Bülent Civanoğlu
Bülent Civanoğlu
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Plaj havlusu diplomasisi

Bilindiği üzere Putin’in kişisel hırsları ile hareket ederek, tek başına karar almasından dolayı, tüm dünya pandeminin ekonomik etkilerini kemiklerine kadar hissederken, tek adam Avrupalıların deyimi ile ‘Çar’, bir karar aldı ve Ukrayna’ya karşı topyekûn bir savaş başlattı.

Amacı burnunun dibinde bulunan Ukrayna’nın AB ve NATO üyeliklerini engellemekti. Rusların yoğun olduğu eyaletleri Kırım gibi Rus toprağına katmaktı.

Putin, yenilemeyen egosu ile ‘Yahudi bir komedyen bana nasıl kafa tutar’ edasıyla hücum borusunu çaldı. Bu saldırıyla Türkiye, kemiklerine kadar işlemiş ekonomik darboğazı iliklerine kadar hissetmeye başladı.

Rusya, bütün kuvvetleri ile Ukrayna’ya 4 koldan savaş açtı. O günlerde bir grup gazeteci büyüğüm ile piknik yaparken, ‘Rusya yeni Afganistan buldu’ dediğimde, Ukrayna’nın ulus olmadığını savunarak, 48 saat bile dayanamayacağını söylediler.

Ben de şöyle cevap verdim: “Afganlara savaşı Amerikan silahları kazandırdı. Burada da aynısı olacak. AB ve ABD, Zelinski’yi yalnız bırakmaz. Putin’i bilerek bir bataklığa çektiler.”

Bıyık altından gülüşlerini unutamıyorum.

Tarihin böyle bir alışkanlığı vardır. Haklılığı her zaman gün yüzüne çıkarır. Putin, Almanların Stalingrad’da çakıldığı gibi Ukrayna şehirlerine ve steplerine saplanıp kaldı.

Putin istediğini alamayınca Ukrayna’ya silah ve askeri danışman sağlayan AB ve ABD’yi ilk olarak nükleer silahlarla tehdit etti. Arkasından NATO’nun büyümesi halinde Kuzey Avrupa’yı tehdit ile başlayarak, Rusya’nın sınırlarının Bulgaristan’da olduğunu söyledi.

ABD istese bu konuşmayı Putin’e yaptıramazdı. NATO üyesi olmayan İsveç ve Finlandiya, apar topar, 1949’da kurulan bu pakta girmek için başvuru yapacağını ilan edince, konu döndü dolaştı Türkiye’yi buldu.

Kapalı kapılar arkasında İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğini destekleyen Türkiye, bir anda yön değiştirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hemen bir açıklama yaparak, özellikle İsveç’te PKK, DHKP-C ve FETÖ gibi terör örgütlerinin cirit attığını söyleyerek, üstü kapalı olarak Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine hayır diyeceğimizi belirtti. Bizim bu işe olur vermemizin önemi şundan kaynaklanmakta; NATO’ya başvurularda bütün üyelerin “evet” demesi gerekiyor. Herhangi bir üye hayır oyu kullanırsa başvuru yapan ülke NATO’ya kabul edilmiyor.

Sevgili siyasetçilerimiz ve medyamız Cumhurbaşkanı’nın demecinden sonra hemen bir tavır aldı. Yandaş kanallar ve TRT’de dosya haberler ile terör örgütlerinin bu Kuzey Avrupa ülkelerinde yuvalandığını, köprülere ve parklara PKK paçavralarını astıklarını sıra sıra izlemeye başladık.

Siyasetçilerimiz de boş durmayacak, Finlandiya’nın ulusal markası telefonları meydanlarda kıracaklardı, ama şirket battı. Haliyle bir şey yapamıyorlar.

İsveç ve Finlandiya, NATO’ya girer mi?

Ben yukarıdaki sorunun cevabını vereyim mi?

Aklım yettiğince değil, AK Parti iktidarında yaşadığım tecrübelerle…

Devreye plaj havlusu diplomasisi girecek, Rusya’ya şirin görünüp tatil için vatandaşlarını yollasınlar diye İsveç ve Finlandiya ile gerilim tırmandırılacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, düğün, nişan, açılış, cuma namazı çıkışı Finlandiya, özellikle İsveç’in nasıl terör yardakçısı bir devlet olduğunu anlatacak. “ABD Başkanı Biden, ‘evet’ diyebilir, kusura bakmasın, o ‘evet’ derse desin, biz kesinlikle terör örgütü yandaşları ile aynı safta yer alacak değiliz” diyecek.

Bu arada Rusya, “aman Türkler bizden taraf olsun, iki ülkenin NATO üyeliğine evet demesin” diyerek, vatandaşlarını güle oynaya ülkemize yollayacak. Rus turistler havalimanlarımızı dolduracak ve Türkiye’nin en güzel plajlarına, koylarına havlularını serecek, yıldızlı otellerde tatil yapacak, rubleleri ve dolarları su gibi harcayacaklar.

Bu kadar para bırakacaklarını nereden mi biliyoruz? AK Partili bir Turizm Bakanı dememiş miydi, Rusların görgüsüzlüğüne güveniyoruz diye!

Ekim ayı gelince plaj havlusu diplomasisi son bulacak. Ruslar, pılını pırtını ve kumlar üzerinden havlularını toplayıp gidince medyamız hemen İsveç ve Finlandiya’nın nasıl yararlı ekonomik ve askeri bir güç olduğunu ekranlarımıza yansıtacak.

Finlandiya’nın İkinci Dünya Savaşında Rusların orasına tekmeyi bastığı, Osmanlılara ordusu ile sığınan İsveç Kralı Demirbaş Şarl’a bugünkü Suriyeli, Afgan, Pakistanlı göçmenler gibi nasıl bir eli yağda bir eli balda bakıldığı hatırlatılacak.

Bu arada Şarl’ın lakabı yiğitliğinden ve zekiliğinden değil, ordusu ile sığındığı Osmanlı’nın hazinesinden bakıldığı için “Demirbaş”tır.

Sonuçta Finlandiya ve İsveç, güle oynaya NATO’ya girecekler. Biz Avrupa’nın rahatı için milyonlarca mülteciye bakıyorsak, bu iki ülke ve sıradakilerin güvenliği için NATO üyeliklerine “yetmez ama evet” diyeceğiz.

Nereden mi biliyorum?

Son olarak Birleşik Arap Emirlikleri tecrübesi ile sabit değil mi?

HABERLER