Korumanın başkenti Safranbolu

Korumanın başkenti Safranbolu

Safranbolu ilçe merkezinde 18.ve 19.yy’da inşa edilmiş 2 bine yakın ev var. Aynı yıllarda inşa edilmiş hanlar, hamamlar ve camiler kent dokusunun diğer önemli unsurları.

[email protected]

Tarihi kent ve koruma denilince akla gelen ilk yerlerden biri Safranbolu... Adeta başka bir yüzyılda yaşayan Safranbolu, başarılı bir koruma anlayışı sayesinde bugünlere gelebilmiş. Burada görülecek, gezilecek çok şey var, bu yüzden de her yıl binlerce kişi Safranbolu’ya geliyor.

Antik dönemde Safranbolu’nun bulunduğu bölge Paflagonya olarak adlandırılıyordu. İlk kez Bizans kaynaklarında Dadybra olarak söz edilen ilçenin adı birçok kez değişmiş; sırasıyla ZalifreBorluTaraklıborluZağfiran-ı BorluZağfiran-ı BenderliZağfiranbolu ve Zafranbolu adlarını almış; 1940 yılından sonra da Safranbolu denilmiş.

Safranbolu’nun en parlak dönemini Osmanlı döneminde yaşadığı; kervan yolları üzerinde olması nedeniyle önemli bir ticaret merkezi haline gelip zenginleştiği kabul ediliyor. 1940’lı yıllarda Karabük‘e demir-çelik fabrikası kurulmuş. Bir zamanlar Safranbolu’ya bağlı bir bucak merkezi olan Karabük hızla gelişince yeni binaların da çoğu oraya yapılmış. Bu sayede Safranbolu beton canavarının hışmına uğramaktan kurtulmuş. 1975 yılında daha ortada kültür turizmi, tarihi mirası koruma gibi kavramlar yokken Belediye Başkanı Kızıltan Ulukavak‘ın girişimiyle korumaya alınmış. İlk başlarda bu durum halkın çok hoşuna gitmemiş, hatta Kızıltan Ulukavak koruma sevdası yüzünden neredeyse seçimleri kaybedecekmiş (Şimdi hepsi ona dua ediyor).

Bir yandan restorasyonlar için Metin Sözen, Doğan Kuban ve Çelik Gülersoy‘la birlikte hareket ederken, diğer yandan da turizmin gelişmesi için çaba göstermiş. Her türlü engele rağmen gerçekleştirmiş bu düşünü. Öyle ki o yıllarda ilçeye atanan kaymakamlardan biri yardımcı olacağına yapılan işlerle alay etmiş, “Siz burada turizmden 25 kuruş kazanın, ben köpek gibi ulurum” demiş. Kaymakam’a inat evlerin büyük bir bölümü onarılmış, birçoğu otel, pansiyon ve restoran olarak kullanılmaya başlamış, bunu tarihi yapıların restorasyonları izlemiş, velhasıl Safranbolulular turizmden para kazanmaya başlamış. Eski çarşılar da onarılarak ilçenin kaybolmaya yüz tutan el sanatları canlandırılmış. Safranbolu kültürel mirasını koruyabilmesini ve turizmden büyük gelirler elde etmesini işte bu “çılgın” belediye başkanına borçlu. Öte yandan elleri öpülesi Metin Sözen hocamızı da hayırla yad etmek gerek. Zira bugün Türkiye’nin dört bir yanında şu ya da bu şekilde korunmuş tarihi kent dokuları kaldıysa bunu büyük ölçüde Metin Hoca’nın gayretine borçluyuz.

KORUMANIN BAŞKENTİ

1975 yılında Anıtlar Yüksek Kurulunun Safranbolu’yu kentsel sit ilan etmesiyle korumaya alınan Safranbolu’da 1985 yılında da Bağlar ve Çarşı bölgesinde yer alan iki kentsel sit alanı ve doğal sit sınırlarındaki 810 sivil mimarlık örneğiyle, 165 anıt eserin tesciline karar verilmiş. Bu yüzden UNESCO Safranbolu’yu “Dünya Mirası Listesi“ne almış. Şimdi Safranbolu korumanın başkenti olarak görülüyor, çünkü Türkiye’de bulunan yaklaşık 50 bin kadar korunması gerekli kültür ve tabiat varlığının bin 131’i Safranbolu’da. Koruma altına alıp çivi çakmayan ya da çaktırmayan zihniyete teslim olunmamış, koca ilçe neredeyse baştan aşağıya restore edilmiş, tarihi yapılara turistik işlevler kazandırılarak halkın bu işten kazanç elde etmesi sağlanmış. Bu nedenle Safranbolu “Dünya Miras Şehirleri Organizasyonu“na (OWHC) kabul edilmiş, 2003 yılında Rodos‘ta yapılan OWHC toplantısında dünyanın en iyi korunan 20 kentinden biri ilan edilmiş.

Safranbolu ilçe merkezinde 18.ve 19.yy’da inşa edilmiş 2 bine yakın ev var. Aynı yıllarda inşa edilmiş hanlar, hamamlar ve camiler kent dokusunun diğer önemli unsurları.

Tarihi evler Safranbolu’nun iki ayrı kesiminde toplanmış. Birincisi “Şehir” denilen ve kışlık olarak kullanılan bölge, ikincisi “Bağlar” denilen ve yazlık olarak kullanılan bölge. İki derin vadinin içinde gelişen Şehir; Kale, dükkanların yer aldığı Çarşı, kışlık evlerin bulunduğu AkçasuGümüşMusallaKalealtı ve Tabakhane semtlerinden oluşuyor. Safranbolulular kışın Şehir’deki evinde yaşar ve yazın havalar ısındığında birkaç yüz metre daha yüksekte bulunan Bağlar’daki yazlık evlerine göçermiş. Ancak Çarşı’da yazın da üretim ve ticaret hayatı sürermiş. Son yıllarda restore edilen Safranbolu evlerinin bir bölümü butik otel olarak hizmet veriyor, Şehir’de yeni bina inşa edilmesine asla izin verilmiyor, modern yerleşim Kıranköy ile Hastarla civarında gelişmiş.

Safranbolu’da görülmeye değer yüzlerce ev var, ancak bunlardan çok azı gezilebiliyor, diğerlerini görebilmek için ev sahibinden izin almak gerek. Safranbolu evlerinin en ünlüsü hiç kuşkusuz Kaymakamlar Evi. Safranbolu kışlası kumandanı Hacı Mehmet Efendi‘ye yarbay anlamına gelen “Kaim-Makam” denilmesi nedeniyle evi de böyle adlandırılmış. Kültür Bakanlığı’nca kamulaştırılan ev gündelik yaşamın canlandırıldığı bir müze gibi düzenlenmiş. Kileciler ve Mümtazlar Evleri de Safranbolu’nun gezilebilir evlerinden. Turing‘in restore ettirip otel olarak kullandığı Asmazlar Konağı da ilçenin en güzel evlerinden biri, ancak dışarıdan görülebiliyor.

EVLER BİRBİRİNİN MANZARASINI KAPATMIYOR

Safranbolu evleri ilçenin topoğrafyasıyla uyumlu olarak inşa edilmiş, hiçbiri diğerinin manzarasını kapatmıyor. Çıkmalarla sokağa taşmış Safranbolu evlerinin çoğu üç katlı ve geniş hacimli. Evlerde mahremiyete büyük önem verilmiş; bu nedenle evler birbirlerinden yüksek duvarlarla ayrılmış, pencerelere de ahşap kafesler konulmuş. Safranbolu evinin girişinde hayat yer alıyor. Bu bölüm taşla kaplıysa taşlık olarak adlandırılıyor. Zemin katta ahır, ocaklar ve ambarlar bulunuyor. Gündelik yaşam ise orta katta geçiyor. Evlerin en süslü yerleri ise üçüncü kat, burada diğer odalardan daha özenli yapılmış tavanı, dolapları, sediri ve şimdinin duş kabinleri gibi görülebilecek dolapların içindeki gusülhaneleriyle başoda yer alıyor. Genellikle misafirlerin ağırlandığı başoda dışında, gelin odaları da bu katta. Asmazlar Konağı gibi bazı evlerin üçüncü katlarında havuzlar da var.

Çarşı ilçenin en canlı ve turistik yeri. Burada şimdinin pasajlarını andıran avlulu çarşılar var. Bunların en bilineni halkın Arasna dediği Yemeniciler Arastası. Eskiden yemeni denilen ayakkabıların üretildiği çarşıda artık hediyelik eşyalar satılıyor. Çarşının büyüklüğü geçmişte Safranbolu’nun ne denli önemli bir ticaret merkezi olduğunu da gösteriyor. Çarşının tam ortasında ise Cinci Hanı‘yla ve hamamı var. Bu iki görkemli yapı Padişah Deli İbrahim zamanında Cinci Hoca olarak bilinen Safranbolulu Karabaşzade Hüseyin Efendi tarafından 1645 yılında yaptırılmış.

Safranbolu’yu kuşbakışı seyretmek isteyenler ya Hıdırlık Tepesi‘ne ya da Kale‘ye çıkmalı. Kale’deki Safranbolu Kent Tarihi Müzesi‘ni de görmek gerek. Uzun yıllar boyunca hükümet konağı olarak kullanılan bina müze olarak ziyarete açılmış. Müzede Safranbolu’nun günümüze kadar geçirdiği evreleri kronolojik olarak izleyebilir, kültürünü tanıyıp esnafların canlandırıldığı eski bir çarşısını gezebilirsiniz.

ESKİ BİR RUM MAHALLESİ: KIRANKÖY

İlçenin bir başka ilginç köşesi ise şimdi Safranbolu’nun bir mahallesi olan Kıranköy. Eskiden burada Rumlar yaşarmış. Rumlardan kalma Hagios Stefanos Kilisesi mübadeleden sonra camiye çevrilmiş, giriş kapısındaki Yunanca yazıt dışında kilise olduğunu gösterir bir işaret kalmamış. Bitişiğindeki papaz evi depo, okul ise kültür merkezi olarak kullanılıyor.

Safranbolu evlerinin görkemi mutfağına da yansımış. İlçenin birçok yerinde tarhanayayım (erişte) ve pekmez gibi yöresel ürünler satılıyor. Safranbolu’ya özgü yemekler arasında ise yayım çorbasısirkeli kelletereyağlı taze fasulye ve cevizli keşli yayım (erişte) başta geliyor. Safranbolu’nun lokumu ve cevizli yaprak helvası da çok ünlü. Safranbolu’ya adını veren safran ise lokum ve zerde tatlısı yapımında kullanılıyor. Gıda, ilaç ve kimya sanayinde kullanılan safran gramla satılan çok değerli bir bitki. Bir zamanlar Safranbolu civarındaki köylerin çoğu geçimini safran üretiminden kazanıyormuş. Ancak zahmetli bir iş olması nedeniyle Davutobası köyündeki birkaç aile dışında safran yetiştiren kimse kalmamış. Şimdi ilçede satılan safran İran ve Yunanistan gibi ülkelerden ithal ediliyormuş.

NASIL GİDİLİR?

Safranbolu; Karabük’e 8 km, Gerede’ye 90 km, Ankara’ya 220 km, İstanbul’a 395 km ve Bursa’ya 439 uzaklıkta. Birçok kentten Karabük’e otobüs seferleri yapılıyor.

YORUMLAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir