Furkan Kahraman
Furkan Kahraman
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

O millet, bu millet!

– Kaçakçı veteriner: Hadi o zaman, alın şu demiri de gidelim korrrrramiral.

+ Korrrrramiral: Alıcam almasına, zaten içimden garip bir ses epeydir al demiri git diyor, yalnız elimi demire götürmeyen, yüreğimi burkan bir şey var, yazık değil mi lan bu millete?

– Kaçakçı veteriner: Hayır! Başımıza bu adamları seçip seçip getiren işte bu millet!?

+ Korrrrramiral: Eveeeğt!… “Biz hep sanki bu millet başka bir milletmiş gibi düşünüyoruz”, asıl salaklığımız orda zaten…

Evet ulan işte bu mileeeğt… o millet!


1994 yılında sahneye konan ‘Seyircili Seyir Defteri’ oyunu bu cümlelerle nihayet buluyor.

Senelerdir dilimizde tüy bitiren, mecalsiz bırakan bir eleştiriyi çok sade ve yormadan bu şekilde yapıyor Ferhan Şensoy.

Yaşadığı ülkede gördüğü çarpıklıklardan bunalan ve kaçmanın yolunu arayan bir ‘Korrrrramiral’in tayfası ile yaşadığı maceraların bir bölümünü sahneye taşıyan Seyircili Seyir Defteri, 1.Çiller Hükümeti’nin iktidarı döneminde, 5 Nisan Kararları’nın görüldüğü, terör operasyonlarının arttığı, ‘işini bilen memurların’ yükselişini sürdürdüğü bir zaman diliminde buluştu izleyicisiyle.

Oyunun sonunda ‘Korrrrramiral’in büyük gırnatacı Selim Sesler’in nefesinin üstüne “Rüşvetli, pet şişeli, nükleer bombalı, hem kardeş kavgalı, terbiyesiz kültürsüz saygısız, denizinde sebzeler yüzen, kenefleri denize akan dünyanız varsın sizin olsun” demesinin üzerinden takribi 28 sene geçti.

Biz geride kalan bu 28 sene zarfında ülke olarak;

Ekonomik krizlerle boğuşmaya, terörle mücadele etmeye, doğayı katletmeye, çevreyi kirletmeye, dejenere olan yaşantılarımıza çeki düzen vermeden geçmişe özlem duymaya, dürüstlüğü görmezden gelmeye devam ettik.

Yeri geldi hakaret işittik, yeri geldi biber gazı ile teşrik-i mesai yaptık, yeri geldi üzüldük yeri geldi TV başında sandık sonuçlarını merakla bekledik, beklediğimiz çıkmayınca da ‘Stockholm Sendromu’ teşhisini koyup döndük kaidemizi uyuduk.

Memlekette bu ara biraz daha geçer akçe olan muhalefet türküsü daha fazla söyleniyor ama geçmişe dair kimse nedamet getirmiyor. Herkes topu başkasına atma derdinde.

Tıpkı Züğürt Ağa filmindeki gibi köyde ağaya çıkan tek oyu sahiplenen maraba kesimine ağanın “Peki benim oyum nereye gitti” diye sorması gibi sokakta iktidara oy veren ekip azınlıkta ama iktidar 20 senedir iktidarda.

Peki, kim kullandı bu oyları?

Kim gidiyor arkadaş bu sandığın başına? Kim ediyor bu kavgaları?

Sokak röportajlarında kim dayılanıyor mesela?

Tanıdık geldi mi?

Taa 28 sene önce Ferhan Şensoy demiş işte “Biz hep sanki bu millet başka bir milletmiş gibi düşünüyoruz”, asıl salaklığımız orda zaten… evet ulan işte bu millet… o millet” diye.

Sandıkta iktidara oy veren de sosyal medya paylaşımında ‘Aziz Nesin’ iması yapan da, yüzde 50 vurgusu yapan da, dış minnaklarla kafayı bozan da, Gezi’de direneni de, ‘düzen bozulmasın’ isteyeni de…

Evet bu millet, o millet.

En uzak senaryoya göre seneye sandık saklandığı yerden çıkacak. Peki sandığın içinden ne çıkacak?

Kocaman bir muamma…

Peki sandığın başına kim gidecek?

Onu da siz söyleyin artık…

HABERLER