Furkan Kahraman
Furkan Kahraman
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Üç adımda yerel seçim: Şarkılar, emekliler, dönüşüm

31 Mart Yerel Seçimlerine 15 gün kaldı…

Partiler, ittifaklar, iddialar, suçlamalar, anketler 15 gün sonra en azından bir süreliğine hayatımızdan uzaklaşacak. Bir süreliğine diyorum, zira seçim sonucuna göre siyasi anlamda daha hareketli günler de yaşayabiliriz, burası Türkiye malumunuz sürpriz hiç bitmez.

Kampanya döneminde öne çıkan üç konu fazlasıyla dikkatimi çekti.

Adaylar vaatlerini açıklıyor, projeler havada uçuşuyor, paylaşılan her proje görselinde mutlu insanlar, yemyeşil sokaklar ve caddeler ile trafiğin su gibi aktığı yollar göze çarpıyor.

Bu ütopyayı görsellerde de olsa bize hissettirdiği için kıymetli başkan adaylarına ne kadar teşekkür etsek az.

Bir de şu seçim araçlarında bangır bangır çalan başkan adaylarına matuf ‘cıngıl’ları saf dışı bıraksak çok güzel olmaz mı?

Kabul edelim…

Yıl olmuş 2024 ve kimse seçim şarkısına sebep oy tercihini değiştirmiyor. Ayrıca zuhur eden kakafoni sebebiyle hem gürültü kirliliği oluşuyor hem de patlak hoparlörlerden yayılan ses insanı rahatsız ediyor.

Bir de bu sesi mahalle aralarında, dar sokaklarda dinliyoruz. Evet, siyaset her yerde!

Bu sevimsiz konunun haricinde şehir fark etmeksizin adayların vaatlerinde ‘emekliye kıyak’ teması göze çarpıyor.

Kimi faturada indirim yapıyor, kimi bayramda ikramiye tokalıyor, kimi ulaşımı bedava yapıyor, kimi erzak yardımından bahsediyor.

Sosyal bir devletin mütemmim cüzlerinden biri olan ‘hayat kalitesini yükseltme’ temasının hem de yerel seçimde bu vaatlerle gerçekleştirilmeye çalışılması bir bana mı tuhaf geliyor?

Bırakın turist olup yeni diyarlar görmeyi, 60-65 yaşında çalışarak bütçeyi dengelemeye debelenen emekli vatandaşların yaşamını faturasında indirim yaparak değil de, faturasını rahatça ödeyebilecek kıvama getirerek güzelleştirsek daha şık olmaz mıydı?

Emeklilerin yaşam standardını düzgün bir maaşla yükseltsek, çalışmalarına gerek kalmasa ve bu sayede istihdam sorununa da çözüm bulmuş olsak daha iyi bir sonuç elde edilmez miydi?

Edilirdi tabii ama biz kulağı ters taraftan tutmayı seviyoruz biliyorsunuz, o yüzden çalışıp emeklilik hakkı kazanan vatandaş tekrar çalışmak zorunda kalıyor, sonunda da ‘harçlığı’ cebine koyup sandık başına doğru adımlanıyor.

Genel duruma bakarsanız çoğunluk halinden memnun, biz de havanda su dövüyoruz zaten.

Ne diyelim, emeklimizin kıyağı bol, Allah yardımcısı olsun.

Son olarak ise 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin ve kıymetli bilim insanlarımızın da sürekli hatırlatması üzerine piyasaya hızlı bir giriş yapan ‘afet riski’ temalı vaatler öne çıkıyor.

Adaylarımız, kentsel dönüşümün ne kadar önemli ve yararlı olduğundan dem vuruyor ve vatandaşa göreve gelmeleri halinde evlerinin ‘cüzi bir miktar’ ile yenileneceğini söylüyor.

Bundan 25 yıl önce gerçekleşen Gölcük depremi sonrası konuşulan bu gerçeğin 25 sene sonra, on binlerce insanımızı yitirdiğimiz bir felaket sonrası bu kadar gündeme gelmesi vaat değil olsa olsa ironi olur kusura bakmayın. Tıpkı o ünlü eserdeki gibi, “Daha önceleri nerelerdeydiniz” diye sorası geliyor insanın. Hatta soruyoruz da ama, aradığımız hakikate şu anda ulaşılamıyor. O yüzden bu faslı pas geçiyoruz.

Aktif fay hatları ile çevrili memleketin her köşesi potansiyel tehlike altındayken 21 senelik iktidarda son yıllarda başlanan ve araya bir de ‘imar barışı’ sıkıştırılan bu süreçte geç kalındığını bir kez daha söylemedim farz ediyorum, siz de duymadınız.

Planlı, afetlere dirençli kentler elbette önemli.

Ancak;

Ağırlıklı olarak emeklilerin yaşadığı ve kentsel dönüşüm planlanan şehrin dar sokaklarında; partilerin bangır bangır şarkılarını çaldırdığı o büyük seçim minibüsleri manevra yapamıyor bilginiz olsun.

İşte, size yerel seçimi tek cümlede özetledim.

Sandığa giderken belki işinize yarar…

HABERLER