Furkan Kahraman
Furkan Kahraman
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Yarınlar yanarken…

“Yurt dışından ve tek merkezden organize edilen sözde yardım kampanyası, ideolojik saiklerle, devletimizi aciz göstermek, devlet-millet birlikteliğimizi zayıflatmak amacıyla başlatılmıştır.”

Az evvel okuduğunuz cümleler, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı tarafından sosyal medyada paylaşıldı.

Kendileri, alışık olunduğu üzere millete akşamlık hizasını verdi ve köşesine çekildi. Ancak neden maaşlı bir devlet memurunun halka sürekli ne yapacağını söylediği konusunda kimse sağlıklı bir bilgiye sahip değil.

Altun’un bu açıklaması yetmedi, peşinden RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin çıktı sahneye ve “Amaçları yangını söndürmek değil yangına körükle gitmek olan, özellikle sosyal medya üzerinden troll hesaplarla yalan-yanlış bilgileri kamuoyuna servis eden alçaklar şunu iyi bilin. Aziz Devletimiz ve milletimiz bunun da hesabını size soracaktır. Denetleme ve düzenleme alanımız içerisinde yer alan medya kuruluşlarının bahsedilen dezenformasyonlara tevessül etmesi halinde ivedilikle en ağır şekilde yaptırım uygulanacağının bilinmesini özellikle isterim” paylaşımını yaptı.

Şahin’in de bir bürokrat yani maaşlı bir devlet memuru olduğunu söylememe gerek yok sanırım.

Peki neden biz sürekli devlet görevlileri tarafından tehdit ediliyoruz? Neden bu ülkede bir yerlerde koltuk sahibi olan şahıslar vatandaşını tehdit etmekte bir beis görmüyor?

Tabi bu da yetmiyor,

Ulusal bir gazetede köşe yazarlığı yaptığı iddia edilen başka biri çıkıyor ve önce “CHP; orman yangınlarında PKK ile birlikte hareket etti. PKK ormanları yaktı, onlar işi başka yerlere çekip hedef şaşırttı. Çok kirli bir ittifak bu. Kılıçdaroğlu bir milli güvenlik meselesidir. Marmaris’i böyle yaktılar” yazdı, sonra gelen tepkiler üzerine sildi ve daha da saçmasını yazdı.

Tepkiler büyüyünce de “Topunuz gelin. Kaybedecek bir şeyim yok. Vatan ekseninde mücadeleye devam. Bedeli ne olursa olsun” yazdı.

Ne oluyoruz?

Bu önüne gelene vatan-millet sevgisi dersi vermeye kalkan vatandaşlar nereden türedi böyle? Söylenen laflara bakarsanız bitip tükenmek bilmeyen bir hamaset var.

Yapılan her saçmalık, söylenen her lüzumsuz laf vatan-millet-dini değerler üçgeniyle kılıflanmaya çalışılıyor. Ülkede başka partilere oy veren her insanı potansiyel suçlu ilan edip, ‘dış mihrak’ yaftası vuruyorlar, ‘hain’ kelimesinin içini boşalttılar; önlerine gelene hain deyip duruyorlar.

Memleket yanıyor, ciğerlerimiz yanıyor, içimiz yanıyor.

Çalışmaların yetersiz olduğunu görüyoruz. İnsan, ülkesindeki ağacın öylesine yanmasına razı olur mu?

THK’daki uçakların neden kullanılmadığını sormak, sorgulamak; Türkiye’nin neden yeteri kadar yangın söndürme uçağının olmadığını merak etmek ne zamandan beri hainlik oldu?

İktidar AB’den yardım isterken herhangi bir sorun yok da, sosyal medyadan ‘Help Turkey’ yazılınca mı ideolojik saikler devreye giriyor?

Madem ‘yardım’ denince devlet acziyet içinde gösteriliyor, her mevzuda millete IBAN yollanıp yardım kampanyası başlatılması da sakıncalı değil mi?

Devletler, vatandaşına sahip çıktığı ölçüde, doğal afetlere karşı önlem alabildiği ölçüde güçlüdür.

Önüne gelen her videoya, her tweete, her makaleye güçlü yazmakla güçlü olunmaz!

Kaldı ki AKP devlet değil, iktidarda bulunan bir siyasi partidir. Politikaları eleştirilebilir, bu da gayet normaldir.

Normal olmayan konu ise böyle bir afet durumunda Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli’nin topu belediyeye atması, ‘Ormanların yanmasına müsaade etmek zorunda kaldık’ gibi inanılmaz bir cümle kurmasıdır.

Normal olmayan bir başka konu ise ormanlık arazilerin turizm tesisi olmasına imkan tanıyan ‘Turizm Teşvik Kanunu’nun onaylanması, milletin meclisinde buna kabul oyu verilmesidir.

Bir ülkede turizm her yere otel yaparak güzelleşmez, bir ülkede ekonomi her dağlık alana maden ruhsatı vererek gelişmez. Her doğal güzellik çevresine tesis yapılması gerekmez, her boş alan değerlendirilmek zorunda değil. Allah aşkına şu harika fikirlerinizi bari bir müddet uygulamayın!

Acıdır ki, böyle acı bir olayda ülkeyi yönetenlerin afetlere karşı herhangi bir hazırlığının olmadığı ortaya çıkıyor.

Evini barkını, birikimini, hayvanını kaybeden halkım merhamet beklerken ‘çay’ buluyor. TOKİ jet projelerle ev satmaya çalışıyor, belediye başkanları sosyal medyadan yardım için yalvarma noktasına geliyor, gözyaşları sel oluyor, içimiz yanıyor ancak giden geri gelmiyor…

Koca bir ekosistemi kaybettik. Bunun yanında da yarınlarımızı ve umutlarımızı…

 

 

HABERLER