Masal diyarı Göreme

Masal diyarı Göreme

Göreme, Kapadokya’nın en ilginç ve insanı şaşkına çeviren köşelerinden biri… Tam anlamıyla bir masal diyarı…

[email protected]

Eskiden faal yanardağlar olan Erciyes ve Hasan Dağı‘nın püskürttüğü lav ve küllerden oluşan tüf tabakası Kapadokya’nın doğal oluşumlarının temelini atmıştır. Tüf tabakası erozyonla aşınarak derin vadileri, kanyonları ve bazalt kayadan şapkaları bulunan peribacalarını oluşturmuştur. Kapadokya, yalnızca ülkemizin değil dünyanın da en ilginç ve görülmeye değer yörelerinden biridir.

Kapadokya, günümüzdeki ününü ise kayalara oyulmuş fresklerle süslü kiliselere borçludur. Boyayı emmeyen tüflerin üzerine yapılan freskler canlılığını koruyarak günümüze ulaşmıştır. Bölgenin en güzel fresklere sahip kiliseleri ise Göreme Vadisi‘nde bulunmaktadır.

UÇHİSAR VE GÖREME

İlk durağımız Göreme yolu üzerindeki Uçhisar kasabası. Uçhisar, adını birbirine bitişik iki peribacasının içine oyulmuş kalesinden alıyor. 50 metre yüksekliğindeki kalenin zirvesi yörenin en yüksek noktası aynı zamanda. Roma döneminden beri oyularak içine birçok sığınak, depo, sarnıç ve mahzen yapılan Uçhisar Kalesi‘nin içinde 1960’lı yıllara kadar da yaşanmış. Uzaktan onlarca katlı bir gökdeleni andıran kalenin içi biletle gezilebiliyor, hatta merdivenlerle zirvesine kadar çıkılıyor. Kalenin içiyse turistik bir alışveriş merkezi şimdilerde. Zirveden bölgenin manzarası müthiş, eteklerindeki Uçhisar kasabasından, Kapadokya’nın birbiri ardına sıralanan gizemli vadilerine kadar her şey ayaklarınızın altında…

Uçhisar’dan 3 km. kadar ilerleyince Avcılar Köyü‘ne, yani Göreme kasabasına varılıyor. Bizans döneminde önemli bir yerleşim olduğu bilinen Avcılar (Matiana) ve çevresinde kayalara oyulmuş altı kilise var. Antik dönemde Korama olarak adlandırılan Göreme ise Avcılar’a bağlı ve onun bitişiğinde bulunan bir dini merkez imiş.

Bilge Umar‘a göre Korama adı Luwi dilinde “Yüce Ana Tanrıçanın Halkı” anlamına gelmektedir. Demek ki Göreme, çok eskilerden beri kutsal bir bölge olarak kabul ediliyordu. Kasabanın içinde çok sayıda Roma mezarının varlığı burasının kutsal bir alan olduğunu kanıtlıyor, bu özelliğini Bizans döneminde de sürdüğünü günümüze ulaşmış çok sayıda kilise ve manastır kalıntısından anlıyoruz.

Göreme, bugün 2 bin nüfuslu bir turistik kasaba. Kasabanın peribacalarının içine inşa edilmiş otel ya da pansiyonları benzersiz. Kasabasının çarşısında yöresel ürünler, hediyelik eşyalar, yöreye özgü dokuma ve çantalar satılıyor.

Kasaba merkezine 2 km. uzaklıktaki Göreme Vadisi, Bizans döneminde kayalara oyulmuş kilise ve manastırlarıyla Kapadokya’nın en önemli dini merkeziydi. Göreme, hem doğal dokusu, hem de tarihi önemi nedeniyle 1986 yılında Milli Park olarak ilan edilmiştir.

Kuşkusuz bu çevrede adım başı bir kilise ya da manastırla karşılaşılır, ama bunlara en yoğun biçimde Göreme Vadisi’nde rastlanmaktadır. 1960 yılından kurulan Göreme Açık Hava Müzesi, on manastırdan oluşmaktadır.

Açık Hava Müzesi’ne giden yolun üzerinde de birçok kilise ve manastır bulunmaktadır. Örneğin müze girişinin karşındaki Tokalı Kilise, Kapadokya’nın en geniş mekana sahip kaya kilisesidir. Dört ayrı bölümden oluşan kilisenin duvarları boydan boya İsa’nın yaşamının anlatıldığı fresklerle kaplıdır.

Tokalı Kilisenin arkasındaki tepede, Kılıçlar Vadisi‘nin başlangıcında ise Theotokos (Kılıçlar- Kuşluk) Kilisesi bulunmaktadır. Dünya Anıtlar Fonu, bir bölümü yıkılmış durumda olan kilisenin, dünyanın en fazla tehlike altında bulunan 100 tarihi eseri arasında bulunduğunu ilan etmişti.

Açık Hava Müzesine giden yolun üzerindeki El Nazar Vadisi‘nde de 1957 yılında keşfedildiği için Saklı Kilise olarak adlandırılan bir kilise vardır. Girişi toprak yığılması sonucu kapanınca, tahribattan kurtulmuş bu sayede freskleri günümüze çok iyi durumda ulaşmıştır.

GÖREME AÇIK HAVA MÜZESİ

Açık Hava Müzesinin girildiğinde ilk karşılaşılan yapı Rahibeler Manastırı‘dır. Aslında altı-yedi katlı olduğu bilinen Rahibeler Manastırı’nın, yalnızca üç katı gezilebilmektedir. Manastırın katları arasındaki bağlantı tünellerle sağlanmış, tünellerin girişi Kapadokya’daki yer altı kentlerinde olduğu gibi sürgü taşlarıyla kapatılmıştır.

Rahibeler Manastırı’nın birinci katında yemekhane; ikinci katında fresklerle süslü bir şapel; üçüncü katında da geometrik bezemelerin bulunduğu bir kilise vardır.

Rahibeler Manastırı’nın yanında Rahipler Manastırı yer alır. Kayalara oyulmuş katları yıkıldığı için yalnızca giriş katındaki birkaç oda gezilebilmektedir.

Biraz ileride bir mezar şapeli olduğu anlaşılan Hagios Basileos Kilisesi bulunmaktadır. Duvarları fresklerle süslü bu kilisenin yakınlarında da bir avlunun etrafına dizilen mekanlarıyla Aynalı Manastır yer alır. Aynalı Manastır; toplantı salonu olduğu sanılan büyük bir mekan, bir kilise ve mezar odalarından oluşmaktadır.

Elmalı Manastır ise adını yapının girişindeki elma ağacından almıştır. Uzun yıllar boyunca güvercinlik olarak kullanıldığı için bütün girişleri kapatılmış ve böylece freskleri neredeyse hiç tahrip olmadan günümüze ulaşmıştır. Kilisenin iki ayrı dönemde bezendiği yer yer dökülen fresklerinin altından görülen ve kırmızı boyayla yapılmış figüratif bezemelerden anlaşılır.

Elmalı Kilise‘nin arkasındaki Hagia Barbara Kilisesi‘ne taştan yapılmış görünümü vermek için ince kırmızı çizgiler çizilmiş, duvarları geometrik figürler ve hayvan resimleriyle süslenmiştir. Biraz ilerideki Hagia Katherina Kilisesi‘nin freskleri büyük oranda hasar görmüştür.

Yılanlı Kilise ise bir kilise, yemekhane ve diğer mekanlardan oluşan bir manastırdır. Fresklerden birinde Aziz Georgios at üstünde ejderle savaşırken resmedildiği için, Yılanlı Kilise olarak adlandırılmıştır.

BİR BAŞYAPIT: KARANLIK KİLİSE

Bence Kapadokya’nın en güzel ve etkileyici kilisesi Karanlık Kilise‘dir. Karanlık Kilise, kilise, yemekhane ve büyük bir avlu etrafında sıralanmış dokuz odadan oluşan iki katlı bir manastırdır.

Küçük penceresi dışında hiç ışık almayan kilise yarı karanlıktır ve bu yüzden Karanlık Kilise olarak adlandırılmıştır. Gerek az ışık alması, gerekse de geçmişte güvercinlik olarak kullanılması nedeniyle kilisedeki freskler sanki yeni yapılmış gibi canlı ve sapasağlamdır. Karanlık Kilise’nin bütün duvarlarını kaplayan olağanüstü güzellikteki freskleri, birçok araştırmacı tarafından Kapadokya resim sanatının doruk noktası olarak kabul edilir.

Göreme Açıkhava Müzesinin en sonunda iki katlı bir manastır olan Çarıklı Kilise yer alır. Alt katta büyük bir yemekhane, üst katta da merdivenle çıkılan fresklerle süslü bir kilise vardır.

‘NEYİN VARSA SENİN DEĞİLDİR’

Kapadokya’da manastırlar Göreme, Ihlara, Soğanlı gibi vadilerde yoğunlaşmıştı. Türkçe’de “yalnızlar evi” anlamına gelen manastır (monastiri) sözcüğü Yunanca monakhos (münzevilik) anlamındaki tek başına yaşamak fiilinden türemişti. Zira ilk keşişler tek başlarına yaşayan münzevilerdi. Kimi çölde, kimi bir ağacın tepesinde, kimi de bir mağarada dünya nimetlerinden uzak durarak çile çekerlerdi. İlk olarak Mısır‘da Pakhomois (290-347) önderliğinde düzenli ve kalabalık manastır hayatının temeli atıldı.

Kapadokya’nın uçsuz bucaksız vadilerinin saklanmak ve inzivaya çekilmek için uygun oluşu, üstelik vadilerinde verimli tüf topraklarının da bulunuşu bölgeye çok sayıda keşişin yerleşmesine neden olmuştu. Hıristiyanlığın serbest bırakılmasıyla birlikte bölgede yaşayan münzevi keşişlerin sayısı daha da artmıştı. Pakhomios’tan etkilendiği sanılan Kayseri Piskoposu Aziz Basilieos (330-397) münzevi keşiş kolonilerinin yakınlarına manastırlar kurarak onları buralarda topladı ve keşişleri manastırın ortak yaşamına katmayı büyük oranda başardı. Kent yakınlarına kurduğu yeni manastırlarla da insanlardan kopuk tek başına bir yaşam yerine, belli kurallarla yönetilen, toplumla kaynaşan, kendi gereksinimlerini üreten ve bir başrahip tarafından yönetilen manastır düzenine geçildi. Kapadokya manastırlarında, kiliselerden sonra en çok büyük yemekhaneler göze çarpar. Yemekhaneler çevrede yaşayan münzevi keşişlere ve yoksul sivillere yemek verildiği için büyük tutulmuştu.

Aziz Basilieos‘un koyduğu kurallar Ortodoks manastırlarının düzenini de belirlemişti. Bir kuru ekmeği bile bölüşmeyi öğütleyen Aziz Basilieos, neyin varsa senin değildir, demişti. Keşişler her şeylerini insanlığa adamışlardı.

Kapadokya’daki manastırlar aynı zamanda birer sanat merkeziydi, burada ressamlar, yontucular ve tezhipçiler sanatlarını icra ediyordu.

Burası Göreme, ama siz yine de görün e mi!

NASIL GİDİLİR?

Nevşehir; Bursa’ya 618 km., Ankara’ya 280 km., İstanbul’a 670 km., İzmir’e 750 km uzaklıktadır. Nevşehir’in 15 km. doğusundaki Göreme’ye, Nevşehir’den otobüs, minibüs ya da taksiyle ulaşılabilir.

YORUMLAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir