Furkan Kahraman
Furkan Kahraman
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Eleştiri alerjisi!

Fiziken 11 şehri, ruhen tüm Türkiye’yi etkileyen, resmi rakamlara göre kırk bin vatandaşımızı kaybettiğimiz depremin üçüncü haftasındayız…

Afet bölgesinde kalan insanlarımız ‘hala‘ soğukla ve salgın hastalık tehlikesi ile mücadele veriyor.

Çadır ve konteyner ihtiyacı devam ediyor.

Peş peşe çok büyük sarsıntıların yaşandığı bölgede, çevredeki fay sistemleri de tetiklendiği için tehlike devam ediyor. Artçı ya da bağımsız depremlerin ortalama bir sene devam edeceği uzmanlar tarafından sıkça dile getiriliyordu ki…

Pazartesi günü bunun acı bir örneğini yaşadık.

Hatay merkezli 6,4’lük deprem dolayısıyla bu yazının yazıldığı dakikalarda 6 vatandaşımızı daha yitirdik.

Sarsıntının hemen sonrasında haber kanalları tarafından canlı bağlantıya alınan Defne ve Samandağ belediye başkanlarının ısrarla ‘çadır‘ ihtiyacını dile getirmesi, geride kalan üç haftada afet yönetimi anlamında eksikleri gideremediğimizi gösteriyor.

Elbette belediyelerin ciddi bir desteği var, yardım kuruluşları gerekli yardımları sağlıyor, spor kulüpleri TIR’lar dolusu malzeme taşıyor, her gün sıcak yemek çıkması için onlarca kişi seferber oluyor ancak…

Tüm bunlar devlet koordinasyonu içerisinde olsaydı daha iyi olmaz mıydı?

Evet sarsıntı çok büyüktü, ikinci deprem belki de uzmanlarca sürpriz olarak adlandırıldı ama büyük bir devlet olmak bu tür kötü sürprizlere hazırlıklı olmayı gerektirmez miydi?

İlgili kurumlarımızın stoklarında çadır bulunsaydı da bu kadar insanı soğukta bekletmeseydik ne olurdu?

Sorular uzar gider.

Ki uzamalı da. Mümkün mertebe her şey konuşulmalı ki bir sonraki felakette aynı acılar yaşanmasın.

Ama konuşulması, sorulması yasak.

Zira, zafiyetin her zerresine işlediği bu afet sonrası yine bir takım şahıslar tarafından sorumlu kişiler ‘eleştirilemez‘ zırhına büründürülmüş durumda. Hal böyle olunca ülke yöneticileri de üstlerinde hoş duran bu zırhı mümkün mertebe kullanmak istiyor.

İyi de;

Devlet kademesinde üst makamlarda yer alan kişilerin bu koordinasyon eksikliğinde payı yok mu?

Afet anında acil aksiyon alması gereken kurumların başındaki isimler, liyakat eksikliği sebebiyle oturduğu koltukta potluk yapıyorsa gereğini yapmamalı mı?

Yıkılan binalara ruhsat veren, imar izni çıkaran, denetleyen, oturulabilir raporu veren hangi belediye başkanı, müteahhit, yapı denetim şirketi varsa siyasi görüş ayırt etmeksizin hesap vermemeli mi?

Bu ülkede istifa mekanizmasının harekete geçirilme vakti gelmedi mi?

Geçiyor bile…

Peki, hemen her eleştiri sonrası yuvalarından çıkan ve bunları dile getiren herkesi ‘satılmış, vatan haini, ahlaksız, aşağılık, müfteri, bölücü’ ilan edenleri nereye koymalı?

Devlet büyüklerimiz yaklaşık on beş gündür ellerindeki deftere eleştiride bulunanları not ettiğini dile getiriyor.

Söz konusu deftere alınması gereken dersler yazılsa daha şık olmaz mı?

Afetin ilk gününden itibaren tıraş edilmeyen sakallar şahsi imaj açısından ‘çok çalışıyor’ veya ‘kendini harap etti’ anlamları barındırabilir, belki de sahibine artı puan dahi kazandırabilir, bilemeyiz.

Peki artık devletin imajını düşünme vakti gelmedi mi?

HABERLER