böylece Osmanlı topraklarındaki Adampol, Polonya sınırları dışında kurulan ve yönetimine yabancıların karışmadığı dünyanın ilk Polonyalı köyü olmuş.

Günümüzde Polonezköy’de yaklaşık 750 kişi yaşıyor, bunların 80 kadarı anadilleri Lehçe olan Polonya kökenli yurttaşlarımız. Köyde yaşayan Polonyalıların sayısı en kalabalık olduğu zaman bile 250 kişiyi geçmemiş. Polonezköylüler anavatanlarından 175 yıl önce ayrılmalarına rağmen dillerini ve kültürlerini korumayı başarmış. Tabii bunda âyinlerin ve törenlerin Leh dilinde yapıldığı kilisenin rolü büyük. Polonyalılar zaman içinde Türklerle kaynaşmış, artık bizden birileri olmuşlar. Hatta köyden dokuz genç Çanakkale Savaşı’na katılmış ve sekizi geri dönmemiş.

Okul çağındaki Polonya kökenli çocuk sayısı çok azalmış, bu yüzden köydeki okul kapanmış. Köyün muhtarlığını da Polonya kökenli Türk vatandaşı Frederik Nowicki yapıyor.

PANSİYONCULUĞUN VATANI

Türkiye’ye ev pansiyonculuğu kavramını getirenler Polonezköylüler olmuş. Burada yüz yıldan fazladır pansiyonculuk yapılıyor, bir yerde pansiyonculuğun vatanı sayılabilir. Özellikle ikinci Boğaz köprüsünün yapıldığı 1980’li yıllardan sonra Polonezköy büyük bir değişim yaşamış. İstanbulların en gözde sayfiyesi haline gelen köyde bir yandan mimari dokusuyla uyumlu işletmeler açılırken, bir yandan da İstanbul sosyetesi toprak alıp, malikaneler inşa ettirmiş.

İşletmelerin çoğu Polonya kökenli yurttaşlarımızın. Zaten Leonardo, Stella, Polina, Obora, Fredi, Dohoda gibi otel ve pansiyon adları da bunu gösteriyor. Otellerin çoğu aynı zamanda restoran, son derece lezzetli ve farklı yemekleri tatma şansınız var.

Polonyalıların yaşadığı bu köy İstanbul’un burnunun dibinde olmasına rağmen (şimdilik) yeşilini korumayı başarabilmiş. Meşe, gürgen, köknar, kestane ve çam ağaçlarından oluşan yemyeşil ormanların içine kurulmuş köyün çevresi Tabiat Parkı ilan edilerek korumaya alınmış. 1500 hektarlık bir alana da geyik ve karacalar salınmış. Polonezköy’e giden yolun üzerine konulan “Dikkat karaca çıkabilir” tabelaları da buna işaret ediyor.

Köyün evleri de doğayla iç içe, orman yer yer evlerin bahçelerine kadar sokuluyor. Genelde iki katlı olan evlerin alt katları mutfak ve kiler olarak, üst katlarıysa pansiyon olarak kullanılıyor. Polonezköy, paintball, binicilik, golf, tenis yada yüzme gibi birçok aktiviteyi bir arada gerçekleştirebileceğiniz konforlu tesisleriyle İstanbul’un en farklı sayfiyelerinden biri. Türkiye’nin ilk BMX parkuru da burada.

Köye girişte ilk olarak Katolik mezarlığı ve Jandarma karakolu göze çarpıyor. Adeta köyün yazılı tarihi sayılabilecek olan mezarlığın girişinde bulunan Türkçe-Lehçe çift dilli yazıtta mezarlığın 1848 yılında Türkiye’ye sığınmış Polonyalılar tarafından kurulduğu anlatılıyor. Mezarlıkta köyde yaşamış Polonyalıların mezarları ve birkaç anıt var. Buradaki tek Müslüman mezarı ise Mehmet Sadık Paşa‘nın (Michal Czajkowski) sonradan Müslüman olan eşi Ludwicka Śniadecka‘ya ait. Mezarlığın karşısında Meryem Ana Katolik Kilisesi yer alıyor. Bir dağ evini andıran kilise, demir parmaklıklarla çevrili geniş ve bakımlı bir bahçenin içinde. Kilisenin içinde ikonalar ve ahşap oturma sıraları, dışında da büyük bir Meryem Ana heykeli var.

Kilisenin ilerisindeki Zosia Teyze Anı Evi de görülmesi gereken yerlerden. Cumartesi-Pazar günleri ziyaret edilebilen anı evinde Rizi ailesine ait fotoğraflar, belgeler ve kitaplar sergileniyor. Yaşamı boyunca atalarının geleneklerine bağlı kalan Zosia Rizi (1903-1986) her fırsatta Polonya’yı ziyaret ediyor, köye Polonya’dan gelen tüm konukları ayırım yapmaksızın evinde misafir ediyormuş. Böylece köyün Polonya ile bağlarının sıcak tutulmasını ve karakterinin korunmasını sağlayan isimlerin başında gelmiş. Ölümünden sonra boş kalan ve köyün en eski pansiyonlarından biri olan evi 1992 yılında Polonya Devletinin de katkılarıyla ziyarete açılmış.

Buradan yüz metre kadar ilerlendiğinde köyün meydanına ulaşılıyor. Meydanda kahve, market, muhtarlık, arıcılık müzesi ve Polonezköy Kültürevi yer alıyor. Kültürevinin önündeki alan Kiraz Festivalinin de mekanı aynı zamanda.

Burada 2004 yılından beri Türk ve Polonyalı sanatçıların eserlerinin sergilendiği açık hava ahşap heykel müzesi de oluşturuluyor.

Hafta sonları köy meydanında kurulan pazardan ev yapımı vişne ve ceviz likörü, doğal yöntemlerle yapılan reçel ve marmelatlar, bal ve tereyağı satın alabilirsiniz. Köyün en ünlü ürünü kiraz. Haziran ayında Polonezköy’e giderseniz kiraz yeme şansınız da olur. Her yıl Haziran ayının ilk haftasında Polonezköy Kiraz Festivali düzenleniyor. Polonya’dan gelen folklor ekibi köy meydanında gösteriler düzenleniyor, köy kilisesinde klasik müzik konseri veriliyor.

LA DİVA TURCA (TÜRK DİVASI)

Dünyaca ünlü Soprano Leyla Gencer

Bu toprakların yetiştirdiği en büyük sanatçılardan biri olan Dünyaca ünlü soprano Leyla Gencer de Polonezköy doğumlu. Annesi Polonezköylü Alexandra Angela Minakovska (Müslüman olunca Atiye adını almış), babası Safranbolulu Hasanzade İbrahim Bey. 17 yaşına kadar burada yaşayan Leyla Gencer’in akrabaları Polonezköy’de yaşamlarını sürdürüyor.

NASIL GİDİLİR?

Beykoz’a 24 km. uzaklıktaki Polonezköy’e ulaşmanın en kolay yolu Kavacık-Acarkent yolu üzerindeki tabelaları takip etmek. Alemdağ-Reşadiye-Cumhuriyet köyü rotasını izleyerek Şile yolu üzerinden yada Beykoz-Mahmut Şevket Paşa-Üçpınarlar rotasını izleyerek köye ulaşmak olanaklı. Polonezköy’e herhangi bir toplu taşıma aracı çalışmıyor.

YORUMLAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir