Bülent Civanoğlu
Bülent Civanoğlu
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Bursa’da söylenen o şarkı!

Yıl 2009’du. Yunanistan’da her şey iyiye gidiyor, Avrupa Birliği’nin (AB) parası ile sirtaki oynayarak gülüp eğleniyorlardı. Bir anda borç krizi ile karşılaştılar. Meğer hükümet ekonomik durumu iyi göstermek ve AB’yi tırtıklamak, Euro Bölgesine girmek için rakamlarla oynayıp, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarına rüşvet veriyormuş!

Yunanistan, bir anda nur topu gibi bir ekonomik krizi kucağında buldu.

Devlete ait birçok şirket ya kapatıldı ya da özelleştirildi. Yunanistan’ı AB, Avrupa Merkez Bankası ve IMF’den oluşan, “akbabalar” olarak adlandırılan Troyka temsilcileri yönetiyordu. Troyka’ya sormadan devlet araçlarına benzin bile alınamıyordu. Devlet televizyonu bile kemer sıkma politikaları nedeniyle kapatılmıştı. Atina ve Selanik’te dükkânlar boştu, kiralık ilanları üzerlerinde sallanıyordu.

İyi eğitimli, beyaz yaka Yunanlar Avrupa’da çalışmak için adeta sıraya girmişti.

Ekonomik darboğaz arttıkça kemer sıkma politikalarını protesto için işçiler meydanları, çiftçiler traktörleri ile otoyolları kapatıyorlardı.

AB çatırdamaya başlamıştı. İtalya, İspanya ve Portekiz gibi kırılgan ekonomiye sahip devletler, Yunanistan’ın yaşadığının kendi başlarına da gelmemesi için AB’den çıkışı dillendirmeye başlamışlardı.

Türkiye’de ise işler iyiydi. Dolar kuru gerilemiş, tüm dünyadan ithalat yapıyorduk. Kurbanlık danalar bile Güney Amerika’dan geliyordu. Tavuklara vermek için mısır dolusu gemiler Mersin limanında bekliyordu. Gazete manşetlerimizi  ekonomimizin şahlanış ve uçuşu, Yunanların çöpten beslendikleri, çocuklarının açlıktan okulda bayıldıkları gibi haberler süslüyordu.

Batı Trakya doğumlu Sağlık Bakanımız Mehmet Müezzinoğlu, Yunanistan’daki bu ekonomik krizden yararlanmak istedi. Yunanistan’dan kaçan Yunan doktorların Türkiye ye gelebileceğini ve ülkemizdeki doktor açığının bu şekilde bir nebzede olsa kapatılacağını söyledi.

Selanik Tabip Odası ile ilk görüşmeler sonrası Yunanistan’da bulunan doktorların Türkçe kursuna gitmeye başladıklarını gördük, gazeteler ve televizyon haberlerinde. Yunan doktorların Türkiye’de çalışması için formüller aranmaya başlandı. Ama bu proje rafa kalktı.

Aradan yıllar geçti. Yunanistan ekonomik krizi bir parça da olsa aştı. Biz ise bırakın Yunanların ülkemize gelmesini,  Afgan, Pakistan, Suriyeli akınına uğrayarak adeta Yunanistan’ın ve Avrupa’nın mülteci kampı olduk.

Bugün gelinen noktada, doktorlarımız akın akın yurt dışına gitmek için sıraya girmiş durumda. Dün Yunan doktorlar Türkçe kurslarına giderken, bugün yeni mezun doktorlarımız Almanca kursları önünde kuyruk oluşturuyor.

Sosyal medyada Türkiye’de hukuk  ve mühendislik okuyan gençlerin havaalanında bilet ve pasaport fotoğraflarını yayınlayarak, garsonluk ya da kuryelik yapmak için Avrupa’ya gittiklerine şahit oluyoruz.

Gitmeye niyeti olmayan doktorları da zaten kovuyoruz. Dün Yunan doktorlar çalışmak için bize gelmek isterken, bugün genç, pırıl pırıl beyinlerimiz adeta ülkemizden kaçıyor. Gençlerin eskiden hayallerini ev araba süslerken, bugün Alman, İngiliz ve Fransız vatandaşlıkları süslüyor. ABD yeşil kart başvuruları rekor kırıyor. Ekonomi her gün daha kötüye giderken, ilk kez Bursa’da söylenen o şarkı gibi Türkiye nereden nereye geliyor!

HABERLER