Bülent Civanoğlu
Bülent Civanoğlu
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Yıl dönümü

Nazım Hikmet’in en duygu dolu şiirlerindendir bence, “Ben içeri düştüğümden beri…”

Bir olayın yıl dönümüyse aklıma hep bu şiir gelir, nedense!

Belki Bursa’da yazdığı, belki de bir yıl dönümü bu kadar duygulu anlatılamayacağı için.

Ben içeri düştüğümden beri, güneşin etrafında on kere döndü dünya

Ona sorarsanız, lâfı bile edilmez, mikroskobik bir zaman

Bana sorarsanız, on senesi ömrümün

Evet, bugün 12 Eylül’ün yıldönümü. O kara gün bugün yaşadığımız günlerin tamamının başlangıcıydı.

Kenan Evren cuntasının toplumun üzerinden tanklarla geçtiği, dar ağaçları kurup 17 yaşında çocukları astığı…

Üzerinden tam tamına 43 yıl, 2 bin 236 hafta, 15 bin 695 gün ve 376 bin 680 saat geçti.

“Vatan elden gidiyor” nameleri söylenerek başlayan darbe, ABD Başkanı Jimy Carter’ın opera seyrederken kulağına eğilen bir kişi tarafından şöyle müjdelenmişti:

Bizim çocuklar başardılar.”

Darbeyi yapanlar “Biz olmasaydık vatan elden gidiyordu” sloganları atıyordu. Ama aslında, Kore’de yüzlerce çocuğumuzu uğruna verdiğimiz gibi, 43 yıl önce asılan, işkenceden geçirilen ve hapse atılan gençlerimiz Amerika’nın amaçları doğrultusunda mikroskobik bir olaydı.

Çünkü o çocuklar ABD’nin olmadığı gibi diktatör Evren’in de değildiler. O diktatör yıllar sonra katıldığı bir programda gevşek gevşek “Asmayalım da besleyelim mi?” diye soruyordu.

Nazım, şiirine şöyle devam eder:

Bir kurşun kalemim vardı, ben içeri düştüğüm sene

Bir haftada yaza yaza tükeniverdi

Ona sorarsanız: “Bütün bir hayat.”

Bana sorarsanız: “Adam sen de, bir-iki hafta.”

İşte böyle Türkiye “Yeşil Kuşak” projesine dahil edildi. Siyasal İslam Rusya’yı sıkıştırmak için kullanılırken, neoliberal politikalar ile bu coğrafyadaki insanlar inim inim inletildi ve inletilmeye devam ediyor.

Türkiye toplumu sendikalardan derneklerden koparılarak, tarikat ve cemaatlere teslim edildi.

Türkiye bir kurşun kalem gibi tükenirken, ABD için amaç komünizmin yeşeren filizlerini çürütmekti.

Daha sonra topluma hesap sormak yerine yarı aç yarı tokluğuna şükredilmesi öğretildi.

Hal böyle olunca halk sağcıları seçti de seçti. Sağcılar da başarısızlıklarının suçunu 43 yıl önceki politikacılara atıp durdular.

Özal, “Bana oy vermezseniz 12 Eylül öncesine döneriz” derken, iktidarımız 12 Eylül öncesi yağ ve benzin kuyruklarını yandaş kanallarda göstererek seçim kazandı.

Bugün de ağır bir ekonomik krizden geçiyoruz.

43 yıl önce başımıza gelen bu musibet başka bir Nazım şiiri de getirdi aklıma, usta şöyle diyor:

bu dünyada, bu zulüm
                                    senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
                      kabahat senin,
                                     - demeğe de dilim varmıyor ama -
                      kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

 

HABERLER