Furkan Kahraman
Furkan Kahraman
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

İktidarlaşan muhalefet

Derin derin sosyolojik tahlillere, arkası kesilmeyen siyasi analizlere gerek yok.

Seçim biteli bir aydan fazla bir süre oldu.

Beklendiği üzere ekonomi uçmadı, tablo bir nebze daha ağırlaştı. Emekliye, asgari ücretliye zam gelse de artış yolda buhar oluyor, üstüne pahalılık artıyor.

Yaklaşık kırk gün önce memleketteki durumu değiştirmek, yaraları sarmak amacı ile propaganda yapan muhalefet ne yapıyor?

Şimdi bu satırların üzerine ‘en kolayı muhalefete vurmak’ diyenler olabilir, normaldir.

Ancak iktidarın 22 senedir girdiği seçimleri kazandığı bir siyasi iklimde muhalefetin temsilcilerinin de konforlu ve sıcak koltuklarından kalkıp küçük bir yüzleşmeye ihtiyacı yok mu?

İhmalin yol açtığı durumlarda haklı bir şekilde ‘istifa’ çağrısı yapan kadro söz konusu kendilerine geldiğinde neden ‘ben yapmadım miki yaptı’ diye sorumluluğu başkasına atıyor?

Elbette seçimler kazanılır kaybedilir, bu kendini demokrat addeden ülkelerde sıradan bir durumdur.

Sıra dışı olan durum ise kaybedilen seçim sonrası muhalefet temsilcilerinin dalga geçer gibi ‘Aslında sandığı tutsaydık, oylara sahip çıksaydık kazanırdık’ açıklaması yapmasıdır.

Oylara sahip çıksaydınız ağalar, sizi kim engelledi?

Yoksa seçimi kazanmak zül mü geldi?

İşte tam da bu dönemde CHP’den ara ara ihraç istemiyle disipline sevk edilen Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın ‘adalet ve değişim’ çağrısı ile Ankara’ya başlattığı yürüyüşe CHP Sözcülüğü makamında bulunan ve 6 dönemdir vekillik zırhını kuşanan Faik Öztrak’tan ‘Ateş olsa cirmi kadar yer yakar’ tepkisi geldi.

Gözümüz aydın, muhalefet de iktidarlaştı!

Eleştiri kabul etmeyen, hatayı kendinde aramayan, ‘değişim’ kelimesini cümle içinde kullanmayı çok seven ancak anlamına gelince kayış atan bir ana muhalefet partimiz var artık.

Sırf bu tavır yüzünden seçim öncesinde gençlerin demokrat dedesi, ‘piro’su Kılıçdaroğlu, kırk günde milletin gözünde kendini ‘persona non grata’ ilan ettirerek hayli ilginç bir başarıya imza attı.

Tabii bizde bu durum gayet normal…

Türkiye’nin muasır medeniyetlere kafa atmasına yol açan ve ‘istifa’ gibi saçma sapan bir mekanizmanın varlığını reddeden kim varsa canı gönülden kutlarım. Nedir kardeşim o öyle? Her yerde bas bas ‘Bu seçim en kritik seçim, kaybedersek biteriz’ diye bağırdıktan sonra seçimi kaybettiler diye istifa mı etsin adamlar?

Ne münasebet değil mi? Bu arada istifa isteyenleri de trol ilan etmiş hanedan mensupları, hayırlısı olsun.

DEVA, Gelecek ve Saadet’e verilen vekiller kıyasıya eleştiriye neden olurken, İYİ Parti lideri Akşener de köprüleri yakmışken yerel seçimler öncesinde görülen o ki ‘Millet İttifakı’ sona erdi. En azından şu anlık.

Önümüzdeki marta kadar ne olur, nasıl anlaşmalar yapılır orası meçhul.

Ancak CHP içerisinde bu ‘görkemli kaybedenler’ havası dağılmadığı sürece yerel seçimlerde başarı zor, eldeki belediyelere sahip çıkmak daha da zor.

Çünkü şehirlerinde başarılı olan belediye başkanlarına rağmen partilerine küskün oldukları için sandığa gitmeyecek CHP’liler (en azından şu an için) hatırı sayılır boyutta.

2019’da büyükşehirlerin neredeyse tamamını kazanan CHP, önümüzdeki sene sandığa Kılıçdaroğlu’yla mı, İmamoğlu’yla mı yoksa bambaşka bir isimle mi gidecek göreceğiz.

Bugünden görünen o ki, eğer fetret devri sona ermez ve Kılıçdaroğlu ‘Ben aday değilim ama aday gösterirlerse hayır demem’ alicenaplığı ile millete kendisinin aday gösterilmesi için el altından baskı yaparsa, seçmen pusulada CHP’nin tabutuna son çiviyi çakarken Kazak Abdal’ı yad edecek bu gidişle:

“Derince kazın kuyusun,

İnim inim inlesin

Kefen dikmeye iğnesin,

verenin de…”

HABERLER