Furkan Kahraman
Furkan Kahraman
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

TRT Diyanet Çocuk’un yayın akışında ne olacak?

Memleketin son hızla değişen gündemi içerisinde dün, belki sizin de gözünüze ilişen bir gelişme yaşandı:

Diyanet İşleri Başkanlığı ve TRT güçlerini yeni bir kanal için birleştirdi: TRT Diyanet Çocuk.

Yıllardır ihtiyaç duyduğumuz, eksikliğini hissettiğimiz, televizyonlarımızda izlemek istediğimiz muhteşem bir projeye imza atılmış oldu.

Yalnızca, bu fikri hayata geçirmek için neden bu zamana kadar beklediklerini anlayamadım, onun da elbet bir hikmeti vardır.

Katıldığı alakalı/alakasız tüm programlarda cübbesi ve sarığını üzerinden çıkarmayan kılıçlı Diyanet İşleri Başkanımız Ali Erbaş, “Biz yıllarca çocuklarımıza kendi değerlerimizi tanıtamadık. Yıllarca tercüme çizgi filmlerle başkalarının yaptığı filmlerle çocuklarımızı beslemeye çalıştık. Halbuki kendi milli değerlerimizle, kendi yapımlarımızla beslememiz gerekiyor” demiş. Ancak Sayın Erbaş’a söylemek gerekir ki bu ülkede Ninja Kaplumbağalar veya Vikingler’le ‘beslendiği’ için yoldan çıkan çocuk da olmadı.

Sanırım kendisi bu projeye imza attıktan sonra mutmain olmuştur.

İşte tam bu noktada ‘Erbaş da Atatürk’e ve cumhuriyete sallayarak muteber olacağını zanneden personeline bir iki kelam etse ne güzel olur’ diye düşündüm ama kendisinin Ayasofya hutbesi aklıma gelince vazgeçtim.

Her neyse,

TRT’nin hali hazırda ‘Diyanet’ isminde bir kanalı vardı, pekala bu içerikler orada da yayınlanabilirdi. Demek ki istihdam için yeni kanallar açılması gerekiyormuş, olsun.

Peki kanalda içerik olarak ne yayınlayacaklar acaba?

Öyle ya, çocuklara yalan söylemenin, hırsızlık yapmanın, doğaya ve hayvanlara zarar vermenin kötü davranışlar olduğunu ve dinin bunları yasakladığının söylenmesi gerekir. Kazancın alın teri ile helal yoldan olması gerektiğinin anlatılması, kul hakkı yenmeden, torpille, adam kayırmaca ile uğraşmadan kendi emeğinin karşılığının alınmasının ne kadar değerli olduğunun gösterilmesi gerekir.

Dürüstlüğün, adaletin öneminin anlatılması gerekir.

Ama her şeyden önce, ‘Kalp ile tasdik, dil ile ikrar’ gerekir.

Bunu, ‘Maysa ve Bulut’la mı, yoksa ‘Niloya’ ile mi yaparlar, yoksa başka bir kahramanlar evreni mi oluştururlar bilemem ama açıkçası işleri zor.

Çünkü;

Çevremize şöyle bir baktığımızda siyasetteki iddiaları, kesilen ağaçları, kirlenen denizleri, kadın cinayetlerini görünce ister istemez insan kendine soruyor:

‘Çocuklara öğretilmek istenen şeyler, büyükler tarafından neden uygulanmıyor?’

Lafı eğip bükmeye gerek yok. Dünya üzerinde her anlamda kendi cehennemimizi yaşamak için var gücümüzle uğraşıyoruz. Geldiğimiz nokta, başarıya yakın olduğumuzu gösteriyor.

Dün, bugünle bir değil. Çocuklukta kıymetini bilemediğimiz şeyleri bugün hasretle arar olduk.

Mustafa Kutlu, ‘Mavi Kuş’ kitabında “Unutmak olmazsa insanoğlu nasıl yaşardı bunca acının ortasında” diyor ya hani,

Hangisi daha evla bizim için? Hele ki şu son zamanlarda yaşadıklarımızı…

Unutmak mı, sürekli hatırlamak mı?

 

HABERLER