Bülent Civanoğlu
Bülent Civanoğlu
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Truva atları

Genç Tunç Çağı yaşanıyordu…

Ege‘nin bir kıyısında Yunan şehir devletleri ve bugünkü Çanakkale‘de büyük bir medeniyet olan Truva yükseliyordu.

Bu iki halk arasına bir kadın girince Miken Kralı Agememnon, tarihteki en büyük ordu ve donanmayı toplayarak Çanakkale’ye yelken açtı.

10 yıl süren savaşlarda Truva komutanı Hektor öldürülürken, Yunanların bıraktığı tahta attan şüphelenmeyen Truvalıların gafleti sonları oldu.

Herkesin bildiği hikayedeki gibi atın içerisine saklanan Yunan askerleri gece bir baskın yaparak kale kapılarını açtılar ve Agememnon’nun ordusu o büyük Truva medeniyetini yerli bir etti.

Daha sonra Truva’nın yok olduğu topraklarda büyük bir imparatorluk kuruldu. Adı Osmanlı’ydı. Kıtalara hükmederken, Akdeniz ve Ege’yi adeta bir Türk gölü haline getiriyordu. Yükselen bu yeni medeniyet adeta Truva’yı anımsatıyordu.

Aradan geçen yüzlerce yılda o muhteşem Osmanlı’dan bir hasta adam kalmıştı. Balkanlar ve Afrika’daki topraklarını kaybetmiş, ordusu çökmüş, bütün ekonomisi yabancı şirketlerin kontrolü altına girmişti.

Peki ne yaptı Osmanlı Padişahı Vahdettin? Gizlice bir heyet göndererek, Limni adası açıklarında Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalattı. 30 Ekim 1918’de imzalanan antlaşma ile Osmanlı fiilen artık tarihe gömülüyordu. Ama antlaşmanın imzalandığı savaş gemisinin ismi manidardı. Truva’yı yok eden kral Agememnon’nun adını taşıyordu.

Yani birileri diyordu ki, bir Truva’nızı daha yıktık!

Daha sonra Mustafa Kemal ve silah arkadaşları çökmüş bu vatanı 5 yıl içerisinde ayağa kaldırmış, muzaffer bir ülke ve ordu yaratmışlar, eserlerini Mondros Antlaşması’nın beşinci yılının dolmasına bir gün kala, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ile taçlandırmışlardı.

Belki de Mustafa Kemal Atatürk, üçüncü Truva’yı kurmak istemişti. Çünkü Büyük Taarruz sırasında bozulan Yunan ordusunu görünce yanındaki silah arkadaşlarına dönerek, “Truva’nın intikamını alıyoruz” dediği rivayet edilir.

Bugün Cumhuriyetimizin 100. yılını kutluyoruz.

Ateş dolu günlerden geçiyoruz. Yukarımızda Ukrayna-Rusya Savaşı, aşağımızda çocukların katledildiği İsrail-Hamas Savaşı yaşanıyor.

Bizim çevremizde olup bitene bakarak Cumhuriyetimizi daha fazla koruyup kollamamız, sahiplenmemiz gerekiyor. Çünkü Truva’yı yıkan o kurnazca planların sonu gelmiyor, o tahta atlar her gün kapımızın önüne bırakılıyor.

Nasıl mı?

Televizyonları açtığımızda bazı kişiler harf devriminin bizi nasıl cahil bıraktığından bahsediyor. Fesli, yarım akıllılar Kurtuluş Savaşı’nın olmadığını söyleyip arkasından keşke Yunan galip gelseydi, diyerek gerçek niyetlerini belli ediyorlar.

TV dizilerinde mükemmel bir Osmanlı kurgulayıp Cumhuriyeti ilan edenleri hain gibi gösteriyorlar.

Seçim meydanlarında İnönü’yü yuhalatıyorlar.

Milyonlarca mülteciyi eli kolunu sallayarak ülkemize sokup Türkiye’nin demografik yapısını bozmaya çalışıyorlar.

Benden söylemesi… Uyanık olun Türk gençliği… Bunlar aslında cahilce söylemler değil, tam tersine Truva’yı yıkmaya çalışanların kapımıza koyduğu Truva atlarıdır.

 

 

HABERLER