Bursa Tabip Odası seçimleri ve katılım oranı

Bursa Tabip Odası seçimleri ve katılım oranı

Bursa’da hafta sonu gerçekleşen seçimlerden biri de Bursa Tabip Odası’nın seçimleri idi.

Öncelikle şunu net olarak ifade edelim. Bursa genelinde yaklaşık 3 bin 500 hekim odaya üye.

Öte yandan yine kamuda çalışan, aktif olarak görev yapmayan bazı doktorların üye olmadığını ifade edelim.

Yine Bursa’da Alpaslan Türkkan’ın seçildiği kongrede katılımın da 400 civarında olduğunu hatırlatalım.

Öte yandan pandemide sağlık çalışanlarının önemli bir görev üstlendiğini biliyoruz.

Sadece sağlık çalışanları değil, belediye çalışanları da önemli bir misyon üstlendi.

Ama gerçek olan şiddetin sadece sağlıkta değil, toplumun genelinde önlenmesi, buna yönelik caydırıcı tedbirlerin hayata geçirilmesi.

Hekimlerin özlük hakkı sıkıntıları bilinen bir gerçek. Özellikle emekli olunca maaşlar kısmen iyileştirildi.

Bu yeterli mi?

Yetmez ama…

Hiç yoktan iyidir.

Bir tarafta bu gerçekler varken, diğer tarafta da siyaseten değerlendirdiğimizde;

Bugün CHP’den milletvekili olan Yüksel Özkan ile AK Parti’den Mustafa Esgin’in tabip kökenli isimler olduğunu da belirtelim.

Hatta önceki yıllarda Mustafa Esgin, bir dönem tabip odası yönetiminde görev yaptı.

Yine Selçuk Türkoğlu’dan önce İYİ Parti’de Bursa İl Başkanlığı görevinde bulunan Yahya Bahadır’ın da doktor olduğunu biliyoruz.

Bugün yine sınırlı sayıda gerek iktidar, gerekse muhalefet partilerinde doktor yönetim kurulu üyeleri bulunuyor…

Şimdi bu kadar detaydan sonra uzun yıllardır tek liste ile gidilen seçimlerde bu dönem Soner Cander de aday oldu.

Ama ne hikmetse Cander’in aday olmasından sonra bazı kesimler Cander’in iktidarın borazanı olduğu (Cumhur İttifakı’nın güdümünde) şeklinde ifadeler kullandılar.

Bu oldukça yanlıştı…

Şimdi sormak lazım, işitsel, sanal ve görsel medyada boy boy fotoğrafları ve haberleri çıkan, üzerinde akademik unvanı bulunan bazı hekimlerden CHP’li belediyelere danışmanlık yapan yok mu?

Yine keza bugün iktidar partisi veya Cumhur İttifakı’nın üyesi olan hastane sahiplerinin hastanelerinde Çağdaş Gruba üye olan, hatta yönetim veya odanın kurullarına giren çalışan doktorlar yok mu?

Çalıştıkları kurumlarda herhangi baskıya maruz kalıyorlar mı?

Kalsalar dedikleri gibi oda yönetimine giremezler…

Neticede sandıklar açıldığında Bursa Çağdaş Hekim Grup Başkan Adayı Levent Tufan Kumaş, 938 oy alarak ipi göğüsledi.

Güçlü Hekimlik İçin Güçlü Tabip Odası Başkan Adayı Soner Cander ise 319 oy aldı.

Bir önceki seçimlere göre değerlendirdiğimizde katılım 800 civarında artış gösterdi.

Bu artışın sebebi de Cander’in aday olması…

Bu sonuçlardan sonra asıl şunun sorgulanması gerekir.

Yaklaşık 2 bin 300 civarında doktor sandığa oy kullanmaya gelmedi. Bu gelmeyen hekimler acaba hükümetin mevcut politikalarından memnun olduğu için mi gelmedi?

Yine bu soruları çoğaltmak mümkün.

O zaman bu durumda ortaya çıkan en önemli sonuç; hekimlerin odaya aidiyet duygusu duymaması.

Bu durumda odaya üyeliğin formaliteden öteye geçmediğini söylemek mümkün.

Bu saatten sonra Kumaş ve yönetimine düşen en önemli görev yapacağı icraatlarla hekimlerin gerçek sorunlarına değinmesi ve meslektaşlarının odaya aidiyet duygusuna yönelik çalışmalar.

Biz bu vesile ile Bursa Tabip Odası başkanlığı görevine seçilen Tufan Kumaş’a ve yönetim kuruluna çalışmalarında başarılar diliyor, gerçek sorunları gündeme getirmesini temenni ediyoruz.

ÖGE VAHAPOĞLU’NA DANIŞMAN OLDU 

Danışmanlar, milletvekillerinin bir anlamda sahadaki gözü kulağıdır. Bu minvalde zaman zaman milletvekillerinin danışmanlarında da değişiklik yaşanabiliyor.

O değişim MHP Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nda yaşandı. Bu minvalde Bursa basının deneyimli isimlerinden, önceki dönem MHP İl Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Öge, Vahapoğlu’nun yeni danışmanı oldu.

Bizler de bu değişimin hayırlı olması dileklerini iletiyoruz.

DEVA OSMANGAZİ’DE 20 YENİ MAHALLE TEMSİLCİSİ 

Norm Haber‘e hayırlı olsun ziyaretine gelen isimlerden biri de DEVA Partisi Osmangazi İlçe Başkanı Yasin Gök, yine DEVA İl Yöneticisi Mustafa Yavuz ve Osmangazi ilçe yöneticileri idi.

Gök ile sohbetimizde neler yaptığını sorduk.

O da “daha önce 65 mahallede temsilcimiz vardı. Önceki gün 20 mahallenin daha atamasını gerçekleştirdik. Toplamda 85 mahallede temsilcimiz oldu. Hedefimiz temsilciliklerin ardından sandık müşahitlerini tamamlamak” dedi.

Tarımda ‘kapak olsun’ devri

Tarımda ‘kapak olsun’ devri

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, geçtiğimiz hafta Bursa’ya geldi, “Bu ülkede o yok bu yok diyenlere kapak olsun!” deyip gitti.

İlginçtir, Marmara’nın en verimli ovalarına sahip olan Bursa’dan bu sese itiraz eden olmadı!

İtiraz edilmesini bekliyordum, çünkü özellikle temel gıda ürünlerinin üretiminde önemli ölçüde düşüş ve bunun yarattığı ciddi sorunlar var.

Kirişçi, sektör temsilcileri ile bir araya gelmek için şehrimizdeydi aslında. Sektörün toprakla, hayvanla temas eden üretim temsilcileri, kendilerinden birinin, bir ziraat mühendisinin bu makamda olmasından hayli umutluydular. Sonunda dertlerini anlayıp, doğru çözümler üretebilecek bir yönetici vardı karşılarında.

Ben bu toplantıdan ciddi sonuçlar çıkar, fikri tartışmalardan umut doğar diye düşünmüştüm.

Ancak öyle olmadı!

Neden mi?

Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak’ın sözleri ile söylersek, “Parazit yapmayacak isimler davet edilmiş” de ondan.

Daha önce de böyle olmuştu. Şehrimizi ziyaret eden bakanlar ‘sektör temsilcileri ile bir araya geldik’ sözünü sarf etseler de bir araya geldikleri kişilerin kendilerini sadece onaylayacak isimler olması için özel bir dikkat harcıyorlar nedense…

Misal, dün şehrimizi ziyaret eden ve yine ‘sektör temsilcileri ile bir araya gelen’ Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, temaslarında bir araya gelmek üzere Bursa Tabipler Odası’nın çiçeği burnunda başkanı Dr. Tufan Kumaş’ı davet etmemiş.

Nereden mi biliyorum?

Bizzat Kumaş’ın kendisine sordum da oradan biliyorum.

Neyse efendim bakanların akademik odalara karşı takındıkları tutumları net bir biçimde ifade ettim sanırım. Gelelim Bakan Kirişçi’nin Bursa temaslarının perde arkasına.

“En azından bir meslektaşımız bu göreve geldi diye biz de çok sevindik” diyor Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak.

Peki, ‘Neler konuşuldu Vahit Kirişçi’nin sektör paydaşları buluşmasında?’

“Tarımı kurtarmak adına aynı dili kullanan bir platform oluşturmak lazım. Sonrasında da bir tarım politikası belirlemeliyiz. Tüm bu konuşmaları yaparız diye ben bir davet bekledim, ancak Sayın Bakan’ın sektör buluşmasına davet edilmedik! Neler konuşulduğunu bilmiyorum” diyerek yanıtlıyor sorumu Çakmak.

Kirişçi’nin;

“Maalesef tarım bir dönem görmezden gelinmeye çalışılmış, tarımla ilgili yapılan faaliyetler neticesinde elde edilen ürünlerin ithal dahi edilebileceği gibi gerçeklerle örtüşmeyen şeyleri kabul edemeyeceğiz!” açıklaması da son derece ilginç. Çünkü bu yaklaşımı benimseyen AK Parti hükümetiydi.

“Burada sıkıntı şu; 20 yıldır iktidarda olan bir yönetim her bakan geldiğinde yapılmış her şeyi yok sayıp başkası yapmış gibi gösteriyor. Bizim ülkesel düzeyde bir tarım politikamız yok, kişilerin bakış açılarına göre yapılan uygulamalar var. Tarım böyle yönetilemez!” diyerek bakanlığın yaklaşımını eleştiriyor Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı.

Bakan Kirişçi’nin, “Düşünebiliyor musunuz? Türkiye bir tarım ülkesi, ama tarım kanunu yok. Düşünülebiliyor musunuz tarım yapıyorsunuz, ama tarım sigortası yok!” sözleri de izaha muhtaç.

İnsan tarım sektörünü kendisi bu hale getirmiş gibi suçluluk duyuyor vallahi…

“Bir şekilde ithalat yolu ile tarım ürünlerini ikame edeceğini düşünenlerin yanılgı içinde olduğunu pandemi ve savaşta açık açık gördük. Gördük ki, paranız olsa da bizim gıda arz güvenliğini sağlamak için yetersizliğimiz ortaya çıktı!”

Haydi buyurun bakalım! ‘Paramız var ki, ithal ediyoruz!’ diyen de dönemin Tarım Bakanı değil vatandaş herhalde.

Dün bir açıklama yapan Bursa Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Özer Matlı da tarım ürünlerindeki fiyat artışını kabul ederek;

“Yaşanan gelişmeler dünyada tarım ürünleri fiyatlarını yüzde 30 seviyesinde artırdı. Birçok coğrafyada hava olayları ürünleri etkiledi. Enerji maliyetindeki artış, gübre fiyatlarındaki rekor seviyeler, işgücü sıkıntısı fiyatların son yılların en yüksek seviyelerine gelmesine neden oldu” diye konuştu.

Özer Matlı’nın sorunları kabul etme cesaretini tebrik etmek lazım. Böylece çözüm arayışı gündeme gelebilir.

Aksi halde tarımda ‘kapak olsun devri’ başlamış olurdu.

Uysallar

Uysallar

Bütün karakterlerle bir yerlerde tanıştığınız hissi ile başlıyor.

Hakan Günday’ın senaryosunu yazdığı dizinin sahiciliği, senaristinin de onlarla arkadaş olduğu fikrini çağrıştıracak kadar güçlü.

Ultra lüks plazalarında ve rezidanslarında imrenilecek bir hayat sürdüğünü sandığımız insanların, başka bir hayat yaşama arzusu ve bunun tutsaklığa dönüşmesinin trajikomik hikâyesi Uysallar!

Beyoğlu’nun arka sokaklarında yaşayan “Moloz” ve arkadaşlarının bu tutsaklığın dışındaki hayatı.

Avrupa’nın en büyük cezaevini inşa etmeye girişen evin babası (Oktay Uysal) bir mimar; kişisel, ailevi açmazları ile boğuşurken, samimiyetsiz bir bürokratik akıl ile de baş etmeye çalışıyor. Bu esnada çevresinde olup biten anormalliklerin, büyükler tarafından normalleştirilmesini çocuk aklı ile bir türlü kabullenemeyen evin küçük kızı ve onu anlamaktan uzak, orta yaş bunalımında mutsuz bir ev kadını olan sıkılmış, sıkışmış annesi.

Hayatlarımıza hiç de yabancı olmayan günlük olaylardan yola çıkılıyor dizide. Hayatlarımızın sıradanlığına dönüşen, anormallikleri kabullenişimizi diziymiş gibi seyrediyoruz.

Telefon bağımlılığımızı, en genel geçer konularda bile ayrışmış bir topluma dönüştüğümüzü, şartlandığımız şeyleri mutluluklarımız sanmanın kolaycılığını Hakan Günday’ın senaryosu zannettiğimizden, biraz da eğlenerek izliyoruz.

Dizide bizi neden sonuç ilişkisini sorgulamaya iten metaforlar var.

Mimar Oktay’ın gözünden, yenisi yapılacağından devasa binaların yıkım sahneleri tekrarlanıyor ara ara. Ve tabii İstanbul’un üzerine çöken bir sis mi yoksa hava kirliliği mi tartışması, dizi boyunca devam ediyor. Hatta bir metroda ikiye bölünen halkın meydan kavgasına dönüşüyor. Öte yandan, attığı tweet yüzünden her an polis tarafından yakalanma korkusu, Oktay’ın bir iş arkadaşından bize bulaşıyor.

Oktay’ın gizli ikinci hayatındaki “Moloz” ve arkadaşları, dizinin kahramanları bence. Kendi hayatı için, herkesin hayatını terk etme cesareti yalnızca onlarda var. Biz “Moloz”u bize göz kırparken anlıyoruz…

Dizinin bir sahnesinde evin ergen oğlu, “17 yaşıma kadar nasıl yaşamam gerektiğini herkesin kabul edeceği bir şekilde belirleyip sürdürmem gerekiyor ve ben bunun yapamadım, öyleyse yaşamaya da hakkım yok mu?” diyor.

Herkesin kabul ettiğinin değil kendi seçtiğinin, ikinci kez ve gizlice yaşamaya kalkışmanın trajikomik dünyasına bir bakmaya değer bu Netflix dizisinde.

Haluk Bilginer, Uğur Yücel ve diğer oyuncular, iyi bir oyunculukla size eşlik edecekler.

 

 

İYİ Partili Tatlıoğlu ithal aday için ne dedi?

İYİ Partili Tatlıoğlu ithal aday için ne dedi?

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in perşembe günü İnegöl ve Yenişehir programlarıyla Merinos’ta düzenlenen iftara katıldığını biliyoruz.

Öncelikle şunu ifade edeyim: Ben programı çıplak gözle takip etmediğim için yazı kaleme almadım.

Akşener’in Bursa ziyaretlerinden ve iftar programından oldukça mutlu ayrıldığını bizlerle paylaşan, cuma günü Norm Haber’de konuğumuz olan İYİ Parti TBMM Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu ve Nilüfer İlçe Başkanı Levent Öncü idi.

Tatlıoğlu, önce Esat Kaplan’ın sunduğu www.normhaber.com’da yayınlanan Editör programına konuk oldu. Ardından da hep beraber sohbet etme fırsatını yakaladık.

Sohbetimizde Tatlıoğlu’na sorduğum sorulardan biri de İYİ Parti’nin önümüzdeki dönemde milletvekili aday listelerinde Bursa dışından aday gösterip göstermeyeceğiydi.

Sorduğumuz soruya Tatlıoğlu, “bu konuya teşkilatlar karar verecek” dedi. Ardından ekledi:

Eğer bir kentte bir siyasi parti 10 veya üstünde milletvekili çıkaracaksa burada bir veya iki isim makuldür.”

Ben de “Hocam, eğer böyle bir ihtiyaç olursa, o zaman sizin partide dışarıdan gelecek adayları her iki bölgede 5. sıraya koyarsınız” temennisinde bulundum.

İYİ Parti’nin çalışmalarına baktığımızda parti her geçen gün büyüyor, büyüdükçe katılımlar da dikkat çekiyor. Bu katılımlara baktığımızda uzun yıllar siyasetin içinde aktif olan isimlerin varlığı dikkat çekiyor.

Bu isimlerin siyaseti meslek olarak gören isimler olduğunu da belirtelim.

Keza İYİ Parti ile dirsek temasına giren isimlerin olası ilk, genel ve yerel seçimlerde aday olması durumunda İYİ Parti’nin karar vericileri oldukça zorlanacağa benziyor.

Şimdilik belki bunları konuşmak için erken…

Yine de biz süreci takip etmeye devam edelim.

ARTVİN DERNEKLERİ 3. FEDERASYON İÇİN HAREKETE GEÇTİ

Uzun süredir yapılamayan sivil toplum örgütü kongrelerinin başlaması ile dikkat çeken en önemli ayrıntı genel kurulların birden fazla adaylı olması.

İşte bu bağlamda yakın tarihte kongresini yapan sivil toplum kuruluşlarından biri de Bursa Artvin Vakfı idi.

Kongrede çift aday yarışmış, kongreyi Adnan Demirci’nin listesi kazanmıştı.

Kongre sonrasına baktığımızda görülen, kongrenin yeni bir oluşum çıkaracağı yönünde oldu.

Bu minvalde Bursa’da onlarca derneği olan Artvinlilerin bir de kurulmuş iki federasyonu var.

Bu federasyonlara üçüncüsü geliyor, dersek abartmış olmayız.

Hafta içinde çarşamba günü Artvinli bazı isimler, iş insanı Erdinç Altun’un organizasyonu ile iftarda buluşarak, Durak Muhallebicisi’nde bir araya geldiler ve bu fikri masaya yatırdılar.

Önümüzdeki günlerde gerçekleşecek yeni toplantılardan sonra federasyonla ilgili bir karar alınmış olacak.

Bakalım bu karar yeni federasyona yönelik mi olacak?

Yoksa bu fikri rafa kaldırmaya yönelik mi?

Bekleyip takip edelim.

DAĞDER’DE ADAYLAR BULUŞTU

Yazılarımızı takip edenler bilir. Mayıs ayı sonunda kongresini gerçekleştirecek sivil toplum kuruluşlarından biri de DAĞDER.

Yaklaşık 12 bin üyesi bulunan dernekte oy kullanma hakkına sahip üye sayısı bugün itibari ile 700 civarında.

Oy kullanmak isteyen üyelerin öncelikle aidat borçlarını ödemesi gerekiyor.

Genel kurulda oy kullanmak isteyen üyeler aidatlarını en geç 26 Nisan 2022 tarihine kadar yatırabilir.

Bu bilgiden sonra gelelim adayların buluşmasına.

Cuma gecesi saat 23.00’te başlayan görüşmeler cumartesi sahur vaktine kadar ya da diğer bir ifade ile 02.30’a kadar devam etmiş.

Dernek başkanlığı için aday olan Aydın Özdemir, Erdal Kadir, Fazlı Seyis ve Yaşar Türk, dağ yöresine yakışır bir seçim olması noktasında mutabık kalmışlar.

Öğrendiğimiz kadarıyla, mutabık kalınan noktalar arasında divan başkanı, oturma düzeni, misafirlerin konuşma süreleri de bulunuyormuş.

Şu an bir mutabakat metni hazırlanıyor.

Önümüzdeki günlerde, hazırlanan mutabakat metni imza altına alındıktan sonra kamuoyuna duyurulacak…

Bu bilgiyi de bu köşeden paylaşmış olalım.

Bursa’da tabipler kırgın, seçim süreci sancılı!

Bursa’da tabipler kırgın, seçim süreci sancılı!

Akademik odaların güçlü duruşlarına, toplum ve kent yaşamı için verdikleri mücadelelere her daim büyük saygı duymuşumdur. İçinde bulunduğumuz, daha doğrusu içinden çıkmaya çalıştığımız pandemi sürecinde bu dik duruşun en önemli örneklerinden birini elbette Bursa Tabip Odası sergiledi.

Uzun bir aradan sonra iki adaylı bir seçimle başkanını seçecek olan Bursa Tabip Odası’nda bunu bir demokrasi şenliği olarak mı görmek lazım, yoksa Çağdaş Hekimler Grubu’nu destekleyen doktorların ortak söylemi şeklini alan ‘Bakanlık Bürosu Tabip Odası arzulamak’ biçiminde mi değerlendirmek lazım, işin o kısmı tartışmaya son derece açık.

Genel kuruldaki konuşmasında pandemi süreciyle iyice gün yüzüne çıkan sorunlara değinen Bursa Tabip Odası Başkanı Alparslan Türkkan’ın konuşmasından başlıklar şöyle:

1-Dünya Bankasının projesi olan sağlıkta dönüşüm 2003 yılında başladı ve o günden bu güne kadar sağlık alanında yaşadığımız sorunlar katlanarak büyümeye devam ediyor. Sağlıkta dönüşüm programıyla daha önce fiziksel olan kuyrukların sanal hale geldiğini ve çok uzadığını biliyoruz.

2-Bu kötü bir sistem! Derinleşen ekonomik kriz nedeniyle vatandaşlarımız genel sağlık sigortası primlerini ödeyemez hale geldi.

3-Pandemi sürecinde sağlık sistemindeki çöküşü hep birlikte gördük. Sistem kitlendi. Üstelik sürecin bütün olumsuzluklarını göğüsleyen sağlık çalışanları ve hekimler emeklerinin karşılığını da alamadı.

4-Hakkımızı alamadık. Hakkımızı alamadığımız gibi hak etmediğimiz şiddete ve siyasilerin olumsuz söylemlerine maruz kaldık. Dünyadaki ülkeler arasında en fazla iş yüküne sahip hekimler bizleriz, dünyadaki en az ücreti alarak çalışmak zorunda kalan hekimler de bizleriz.

5-Mecburuz beş dakikada bir hasta bakmaya, ama tüm hekimler şunu biliyorlar ki; beş dakikada muayene olmaz!

6-Oransal olarak sağlıktaki şiddetin çok hızla arttığını, engellenmediğini biliyoruz. Günde 80’den fazla sağlık çalışanı şiddete uğruyor şu anda Türkiye’de!

7-Covid 19’un hekimler için bir meslek hastalığı olduğunu tüm dünya kabul ederken bizim ülkemiz kabul etmedi!

8-Suçu vatandaşa, sorumluluğu da hekime yıkan ve pandemiden başarı çıkarmak için uğraşan bir veri madenciliği var. Ben de şunu sormak istiyorum: ‘Dünya nüfusunun yüzde 1’ini oluşturan Türkiye’de neden dünyadaki bütün Covid 19 vakalarının yüzde 3’ü, Covid 19 ölümlerinin yüzde 4’ü görülüyor?’

9-Son 20 ayda Sağlık Bakanlığı bünyesinde çalışırken istifa eden hekim sayısı 9 bine ulaştı. Erken emekli olan hekim sayısı 3 bin!

Türkkan’ın sıraladığı bu sorunlar ışığında gidilen seçimin iki adaylı gerçekleşmesinin altında başka nedenler aranması gerektiğine dikkat çekmiştim yazımın başında. Mevcut Başkan Alparslan Türkkan’ın şu sözleri de beni doğrular gibiydi:

“Sizler eğer gönüllü değilseniz ve sizler eğer birilerini kıramayarak buraya geliyorsanız o zaman size şunu sorarlar: ‘Peki başka nelerini kıramazsınız o insanların? Kıramadığınız insanlar sizi nasıl yönetecekler? Hangi düzeyde isteklerini yapacaksınız kıramadığınızda?’

Bakın arkadaşlar, Tabip Odası’na zarar vermeyin! Gönüllüyseniz, gerçekten çalışacaksanız bu yola çıkın, ben sizin yanınızdayım. Bu oda hiçbir zaman hiçbir kurumun, kişinin ya da kuruluşun arka bahçesi haline getirilemez. Bu niyetle yola çıkılmaz!”

Hani, benim öküzün altında buzağı aradığım düşünülürse bu sözlere dikkatle kulak kabartılmasını öneririm.

Demokrasiyi kendi lehine kullanmak isteyenlerin, pandemi sürecinde sesi daha gür çıkan, çünkü sorunlar yumağı giderek büyüyen hekimleri susturma yöntemi, kendi yönetimlerini yaratmak olabilir! Bu sayede akın akın ülkemizi terk eden hekimlerin varlığının kıymetini, yokluğunun yarattığı sıkıntıları ancak hasta olduğumuzda fark ederiz.

O zaman da iş işten çoktan geçmiş olur.

Seçimleri Dr. Tufan Kumaş başkanlığındaki Çağdaş Grup mu yoksa Dr. Soner Cander başkanlığındaki Güçlü Hekimlik için Güçlü Tabip Odası grubu mu kazanacak pazar akşam saatlerinde belli olacak.

Tabiplere yaptığı konuşmada;

“Hakkınızı ödeyemeyiz demiyorum, hakkınızı en yakın zamanda ödeyeceğiz!” diyen CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun vaadini gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğini görmek için ise biraz daha zamana ihtiyaç var.

 

 

 

 

Afyonkarahisar başarmış, Bursa neden başaramasın ki….

Afyonkarahisar başarmış, Bursa neden başaramasın ki….

Pandemi süreci gerek merkezi gerekse yerel idarelerin bütçelerinde önemli açıklara yol açtı. Akabinde çıkan Rusya-Ukrayna Savaşı da bu açıkların tavan yapmasına neden oldu.

Özellikle Türkiye gibi enerjide dışa bağımlı ülkelerde hayat pahalılığı fazlasıyla hissedilmeye başladı.

Bu bağlamda Türkiye’nin yerli, milli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından daha fazla faydalanması gerekiyor.

Bu noktada kentimizin de taşın altına elini koyması şart…

Zira Bursa yerin altında yatan sihirli kaynağını ekonomiye kazandırmada karınca hızını geçemedi.

Özellikle 1960’lı yıllarda kaplıca kenti hüviyeti ve sıcak su kaynakları ile termal turizmin gözbebeği olan Bursa, bu özelliğini kaptırmış durumda.

Bugün Afyonkarahisar, termal su kaynakları ile kaplıca turizminde önemli mesafe kat etti. Sadece turizmde de değil…

Termal su kaynaklarını ısıtma ve enerji üretimi başta olmak üzere birçok farklı yerde kullanabiliyor.

Bu minvalde şehrin üç önemli sac ayağı ile kurulan Afyon Jeotermal Turizm ve Ticaret AŞ (AFJET), şehir içinde 25 adet üretim kuyusu, 5 adet reenjeksiyon (geri basım) kuyusu, 6 adet de gözlem kuyusu kurmuş.

Yine kent içine döşenen 150 km. ppr -80 borularla entegrasyon sağlanmış.

Öte yandan, en uzağı 16 km.’den toplamda dört adet ısınma merkezi ile kentte 25 bin konutun ısınma işi jeotermal kaynaklarla çözülmüş.

Sadece bu kadar mı?

AFJET’in bu yatırımları eğer yapılmamış olsaydı, ilde ilave 210 megawatt daha elektrik gücüne ihtiyaç olacakmış. Diğer bir deyiş ile yapılan yatırımların toplam gücü 210 megawatt elektrik gücüne erişmiş durumda. Yine bulunan son bir kaynak su ile 3 megawatt elektrik üretimi planlanmış

Bunları üst üste topladığımızda AFJET’in yatırımlarıyla milyarlarca dolarlık enerji ithalinin önüne geçirilmiş demektir.

Yine;

Afyonkarahisar genelinde şu an yaklaşık 800 dönüm jeotermal kaynaklı sera üretime başlamış. Bunun bir kısmı özel yatırımcı, 160 dönümlük kısmı da AFJET tarafından işletilmekte.

Kısaca jeotermal kaynaklı sera ısıtması yapılarak ekonomiye de ciddi katkılar koyulmakta.

Yine kentte birçok turizm merkezi ve fizik tedavi hastanesi de bu kaynaklardan faydalanıyor.

Afyonkarahisar bunları gerçekleştirirken, 1960’ların kaplıca kenti Bursa ne yapıyor?

Öncelikle yerin altındaki sihirli güç olan sıcak su çıkarılmayı ve ekonomiye kazandırılmayı bekliyor.

2010’lu yıllarda yapılan sondaj sonrası Sıcaksu bölgesinde 640 metre derinlikte 30 litre/saniye debili yaklaşık 88 derecelik jeotermal suya ulaşılmıştı.

Sonrasında yapılması gereken bir çalışma vardı.

O da suyun bir süre akıtılıp hangi hastalıklara iyi geldiğinin araştırılması ve yeni kuyuların açılmasıydı.

Ama lafta kaldı.

Lafla peynir gemisi de yürümüyor.

Ne yeni bir çalışma yapıldı, ne yeni bir adım atıldı.

Sonrasında Recep Altepe döneminde Jeotermal AŞ kuruldu. Onunla da su işleme tesisinde Bursa Su ve Muradiye Su üretilerek tüketicilerin beğenisine sunuldu.

Şimdi yapılması gereken, yerin altındaki suyun yer üstüne çıkarılması. Bunda da model belli. O da;

Afyonkarahisar örneğinde olduğu gibi Bursa’nın jeotermal kaynaklarının ekonomiye kazandırılmasına yönelik düşüncelerin icraata geçmesi.

Mevcut duruma ilave olarak;

Sönmüş bir yanardağ olan Uludağ’ın ekolojik dengesini bozmadan, yeni rezerv alanlarının tespiti ve onların da mevcut kaynaklarla entegre edilip, yeni çalışmalar yapılıp en kısa sürede kullanıma açılması.

Belki buradan elde edilecek kaynaklar ısınma noktasında Bursa’daki tüm konutlara yetmeyebilir…

Ama termal turizm, seracılık başta olmak üzere ekonomiye ciddi kazanç sağlayabilir.

Buna bir de Sıcaksu bölgesine yapılacak termal kent gibi turistik bir proje de eklerseniz Bursa’nın gücüne güç katmaz mı?

Burada ilk görev Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’a, ardından da kent dinamiklerine düşüyor.

Öneri bizden değerlendirmek kentin yöneticilerinden…

İFTAR SIRASI MHP VE MEMLEKET PARTİSİ’NDE

Bursa’dan bu hafta tabiri caiz ise siyasi partilerin başkanları geçti.

Ali Babacan ile başlayan Meral Akşener ile devam eden genel başkan ziyaretleri ve iftar buluşmaları, bugün de Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce ile devam edecek.

Mesut Şahin’in başkan olduğu Yıldırım İlçe Başkanlığının organize ettiği iftar Kilim Düğün Salonunda yapılacak.

Bir başka iftar ise MHP’nin olacak. O da Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi Fuaye alanında gerçekleşecek.

Her iki iftarda bakalım hangi açıklamalar öne çıkacak?

Takip edelim…

Bursa Akşener’e İYİ geldi

Bursa Akşener’e İYİ geldi

Gerçekten ne bereketli haftaymış.

Siyasi partilerin genel başkanları bir geçit töreni düzenleseler ancak bu kadar olurdu.

Bu kez Bursa’nın ve köşemizin konuğu İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener. Akşener’i Bursa’ya düzenlediği her ziyarette takip etmeye çalışıyorum ve şunu gözlemliyorum; etrafındaki kalabalık sürekli artıyor.

Bursa’daki iftara katılmadan önce Yenişehir ve İnegöl’e uğradı Akşener. Yenişehir kalabalıktı, İnegöl ise adeta gövde gösterisiydi. AK Parti’nin Bursa’daki kalesi olan İnegöl’de Akşener’e böylesine bir teveccühün gösterilmesi adrese teslim bir mesaj gibiydi.

Halkın içine karışmaktan çekinmeyen, esnafa dokunan, çocukların başını okşayan, kadınlara sarılan bir genel başkan portresi çizdi Akşener. Sonra da Bursa’daki iftar programına geçti.

4 bin kişinin masalarda ağırlandığı iftarda binin üzerinde İYİ Partili de ayakta açtı orucunu. Masalarda oturanlar büyük ölçüde konuklardı, partinin Bursa teşkilatından olan üyeleri gerçek bir misafirperverlik gösterdiler. İftarını ayakta yapanlar için tedbir alınmış, çorba ve cantıklar hazır edilmişti. Gerçekten iyi bir organizasyondu. Elbette iftar edemeden, oturacak yer bulamadan geri dönenler de oldu. Maliyetinin yaklaşık 400 bin lirayı bulduğu tahmin edilen iftar programında benim gözüme takılan önemli bir aksaklık olmadı, olduysa da bunca kalabalığın içinde ufak tefek ayrıntı olarak kaldı sanıyorum.

Açılış konuşmasını İYİ Parti Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu yaptı ve bundan önceki konuşmalarında sıklıkla ‘Bize salon vermiyorlar!’ diyen Türkoğlu salonu alabilmenin rahatlığı ile bu kez eylem yapmalarına izin verilmemesini eleştirdi.

Gündem çevreye duyarlı tüm kesimlerin en önemli maddesi olan zeytin yasasına ilişkin düzenlemeydi.

Selçuk Türkoğlu;

“Zeytin ağaçlarımızı yok etmeye, betona çevirmeye yönelik düzenlemeyi protesto etmek, farkındalık yaratmak ve duyarlılığı artırmak için görseller hazırlamıştık. Girişte de bir zeytin fidesini bir dar ağacına asarak dikkat çekmek istedik. Fakat ne yazık ki Büyükşehir yetkilileri buna izin vermedi!” dedi.

“Bursa’da tek kale maç yönetimine son verdik, Türkiye’de tek adam yönetimini de bitireceğiz” diyen Türkoğlu İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i kürsüye davet ederek güzel de bir jest yaptı.

Tüm siyasiler gibi Bursa ile bir bağı bulunduğunu vurgulayarak konuşmasına başlayan Akşener’in;

“Bursa’nın benim bütün siyasi hayatımda çok önemli bir yeri var. Benim ne zaman moralim bozulsa siz beni ayağı kaldırdınız. Siz benim cesaretimin, irademin kaynağısınız. Bursa’ya ve Bursalılara en derin şükranlarımı sunuyorum” sözleri anlamlı.

Her daim merkez sağın kalesi olan ve merkez sağda kendisini konumlandırmış İYİ Parti’nin en iyi teşkilatlanmalardan birini gerçekleştirdiği Bursa, hakikaten Akşener’i bağrına bastığını gösterdi bu ziyarette.

Bursa teşkilatının zeytin eylemine izin verilmemesini de eleştiren Akşener;

“Bursa’da zeytin ağaçlarını çetelere, rantçılara kurban ettiler. Zeytin fidanını darağacına asmışlar. Muhteremler izin vermemişler. Neden izin versinler? Çünkü utanıyorlar. Selçuk Başkanımız utançlarını yüzüne vurmuş. Yüzlerce zeytin ağacını söküp yerli rantçılara peşkeş çektiler.

Bay kriz ve arkadaşlarının anlamadıkları şey insanların kendilerini değersiz hissetmelerine neden olmaları. Rant uğruna insanlarımız, dağlarımız, denizlerimiz, toprağımız, zeytinimiz değersiz.

Utanmadan savaş içindeki Ukrayna’dan çiçek yağı ithal ediyoruz. Bu ülkenin besicileri gebe ineklerini kasaba götürüyor.

O seçim gelecek ve o seçim sandığından Allah’ın izniyle milletimizin teveccühüyle 1. parti çıkacağız inşallah. Sandıkları koruyacağız.

Bizim iktidarımızda besicimiz, çiftçimiz, esnafımız, sanayimiz rantçıların elinde esir olmayacak. Bu ülke üretecek!” diyerek tamamladı konuşmasını.

Çok koşturdu İYİ Partililer bu organizasyonun başarısı için. Bence iyi de bir işe imza attılar. Akşener merkez sağın güçlü olduğu illerde sıkı çalışmalar ile neler yapılabileceğini gördü bu sayede.

Bir süredir durağanlaşan oy oranlarındaki artışın kafasında yarattığı soru işaretleri ortadan kalkmış bile olabilir bu gövde gösterisi ile.

NOT: Akşener’in Bursa’dan önemli mesajlar vermesi bekleniyordu. Bu gerçekleşmedi. Onun yerine Bursa Akşener’e önemli bir mesaj verdi; Selçuk Türkoğlu organize olmak, eyleme geçmek ve eylemi sonlandırmak konusunda iyi işler yapıyor…

Genel Merkez’den Bursa’yı arayarak teşekkür eden genel başkan yardımcılarının çokluğu da bunu işaret ediyor.

NOT: Bursa 21 Mayıs saat 17.00’de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ağırlayacak. İlkini Mersin’de düzenlediği ‘Milletin Sesi’ mitingi için şehrimizde olacak olan Kılıçdaroğlu’nun vatandaşla buluşacağı alan ise henüz belirlenmedi.

 

 

 

 

DEVA’nın şehircilik tasavvuru ve Bursa

DEVA’nın şehircilik tasavvuru ve Bursa

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, çarşamba akşamı Osmangazi’deki iftar ile başlayan Bursa programını ‘Yerel Yönetimler ve Şehircilik Politikaları Eylem Planı’nı ilan ederek nihayetlendirdi.

Yerel yönetimlere dair yol haritasının AK Parti’nin elindeki en büyük şehir olan Bursa’da açıklanması muhalefetin son zamanlardaki yoğun ziyaretlerinin sebebini de açıklar nitelikteydi.

Yerel yönetimlerin güçleneceği, belde belediyelerinin destekleneceği, imar planının zorunlu kılınacağı, kaçak yapılaşmanın önüne geçileceği konusunda vaatlerde bulunulan toplantının en kritik cümlesi bana göre şu idi:

“Giderayak testiyi doldurma derdinde olanlar da bizi iyi dinlesin. Geçmiş dönemlerde yapılan iş ve işlemleri denetime açacağız. Siyasetin yerel yönetimler eliyle finanse edilmesini önleyeceğiz.”

Daha önce Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’dan gelen ‘geçmişe dönük hesaplaşma’ söyleminin bir benzeri bu kez belediyeler üzerinden Babacan’dan geldi.

Elbette ki bu hamle çok sayıda dosyanın raftan inmesine ve büyük bir gündem oluşmasına yol açacaktır, elbette ki ortalık ayağa kalkacaktır.

İşte bu sebepten DEVA’nın son zamanlardaki en cesur hamlelerinden biri, Babacan’ın dile getirdiği bu kelimelerdi. Tabii konunun tatbiki konusunda seçimin tamamlanması, DEVA Partisi’nin de yöneten konumuna gelmesi gerekiyor, bekleyip göreceğiz.

44 sayfadan oluşan ve eylem planının yer aldığı kitapçıkta ve sunumda kullanılan görselde ağırlıklı olarak İstanbul’un işlenmesi kimin fikriydi bilmiyorum ancak tüm Türkiye’de işlerlik kazanması hedeflenen bir projede en azından İzmir’in Saat Kulesi’ni, Anıtkabir’i, Konya Mevlana Müzesi’ni görmek güzel bir hareket olabilirdi kanaatindeyim.

Tabii eklemek gerek, kitapçıkta Bursa da Doğanbey TOKİ ile temsil edildi.

DEVA’nın yerel yönetimler bildirgesinde parklarda wi-fi serbestliği, yağmur suyu kullanımı, enerji verimliliği, tematik parkların çoğaltılması, kişi başı düşen yeşil alanın artırılması, kirliliğe neden olan firmalara caydırıcı tedbirler, kadınlar için güvenli sokaklar ve caddeler, metro-tramvay hatlarının yaygınlaştırılması gibi günümüzde aslında her şehirde olması gereken ancak biri bile yapıldığında büyük iş gibi gördüğümüz maddeler var.

Teorik anlamda nefis, iş pratiğe döndüğünde ne gibi sonuçlar ortaya çıkar merakla bekliyoruz.

Gelelim işin Bursa kısmına:

Düzensiz göçle, gettolaşmayla, hava kirliliği ile, su kaynaklarının tükenme tehlikesi ile, ulaşım problemleri ile, trafik sorunu ile, ol(a)mayan turizmi ile ve kontrolsüz bir şekilde dört bir yanda hayat bulan OSB’leri ile Bursa’da yaşam her geçen gün zorlaşıyor.

Kırsalda yaşam her geçen yıl daha da azalırken bereketli toprakları ile övünülen Bursa’da ekim-dikim alanları da küçülüyor.

Üstüne yaklaşık 150 bin kişinin istihdam edileceğinin söylendiği TEKNOSAB’ı da hesaba kattığımızda Bursa, tüketim odaklı obur bir şehir olarak yaşamına devam edecek.

Nefes almak için kaçış alanlarının kalmayacağı şehirde tablo her geçen gün kötüye gidecek.

Eldeki kaynakları devasa yatırımlara ve birbirinden ilginç projelere harcayan bir belediyecilik anlayışı daha fazla borçlanmadan başka bir şey getirmeyecek ne yazık ki.

Acı ama gerçek bu.

DEVA Partisi, Türkiye genelinde ya da en azından Bursa’da bugün açıkladığı planı ileride hayata geçirme şansı bulur mu bilemem. Ancak belediyecilik anlayışında bazı şeylerin değişmesi gerekiyor.

Belki de bugünkü eylem planı bir nevi uyarı niteliğinde olur.

Umarım şehri yönetme anlayışı parti ekseninde değerlendirilmek yerine insan odaklı bir anlayışa evrilir.

Çünkü hayatımız, tüm partizanlıklardan ve hamasi nutuklardan daha değerli.

Babacan’ın Bursa programı ve aklımda kalanlar

Babacan’ın Bursa programı ve aklımda kalanlar

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, çarşamba akşamı Yasin Gök’ün başkanı olduğu Osmangazi teşkilatının düzenlediği iftar organizasyonu ve partisinin “Yerel Yönetimler Eylem Planı”nın lansmanı için yedinci kez Bursa’daydı.

Öncelikle şunu net ifade edelim:

İftar organizasyonu kimseyi mutlu etmedi. DEVA Partisi Osmangazi ilçe Başkanı Yasin Gök’ün bu anlamdaki ilk organizasyonu olduğu için fazla yüklenmemek gerekir.

Ama programdan çıkarması gereken çok dersler var.

Asıl Babacan’ın iftardan bir gün sonra (perşembe günü) partisinin “Yerel Yönetimler Eylem Planı”nı anlatacağı toplantı benim için merak konusuydu.

Gırtlaklarına kadar borç yüküne giren belediyelerde, eğer belediye başkanlığını kazanırlarsa, neyi nasıl yapacaklarını merak ediyordum.

Bu bağlamda Ali Babacan’ın başkanlığındaki bir heyet, kurucular kurulunda ve başkanlar kurulunda yer alan Sedat Kadıoğlu, Evrim Rızvanoğlu ve Candan Karlıtekin sunum yaptılar.

Sunuma geçmeden salondan birkaç detayı paylaşalım:

AK Parti’de siyaset yapan ve ayrılan Mustafa Ülker, yine CHP’de başkan yardımcısı olarak görev yapan Orhan Aslan da salonda olan isimlerdi.

Keza salon girişinde Mustafa Bozbey ile Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem’in çelenkleri de gözden kaçmadı.

Gelelim programa…

Ali Babacan’ı dinlediğimizde, kentte de köyde de dört dörtlük bir yaşam vadetti, dersek abartmış olmayız.

Bir elin yağda, bir elin balda olacak!

Üstüne üstlük yerel yönetimlerin başında olup bal tutanlar da bal yiyemeyecek.

Ama öncesinde şunu düşünmeden geçemiyorum:

Babacan, onlarca yıl görev yaptı, acaba memnun olduğu döneme kadar bu dediklerinin yüzde kaçını yaptı?

Keza, yine eylem planının mimarlarından biri olan  Candan Karlıtekin de hem yerel yönetimlerde hem de teknokrat olarak çalıştı.

Hayallerinin yüzde kaçını gerçekleştirebildi?

Yazımızı yine genel başkan Babacan’ın konuşmasındaki detaylarla bitirelim.

Babacan, konuşmasına Evliya Çelebi’nin Bursa methiyeleriyle başladı, ardından Ahmet Hamdi Tanpınar’ın şiiri ile devam etti.

Sonra da yerel yönetimlerde ranttan yerel yöneticilerin savurganlığına kadar 101 maddede düşüncelerini sıraladı.

Sıralamasına sıraladı da…

Teori farklı, pratik farklı…

O eylem planı içinde yolsuzlukla mücadele de vardı, geriye doğru yargılama da…

İktidarın yerinde ben olsam, bu uygulamaları gerçekleştirme adına ülke genelinde bir belediyenin yönetimini DEVA’ya teslim ederdim.

Bakalım anlattıklarının ne kadarını gerçekleştirebilecekler?

YILDIRIM BELEDİYESİ’NDEN İYİLİK HAREKETİ

Özellikle ataerkil aile yapısının korunduğu ilçelerin başında Yıldırım geliyor. Bugün hala Yıldırım’ın birçok mahallesinde anne, baba, evlatlar aynı apartmanda ya da aynı evde yaşıyorlar.

Belki de zaman zaman özlemini duyduğumuz bu yaşam biçiminin olumlu ve olumsuz yönleri var. Bir yandan bu yaşanırken, diğer yandan da günümüzde bazı özelliklerimizi ya kaybettik ya da kaybetmek üzereyiz.

Onların başında büyüklerimize yardım geliyor.

İşte bu noktada Oktay Yılmaz başkanlığındaki Yıldırım Belediyesi farklı bir çalışmaya imza atıyor. İlçede Kültür Müdürlüğü bünyesinde bir farkındalık hareketi başlıyor. Bu farkındalık hareketinin başrolünde gençler bulunacak. Yarın startı verilecek proje ile ilçedeki gençler başta ihtiyaç sahipleri olmak üzere yaşlıların ihtiyaçlarını giderebilme, yeri geldiğinde onların eli ve gözü ve kulağı olacak bir çalışma içine girecekler.

Gençler çalışma kapsamında yeri geldiğinde mahalleleri temizleyecek, yeri geldiğinde yaşlılara yardım edecek, yeri geldiğinde çocuklara destek olacaklar.

Yeri geldiğinde öğrencilere ödevlerinde yardımcı olacaklar.

Bizler de bu tür güzel davranışların toplumun tüm katmanlarında hayat bulmasını umuyor ve destekliyoruz.

DAĞDER’DE ÖZDEMİR’İN HEDEFİ

Önümüzdeki mayıs ayında kongresini gerçekleştirecek sivil toplum kuruluşlarından biri olan DAĞDER’de dört adayın yarışacağını daha önce kaleme almıştık. Adaylardan ikisi mevcut yönetimden, diğer ikisi de yönetim dışı üyelerden.

Yönetimden aday olan isimlerden biri de dernekte yedi yıldır görev yapan, aynı zamanda mevcut yönetimde başkan vekili olarak görev yapan Aydın Özdemir.

Başkan vekilliğinden başkanlığa üyelerin oyları ile terfi etmek isteyen Özdemir, Norm Haber’de konuğum oldu.

Kendisine neden aday olduğunu ve hedeflerini sordum.

Başkan Adayı Özdemir, “Düzen, disiplin, kurumsallaşma ve dönüşüme öncülük etmek için” dedi.

Toplam 11 bin 549 üyesi olan DAĞDER’e başkan olması durumunda projeleri ne olacak Özdemir’in? Onları da şöyle sıraladı:

-Öncelikle yörenin envanterine yönelik çalışma yapılacak. Özellikle bu noktada kültürden başlayarak yöre halkı da dâhil olmak üzere çalışmalar yapılacak.

-DKM’nin önünde kültürel kafeterya açılacak, kültür destinasyonlarına dâhil edilmesi için turlarla işbirliği yapılacak.

-Dağ yöresi sanayici ve iş adamlarına yönelik kurulan DAĞSİAD’ın aktif olması sağlanacak.

-Dağ koordinasyon iletişim merkezi kullanılacak.

-Yerel, genel, sosyal medyanın daha etkin kullanılması için medya birimi kurulacak.

-Ev ekonomisine katkıda bulunmak için kadınlara yönelik mesleki eğitim kursları açılacak.

Neticede Özdemir aday ve 50 kişilik çalışma grubu ile projeler yapıyor.

Sonuç ne olur bugünden kestirmek mümkün değil. Ama mesleğinin tüm avantajlarını Özdemir, projelerine yansıtmış.

Konu DAĞDER’den açılmışken dört adayın cuma akşamı (bu akşam) dernek merkezinde bir araya geleceğini, beşinci aday olarak Ali Altunoğlu isminin de kulislere düştüğünü ifade edelim.

 

DEVA’nın planları güzel de…

DEVA’nın planları güzel de…

Bursa, siyasi partilerin genel başkanlarının uğrak yeri oldu adeta bu hafta. Ağırladığımız ilk lider DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’dı.

Bursa’yı çok seven Babacan’ın yedinci ziyareti hem bir iftar programını hem de partisinin büyük önem verdiği ‘Yerel Yönetimler Eylem Planı’nı açıklamayı kapsıyordu.

Doğrusunu söylemek gerekirse, ki gerekir, DEVA Partisi’nin Emek Mahallesi’nde düzenlediği iftar için övgü dolu cümleler kurmak zor.

Ancak şunu da biliyorum; halka açık tüm iftarlarda benzer sorunlar yaşanıyor.

Ben bu iftar programından iki sonuç çıkardım:

Birincisi, iftarlar konusunda AK Parti’nin üzerine organizasyon yapan siyasi parti yok. Yani işin ucu gelip dolaşıp paraya dayanıyor.

İkinci sonuç ise birincisi kadar eğlenceli bir noktaya varmıyor. Bir avuç etli yemek, bir kepçe çorba için saatlerce kuyrukta beklemeyi göze alan vatandaşlarımızın sayısındaki önemli artış dikkat edilmesi gereken en önemli husus bence.

Kısacası, ülke ekonomisinin nabzını siyasi partilerin verdikleri iftarlarda uzayıp giden kuyruklara bakarak çok rahat ölçebilirsiniz.

İftar programının en samimi kısmı ise DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın da vatandaşlar gibi kuyruğa girerek, tabldot yemeğini alıp masasına yerleşerek, iftarını yapması oldu.

İftar kalabalıktı, Babacan ile fotoğraf çektirmek isteyenler de ayrı bir sıra oluşturmuştu, ancak ertesi gün düzenlenen ve ‘Yerel Yönetimler Eylem Planı’nın açıklanacağı toplantı için aynı cümleleri kuramayacağım.

Partinin en iyi teşkilatlanmasının Bursa’da olduğu düşünülürse, böyle önemli bir planın açıklanması esnasında daha büyük bir kalabalık beklerdim doğrusu. Elbette hafta içi ve mesai saatleri içinde bir toplantı düzenlendiğini de burada not düşmek lazım.

Konuşmasında açıkladıkları eylem planları ile hayal ettikleri Türkiye’yi somutlaştırdıklarını belirten DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, böylesi teknik çalışmalar yaparak iktidara hazırlanan hiçbir siyasi parti olmadığı gibi, böyle bir altyapı ile çalışan devlet yönetimi de olmadığının altını çizdi.

101 maddelik Yerel Yönetimler ve Şehircilik Eylem Planı’nın Bursa’dan açıklanıyor olması ise DEVA Partisi Bursa İl Başkanı Serkan Özgöz’ün ‘Bursa yönetilemiyor’ söylemi ile doğrudan alakalı gibi.

İlginçtir, Bursa iktidar partisi dışında tüm siyasi partilerin gözbebeği oldu ve doğal olarak şehrin yönetimi ciddi eleştiri konusu oluyor.

Gelelim eylem planına. Bana göre planın önemli ana başlıklarından biri kayyumun kaldırılıyor olması.

İçişleri Bakanlığı’nın yerel yönetimler üzerinde vesayet kurmasına müsaade etmeyeceğiz. İçişleri Bakanının seçilmiş belediye başkanları üzerinde görevden alma, kayyum tayin etme gibi taraflı, keyfi ve partizan uygulamalarını tarihe karıştıracağız!” diyor Babacan.

Bir diğer önemli husus, yerel yönetimlerin bir rant aracı olarak görülmesinin engellenmesi.

Şu anda yerel yönetimler, haksız kazanca çıkan yol olarak görülüyor. Belediyelerde dizginleri eline alan bir avuç vurguncunun rant devrini bitireceğiz. ‘Belediye’ kelimesini duyduğu anda gözünde hemen dolar işareti oluşan insanları kapıdan içeri sokmayacağız!” diyerek açıklıyor konuyu Ali Babacan.

Bu maddeyi uygulama esnasında görmeyi tercih ederim. Çünkü ‘ben göreve geleyim, kesemi şöyle dolduracağım…’ biçiminde açıklamalar yapan bir siyasetçiye daha rastlamadım bunca yıllık gazetecilik hayatımda.

Bir önemli madde de geçmişe dönüş çalışmalara yönelik.

“Giderayak testiyi doldurma derdinde olanlar da bizi iyi dinlesin. Geçmiş dönemlerde yapılan iş ve işlemleri denetime açacağız. Siyasetin yerel yönetimler eliyle finanse edilmesini önleyeceğiz. İmar kaynaklı rantları vergilendireceğiz!”

Bu madde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da sıklıkla dile getirdiği bir mesele. İşin içinde para olunca hep tedbirli olmaya ve ‘söylem güzel ama uygulamayı görmek lazım…’ demeye gayret ediyorum.

Bahsetmek istediğim son madde ise yüreklerimizi dağlayan, her iki tarafın da masum olduğu sokak köpekleri meselesi!

“Başıboş sokak hayvanlarının yönetimine dair mevcut aksaklıkları gidermek üzere, en iyi uygulamalardan esinlenerek, süreli hayvan barınma alanlarını yeniden düzenleyeceğiz” sözü veriyor Babacan.

Ben de bu konuda bir araştırma yaptım ve Avrupa’da meselenin gönüllüler eliyle işletilen barınaklara yerel ve genel yönetimlerin destek vermesiyle çözüldüğünü gördüm. Kendilerine gönüllülere kucak açmalarını öneririm.

Ali Babacan bu ziyaretinde Bursa’da umduğunu buldu mu bilemeyiz, ama DEVA Partisi eylem planlarını merak edenler için devahazır.com adresinden bu bilgilere ulaşabileceklerini belirterek bitirelim yazımızı…

AK Parti vatandaşı nasıl ikna ediyor?

AK Parti vatandaşı nasıl ikna ediyor?

AK Parti teşkilatları içinde sahada en fazla gayret gösteren ilçelerin başında Ufuk Cömez’in başkan olarak görev yaptığı Osmangazi geliyor.

Parti ayrımı yapmadan vatandaşın sorunlarını çözme noktasında olağanüstü gayret gösteren Cömez’le, daha önce çalıştığımız televizyonda program yaptığımızda, “zaman zaman bizden de istifalar oluyor” demişti.

Önceki gün ziyarete gittiğim ilçe binasında Başkan Yardımcısı Mücahit Erkeş bizleri karşıladı, sohbet etme fırsatı yakaladım.

O sohbette Erkeş’in partiden istifa eden bir üye ile telefonda konuşmasına şahit oldum.

Erkeş, önce neden istifa ettiğini, ardından neler yapabileceğini soruyor, sonrasında ise “sizi ziyaret edelim” diyor.

Sohbet sırasında vatandaş istifa gerekçelerini sıralıyor ve “istifa etsem de oyum AK Parti’ye” diyor.

Neticede vatandaş açıklamalardan sonra ikna oluyor ve tekrar AK Parti’ye üye oluyor.

Erkeş’e bunu sorduğumda “bizim için her üyemiz özeldir, kaybetmek istemeyiz” diyerek yanıt veriyor.

Şimdi ister istemez şunu net olarak ifade edebiliriz: Vatandaşın siyasetçiden öncelikle beklediği kendisine dokunulması ve diyalog kurulması.

Bunu yapan siyasetçi ve parti yarışa 1-0 önde başlıyor.

İşte bu açıdan değerlendirdiğimizde AK Parti Osmangazi İlçe Teşkilatı o diyaloğu kuruyor. Bundan dolayı da Bursa’daki en başarılı teşkilatlar arasında yer alıyor…

Bu başarı da belediyenin icraatlarına olumlu yansıyor.

Peki, bu durum sandığa nasıl etki eder?

Onu da ilk seçimde göreceğiz…

TÜRKİYE DİYANET VAKFI’NIN İFTARINDA RECEP ALTEPE NEDEN YOKTU?

Hafta sonu Bursa’da TBMM Başkanı Mustafa Şentop ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ile Diyanet Vakfı bağışçıları ve Balkan sivil toplum kuruluşlarının katıldığı bir iftar daveti vardı.

Davet bir anlamda Balkan coğrafyasındaki Osmanlı eserlerinin gün yüzüne çıkarılmasına vesile olan Bursalı hayırseverlere teşekkürdü.

Davetliler arasında yine Bursa Valisi, Bursa milletvekilleri, kısaca Bursa protokolü bulunuyordu.

Ama gözümüze ilişmeyen tek bir isim vardı.

O isim de önceki dönem Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’ydi.

Kim ne der bilemem ama bana göre Balkan ve Rumeli coğrafyasındaki ecdat yadigârlarının gün yüzüne çıkarılmasında Altepe’nin büyük bir emeği vardır.

Balkanlar’da, Osmangazi Belediye Başkanlığı döneminde başlayan, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde devam eden onlarca eserin restorasyonu, Başkan Altepe’nin çabasıyla gerçekleşti.

Dile kolay, 15 yıllık süre zarfında 60’a yakın eser onun ve yardımcılarının gayretleri ile hayat buldu. Bugün Balkan ve Rumeli coğrafyasında en fazla tanınan isimlerden biridir Altepe…

Yine Altepe’nin başkanlığı döneminde Bursa’da Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı 750’ye yakın camide önemli hizmetler yapıldı.

Keza, Ulucami’nin, Muradiye Külliyelerinin restorasyonu  Altepe’nin gayretleri ile oldu.

Bursa, Balkan ve Rumeli coğrafyası dışında ülke genelinde de hizmetleri vardı Altepe’nin.

Onlardan biri de Bursa Valisi Yakup Canbolat’ın Hakkari’de görev yaptığı dönemde, 2016 yılında inşa edilen Emir Sultan Parkı ve Hakkari Evi, 1 milyon 200 bin TL’ye mal olmuştu.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Bulgaristan Cumhurbaşkanına Altepe’yi tanıştırırken, mevkidaşından, “Recep Altepe’yi tanıyoruz” cevabını aldığını da unutmadık.

Yine o coğrafyada yapılan sünnet şölenleri, aşure, iftar ve sahur davetlerinde Altepe’nin imzasını unutmak en basit ifadeyle vefasızlık olur.

Balkan coğrafyasına bu kadar hizmeti olan Altepe’nin hafta sonu yapılan iftara çağrılıp çağrılmadığını öğrenmek için kendisini aradım.

O da net yanıt verdi:

“Davet edilmedim.”

Biz de pes diyoruz.

Bu durum Türkiye Diyanet Vakfı’nın yöneticilerine hiç ama hiç yakışmadı.

MERAL AKŞENER BURSA’DA

Ramazan ayı bolluk ayı. O bolluğu bugünlerde fazlasıyla siyaseten de hissediyoruz.

Bursa’nın Ankara’dan siyasetçi misafirleri eksik olmasın.

O ziyaretlerden birini de bugün İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener gerçekleştirecek.

İnegöl’le başlayacak ziyaretler Yenişehir ile devam edecek, Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde partililerle iftar buluşması ile son bulacak.

Akşener’in Bursa’da hangi mesajları vereceği merak konusu…

Karacabey’de neler oluyor?

Karacabey’de neler oluyor?

AK Parti tarafından yaptırıldığı iddia edilen ve sonucu paylaşıldığı için kızılca kıyametler kopartılan ankette de görmüştük ki; Karacabey, AK Parti’nin en çok oy kaybettiği ilçelerden biri.

Bu oy kaybının en önemli nedeninin ilçenin merkezindeki 11 bin 800 metrekarelik Ömer Matlı Kapalı Pazaryeri iddialaşması olduğunu düşünmek güç değil.

Büyük paralar harcanarak yakın zamanda yapılan pazar yerini yıkarak yerine ‘pazar yeri AVM karışımı’ bir proje uygulamayı planlayan Karacabey Belediye Başkanı Ali Özkan’a hem Karacabey halkı hem de pazar yerinde sergi açan 513 esnaf tepki gösteriyor.

Çeşitli defalar Karacabey Belediye Meclisi’nde tartışmalara neden olan pazar yeri öyle görünüyor ki, bir inatlaşma uğruna sorun olarak varlığını sürdürmeye devam edecek.

Meseleyi çözmek için görüşmeler yapan AK Parti ileri gelenleri bir sonuç alamadıkları gibi, AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan da bu konu ile ilgili rahatsızlığını parti içerisinde dile getiriyor, ancak sorun devam ediyor.

Bu kez Karacabey’i gündeme taşıyan isim ise AK Partili bir isim değil. Cumhuriyet Halk Partisi Karacabey Belediye Meclis Üyesi Murat Tanrıverdi.

06.04.2022 günü yapılan Belediye Meclis toplantısında, idare tarafından sunulan faaliyet raporunu değerlendiren Tanrıverdi;

Kapalı Pazaryeri projesi, stratejik planın 9.1.5. maddesinde ‘Ömer Matlı kapalı Pazar yeri ve ticaret alanının yapılması’ şeklinde yer almaktadır. Ancak konuyla ilgili tartışmaların boyutu ortadadır. Bu alan sizin bahsettiğiniz gibi ‘çöküntü halinde, mezbelelik ve atıl vaziyette’ değildir!” diyor.

Telefonla aradığım Murat Tanrıverdi’ye “Karacabey’de neler oluyor?” diye sordum.

“Karacabey’de vaat edilen, ancak yerine getirilmeyen pek çok konu var. Pek çok konudan vazgeçiliyor, ancak pazar yerinden vazgeçilmiyor! Bu ısrarın nedeni nedir?” diyerek yanıtladı sorumu.

2019 yılında temeli atılan kültür merkezinin bu yıl yüzde 50 oranında tamamlanacağı vaadi de şimdilik boş gibi duruyor. Temel adeta çürümeye terk edilmiş vaziyette.

Peki, neler yapılıyor Karacabey’de bu kadar yıldır?

CHP Karacabey Belediye Meclis Üyesi, “Bizim başkanımızın Karacabey’deki tanıtımları, ‘kanalizasyon ve içme suyu hattını yeniliyoruz, elektrik hattını yer altına alıyoruz’ biçiminde. Bunlar devletin kurumları tarafından yapılıyor aslında. Karacabey Belediyesi kendi icraatı gibi anlatıyor sadece” diyor.

Karacabey’de gözle görülür icraat olarak otoparkı ve 15 Temmuz Meydanı’nı sayan Tanrıverdi’ye, “Pazar yeri yıkıldığında pazar nereye kurulacak?” diye sordum.

“Pazar yeri yıkıldığı takdirde Emirsultan Mahallesi’nde sokak aralarında pazar kurulması planlanıyor. Yani o sokaklar pazarın kurulduğu Salı günleri girilemez hale gelecek. Sorun düğüm halinde duruyor!” biçiminde bir yanıt aldım.

Tanrıverdi’nin dile getirdiği bir diğer sorun ise Karacabey Kent Konseyi ile ilgili.

“Karacabey Belediyesi’nin 2020-2024 stratejik planına baktığımızda 38. sayfadaki SWOT analizinde, güçlü yönler arasında ‘Kent Konseyi’nin çalışmaları’ maddesi vardır. Ancak bu Karacabey Kent Konseyi nerededir? Ne iş yapmaktadır? Ne yazık ki Kent Konseyi sadece elektrik ve internet ücreti ödenen, kağıt üzerinde kalmış ve işlevselliğini yitirmiş bir birim haline gelmiştir!” diyerek tanımlıyor konuyu CHP Karacabey Belediye Meclis üyesi.

Karacabey’deki sorunları daha çok yazacağız anlaşılan…

2023 milletvekili seçimleri için bugünden kimlerin adı geçiyor?

2023 milletvekili seçimleri için bugünden kimlerin adı geçiyor?

Siyasetin ısınmasına sayılı günler kaldı, desek abartmış olmayız.

Bu günlerde CHP ve İYİ Parti başta olmak üzere birçok partinin zamlar üzerinden muhalefet yaptıklarını görüyoruz. Bu muhalefete son zamanlarda AK Parti milletvekillerinin öğrenci evlerine yapmış olduğu sahur ziyaretleri ve menemen pişirmeleri de eklenince hayat pahalılığı tartışması farklı bir boyuta girdi.

AK Parti, muhalefetin gıda fiyatları üzerinden yaptığı eleştirilere tam yanıt verebilmek için önümüzdeki günleri bekliyor.

Özellikle yaz sebze ve meyvelerinin tarladan pazara inmesiyle fiyatların gevşeyeceği umudu ön planda. Öte yandan, yine soğukların da sona ermesiyle aile bütçelerinin doğalgaz külfetinden kurtulacağı ve vatandaşların daha rahat nefes alacağı umuluyor. Diğer bir ifadeyle aile bütçelerinin gider kalemindeki açıkların bu düşüşlerle kapanacağını umuyorlar, demek de mümkün.

Ama gerçek olan şu: 2022 yazının önümüzdeki yıl gerçekleşecek cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimlerine hazırlık safhası olarak oldukça hareketli geçeceğini söylemek, müneccimlik olmaz.

İşte bu noktada 2023 seçimlerinde siyasi partilerin adaylarını belirlemede nasıl bir yol izleyeceği merak konusu.

Partiler, yola çıktıkları isimlerle mi 2023 seçimlerine girecek, yoksa yolda buldukları ile mi?

Ya da listede öncelik kimlerde olacak?

Bu sorular uzadıkça uzayacak.

Ancak gerçek olan şu: Ülke genelinde ve Bursa özelinde bazı milletvekilleri yeni seçim döneminde partileri tarafından aday gösterilmeyecek. Bazı isimler de kendi istekleri ile aday olmayacak.

Hal böyle olunca kimlerin adaylık için nabız yokladığını araştırmak da biz gazetecilere düşüyor.

Efkan Ala-M. Hidayet Vahapoğlu-Ahmet Kamil Erozan

İşte bu minvalde ilk olarak “partiler Bursa’da yaşamayan isimleri aday gösterecek mi?” sorusu akla geliyor.

AK Parti’de Efkan Ala, MHP’de M. Hidayet Vahapoğlu ve İYİ Parti’de Ahmet Kamil Erozan, aday gösterilecek mi?

Gösterilirse bu adaylık Bursa’dan mı olacak, yoksa başka bir kentten mi?

Bu sorunun yanıtını bugünden vermek oldukça zor.

Ama partilerin kulislerinden gelen bilgiler, üç isimden ikisinin yeni dönemde Bursa’dan aday gösterilmeyeceği yönünde.

Diğer bir soru: Bu üç ismin yerine partiler dışarıdan bir ismi Bursa’dan aday gösterecek mi?

Mehmet Tolga Akalın

Bu konuyu araştırdığımızda aslen Edirneli olan İYİ Parti Milli Güvenlik Politikaları Başkanı Mehmet Tolga Akalın’ın Bursa’dan aday olması için uğraşanların olduğunu bu köşeden not etmiş olalım.

Bursa’dan aday olması beklenen bir başka isim daha var: Bir dönem Gürsu’da belediye başkan yardımcılığı yapan ve halen Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı görevinde bulunan Ali Rıza Altunel’in de önümüzdeki seçimlerde kentimizden milletvekili adayı olacağı kulislerde konuşuluyor.

Ali Rıza Altunel

Hangi partiden sorusuna vereceğimiz yanıt; şu an için erken…

***

Bunların yanı sıra siyasi partilerin mevcut il başkanlarının ve bazı ilçe başkanlarının potansiyel aday olduğunu yazmakta da mahsur yok.

Yine özellikle AK Parti’nin mevcut il yönetiminden en az 10 ismin de potansiyel milletvekili aday adayı olduğunu ifade edelim.

Ana muhalefet partisi CHP’de saflar nasıl olacak, kimler kimlerle olası ön seçimde beraber hareket edecek?

O isimleri de ilerleyen günlerde kaleme alacağız.

Bunları yanı sıra kısa süre önce DEVA Partisi’ne geçen 22. ve 23. Dönem milletvekili Sedat Kızılcıklı’nın Bursa’daki iki seçim bölgesinden birinin liste başındaki isim olması kuvvetle muhtemel.

Sedat Kızılcıklı, bir süre önce AK Parti’den istifa ederek DEVA Partisi’ne katıldı

Asıl merak edilen ise AK Parti’de geçmiş dönemlerde görev yapan ve şu an milletvekili olmayan isimlerden kaçının tekrar aday gösterileceği.

Bu sorular uzadıkça uzuyor.

Onların yanıtını da ilerleyen günlerde vereceğiz.

MUHAMMED FARİS’İN YAŞAM HİKAYESİ VE DERS ALMAMIZ GEREKEN NOKTALAR 

Gerçek olan şu: Dünyaya gelen her birey engelli adayıdır. Bu bazen doğuştan olabildiği gibi bazen de sonradan gerçekleşebiliyor. İşte bu durumda bizim engellere karşı nasıl direnç gösterdiğimiz ya da o engelleri ti’ye alarak yaşama sarıldığımız önemlidir.

Bu bağlamda ünlü Fizikçi Stephen Hawking’in yaşama arzusu takdire şayandı.

Ülkemizde müzisyen Metin Şentürk’ün engellerini ti’ye alması ve morali de hepimize örnek olmuştur.

Keza kentimizde de engelli Akın Karakız kardeşimizin her fırsatta engellilerin hayatını kolaylaştıracak çalışmaların içinde olması gözümüzden kaçmıyor.

Onlar önüne çıkan engelleri birer birer geçiyor, hayat yolunda önemli mesafeler kat ediyor.

O engelleri aşmak isteyen isimlerden birini önceki gün Şehreküstü Mahallesi Muhtarı Sami Tokaki’yi muhtarlık binasındaki ziyaretim esnasında tanıdım.

Tanıdığım o isim, Tacik kökenli Rusya vatandaşı Muhammed Faris Nagmotof.

Kendisi 19 yaşında, 6 ay önce kentimize gelmiş. Doğuştan engelli. Annesi doğumda vefat etmiş. Babası da terk etmiş.

Kısaca hayata 2-0 yenik başlamış.

Onu dayısı ve teyzesi büyütmüş. Birinden anne şefkati, diğerinden baba sevgisi almış.

Moskova’da ilk, orta ve lise öğrenimini bitirdikten sonra TÖMER kurslarında Türkçe öğrenmek için ülkemize gelmiş. Altı aydır da TÖMER’in Bursa’daki kurslarına gidiyor. Geçen yıl girdiği Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı’nda (YÖS) Ankara Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanmış.

Kendisi Türkçe, İngilizce, Rusça ve Farsça biliyor

***

Bursa’da yalnız yaşayan ve tüm ihtiyaçlarını kendisi karşılayan Muhammed Faris’in hedefi Bursa’daki iki devlet üniversitesinden birinde okumak ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olabilmek.

O, engelli başladığı hayatta engelleri birer birer aşarak bugünlere gelmiş. Muhammed’in o kadar büyük bir yaşama azmi var ki engelleri takmadan yaşama devam ediyor. Hedefe varma adına engelleri birer birer aşıyor.

Şimdi bize düşen ne mi?

Faris’in yaşam hikâyesinden ders alabilmek, halimize şükretmek ve ona destek olabilmek…

Sizler de destek olmak isterseniz bizi arayın…

DEVA’NIN İFTARI

Pandemide kısıtlamaların kalkması ile beraber iftar davetleri de birbirini kovalıyor. Bu minvalde bugün Demokrasi ve Atılım Partisi’nin gerçekleştireceği iftar var. Genel Başkan Ali Babacan’ın da katılacağı iftar Emek’te Osmangazi Belediyesi’nin kapalı pazar alanında gerçekleşecek.

Asıl merak edilen ise Babacan’ın yarın Bursa’da açıklayacağı Yerel Yönetimler Manifestosu. Bakalım bu iki etkinlikte ayrıntı olarak gözümüze neler ilişecek. Onu da bu köşeden yarın veya öbür gün aktarmaya çalışacağız.

Çocuklarımız aç!

Çocuklarımız aç!

Ülkenin tarım politikaları ile ilgili sıklıkla yazmaya ve giderek varlığını daha üst perdeden hissettiren gıda krizine yönelişe dikkat çekmeye çalışıyorum zaman zaman.

Ancak biz ne kadar yazıp söylesek de;

‘Ülkede yatağa aç giren yok!’

‘Bazı besinleri almasak da olur…’

Şeklindeki söylemler bir anda insanı abandone ediyor ve şaşkınlıkla karışık kızgınlığı da beraberinde getiriyor.

Bu kez farklı bir yöntem denemek istiyorum. Bir süredir ülke gündeminde olan konulardan birini, yeterli beslenememe nedeniyle gelişimi bozulan bir neslin yetiştiğini anlatacağım size.

Yoksulluk ve yetersiz beslenme en çok çocukları etkiler. Çünkü çocukların gelişimlerini tam ve doğru olarak sürdürebilmeleri için protein bakımından zengin, vitamin ve mineral yükü yoğun gıdalara ihtiyaçları vardır.

Peki, nedir bu gıdalar?

Aslında bu kategoriye bizim şu anda almakta zorlandığımız tüm gıdalar giriyor.

Et, süt, süt ürünleri, yumurta, sebze ve meyveler

Peki, ben nasıl vardım çocukların yeterli beslenemedikleri kanısına?

Türk Aile Hekimleri Dergisi’nde yayımlanan ve üç hekim tarafından yapılan çalışmanın sonuçlarını sizinle paylaşınca daha iyi anlayacaksınız.

Yapılan çalışmaya katılan bin 49 çocuktan dörtte biri çok düşük kilolu. Hekimlerin çalışmasına göre, lise öğrencilerinin zayıf olma oranı yüzde 13,2. Bu oran ilkokulda yüzde 14,9’a, ortaokulda ise yüzde 19,8’e yükseliyor. Hekimler, çocuklarda kansızlık görülme sıklığını ilkokula gidenlerde yüzde 87, ortaokula gidenlerde yüzde 74,2, liseye gidenlerde ise yüzde 64,2 olarak saptadı.

Yine yapılan çalışmanın sonuçlarına göre, ülkede kız çocuklarının yüzde 85,2’si, erkek çocuklarının ise yüzde 68,6’sı kansızlıkla mücadele ediyor.

Bu konuda CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın yaptığı açıklamalar çok çarpıcı!

“Ülkede en az bir milyon insan karnını hiç doyurmadan yatağa girmekte! 20 milyon insan ne yazık ki açlık sınırının altında yaşıyor. 50 milyon insan ise yoksulluk sınırında yaşamakta!” diyor Sarıbal.

CHP Bursa Milletvekili, “Kimse pazarlara kasaplara gidip yeterli meyve sebze ve et alamıyor!” diyerek çarşı pazarın tablosunu çiziyor.

Temel gıda ürünlerine peş peşe gelen zamlar yurttaşı adeta gıdasız bıraktı. Sadece karın doyurmaya çalışan yurttaşın ana besin kaynağı ekmek, patates gibi protein düzeyi düşük ürünler oldu. Son dönemlerde hastanelere başvuranların tahlillerinde ciddi protein eksikliği, kansızlık ve yağlanma olduğu da vurgulanıyor. Birleşik Metal-İş Araştırma Merkezi’ne göre, sağlıklı beslenmek için dört kişilik bir hanenin yapması gereken aylık harcama 4 bin 131 lirayı aşıyor.

Peki, TÜİK bizi şaşkına çeviren ürün fiyatlarına nasıl ulaşıyor?

“TÜİK yüz noktadan fiyat alıyor. Bazen özel firmalara ‘bu gece indirim yapın’ deniyor ve fiyatlar öyle alınıyor. Ayrıca gıda ağırlığı enflasyon sepetinde ciddi oranda azaltıldı. Böylece istenen rakamlara ulaşılmaya çalışılıyor.

Ancak ne yapılırsa yapılsın, Türkiye’de belirli bir zümre dışında yeterli ve dengeli beslenen hiçbir kitle yoktur!” diyor CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal.

ÇOCUKLARIMIZ BODURLAŞIYOR!

Türkiye’de Okul Çağı Çocuklarında Büyümenin İzlenmesi Araştırma Raporu ise çok daha olumsuz veriler sunuyor. Bu araştırmanın sonuçları ülkemizde kronik açlık çeken bir kesim olduğunu net biçimde ortaya koyuyor.

Yaşanan bu kronik açlık nedeniyle Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki çocukların yüzde 3,5’i, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki çocukların ise yüzde 5,4’ü bodur kaldı. Bölgede yaşayan erkek çocukların açlığa bağlı bodurluk oranı yüzde 6, kız çocuklarında ise yüzde 5,5 olarak belirlendi.

ÇOCUKLARDA ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ BAŞLADI!

Yapılan araştırmalar çocukların zihinsel gelişimlerinde de beslenmenin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Ülkenin kırsal kesimlerinden pek çok okulda yetersiz beslenme ve çocukların öğrenme potansiyelleri hakkında görüş bildiren eğitimciler; çocukların öğrenme güçlüğü çekmeye başladığının altını çiziyor.

Eğitim İş Bursa Şubesi de bu çarpıcı sonuçlar ışığında ara tatilin bitmesinin hemen ardından Bursa’daki okullarda yetersiz beslenmenin öğrenciler üzerindeki etkilerini ölçen bir araştırma yapacak.

Çocukluk dönemindeki baba-kız ilişkisinin duygusal ilişkideki etkisi

Çocukluk dönemindeki baba-kız ilişkisinin duygusal ilişkideki etkisi

Babanın kız çocuk için önemi; hayatta karşılaştığı ve bağ kurduğu ilk erkek olması dolayısıyla, bir erkekle kurulan yakın ilişkinin nasıl olabileceğine dair model oluşturuyor olmasıdır.

Araştırmalar ve klinik çalışmalar uzun yıllardır göstermektedir ki hayatımızın başlangıcında kurduğumuz ilk bağlar yaşamımızın ilerleyen dönemlerinde kuracağımız diğer yakın bağlara dair beklentilerimizi şekillendirmektedir.

Buna göre, bir kız çocuğunun ilk erkek sevgi nesnesi olan babasıyla kurduğu erken dönemdeki ilişkisinin ilerleyen dönemlerde erkeklerle ilişkilerinde beklentilerini, bilinçli ya da bilinçdışı çıkarımlarını şekillendirebilir.

Zira babayla kurulan ilişki başka bir erkeğin kendisine yönelik davranışları ve yaklaşımları ile ilgili belirli standartların oluşmasında etkin rol oynar.

Bu noktada babanın anneye olan yaklaşımı da kız çocuğunun zihninde ve iç dünyasında erkek ilişkilerine dair imgesine katkıda bulunacaktır.

Ve elbette ki ileri yıllardaki partner seçimleri babalarıyla ilişkilerinden referans alacaktır. Öyle ki, eşlerini babalarından tamamen farklı bir yapıda olacak şekilde seçmiş olan kadınların dahi kararlarını yine bu baba kız ilişkisine dayandırdıklarını, “babası gibi olmama” noktasından yola çıktıklarını söylemek mümkündür.

Araştırmalar bir kız çocuğunun ve ileride yetişkin bir kadının özsaygısını öngören en önemli faktörlerden birinin babasından gördüğü fiziksel yakınlık ve beğeni olduğunu ortaya koymaktadır. Öyle ki bazen sıkıca sarılmak dahi bir kız çocuğu için çok önemli bir yakınlık göstergesi olabilir.

Aksi durumlar, yani kız çocuğunun babadan ilgi, sevgi, beğeni ve fiziksel yakınlık göremediği durumlarla ilgili birçok bilimsel çalışma bu yakınlığın başka yollarla sağlanmaya çalışıldığı, söz konusu kız çocuklarının cinsel ilişki konusunda diğerlerine oranla daha aceleci davranabildiğini göstermektedir.

Öte yandan, daha ilgili ve daha yakın, kızına karşı daha korumacı olan ve çeşitli sınırlar koyan babaların kız çocuklarının daha çok sevildiklerinin, değer gördüklerini ve dolayısıyla da kendilerini daha fazla değerli hissettikleri görülmektedir.

Kız çocukları için babayla kurulan ilişkinin kalitesini çocuğun ruh sağlığı gelişiminde de büyük etkisi olduğu bilinmektedir.

Bu durumu destekleyen birçok bilimsel çalışma zayıf bir baba kız ilişkisine sahip çocukların depresyon ve yeme bozukluğu geliştirme ya da madde ve alkol kullanımı gibi riskli davranışlara yönelmeye daha meyilli olduğunu ortaya koymaktadır.

Aksine olumlu ve duygusal anlamda doyurucu destekleyici baba kız ilişkisinin ileriki dönemlerde daha az intihar girişimi ve daha az oranda bedene yönelik beğenmeme ve tatminsizlik durumlarıyla ilişkilendirildiği de ortaya konan önemli sonuçlardandır.

Sonuç olarak her ne kadar doğumdan itibaren çocuğun gelişimi için annemin önemine sıklıkla vurgu yapılsa da babayla kurulan iyi bir ilişkinin özellikle bir çocuğun gelişimini duygusal, fiziksel ve psikolojik anlamda koruduğunu, geliştirdiğini ifade etmek mümkündür.

Faruk Çelik sahaya indi mi?

Faruk Çelik sahaya indi mi?

Bursa siyasetinde marka olan isimlerden biri de Faruk Çelik’tir. AK Parti’nin kuruluşundan itibaren partinin her kademesinde görev alan Çelik, Bursa açısından değerlendirdiğimizde, 10 yılı aşkın süredir aktif siyasetin dışında.

Evliyalar şehri Bursa’dan peygamberler şehri Şanlıurfa’ya gönderildikten sonra da her türlü tartışmadan uzak kalmaya gayret eden Çelik’in gölgesi ile kavga edenlerin sayısı hiç de az değildi.

O sürekli susma hakkını kullandı!..

Onunla beraber siyaset yapan, bakan düzeyinde birçok isim DEVA ve Gelecek Partisi’ne gitse de o AK Parti’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile siyaset yapmaya devam ediyor.

Özellikle geçmiş dönemlerde kongrelere gitmesinden bile rahatsız olan, hatta davet edilmesin diye telkinde bulunan bazı yöneticilerin olduğu bilgileri kulislerde konuşuldu.

O da kurucusu olduğu partinin birçok çalışmasında rahatsızlık vermemek adına bulunmadı.

AK Parti Bursa İl Başkanlığındaki görev değişimi ile beraber bu durum değişti. Özellikle İl Başkanı Davut Gürkan’ın ahde vefa kapsamında önceki dönemlerde teşkilatın her kademesinde görev yapan isimleri kucaklamaya yönelik çalışmasından sonra Faruk Çelik’i sahada daha fazla görmeye başladık.

Hem yerel hem genel anlamda Çelik’in tecrübelerinden faydalanmak isteyen AK Parti Genel Merkezinin çalışmaları da bu noktada gözden kaçmıyor.

Çelik, önceki gün Devlet Bakanlığı yaptığı dönemde teşkilat yasasının çıkmasında büyük emeği olan Türkiye Diyanet Teşkilatı’na bağlı Türkiye Diyanet Vakfı’nın iftarında TBMM Başkanı Mustafa Şentop ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ile protokol masasında yer aldı.

Aynı günün sahurunda da TÜGVA’lı gençlerle sahur yapan Çelik’in çalışmalarını görünce, “AK Parti kuruluş ayarlarına dönmeye başladı” demeden geçemiyoruz.

Bunun yansımasının nasıl olacağını da gerçekleşecek ilk seçimde göreceğiz.

TÜRKİYE MAARİF VAKFI FETÖ’NÜN EN ÖNEMLİ SİLAHLARINI TEKER TEKER ELE GEÇİRİYOR 

Öncelikle şu tespiti yapmak gerekiyor:

Ülke olarak lobicilik faaliyetlerinde oldukça gerideyiz. Dünyada birçok ülke lobi faaliyetleri için geçmişten önemli bütçeler ayırıyor.

Bu bağlamda ilk akla gelen Ermeni Diasporasının her seçim döneminde temcit pilavı gibi ABD Temsilciler Meclisi’nde gündeme getirdiği “Sözde Ermeni Soykırımı” dosyasıdır. Ermeni iddiaları Türk Milletine ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı önemli lobi faaliyetlerinden biridir.

Keza aynı tasarının Fransa başta olmak üzere ve birçok ülkede gündeme geldiğini de hatırlatmakta fayda var.

***

Öte yandan ülkemiz açısından değerlendirdiğimizde kısa bir sürede dünyada yaklaşık 170 ülkede açılan (sözde) Türk okullarını hepimiz görünce gururlanmıştık.

Dışı Türk, içi hain olan bu okulları birçoğumuz ziyaret edince, okunan İstiklal Marşımızı duyunca ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğraflarını görünce tüylerimiz diken diken olmuştu.

Tam biz de bu lobiciliği öğrenmişiz, diyorduk ki ondan sonra olanlar oldu.

Sonrasında bunun lobicilik olmadığını, bir terör faaliyeti olduğunu (FETÖ/PDY yapılanması olduğunu) 15 Temmuz kalkışmasıyla beraber ulusça öğrendik.

***

Kim nereden bilebilir ki, bu okulların içi hain yuvası diye.

Ama birçoğumuz bunları önemli lobicilik faaliyetleri olarak görmüştük.

15 Temmuz kalkışmasının ardından gözümüzdeki sis perdesi kalkınca hep beraber gerçeği gördük. Bu noktada görmesi gerekenlerin başında icranın başındakiler vardı.

Onlar da gereğini yaptılar ve yapıyorlar.

Ülke olarak eksik olduğumuz noktada önemli bir lobi faaliyetine başladık. Önce FETÖ okullarının bulunduğu ülkelerle ikili temasa geçilip bu okulların ülkemiz ile ilgisi olmadığı anlatıldı. Ardından bu okulların yerini dolduracak kurum, Türkiye Maarif Vakfı kuruldu.

Bu kurumda yönetim kurulu üyesi olan isimlerden biri de Bursalı hemşerimiz Mustafa Çaltılı.

Yerel siyasetten tanıdığımız Çaltılı, son yerel seçimlerin ardından Türkiye Maarif Vakfı yönetim kurulu üyeliğine atandı.

Cumartesi günü Bursa Kent Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi Yüksel Köse’nin iş yerinde karşılaştığımız Çaltılı’ya kurumun faaliyetlerini sordum.

Türkiye Maarif Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Çaltılı…

O da anlattı.

Özellikle 15 Temmuz FETÖ kalkışmasının ardından vakıf, dünya genelinde Asya’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Amerika’ya uzanan coğrafyada 104 ülke ile temas sağlamış.

Sağlanan temaslar neticesinde 55 ülkede temsilcilik ofisi açılmış.

Toplamda 67 ülkede faaliyetler yürütülmeye başlanmış.

Bunun yanı sıra toplamda çoğunluğu Afrika’da olmak üzere 20 ülkede FETÖ/PDY iltisaklı 234 okul vakıfça devralınmış.

Bir yandan terör örgütünün okulları devralınırken, diğer yandan da değişik ülkelerde okulların açılmasına başlanmış.

Toplamda 171 yeni okul Türkiye Maarif Vakfı’nın çalışmaları ile açılarak eğitim ve öğretim faaliyetlerine başlamış.

Yine okulların yanı sıra dünya genelinde 21 eğitim merkez, 44 yurt binası ve Arnavutluk’ta bir üniversite açan vakfın yakın bir tarihte de Azerbaycan da okul açacağını Çaltılı’dan öğrendik.

Okulların toplam öğrenci kapasitesinin 64 bin 810 olduğunu, eğitim ve öğretim faaliyetlerine devam eden öğrenci sayısının da 48 bin 357 olduğunu paylaşalım.

Bunu yanı sıra okullarda 328 Türk eğitimci görev yaparken, 4 bin 999 yerel eğitimci çalışıyormuş.

Toplamda “8 bin 414 personel istihdam” edildiğini Çaltılı bizlerle paylaştı.

Şimdi hedefte yeni protokoller ve yeni okulların açılmasına yönelik çalışmalar yapıldığını anlatan Çaltılı, “46 ülkede FETÖ/PDY iltisaklı okulların devri başta olmak üzere 90 yeni protokol yapıldı” dedi.

Genel olarak değerlendirecek olursak Türkiye Maarif Vakfı, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi kurumu olarak bir yandan dünyada lobicilik faaliyetlerinin ilk basamağı olan eğitim ve öğretim alanında önemli bir misyon üstlenmiş,

Diğer yandan da FETÖ/PYD terör örgütünün en önemli silahı,  finans ve adam yetiştirme kaynaklarından biri olan okulları da bünyesine katarak önemli bir başarıya imza atmış.

Bize düşen de bu çalışmaları tebrik etmek…

SEDAT YALÇIN’A GEÇMİŞ OLSUN

Yazılarımızı takip edenler bilir. Daha önce çalıştığımız yayın organında, AK Parti’de aktif görev alan önceki dönem yöneticilerinden ve milletvekili adayı Ali Ömeroğlu, yine AK Parti Yıldırım İlçe ve halen BATISİAD başkanlığı görevini üstlenen Ahmet Er’in açık kalp ameliyatı geçirdiğini yazmıştık.

ESKİ AK PARTİ BURSA İL BAŞKANI SEDAT YALÇIN, TÜRKİYE’NİN YAKICI MESELELERLE UĞRAŞTIĞINA DİKKAT ÇEKTİ. (İHA/BURSA-İHA)
Eski Ak Parti Bursa İl Başkanı Sedat Yalçın, Türkiye’nin yakıcı meselelerle uğraştığına dikkat çekti.

Dün de AK Parti’de iki farklı dönemde görev alan ve il başkanlığı yapan Sedat Yalçın’ın Medicana Bursa Hastanesi’nde açık kalp ameliyatı geçirdiğini öğrendik.

Daha önce de kalbine stend takılan Yalçın’a biz de geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Cargill planları iptal!

Cargill planları iptal!

Bursa’nın belki de en uzun süredir, en etkin yürütülen sivil toplum kuruluşu mücadelesi Cargill’e karşı verilen mücadeledir.

Bu mücadelede zor da olsa bir basamağın daha atlanması Bursa Barosu, TMMOB Mimarlar Odası Bursa Şubesi ve DOĞADER tarafından yapılan bir açıklama ile duyuruldu Bursalılara.

Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Av. Gürkan Altun‘un da katıldığı toplantıda açıklamayı Bursa Barosu Başkanı Av. Metin Öztosun yaptı.

İşin insani boyutunu bir yana bıraktığımızda tamamen teknik terimlerden oluşan açıklamada ilk olarak kalplerimize hitap eden söylemleri size aktaracağım.

Öztosun’un açıklamasından can alıcı paragraflar şöyle:

1990 tarihli İznik Gölü Çevre Düzeni Planı şimdiye kadar hazırlanmış en iyi plan olmasına rağmen bu plandan sonra çıkarılan planların iptal nedenleri yetkisizlik ve plan hazırlanmasındaki yetersizliklerdir.

– İptal edilen bu plan değişikliklerinin altında ranta dayalı imar anlayışı var. Doğal değerlerin korunmasından vazgeçme var. Zaten sanayi baskısı ve kirliliği altındaki bölgeyi yeni sanayilere açma isteği var!

– Çevre mücadelesinin yapıldığı bazı davalarda, avukatlarımıza yöneltilen gerçek dışı beyanları ve dava dışı kişilerce avukatlarımız hakkında araştırma yapılmasını şiddetle kınıyoruz!

– Binlerce kişiye istihdam sağlama bahanesinin arkasına gizlenerek, doğayı ve insan yaşamını, karlarını artırmak uğruna hiçe sayanların niyetlerinin farkındayız!

Peki, karar ne söylüyor:

Bursa İl Özel İdaresi İl Genel Meclisi’nin 05.03.2009 tarihli, 1/25000 ölçekli İznik Gölü Çevre Düzeni Planı Revizyonu, usul yönünden yetkisizlik nedeniyle;

Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan 29.12.2015 tarihli 1/25000 Ölçekli İznik Gölü Nazım İmar Planı hazırlık aşamasındaki yetersizlikler, planın kendisindeki belirsizlikler ve üst ölçekli plana aykırılıklar nedenleriyle iptal edilmiştir.

Güncel dava konusu plan da, yetkisizlik nedeniyle iptal edilmiştir!”

Böylece Cargill için hazırlanan planlar rafa kalkmış oluyor.

Şimdi hamle sırası karşı tarafa geçti, çünkü on yıllardır süren mücadelede bir satranç ustalığı sergiliyor her iki taraf da.

Bu noktada DOĞADER Başkanı Sedat Güler’e kulak vermek lazım:

“DOĞADER olarak sürekli söylüyoruz, iklim değişikliği ile beraber artık meteorolojik kuraklık yaşamaya başladık. İlerleyen dönemde su ve gıda krizi yaşayacağız. Bizim şiddetle su koruma programları yapmamız gerekiyor!” diyor Güler.

Son derece haklı.

Açıklamada yer alan Mimarlar Odası Başkanı Bursa Şubesi Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek, BAOB Sözcüsü, Bursa Eczacı Odası Başkanı Okan Şahin de çevre mücadelesine destek vermeyi sürdüreceklerini vurguladılar.

Toplantıda konu edilen bir diğer önemli husus da zeytin alanlarının madenciliğe açılmasına dair yönetmelikti.

“Geçtiğimiz günlerde zeytin alanlarının madenciliğe açılmasına dair bir yönetmelik çıkarıldı. Yönetmeliklerle yasaların değiştiği bir zamana geldik. Ortada Zeytin Yasası hala dimdik ayakta dururken, bir gece ansızın çıkan yönetmeliklerle zeytinliklerimizden de olabiliyoruz. Bu hukuka da Anayasaya da uygun bir davranış biçimi değil” diyen Öztosun, bu alanda da mücadeleyi sürdüreceklerini vurguladı.

Doğaya karşı kazanılmış küçücük bir zaferin mutluluğu üzerimde…

Hoş bulduk Norm Haber

Hoş bulduk Norm Haber

Bir basın emekçisi için genelde ilk ve son yazılar oldukça zordur. Ama ne hikmetse bu durum son zamanlarda benim için geçerli değil.

Belki de bağımlılık kazandık…

Bazen kendi isteğimizle, bazen patronun isteği ile işten ayrılıyoruz. Asıl zorluk bu ayrılışın ardından başlıyor.

Önce arayanlara neden ayrıldığına ya da atıldığına dair meram anlat, ardından kendi kabuğuna çekil, sonrasında gelecek iş teklifini bekle.

Bazen bu bekleyişler uzun bir zaman alıyor.

Hatta yılları buluyor…

Kalkıp da bu saatten sonra başka mesleğe girmek de zor.

O zaman geriye kalan basın emekçisi olarak yola devam etmek…

Allah’tan bekleyiş bu sefer uzun sürmedi.

Bir önceki çalıştığım kurumdan ayrıldıktan sonra sağ olsun daha önce de beraber çalışma fırsatı yakaladığım meslektaşım Esat Kaplan’ın telefonu ile soluğu Norm Haber’de aldım.

Kısa bir molanın ardından kaldığımız yerden devam edelim dedik.

Bugün de yaklaşık 10 günlük aradan sonra tekrar yeni yerimizde, yeni köşemizde siz değerli dostlarla buluştuk.

Bizim için değişen bir şey yok.

Biz aynı şekilde, kaldığımız yerden, doğru bildiğimiz şekilde vicdan terazisinden geçenleri dilimizin döndüğü, kalemimizin yazdığı biçimde bu köşeden aktarmaya devam edeceğiz.

Beğenmek ya da beğenmemek sizin tercihiniz.

Efendim, bu arada, bu köşeye “hoş geldin” diyen tüm dostlara “hoş bulduk” diyelim…

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN NE ZAMAN BURSA’YA GELECEK?

Son zamanlarda muhalefet partilerinin sık ziyaret ettikleri kentlerin başında Bursa geliyor. Bu minvalde DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, son bir yıl içerisinde en fazla Bursa’yı ziyaret eden isim oldu.

Keza Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce de Bursa’yı komşu kapısı yapmış durumda. İnce, ne zaman ata ocağına gelse Bursa’yı ziyaret ediyor.

Keza Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da Bursa’ya sık gelen isimlerden.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de her fırsatta Bursa Gündoğdu’daki akrabalarından bahseder. O da Bursa’yı en kısa zamanda ziyaret edecek isimlerden biri.

Bu kadar liderin yanında Bursa’ya uzun süredir gelmeyen isimlerin başında Cumhurbaşkanı ve AK Parti Başkanı Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan geliyor.

Her fırsatta Bursalılara selamını ileten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen yılın kasım veya aralık ayında Bursa’ya gelmesi bekleniyordu.

Bu geliş yoğun programdan dolayı gerçekleşmedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sene şubat ayının sonunda Gençlik ve Spor Bakanı M. Muharrem Kasapoğlu’nun Bursa’da gençlerle buluşmasında programa telefonla katılmıştı.

Kulislerden edindiğimiz bilgilere göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ramazan Bayramı sonrası mayıs veya haziran ayı içerisinde Bursa’ya geleceği konuşuluyor.

Bununla ilgili taslak program çalışmaları yapılıyormuş.

Erdoğan’ın Bursa programında kamuya ve özel sektöre yönelik yatırımların açılışını gerçekleştireceği bilgisini de bu köşeden paylaşalım.

Cumhurbaşkanı Erdoğan en son 18 Temmuz 2020 tarihinde TOGG Mühendislik, Tasarım ve Üretim Tesislerinin temelini atmak üzere Bursa’ya gelmişti.

ODA VE STK’LARDA ÇOK ADAYLI KONGRELER, GÜÇ DENEMELERİ   

Özellikle pandemi dönemine ilişkin kısıtlamaların kaldırılmasıyla beraber kongrelerini ötelemek durumunda kalan sivil toplum kuruluşları genel kurullarını birer birer yapmaya başladı.

Önce, 2021 yılında gerçekleşen kongrede, 43 derneğin üye olduğu, kısa adı ART-KAF olan Artvin Kafkas Dernekleri Federasyonunun kongresi gerçekleşti.

Başkanlığı kıl payı farkla Murat Aydın kazanmıştı.

Yine bir başka kongre ise Bursa Artvin Vakfı’nın kongresiydi. Burada da çift aday yarışmış, sandıktan burun farkı ile Adnan Demirci çıkmıştı.

Her iki kongreyi değerlendirdiğimizde mevcut başkanlar seçimi kaybetti.

Keza üç adaylı BAL-GÖÇ’te ise çıkan olaylar sonucu kongre ileri bir tarihe ertelendi.

Şimdi gözler Bursa’nın hatırı sayılır sivil toplum kuruluşlarından biri olan DAĞDER kongresine çevrilmiş durumda.

Kongrede dört aday yarışacak.

Kongre mayıs ayı içerisinde.

Keza bu sene gerçekleşen esnaf odaları seçimlerinde de kongrelerin birden fazla adaylı olması dikkatlerden kaçmadı.

Kongrelerin birden fazla adaylı olması ister istemez akla şu soruyu getiriyor:

Acaba siyasi partiler bu kongreler üzerinden güç denemesi mi yapıyor?

Yoksa 2023 ve 2024’te aday olmak isteyenler kongreleri basamak olarak kullanmak mı istiyor?

Ya da her ikisi mi?

Bekleyip, takip edelim…

Bizim nazarımızda ‘Turan İdeali’ nedir?

Bizim nazarımızda ‘Turan İdeali’ nedir?

15 Temmuz hain ve kahpe darbe girişiminden sonra, halk sözde cemaat anlayışına bir dur (!) deyip, milli birlik ve beraberliğe sarılınca, halkın kılcal damarlarına kadar, Turan İdeali hâkim oldu.

Bizim gibi düşünmeyenler açısından Turan denildiği vakit; içerisinde tek tip bir ırkın yaşadığı, tek düşüncenin hâkim olduğu, herkesin hilal bıyıklı, ellerinin Bozkurt yaptığı bir coğrafya aklına gelmektedir.

Tabii ki ‘Turan Coğrafyası‘nda bunlar hâkim olacak; lâkin bu coğrafya öyle bir prototip ortaya koyacak ki tüm dünya vatandaşları tarafından çekim merkezi hâline gelecek ve tüm dünyada yetişen yeni nesil, bu coğrafyada yaşam sürmek için, elinden gelen mücadeleyi verecek.

Çünkü bu coğrafyada; insan hakları, demokrasi, hukuk, liyakat ve tüm insani değerler, altın çağını yaşayacak.

Farklı ırkların, farklı dinlerin ve farklı mezheplerin mensupları, ‘Turan Coğrafyası’nda, huzur ve refah içerisinde yaşayıp, hor ve hakir görülmeyecek.

Şimdi bu yazıyı okuyanlar bu yazdıklarımı ham ve kuru bir hayal olarak görebilirler; lâkin Türk Milleti’nin hâkimiyetinde olan ‘Turan Coğrafyası’nın hayalinde ve hedefinde bir ömür yaşayıp, insanlığın refahı, huzuru ve selâmeti yolunda ömür tüketmek dahi, tüm dünya nimetlerinin üzerinde bir hazdır bizim için.

Bu Ülkü’ye varmaya ömrümüz yetmese dahi, son nefesimizi bu yolda tüketmek, bizim gibi düşünenler için, bir ibadet hükmündedir.

Selâm, sevgi ve muhabbet ile…