NATO zirvesi öncesi Türkiye’nin müzakere stratejisi

NATO zirvesi öncesi Türkiye’nin müzakere stratejisi

Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaşın ardından İsveç ve Finlandiya’nın “Rusya tehdidine karşı” yaptığı NATO üyeliği başvurusu, Türkiye’den “terör örgütlerine destek verdikleri” gerekçesiyle olumsuz yanıt aldı. Türkiye, aynı sıralarda Suriye’de “PKK’nın kolu” olduğu gerekçesiyle YPG’ye karşı operasyon hazırlığında olduğuna dair mesajlarını artırdı. Operasyon hazırlığına Batı ülkeleri ve kısmen Rusya da tepki gösterdi. Peki Türkiye’nin 28-30 Haziran tarihleri arasında Madrid’de NATO zirvesi öncesi planları neler? Hem sahada hem masada yoğun bir hazırlık içinde olan Ankara, nasıl bir yol izleyecek?

Türkiye’nin 28-30 Haziran tarihleri arasında Madrid’de NATO zirvesi öncesi planları neler?

Hem sahada hem masada yoğun bir hazırlık içinde olan Ankara, nasıl bir yol izleyecek?

1. İSVEÇ VE FİNLANDİYA’DAN NE İSTENİYOR?  

Öncelikle Ankara, İsveç ve Finlandiya, NATO üyeliği konusunda birlikte hareket etmek istediği için iki ülkenin yaklaşımını birlikte ele alıyor. “Finlandiya bize söz verdi, sözlerini uyguluyor, o zaman ikisini de kabul edelim gibi bir anlayışı kabul etmiyoruz, ikisinden de aynı adımları görmek istiyoruz” diyor.

Görmek istediği öncelikli adımlar ise;

  • İçinde PKK veya YPG sembollerinin olduğu ofislerin açılmasına izin verilmemesi
  • Bu örgütlere finansman sağlanmaması, silah yardımı yapılmaması
  • Örgütlerin veya faaliyetlerinin tanıtımını yapacak herhangi bir eylem veya yayınlara izin verilmemesi

Ankara, bu taleplerin “terör örgütlerine karşı mücadele uluslararası temel prensipler olduğunu” söylüyor. İki ülkenin üyeliklerine “tamam” demek için bu taleplerin “makul seviyede yerine getirilmesi ve taahhüdün sürdürülebilir olduğuna ikna olmaları gerektiği” dile getiriliyor.

Türk yetkililer, “Makul seviye nedir?” sorusuna ise şu yanıtı veriyor:

“Aslında hukuki altyapıları var, bu aşamada hiçbir sorun yok, yeni kanun çıkarmalarına gerek yok, siyasi irade gerekiyor. Sorun YPG veya PKK’yı tehdit olarak görmemeleri. Örneğin hiçbir örgütün sembolleri, bayraklarıyla ilgili net bir kanunları yok, DAEŞ ile ilgili de yok. Ama ‘Kamu huzurunu bozan eylemler, semboller’ diye bir ifadeleri var, buna göre müdahale edebiliyorlar. Örneğin kıyafetinde DAEŞ sembolü olan birini durdurup tutuklayabiliyor, kamu huzuru bozuldu diyor. Aynısını PKK sembolü gördüğü bir kişiye de yapabilir, hiç olmazsa durdurabilir. Ama konu buraya gelince ‘Bizde siyasi tolerans kültürü var, ifade özgürlüğü var’ diyorlar.”

Ankara, İsveç’in tutumunun iç siyaset dinamikleri nedeniyle 11 Eylül’deki seçimlere kadar değişmeyeceğini, kırılgan bir hükümetleri olduğu için o döneme kadar hiçbir adım atılmayacağını düşünüyor. “Siyasi irade göstermedeki zorluk iç politikalarından kaynaklanıyor. Ancak bu bizim sorunumuz değil, ne zaman bu adımları atabilecek duruma gelirlerse o zaman konuşuruz, somut adım görürsek biz de üyeliklerine onay veririz” deniliyor.

2. ABD MÜZAKERELERE DAHİL OLUYOR MU?  

ABD, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliklerini destekliyor; Türkiye’nin bu konudaki vetosunu çekmesi yönündeki arzusunu da gizlemiyor.

Ancak Türk diplomatik kaynaklara göre Washington müzakerelere aktif şekilde dahil olmuyor. Türkiye’nin talepleri YPG’ye desteğin çekilmesini kapsadığı için ABD, olası bir doğrudan müzakerede kendisine yöneltilecek “Bu ülkelerin üye olmasını istiyorsan önce sen YPG’ye desteği sonlandır” talebinin farkında. ABD, Türkiye’yle böyle bir çerçevede müzakere yürütmek istemediği için de sorunun İsveç-Finlandiya-Türkiye arasında çözülmesini bekliyor, Türkiye’ye doğrudan baskı veya telkinde bulunmuyor.

NATO zirvesinde de ABD Başkanı Joe Biden ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında şu an için ikili görüşme yapılması planlanmıyor.

Ankara bu süreçte Suriye’de YPG hedeflerine yönelik olası bir operasyonu sık sık gündeme getirmeye başladı. Bu açıklamalar karşısında, operasyon yapılacak bölge için Fırat Nehri’nin batısı, yani Rusya’nın etkili olduğu bölgeler işaret edildiği halde Washington’ın daha yüksek sesle tepki vermesi, “YPG’nin ABD için hâlâ ne kadar önemli olduğunun bir işareti” olarak görülüyor ve Türkiye’yi, İsveç ve Finlandiya’ya karşı “daha kararlı bir duruş sergileme” politikasına yönlendiriyor.

3. NATO ZİRVESİNDE YPG İLE İLGİLİ HANGİ MESAJLAR VERİLECEK?  

Türkiye, tüm bu görüşmelerin “Suriye’ye operasyon düzenlememize yeşil ışık yakarsanız biz de iki ülkenin NATO üyeliklerine izin veririz” pazarlığı olmadığını savunuyor.

Ancak Ankara’da Suriye’de YPG hedeflerine yönelik operasyonlar sırasında örgütün elinde İsveç veya ABD yapımı ağır silah olmaması, örgüte lojistik destek sağlanmaması gibi göstergeler, “YPG’ye desteğin makul oranda azaldığı anlamına gelecektir” yorumu yapılıyor ve “O zaman NATO üyelikleri konusunda da yeni bir değerlendirme yapılabilir” deniliyor.

Bunun tam tersi de mümkün. Yani bu ülkelerden YPG’ye desteğin azaldığı, YPG’nin “Türkiye’ye zarar veremeyeceği ölçüye geldiği” görülürse, “O zaman da askeri operasyona gerek kalmaz” yorumu yapılıyor. Ancak Türk yetkililer, Türkiye’nin “operasyonu her an başlatacak gücünün olduğunu ve hazırlığın yapıldığını” söylüyor.

NATO zirvesi için “bir kaldıraç” ifadesini kullanan yetkililer, o zamana kadar talepler konusunda somut bir adım geleceğini düşünmüyor. Ancak zirvede bu ülkelerin tutumlarıyla ilgili daha net bir tablonun ortaya çıkabileceğini ve Suriye’ye askeri operasyon konusunda net tutumun da buna göre alınabileceğini söylüyor. Zirve sırasında İsveç ve Finlandiya dışındaki ülkelerin müzakerelere dahil olması durumunda “Konuşmak isteyen herkesi dinleriz” ifadeleri kullanılıyor. Hem İsveç hem de Finlandiya için “Türkiye’ye karşı geri adım atmayalım, gibi bir psikolojik eşikleri var” yorumu yapılıyor.

Bunun için de Ankara’nın kullanacağı tezler şöyle sıralanıyor:

“İsveç gibi bölgede doğrudan kritik bir çıkarı olmayan bir ülkenin, sadece YPG’ye yardım için Rusya karşısında güvenliğini NATO güvencesine almama kararı alması makul değil.

“Birçok ülke bize gelip ‘Endişelerinizde haklısınız ama bir geri adım atmalısınız’ diyor. Bize haklı olduğumuz söylendiği halde kimse NATO’ya başvuru yapan İsveç’e gidip ‘Bir geri adım at, YPG’ye desteğin hayati önemde değil’ demiyor. Bizim beklentimiz bu yönde ve zirvede müzakerelere dahil olan üçüncü ülkelere bu mesajı vereceğiz.

“Güvenlik politikaları öncelendiğinde demokrasiyi aksatan bir siyaset ortaya çıkıyor. Biz yıllardır güvenlik politikalarını öncelemek durumunda kaldık. Avrupa’da böyle bir sorun olmadığı için kendilerine konforlu bir alan yaratabildiler, demokrasi konusunda işleri kolay oldu. Ancak şimdi Rusya tehdidiyle birlikte güvenlik mücadelesine girdiler ve Rusya’ya ait yayın kuruluşlarını yasakladılar; sporcuları, sanatçıları engellediler. NATO zirvesinde bunları onlara hatırlatacağız.

4. SURİYE OPERASYONU NEDEN BU DÖNEMDE GÜNDEME GELDİ?  

Rusya’nın neredeyse tüm güçlerini Ukrayna’ya kaydırdığı, askeri stratejik tüm güçlerinin burada meşgul olduğu bir dönemde, Şam yönetiminin de tek başına Türkiye’ye karşı yeterli gücü olmadığı görüşü Ankara’da hakim.

Ankara, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un son Sırbistan ziyaretinin ertelenmesinin ardından, Rusya’nın dünyaya açılan kapısının Türkiye olduğu görüşünde. Rusya’nın olası bir Suriye operasyonuna şu aşamada net ifadelerle karşı çıkmadığını ve açık kapı bıraktığını söyleyen Türk yetkililere göre, operasyon söyleminin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerinin tartışıldığı döneme denk gelmesi “tesadüf”:

“YPG 2019’daki mutabakatlardan sonra çekilmesi gereken yerlerden çekilmedi ama bize bir zararları yoktu. Yaz mevsimi gelirken bize zarar vermeye, güvenliğimizi tehdit edecek adımlar atmaya başladılar.”

5. OPERASYONDA HEDEF NE, RUSYA NE DİYOR?  

Türkiye’nin planları arasında Tel Rıfat ve Menbiç ilk sırada yer alıyor. Bu bölgeler daha önce YPG’nin hakim olduğu, Türkiye’nin operasyonları sırasında Rus ordusu ve Suriye ordusunun da konuşlandığı ancak YPG’nin de eskisi kadar güçlü olmasa da varlığını sürdürdüğü bölgeler.

Rusya için 2016 sonunda muhaliflerden tamamen geri aldığı Halep’in güvenliği kritik önemde ve Tel Rıfat’taki olası Türk askeri ve Suriyeli muhalif güçlerin varlığını ciddi bir tehdit olarak görüyorlar. Türkiye, daha önce muhaliflerin M4 karayolunun güneyine doğru ilerlerken Rusya’ya verilen söz sebebiyle onları durdurduğunu hatırlatıyor; Halep’e yönelik herhangi bir saldırıya da aynı şekilde izin vermeyeceğini söyleyerek Moskova’yı “Hedefin sadece YPG olduğuna” ikna etmeye çabalıyor.

Hem hava hem kara operasyonu düşünüldüğü için Suriye’nin hava sahasını fiilen kontrol eden Rusya’yla işbirliği şart. Rusya’nın Ukrayna savaşı sürerken Türkiye ile ciddi bir gerilimi göze alamayacağını düşünen kaynaklar, yapılan olumsuz tondaki açıklamaların da bir mesaj niteliğinde olduğunu, yapılan ikili görüşmelerde operasyona açık kapı bırakıldığını söylüyor.

YORUMLAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir