Cumhuriyet Halk Partisi’nden yapılan açıklamada 413 il ve ilçe belediye başkanın bugün saat 16.00’da Esenyurt’a çağrıldığı kaydedildi.
CHP milletvekillerinin de hazır bulunduğu buluşmada Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel açıklamalarda bulundu.
Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Bugün burada Esenyurt meydanında, Esenyurt’un tüm renkleri, Kürdüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle hangi etnik kökenden olursa olsun Alevisi, Sünnisi hepsi omuz omuza Esenyurt’un seçilmiş, iki kişiden birinin oyunu alarak seçilmiş belediye başkanına ve onun şahsında kendilerini seçme hakkına sahip çıkan bütün Esenyurtluları yürekten kutluyorum.
“KAYYUM HEYETİYLE ÖZGÜRLÜK ALANINA EL KOYMAYA KALKTILAR”
Bugün dün yaşanan büyük hukuksuzluklardan sonra Esenyurt Belediyesi’nin önüne çağrı yaptık. Dün Esenyurt’un seçim hakkına el koyanlar kayyum heyetiyle özgürlük alanına el koymaya kalktılar. Devletimizin polisini kanunsuz emirlerle o alanı küçültmeye, sizi, bizi güçsüz göstermeye kalktılar. Onlara verilecek cevap il başkanımızla, diğer partilerin yöneticileri ile görüştüm, sordum ‘Esenyurt’un en büyük alanı neresi?’ dedim. Burasını söylediler ‘orayı dolduracağız’ dedim.
“BURADA BİR İLK GERÇEKLEŞİYOR”
Burada bir ilk gerçekleşiyor. Meydanda bir siyasi partinin belediye başkanına yapılan haksızlık var. Ama meydanda biraz önce isimleri ayrı ayrı sayılan tüm siyasi partilerin bayrakları var, dayanışma duyguları var. Biraz önce DEM Parti’nin sayın Eş genel başkanının dayanışma söylemlerini işittik. Kendisine eşlik eden grup başkanvekillerine, millet vekillerine, TİP, EMEP, Saadet, DEVA, Gelecek, Sol partinin il başkanlarına, yöneticilerine bu büyük dayanışma için yürekten teşekkür ediyoruz.
Ayrıca yayınlamış oldukları açıklamalar beni arayarak bildirdikleri dayanışma duyguları ve takındıkları kurumsal tutumlarla DEVA Partisi’nin sayın genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’a, TİP Genel Başkanı sayın Erkan Baş’a, EMEP’in sayın başkanı Seyit Aslan’a, Gelecek Partisi Genel Başkanı sayın Ahmet Davutoğlu’na, Saadet ve Sol Parti’ye yürekten teşekkür ediyorum.
Cumhuriyetimiz iki gün önce 101. yaşını kutladı. 101 yılda nice badireler atlattık. Darbeler, darbe girişimleri, terör saldırıları nice olay yaşadık. Ama yıkılmadık, karşımıza her türlü kötülüğü diktiler, sinmedik, eğilmedik, teslim olmadık. Bugün de millet iradesine saygısızlık eden iktidarın, onun büyük küçük, görünür, görünmez ortaklarının hepimize karşı giriştikleri bu darbeye karşı dimdik ayaktayız. Biriz, birlikteyiz, hep beraberiz.
“ÇİLİNGİRLE KIRARAK EVİNİN KAPISINA DAYANDILAR”
Ahmet Özer bir akademisyen, profesör. Bir kanaat önderi, bilim insanı, kamu görevlisi. Yıllardır bu görevleri yapıyor. Esenyurt’ta aday belirlenirken elbette bir siyasi parti o kentin sosyolojisini, seçmenlerinin tercihini dikkate alarak en doğru adayı belirlemek durumundadır. Görüşerek, ölçerek, biçerek yaptık. En sonunda Ahmet Özer’i sizlere arz ettik. İki kişiden biri oyuyla, rekor oyla Ahmet Hoca kazandı. Şimdi buradan ona, Silivri’ye bir dayanışma alkışı yolluyoruz.
Duymasını istiyorum; Ahmet Başkan Esenyurt meydanı onbinleri haykırıyor ‘Ahmet Başkan yalnız değildir’ diyorlar. Dün yaşanan süreç tamamen hukuksuzluk, usulsüzlük, bir kumpasın tüm işaretlerini barındırmaktadır. Ahmet başkan her sabah 08.30’da gittiği belediyeye ifade vermeye gidecekken, sabah 05.00’de çilingirle kırarak evinin kapısına dayandılar. Eşi telaşla, korkuyla kapıyı açtı. Durumu izah etmek yerine ittirip geçtiler. Ahmet Özer’in yatak odasına gidip, kendisini polisler bizzat uyandırdılar. Bunu bilerek yaptılar. Oradaki muamele, kötü muamele, ahlaksız muamele, kanunsuz muamele eninde sonunda bir kez daha bu milletin vicdanından dönecektir. Bunu bir kenara yazın.
Yanında belediyeye aynı zamanda eş zamanlı gittiler. Devletin belediyesinin kapısını balyozla kırdılar. İçeri girdiler. Kapıda avukatlar yetişip, belediye meclisi üyesi avukatlarımız yetişip, aramaya hakları olduğu için tanıklık etmek istediler, içeri alınmadılar. Ne evde avukat vardı ne belediyede. Bu hukuksuzca temin edilen bazı evrakları, kitapları, dergileri, kimin oraya koyduğunu bilmediğimiz Ahmet başkanın ilk kez gördüğü bir kitap taslağını gerekçe diye gösterdiler. Tutuklama sırasında efendim onunla görüşmüş, bununla görüşmüş. 10 yıldır terörle irtibatlı diyor. 10 yıl geriye kimin teröristlerle telefonlaştığına gidersek AK Parti’de FETÖ’ye mensup olmayan 10 kişi kalmaz.
Diyor ki 2015 yılında sen Remzi Kartal’la telefon görüşmesi yapmışsın. 2015 yılında Remzi Kartal’la o dönemin AK Parti milletvekili oturmuş, yemek yemişler. Geçtiğimiz seçim, o zamanlar Munzur Üniversitesi’nden getirdikleri sosyolog, onu okuyan öğretim görevlisi ve Remzi Kartal’la 8,5 saat görüşmüş. Remzi Kartal’la görüştü diye içeri atarsanız AK Parti’de de kimse kalmaz, yöneticiniz de kalmaz sizin.
“BİR ÜLKEDE SORUN VARSA SORUNUN SAHİBİNE SORULUR”
Bu meydanda konser verilmiş, şarkıcı gelmiş konser vermiş, efendim bu şarkıcıyı getirmek terör örgütü ile ilişkiymiş. O şarkıcının yaptığı iş terörse onu dinleyen Esenyurt kaymakamını ne yapacağız. Ne sanat, ne siyaset, ne yakınının ölümünde açılan taziye telefonu terörle ilişkilendirilemez. Ancak yapılan iş, Ahmet Özer’in özelinde Esenyurt, İstanbul, Türkiye’nin iradesine ipotek koymaktır. Bilindik numaralar, şafak operasyonları, FETÖ’den kalma kumpaslardan medet umarak Özer’i görevden uzaklaştırıyorlar.
Bunlar terör sorununu biz çözeceğiz, ama Türkiye’de Kürt sorunu yoktur diyorlar. Bir ülkede sorun varsa sorunun sahibine sorulur. Bir sorunun olup olmadığına yaşananlar değil yönetenler karar veriyorsa o ülkede diktatörlük var demektir.
Açıkça söylüyoruz, ülkede sorunu yaşayanlar sorunu söylüyor, tartışılıp çözülüyorsa orası demokrasi diye anılır. Yok yönetenler karar veriyorsa orası otokrasidir. Bugün Kürt sorunu yok diyenler, Esenyurt’ta yaptıkları, kayyum politikalarıyla Kürt sorununun var olduğunu sadece Türkiye’ye değil bütün dünyaya ilan etmişlerdir.
“KARARI VERMİŞLER, TALİMATI VERMİŞLER”
Ahmet Hoca’nın tutuklanacağını dün öğle saatlerinde Erdoğan açık açık söyledi. Yani kararı vermişler, talimatı vermişler, şekil şartı tamamlıyorlar. Canan Kaftancıoğlu, Selahattin Demirtaş, Sözcü gazeteci davasında, Hrant Dink davasında as dediklerini asan, kes dediklerini kesen sarayın talimatlarını yerine getiren biri vardı. Onun adı seyyar giyotindi. Onun adı adaletin cellatıydı. Son göreve bakan yardımcılığıydı, siyasiydi. Bir telefonla bana İstanbul’da lazımsın diye ta devletin en tepesindekinden aldığı emirle koştu geldi, dünkü operasyonu yönetti. Sayın Erdoğan’ın talimatıyla gelip de bu operasyonlara girişen Akın Gürlük, Zekeriya Öz’ü hatırlıyor musun?
Zekeriya Öz’e talimatı FETÖ veriyordu, kumpas yapıyordu, kibirinden yanına yanaşılmıyordu. Günü gelince sıçan gibi kaçtı. Sen Recep Tayyip Erdoğan’ın Zekeriya Öz’üsün Akın Gürlek. Akın Gürlek, savcı, hukukçu değildir. Vicdanı, aklı olmayan, hastane hastane sürünen mahkumları bile cezaya boğan ama Akın Gürlek adalet katledilsin diye gezdirilen bir cellattır. Bu vicdandır bu millete hesap verecektir. Söz veriyorum.
AHMET ÖZER’İN MESAJINI OKUDU
Elimde bir not var. Not: Avukatları tarafından evladı tarafından il başkanımız eliyle bana ulaştırıldı. Silivri 9 No.lu Cezaevi’nden Prof. Dr. Ahmet Özer’in halkımıza selamlarıyla ilk mesajı şöyledir: İlk sözümüz personel ve arkadaşlarımın işlerine dört elle sarılmasıdır. Vatandaş asla mağdur olmamalıdır. Daha güçlü çıkacağım ve hizmetlerime kaldığım yerden devam edeceğim.
Ahmet Başkan bunu yapan Akın Görlek, sadece bunu yapmaya gelmedi. Oyun, kumpas büyük. Talimat en yukarıdan. Bu oyunu bu kumpası görüyoruz. Önce Esenyurt’un seçme hakkına, İstanbul’un seçme hakkına müdahale olduğunu, hevesin niyetin kumpaslarla Türk milletin seçme hakkını kısıtlamak olduğunu, kendileri için risk gördüklerini, bileğini bükemediklerini, seçimde karşısına geçmeye korktuklarını bu anlayışa teslim olmayacağız.
Recep Tayyip Erdoğan, ahmak davasıyla mı, kumpas davasıyla mı diye düşünme. Aklından geçeni, piyonlarına, cellatlarına yaptırmaya çalışma. Cesaretin varsa, zaten bıçak kemikte, kaçma gel, çık karşımıza. Biz seçime hazırız, el mi yaman bey mi yaman. Varsa cesaretin. Sayın Erdoğan bir ses duyuyorum, sen duyuyor musun? Sen dün sözünü söyledin. Maşanla, silahşörünle, talimatınla söyledin. Çirkin kaymakamını, Beyoğlu’nda partili kaymakam olan kişiyi vali yardımcısı yapan Esenyurt’un başına yolladın. Bak Esenyurt’uneydanı ne diyor biliyor musun; hükümet istifa diyorlar.
Esenyurt meydanı hepsi birden sana sesleniyor hükümet istifa diyorlar. Senin seçim kaybetme korkun o yüzden Esenyurt’tan başlayarak İstanbul ve Türkiye’yi kuşatma gayretin ve bu kirli hesaplarının farkındayız. Yeniden kutuplaşma istiyorsun. İstiyorsun ki kutuplaşma, gerilim olsun, vatandaş derdini konuşamasın. Yolsuzluk, işsizlik var. Hayat pahalı, enflasyon yüksek. Senin derdin gündemi meşgul etmek, gerilim çıkarmak. Mirasçısı olduğunuz FETÖ vari kumpas yöntemine başvurmaları acizliklerindendir. Birlikten beraberlikten yana değiller ayrılıktan, kavgadan, gözyaşından beslenmek isterler.
Bunun için oyun kuruyorlar. Ama biz milletin gündemini konuşacak, halk iradesinin yanında duracağız. Orada belli ki ortada koltuk hesabı var. Belli ki bir al-ver hesabı var. Emin ol ki, Esenyurt sana göstermiştir ki, milletin hesabı koltuk hesabını bozacak.
Bu ülkede milletin lokmasına göz dikenler, emekliyi, asgari ücretliyi, çiftçiyi, işçiyi, memuru yoksulluğa itenler, kadınları, çocukları, bebekleri korumasız bırakanlar, kurumları ve adaleti çürütenler şimdi halkın iradesine kast etmeye kalkıyorlar. Artık Türkiye’nin daha fazla geriye götürülmesine hiç kimsenin tahammülü kalmamıştır. Artık geriye dönüş yoktur. Durumundan rahatsız olan herkesi sesini yükseltmeye davet ediyorum. Çocuklarımızın geleceğine ket vuranlara, güzel ülkeme kötülükleri yapanlara kimse sessiz kalmamalıdır. Herkes sözünü söylemelidir. Aydınlar, sanatçılar, sendikacılar, odalar Türkiye’yi sokulan bu otoriter bu baskıcı yoldan memnun olmayan herkes sesini yükseltmelidir. Hep beraber haykıracağız, hep beraber kazanacağız.
Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz, diyor bu meydan. Buna karşı türlü hesaplar var. İktidarda kalmak için illa anayasaya değişikliğine ihtiyaç var. Önce Numan Kurtulmuş’u yolladılar. Anayasaya uymayan biriyle anayasa olur mu dedim. Tayfun Kahraman, Can Atalay içeride iken, AYM yok sayılırken, AİHM kararına uyulmazken, Kürtlerin seçtiği neredeyse bütün siyasetçiler içeride iken ne anayasası dedim?
Geçtiğimiz hafta Sayın Demirtaş’a gittim, kendisiyle görüştüm. Devlet Bahçeli eliyle Kürt sorununu görmeyen bir açılım tarifi yaptılar. Bir kişi konuşacak, bir kişi istediğini alacak, bir alavereyle her iş hallolacak. Meclis vurgusu, şeffaflık, toplumsal mutabakat çağrısı yaptım, yapmaya devam ediyoruz. Terörün bitmesine, şehitlerin gelmemesi için her şeye varız, gizli pazarlıklara ve anayasa değiştirmeye yokuz biz.
Şimdi yeni bir oyun var. Anayasayı değiştirmenin yeni bir oyununu bulmuşlar. Birtakım sosyal medya hesaplarından hep birlikte şöyle yazıyorlar; DEM Parti CHP muhalefet Meclis’ten çekilsin. Sine-i millete dönün, erken seçim yapılsın. Tut ki 130 vekil sadece biz ya da toplam 200 vekil sine-i millet dedik. Sine-i millet erken seçim doğurmuyor, ara seçim doğuruyor. Ara seçim 90 gün sonraki ilk pazar. Sen seçilmiş bir daha girmiyorsun, AK Parti ile MHP o 200 milletvekilinin 100’ünü ya da 80’inini alıyor ne sana ne bana ne başkasına ihtiyacı olmadan anayasayı değiştiriyor.”
YORUMLAR