Furkan Kahraman
Furkan Kahraman
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Müzik yasağı olan ülkede Eurovision!

Şaka maka 2013 yılından beri Eurovision’a katılmıyoruz.

Her sene Bülend Özveren’in anlatımı ile ekran başında müzik otoritesi haline geldiğimiz, puanlama aşamasında ‘komşu yardımına’ isyan ettiğimiz, 12 puanı dönemin siyasi konjonktürü neye izin veriyorsa ona göre kullandığımız, hepsinden önemlisi ‘eğlendiğimiz’ bir televizyon aktivitesine neredeyse 10 senedir katılmıyoruz, katılmadığımız için de izleyemiyoruz.

Bir zamanların milli meselesi olan Eurovision, şimdilerde ‘elin Avrupalısının şarkı söylediği’ bir organizasyon hüviyetinde.

Geri dönüşümüz için güya çabalanıyordu ama, sanırım bir müddet daha uzak kalacağız.

Gerçi, büyük bir lütuf dahilinde müzik yasağının 01.00’e esnetildiği ülkemizde ne Eurovision’u değil mi?

Hem de müzik gibi korona virüsün işbirlikçisi için serbestiyet istemek ne haddimize?

Eğlenmeye de gerek yok zaten.

Üniversitelerde bahar şenlikleri düzenlenmesin mesela, düzenlenecekse de konserler olmasın. Her gün televizyonlarda gördüğümüz bey abiler çıksın orada da konuşsun.

Fırsat eşitsizliğinden, iş imkanlarının darlığından, geçim derdinden, gelecek kaygısından mustarip olan gençler hiçbir şartta eğlenemesin, yüzü gülmesin.

Sergilerde vükelanın uygun görmediği eserler yayınlanmasın, billboardlarda iktidara yakın durmayan kişilerin albüm ve kitap tanıtımları yapılmasın, film afişleri reklam edilmesin.

Kendileri ne istiyorsa o dinlensin, ne işaret ediyorsa o izlensin.

Gerçi bu fikir beyan etme hastalığının siyasi görüşü yok. Kendini iktidara yakın gören de muhalif takılan da gözünün gördüğü her şeye bir ‘hiza’ verme derdinde. Adeta toplumun kodlarına işlenen bir hastalık halini aldı.

Koca ülkede herkes kendini apartman yöneticisi zannetmeye başladı.

Bilimde, sanatta, sporda, kültürde ‘kendi nesillerini’ oluşturmak üzere yola çıkan iktidar, tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi ‘kültürel iktidarı’ sağlayamadı.

2002’de başlayan ve malum gömleğin çıkarıldığı zamana denk gelen o ‘pür liberal’ dönemde yaşanan serbestlik ve özgürlük ortamı kısa sürede kayboldu. Baskının dayanılmaz tadına karşı koyamayan iktidar için her gün yeni bir tasarlama denemesi baş gösterdi.

Türkiye, fikirlerin ‘Silivri soğuktur’ mottosu ile otosansüre uğradığı, karşılıklı tartışma kültürünün yerle yeksan edildiği, ekonomik kaygıların yaşam kalitesinin önüne geçtiği bir ülke konumunda.

O yüzden bugün bir zahmet çıkıp da kimse ‘Gençlerimiz neden yurtdışına gidiyor?’ diye sormasın.

Çünkü böyle bir ortamda bilimde başarı ancak ‘Soyunma değil giyinme kabini’ adlı proje ile,

Müzikte başarı yasaklanan konserlerle,

Sanatta başarı ise mimari alanda yapılan birbirinden muhteşem restorasyonlarla ölçülür.

Biz de elimizden alınan 3 kuruşluk keyfimizin ardından boş boş bakarız.

HABERLER