Candaş Tolga Işık’ın sunduğu ‘Az Önce Konuştum’ programının canlı yayın konuğu olan Selçuk Bayraktar, “Kızılelma, savaş uçaklarına karşı muharebe edebilecek. Bunun yanında çok daha süratli gidiyor. Hatta süpersonik varyantını da yapmayı düşünüyoruz. O daha az kullanılan bir varyant… Sesin üstünde de uçabilen bir varyantı olacak. Bunun yanında Kızılelma agresif manevralar yapacak” açıklamasında bulundu.
Candaş Tolga Işık’ın “Dünyada İnsansız Savaş Uçağı (İHA) olan başka ordu var mı?” sorusuna verdiği yanıtta Bayraktar, “Dünyada geliştirilen projeler var. Biz henüz ilk uçuşunu yaptık, ordunun envanterine kayıtlı bir uçak henüz yok ama hava muharebesinin geleceği İnsansız Savaş Uçaklarına doğru gidiyor” ifadelerini kullandı.
Işık’ın soruları ve Bayraktar’ın cevaplarından öne çıkanlarsa şöyle:
İHA’YA SAHİP OLMANIN NASIL BİR AVANTAJI VAR?
“Bütün dünya ülkemizin geliştirdiği SİHA’ların muharebedeki marifetlerini görünce bir anlamda muharebede paradigma değişimi oldu. SİHA dediğimiz zaman biraz daha keşif maksatlı tasarlanmış ama yanına da silah sistemleri eklenmiş, daha çok biraz daha düşük süratlerde uçan çok uzun süre havada kalan canlı görüntü aktaran bir sistemden bahsediyorsunuz. Bunların mevcut yüksek teknolojili sistemlere karşı muharebede ne kadar büyük bir fayda sağladığını bütün dünya Türkiye ile gördü aslında. İlk defa İdlib’de sonrasında Libya’da ve Karabağ’da şimdi de Ukrayna’da görüldü.”
İHA-SİHA DEVRİMİ NELERİ DEĞİŞTİRDİ?
SİHA ile uzaktan canlı olarak keşif sağlıyorsunuz. Harekatın canlı görüntüsünü aktarıp karargâhta karar vericilerin önüne dosdoğru bir resim veriliyor. Savaş dediğiniz aslında kaostur, düzensizliktir, bilgiye erişmeniz çok kritiktir ama çok zordur. En başta size canlı olarak ne olduğunun en objektif sunumudur. SİHA bir anlamda büyük bir kuvvet çarpanı oldu. Sonrasında konvansiyonel muharebede de kullanıldı ve orada da büyük bir kuvvet çarpanı oldu. Bunu aslında bakarsanız Türk Silahlı Kuvvetleri başardı. Filolar halinde bütün dünyada İdlib’de bunu sağlamış oldu. Bunun bir kere insansız olması bir anlamda da muharebe sahasında bazen yüzlerce bazen binlerce kilometre öteye gitmenize imkân sağlamış oluyor. Bunlar tabii sınıf sınıf… Hava muharebesinin geleceği olarak baktığınızda artık içinde pilot olmayan ve gelişmiş otonomi algoritmasıyla yapay zekayla karar verebilen bir uçaktan bahsediyorsunuz. Şöyle bir deneme yapıldı ABD’de, ‘Yapay zekaya karşı insanlı pilotlar muharebe yaptılar. Her bir denemede bilgisayar pilotları yendi’
‘5. NESİL UÇAĞIN PABUCUNU DAMA ATACAK’
“Şu an itibariyle uçağı ürün olmaya hazırlıyoruz. Bittiği zaman belli görevlerde üstünlük sağlayabilir. İnsanlı bir uçak insansız bir uçağa karşı çok dikkatli davranacaktır. 4. nesil uçaklara karşı büyük üstünlük sağlayabilir. Akıllı yapay zekanın üst düzey kararlar vermesini sağlayacak teknolojilerle birleştirildiğinde gelecekte elbette 5. neslin bir anlamda pabucunu dama atacak. Akıncı, üst sınıf daha çok keşif görevlerine odaklı tasarlanmış bir platform. 25 saate kadar havada kalabiliyor, büyük yük taşıyabiliyor, ülkemizin geliştirdiği seyir mühimmatlarından tutun da hassas güdüm kitlerinden hepsini taşıyabiliyor. F-16’nın bir savaş uçağının taşıdığı her mühimmatı taşıyabiliyor.”
‘BAYRAKTAR TB-2, YÜZDE 93 YERLİLİK ORANIYLA YAPILDI Kİ BU BİR REKOR’
Bahsettiğimiz teknoloji savunma sanayii teknolojisi olduğu için inanılmaz kısıtlar var. Teknolojik ambargolar var. Bunu dünya çapında düşünecek olursanız bir kere tasarımı milli ve özgün. En büyük katma değer aslında yazılımda. Bayraktar TB-2, yüzde 93 yerlilik oranıyla yapıldı ki bu bir rekor sayılır. Bunu ne kıymetli kılıyor? İçindeki teknoloji. İçindeki dünyadan tedarik edilen çipler hariç neredeyse her şeyini biz tasarlıyoruz aslında buradaki en değerli şey tasarım gücü. Bayraktar TB-2’nin içinde 40’tan fazla bilgisayar var. Kaportasını düşünecek olursanız bütün gövdesini de biz tasarlıyoruz. Aerodinamiklerine, fren balatasına kadar biz tasarlıyoruz, üretiyoruz. Oraların çok kıymeti yok onu kıymetli kılan içindeki o bilgisayarlar. Milyarlarca, milyonlarca satır yazılım onu kıymetli kılıyor.
KIZILELMA’NIN BU NOKTAYA GELMESİ NE KADAR SÜRDÜ?
2021’in başlarında ortaya çıktı tabi Akıncı’yı yapmadan bunu yapmamız mümkün değildi. Formula 1 ekibi gibi çalışan bir ekibiz. Hatta bir anlamda mini İHA’nın geliştirilmesiyle birlikte Kızılelma’nın yazılımıyla satır, satır uğraştım. Şimdi ekibimiz çok daha büyük. Uzmanlık alanım aslında bunların otomatik uçuşu açıkçası. Malazgirt projesini türlü bahanelerle, iftira atarak, karalayarak o dönemin bürokratları durdurdu. Güneydoğu’da arazide çok yoğun çalıştığımız zamanlar, arazide 3-4 senem geçmiştir.
BAYKAR TEKNOLOJİ NASIL DOĞDU?
“Babam sanayiciydi, iyi bir mühendisti ve memleketini seven her mühendis gibi uçak yapma hayali vardı. Benim de model uçaklara büyük ilgim vardı, robotiğe merakım vardı. Teknofest de aslında kurduğumuz, ‘Bir çocuk gelsin dokunsun belki ülkemizin uzay programında çalışacak’ mottosuyla düzenleniyor. Bir anlamda da dünyada da baktığınızda havacılık uzay programlarını kuranların böyle geçmişinde bir anı var. Biz bu anıları deneyimleri oluşturmak istiyoruz.
“Bizim aslında başarımızın altında yatan temel sebep geleceğin yarışlarına hazırlanmak. Mevcut yarışlarda zaten var olmanız bile çok zor.”
‘KİMSEDEN BİR KURUŞ DESTEK ALMADIK’
Baykar, bizim İnsansız Savaş Uçağı mücadelemize yaklaşık 20 sene önce aile teşebbüsü olarak başladı. Ufacık bir ekipti. Kimseden bir kuruş destek almadan yapıldı. Ülkemizin teknolojideki kuşatılmışlığını yıkma seferberliği olarak gördük. Bir kıvılcım yakarsak aynen Nuri Demirağ’ın, Vecihi Hürkuş’un yaptığı gibi nasıl ‘İstikbal nasıl göklerde’yse bir anlamda da onun peşine düştük. O serüven bizim üzerimizde etkili olduk.
Kimi zaman zorluklarla da karşılaştık. Hatta babam şöyle derdi; ‘Bizim uçaklarımız bürokrasinin koridorlarında değil Gabar’da, Şırnak’ta, Hakkari’de ülkemizin semalarında hep uçtu’ diye tarif ederdi. Hikâyede en önemli noktalardan birisi de bu. Bu teknoloji cephede askerle birlikte geliştirildi.
‘DÜNYAYA BAKTIĞINIZDA BAYKAR GİBİSİNİ BULMANIZ ZOR HATTA İMKANSIZ’
Bayraktar TB-2 terörle mücadelede çok başarılı olunca ondan sonra orada elde edilen kaynaklarla AKINCI’yı geliştirmeye başladık. Sonrasında AKINCI hemen envantere girer girmez beş ülkeden talep geldi. Düşün ki Bayraktar TB-2 SİHA, kullanılan ülkelerde adına marşlar yazılmış, dünyada tarihinde olmadığı şekilde yedi ülke bir marka modeli vererek yardım kampanyası başlattı. Bunlar batılı ülkeler. Karabağ’da rahmetli babama, bana ağabeyime madalya verildi. Muhakkak bunlar büyük projeler, büyük destekli olması gerekiyor. Savunma sanayisine baktığımızda özellikle devletin tarafına baktığınızda çok büyük bir kısmının devlet tarafından karşılandığını görüyorsunuz. Dünyaya baktığınızda Baykar gibisini bulmanız zor hatta imkânsız. Savunma sanayii de gelirlerinin yüzde 98’ini tüm geçmişe baktığınız yüzde 75’ini ihracattan kazanan bir başka firma daha bulamazsınız.”
“Gelecekte siyasete girme planınız var mı?” sorusuna ise, “Benim böyle bir planım yok ama bu yolda sonuna kadar mücadele etme planım var” cevabını veren Bayraktar sözlerine şöyle devam eti:
“Tüm teknoloji geliştiren dünyada olduğu gibi sivil alanlara yayılması lazım. Bu alanda çalışmak üzere Fergani dediğimiz uzay girişimini kurduk, Can Sağlığı Vakfımızı genetik alanında kanser alanında çalışması için kurduk.
Bizim kendi ülkemiz için bunları geliştirmemiz kadar ulvi bir şey yok. Ülkeye olan borcumuz, vazifemiz yok mu? Bu ekibi parayla veya mühendislik güdüleriyle motive edemezsiniz. Bu ekibi öyle parayla maddiyatla veya mühendislik güdüleriyle motive edemezsiniz. Biz ülkemizin tam bağımsız yarınlarını inşa ediyoruz. ‘Milletimizin faydasına bu işi yapıyoruz’ diyerek ancak motive edebilirsiniz. İnsanlarda bu inançla motive olup sabaha kadar çalışıyorlar. Yurtdışında daha yüksek maaş veren firmalarda da kendilerine yer bulabilirler. Çünkü oraya gitmek için başka bir şeyi kaybedecek: ‘Manevi motivasyonunu’.
‘BİZ YOLUMUZDAN ALLAH ÖMÜR VERDİKÇE DÖNMEYECEĞİZ’
Elbette bu bir yarış, biz vazifemiz neyse onu yapacağız onlar da kendi vazifelerini yapacaklar. Yürüdüğümüz yoldan Allah ömür verdikçe dönmeyeceğiz, rahatsız olmaları bizi mutlu etmez ama doğru yolda ilerlediğimizi söylüyor diyebilirim.”
YORUMLAR