Karadeniz’in kapısı Kastamonu

Karadeniz’in kapısı Kastamonu

Orada bir kent var, Karadeniz’in kapısı denen… Orası Kastamonu…

Hakkında pek bir bilgi sahibi olunmayan, bazen haritadaki yeri anımsanmayan, zihinlerde ilçeden hallice, bir şehirden bir başka şehre yolculuktaki bir çay içimlik yol üstü durağı şeklinde akıllara yer eden bir yer Kastamonu.

Ayısı ile özdeşleşmiş, konuşması kaba, üçlemesi ile tanınan, bazen Kerimcan gibi sosyal medya fenomenlerinin her ne kadar tepki çekse de kamuoyunda reklamını yaptığı, her ne kadar bir orman hayvanı ayıyla özdeşleşmişse de yine de İç Anadolu’nun kıracında bir yer Kastamonu insanların aklında…

Bu algının nedeni hangi kaynaktır, nasıl gelişmiştir bilmiyorum. Ya insanların görmeden duydukları ile yarattığı ön yargılar ya da Kastamonu’dan göç eden insanların bazen safça bazen de taşra kurnazı davranışlarıyla gelişti…

Peki ya; gerçekten böyle bir yer mi Kastamonu?..

Bu yıl, yani 2018’de, Kazakistan’ın Türkistan kentinde gerçekleştirilen TÜRKSOY Daimi Konseyi 35’inci dönem toplantısında, Türk Dünyası Kültür Başkenti” olarak Kastamonu ilan edildi ve bir yıl boyunca da dünya üzerindeki tüm Türk Kültürü’nün temsil bayrağı Kastamonu’ya emanet edildi.

Peki, bu bir tesadüf mü? Hani yukarıda yazılanlara bakarak, koskoca Türk Kültürü’nün “başkenti” olmak, kıyıda köşede kalmış, kıraç bir coğrafyanın unutulmuş zamansızlığındaki bir kente bu onuru vermek bir tesadüf olabilir mi?

Elbette ki değil!

Çünkü Kastamonu hem Türk hem de Anadolu kültürünün bayrağını her daim taşıyacak kültürel katmanlaşmaya, tarihsel zeminde liderlik vasfına vakıf, vakur bir kent. Ama işte gel gör ki sayılan bu özelliklerini, kimliğini, sahip olduğu zenginlikleri bir türlü anlatabilme yolunu bulamamış bugüne kadar…

TARİH BOYUNCA BATI KARADENİZ’İN BAŞKENTİ

Şimdi, kısmen göz ardı edilmiş Kastamonu’nun tarih sayfalarında kısa bir gezinti yapalım…

Kastamonu kronolojisi Orta Paleolitik Dönemden başlar. Yani günümüzden 200 bin yıl öncesinden… Sonrasında Neolitik, Kalkolitik, Tunç Çağları derken Hitit Dönemine ulaşılır. Hititlerin Kastamonu gibi kuzey bir noktaya çıkmış olduğu kesin olmamasına karşın ilin Devrekani ilçesinde yapılan arkeolojik kazılarda Hitit Sanatına ait bulunan metal objeler bu kültüre ait ünik eserler olarak Anadolu kültürü içinde yer almakta. Bu dönemde bölgede Pala adı verilen bir kültürün yaşadığı düşünülmekte.

Deniz Kavimleri Göçlerinden sonra bölgeye yaklaşık 2 bin yıl boyunca isim verecek olan Paphlagonlar yerleşir. İlk defa Homeros‘un İlyada Destanı‘nda karşımıza çıkan bu halk, liderleri Pylamenes’in önderliğinde, merkezi yine Kastamonu olan günümüzde Batı Karadeniz’de, yani batıda Bartın Çayı, doğuda da Kızılırmak arasında kalan bir bölgede yaşamaktaydılar. Anadolu arkeolojisinde pek öne çıkmayan ve aynı zamanda çok da araştırılmamış olan bu halkın kültüründen günümüze anıtsal anlamda ünik kaya mezarları ulaşmış olup, bu halkın bey ya da krallarının mezarları olarak tüm görkemiyle Kastamonu’dan Kızılırmak’a kadar uzanan vadilerde kendilerini göstermektedirler.

Paphlagonia haritası

Bölge Roma Dönemine kadar bazen bağımsız bir krallık bazen de Pontus Devletinin egemenliğinde varlığını sürdürür. Ardından MÖ 64 yılında Roma Egemenliğine girer ve MS 2. yy. ortalarında da günümüzde Kastamonu’nun Taşköprü ilçesi olan Pompeiopolis antik kenti bölgenin metropolisi yani başkenti olur.

Pompeiopolis

İMPARATORLAR ÇIKARAN BİR KENT

Kastamonu antik yazılı kaynakların bilgilerine göre, 3 bin 500 yıldır içinde bulunduğu bölgenin daimi başkenti konumunda. Bu durum Hitit Dönemiyle başlayıp, kaya mezarlarından da anlaşıldığı gibi MÖ 1. bin boyunca devam etmiş, Roma Döneminde ise hem dinsel hem de idari anlamda liderlik bayrağını taşımıştır. Geç Antik çağla birlikte Hıristiyanlığın yaygınlaşmasıyla İnebolu, Taşköprü gibi kentler piskoposluk merkezi olmuş, bölge için Kastamonu merkezi konumunu sürdürmüştür. Bizans Çağında günümüz il merkezi yükselişe geçmiş, özellikle Komnenos Hanedanlığının yaptırdığı kale çevresinde gelişen kent en önemli yerleşme haline gelmiştir. Tarihler 1057 yılını gösterdiğinde de Isaak Komnenos ilk olarak Kastamonu’da Bizans İmparatoru ilan edilmiş ve bu aile, imparatorluğu 150 yıl boyunca idare etmiştir.

İnebolu evleri

Kastamonu, bölgedeki en önemli Bizans yerleşimlerinden biri olarak bulunurken, Türklerin 1071 yılında Anadolu’ya girmesinin hemen ardından yani 1084 yılında Türklerle tanışmış ve Emir Kara Tigin tarafından ele geçirilmiştir. Bu tarihten sonra 1212 yılında kadar Türkler ve Bizanslılar arasında el değiştiren bölge bu tarihte Selçuklu Melik-ül Ümrası Hüsamettin Çoban Bey tarafından alınarak kati olarak Türk hâkimiyetine geçmiş ve Kastamonu merkezli Çobanoğlu Beyliği kurulmuştur.

TÜRKLER TARAFINDAN NEREDEYSE SIFIRDAN KURULAN BİR KENT

Kastamonu, geçmişinden getirdiği merkezi il olma konumunu beylikler döneminde de sürdürmüştür. 1212 yılında Çobanoğlu Beyliğine geçen Kastamonu, 1260’lı yıllar itibariyle yeniden imar edilmeye başlamış ve günümüz Kastamonu’sunun fiziksel yapısı hem Çobanoğulları hem de ondan sonra kurulacak Candaroğulları Beyliği Döneminde yapılan imar faaliyetleri ile şekillenmiştir.

Çobanoğulları Beyliği döneminde Selçuklu Devleti’nin ilk deniz aşırı seferi olan Suğdak Seferi, bu beyliğin idaresinde gerçekleşmiş, büyük başarıya ulaşılmış ve bölge hızlı bir şekilde zenginleşip Türkmenlerin başkenti haline gelmiştir. Beyliğin tarihinde bir önemli olay da literatürde “Kastamonu İsyanı” olarak bilinen 1280-1283 yılları arasında hem Selçuklu taht kavgası hem de Türkmenlerin Moğol baskısına karşı çıkışını yansıtan mücadele yılları oldukça önemlidir.

TÜRKİYE’NİN EN KUZEYİNDE BULUNAN SİNOP’TA PEK BİLİNMEYEN “KAYA MEZARLIKLARI” TANITILMAYI BEKLİYOR. (OSMAN AKSU/SİNOP-İHA)
Türkiye’nin en kuzeyinde bulunan Sinop’ta pek bilinmeyen “Boyabat Kaya Mezarları” tanıtılmayı bekliyor.

Tarih 1309 yılını gösterdiğinde Karabük taraflarından kurulmuş olan genç Candaroğlu Beyliği ani bir hamle ile Kastamonu’ya saldırmış ve Çobanoğlu Beyliğini ortadan kaldırıp beylik merkezini Kastamonu’ya taşımıştır. 1461 yılında Fatih Sultan Mehmed’in almasına kadar geçen sürede Anadolu’nun en güçlü beyliklerinden biri olan Candaroğulları Beyliği, Osmanlı’nın bile zaman zaman çekindiği bir güç ve zenginliğe sahip olmuş, aynı zamanda o dönem Anadolu’nun en önemli ilim merkezi haline gelmiştir.

1330’lu yılların başında Kastamonu’ya gelen ünlü seyyah İbn-i Batuta Anadolu’da gördüğü en zengin, bakımlı ve ucuz Türk kenti olarak Kastamonu’yu dünyaya daha o dönem anlatmıştır. Bu dönemde Niksarlı Muhyiddin gibi alimler uzun yıllar Kastamonu’da misafir edilmiş, buradaki medreselerde dersler vermişler ve birçok eseri de Candaroğlu Hanedanı mensuplarına adamışlardır. Candaroğlu Beyliği döneminde ayrıca Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli ilim ailelerinden olan Taşköprüzadeler de ortaya çıkmış, ailenin ilk nesilleri Kastamonu’da yetişmiş ve burada hem eğitim almış hem de eğitim vermişlerdir.

1461 yılına gelindiğinde ise Osmanlı İmparatorluğu’na geçen Kastamonu bir eyalet merkezi olarak varlığını sürdürür. Bolu, Çankırı, Karabük, Sinop ve Bartın illerinin bağlı olduğu Kastamonu, hala Batı Karadeniz Bölgesi’nin hem idari hem de kültürel merkezi olmayı sürdürür. Hatta II. Mahmut zamanında yapılan idari teşkilat değişikliklerinde İzmit Livasının da Kastamonu’ya bağlanmasıyla yaklaşık bir 30 yıl kadar Kastamonu ilinin batıdaki idari sınırı günümüz İstanbul Üsküdar’a kadar uzanır.

TÜRK İSTİKLAL MÜCADELESİNİN ŞANLI BAYRAK TAŞIYICISI

Daday ilçesine bağlı Aktaştekke Köyü Meyre Mahallesi’nde bulunan Zeus Bonitenos Tapınağı

19 Mayıs 1919 günü Mustafa Kemal Atatürk Samsun’a çıkar ve Milli Mücadele’yi başlatır. Anadolu, istiklali için henüz uyanıyor, örgütlenme ve mücadele hazırlıkları yeni başlıyordu. Kastamonu ise geçmişten bu yana bir asker ocağı olarak bu mücadelenin neredeyse en başından beri en büyük destekçilerinden biri olmuştur. 15 Haziran 1919 tarihinde yayın hayatına başlayan Açıksöz Gazetesi, henüz padişah yanlısı vali olmasına karşın halkı bu mücadele saflarına davet ediyor, Kastamonu’daki uyanışın ateşini yakıyordu. 15 Eylül 1919’da ise Kahraman Şevket Bey tek başına yaptığı ihtilal ile kentteki padişah yanlısı tüm askeri ve idari erkânı bertaraf ederek Kastamonu’nun tamamıyla Kuvay-ı Milliye saflarına katılmasını sağlıyordu. Derken önce Erkekler sonra da Kadınlar Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri kurulur ve 10 Aralık 1919 tarihinde Anadolu’nun ilk Kadın Mitingi Kastamonu’da 3 bin Kastamonulu kadının katılımıyla yapılır. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, 1920 yılının sonunda Kastamonu’ya gelir, İstiklal Mücadelesinin haklılığı ve yükselen emperyalizme karşı en güçlü söylevlerini buradan verirken, 21 Şubat 1921 tarihinde İstiklal Marşı ilk kez Kastamonu Açıksöz Gazetesi’nde yayınlanır…

‘GÖZÜM SAKARYA’DA KULAĞIM İNEBOLU’DA’

Milli Mücadele’nin en önemli ikmal yollarından biri İnebolu’dan Ankara’ya ulaşan İstiklal Yolu‘dur. İstanbul’dan Zonguldak’a kadar, doğuda da Samsun’dan Doğu Karadeniz’e kadar Karadeniz hem işgal altında hem de isyancı çetelerin baskısı altındadır. Bu koşullarda Anadolu’nun dünyaya açılan penceresi Kastamonu kıyıları ve bu kıyılarda da İnebolu ilçesidir. Hem İstanbul’dan kaçırılan hem de Rusya’dan gelen cephane ve lojistik malzemeler, hem de Milli Mücadele’ye destek veren askeri, fikri ve idari insanların Anadolu’ya geçmek için kullanacağı tek yol burasıdır.

1920 yılı sonlarında İnebolu’ya vapurlarla taşınan mühimmat ve lojistik malzemeler, uygun liman olmadığı için İnebolulu mavnacılar tarafından açık denizde her türlü hava şartında mavnalara alınıp karaya çıkarılıyor, buradan da bilhassa erkekleri cephede olduğu için kadınlar ve yaşlılarca yürütülen kağnı kolları ile Kastamonu’ya, buradan da Ankara’ya götürülüyorlardı. O günlere şahitlik eden birçok isim, Anadolu Kadının Kastamonu’da anıtlaştığını, her bir kadının kağnıları ile destanlaştığını satırlarına ekleyip tarihe yazıyorlardı. Birçok önemli ismin de kullandığı bu İstiklal Yolu, Batı Cephesi Savaşlarının kazanılmasındaki en büyük etkenlerin başında geliyordu.

BİR DEVRİMİN SAHİBİ

Cumhuriyet’in kurulmasının hemen ardından 1925 yılında Kastamonu Mustafa Kemal Atatürk’ü misafir etmiştir. Sekiz günlük bir gezi için Ağustos ayında Kastamonu’ya gelen Atatürk, İnebolu ilçesinde Şapka ve Kıyafet İnkılabını gerçekleştirmiş, ilin neredeyse tamamını gezme fırsatı bulmuş ve tarihe geçen çok önemli nutuklarını da Kastamonu’da vermiştir. Atatürk’ün çağdaşlık adına başlattığı bir zihin devrimi olan Şapka ve Kıyafet İnkılabı Kasım ayında Mecliste kabul edilen bir yasa ile de yürürlüğe girmiştir.

CC Net Bili?im Dan??manl?k Hizmetleri

Saklı kalmış, sesini çok duyuramamış bir kentin kültürel katmanlaşmasının kısacık bir özeti bile sayfaları doldururken, daha da ayrıntıya girince koca bir Anadolu tarihinin külliyatı ile karşılaşıyorsunuz. Ve görüyorsunuz ki hem tarihte oynadığı başat rollerle hem de Anadolu’nun Türkleşmesindeki öncü konumuyla Kastamonu seçkin bir coğrafya olup çıkıyor…

YORUMLAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir