Furkan Kahraman
Furkan Kahraman
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Bursa’ya neden iletişim fakültesi açılmamalı?

Önce şunda bir anlaşalım;

Bir memlekette üniversite sayılarının artması, o ülkedeki eğitimin çıtasının zirveye çıktığını gösteren bir ölçüt değildir.

Mamafih, biz yaklaşık bir 10-15 senedir ‘Her şehre bir üniversite‘ sloganını şiar edinen bir bakış açısı ile gereksiz bir yoğunluk oluşturduk.

Bu ülkede yaşayan her gencin üniversite mezunu olması zorunluymuş gibi bir hava estirilerek ‘plaza üniversitelerinin’ ve ‘öğretim üyesiz fakültelerin‘ kapısı açıldı.

Bu da bize yetmedi ki, ısrarla ve inatla Bursa’ya iletişim fakültesi kurulması için çaba sarf edenler var.

İyi de neden?

Hali hazırda memlekette 41 üniversitede gazetecilik bölümü bulunuyor. Öyle ya da böyle içerisinde ‘iletişim‘ adı geçen fakülte sayısı ise 70’in üzerinde.

Bu üniversitelerde ve bölümlerde 400’den fazla programda 50 binden fazla öğrenciye eğitim veriliyor ve senelik 6 bin 500-7 bin civarında öğrenci mezun oluyor.

Peki, bu mezun olan arkadaşlar arasında sektöre kazandırılan sayısı ne kadar?

Emeklilik kavramının yer almadığı, dışarıdan katılımın hız kesmediği bir sektörden bahsediyoruz. Dışarıdan katılım fazla çünkü bu memlekette herkes artık gazeteci. (Vatandaş haberciliği kavramının arkasına sığınarak Instagram’dan haber devşirenlerin gözlerinden öperim.)

Türkiye’de basının İstanbul’dan sonra en kuvvetli şehir olduğu Bursa’da bir iletişim fakültesi olmaması elbette üzerinde durulması gereken bir konu ancak madem buraya fakülte kurulması planlanıyor, o zaman yaklaşık bir 10-15 fakülteyi kapatmak gerekiyor. Denge ancak böyle sağlanabilir.

Bakınız, 2019 yılında, o dönem çalıştığım gazetede yine aynı konu hakkında “Türkiye’de toplamda 71 iletişim fakültesi bulunuyor. Kaba bir hesap ile de her yıl ortalama 10 bin yeni iletişimci sektöre atılıyor. Daraldıkça daralan, hareket imkanının ‘imkansız’ hale geldiği bir sektöre. Genç iletişimciler mezuniyetten kısa bir süre sonra şanslarını şirketlerin kurumsal iletişim departmanlarında deneseler de çareyi polislikte, bankacılıkta, esnaflıkta buluyor…” yazmıştım.

Tabii geçmişte çalışılan yerlerde kaleme alınan yazılar ‘telif‘ endişesiyle kaldırıldığı için bugün bu yazıyı bulup da okumak mümkün değil.

455 haber sitesi, 13 günlük gazete, dergilerle birlikte 110 yazılı basın, 4 görsel basın kuruluşunun yer aldığı, ‘İkinci Bab-ı Ali’ Bursa’da bir iletişim fakültesine gerek yok. Çünkü gerek devlet eliyle, gerek bazı federasyonlar eliyle gerekse de kendilerini hiç ilgilendirmediği halde belediye eliyle kurslar açılıyor, gençlerimiz üç haftada sertifikayı şak diye alıyor, hop diye işe başlıyor. Bazı kurslarda iş garantisi dahi veriliyor. Fakülte bu şehrin neyine?

Bir önemli husus da günlerdir madde madde oylanan ve TBMM’de kabul edilen ‘Dezenformasyon Yasası‘, yani diğer ismiyle ‘Sansür Yasası.’ Çerçevesi belli olmayan,  izafi kararlarla ‘gazetecilik‘ kavramının baskı altına alınmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz ancak her ne hikmetse susuluyor.

Yani, tabirimi mazur görün ama “Değirmen sele gitmiş, birileri şakşağının peşinde.”

Kaldı ki, basın özgürlüğünün can çekiştiği şu günlerde Ankara’da poz vererek ‘sansür yasası’nı meşru göstermeye çalışanların temsil ettiği bir alana zaten bence yeni mezun verilmesin.

Nasıl olsa yeni kurslar açılır, yeni dersler verilir, su akar yolunu bulur. Dört seneye ne hacet?

Yazıyı, yine 2019’da ortaya attığım ve halen de arkasında olduğum öneri ile tamamlayayım:

Naçizane önerim, iletişim fakültelerinin sayılarının azaltılması ve tıpkı konservatuarlar gibi yetenek sınavı ile öğrenci alımı yapmasıdır. Belki o zaman çözüm önerilerini konuşabiliriz…”

HABERLER