Feridun Eyüpoğlu
Feridun Eyüpoğlu
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Fakirleştiren büyüme sorunu büyüyor

Milli gelirde 2022’nin karnesi belli oldu.

TÜİK’e göre Türkiye ekonomisi geçen yıl yüzde 5,6 oranında büyüme kaydetti.

Böylece milli gelir 2022 itibarıyla cari fiyatlarla 15 trilyon TL’lik bir büyüklüğe ulaştı.

Ortalama dolar kuru hesabıyla ise 905,5 milyar dolarlık bir milli gelir oluştu.

Böylece 2017’den bu yana ilk kez 10 bin dolar sınırını aşan kişi başına milli gelir 10 bin 655 dolara yükseldi!

Peki beklentileri aşan bu büyüme performansı bizlere ne getirdi?

Tuhaf bir fakirleşme. Yüksek enflasyonun baskıladığı alım gücü ile tarihe geçen bir yıl 2022.

Enflasyon korkusunun tasarruf yerine tüketim çılgınlığına yol açması gibi bir paradoks yaşıyoruz aslında!

Vatandaş eline geçen her kuruşu yeni zamlar gelmeden harcamaya koşunca tüketim patlaması yaşandı. Ve sonuç ortada.

Türkiye’de geçen yıl iç tüketim yüzde 19,7 artış kaydetti diyor TÜİK’in verileri!

Yani büyümenin motorunu vatandaşın enflasyon endişesi oluşturmuş. Ama tüketime yönelim ithalata destek olurken yatırım ve ihracatta aynı manzara oluşmamış.

Nasıl mı?

2020 ve 2021’de yüzde 7,4 artan yatırımlar 2022’de sadece yüzde 2,8 büyüme kaydetti.

İhracatta da benzer tablo söz konusu. 2021 yılında yüzde 24,9 büyüyen ihracat, 2022’de yüzde 9,1 ile tek haneye artış gösterdi.

Ekonomik büyümenin neredeyse sadece iç piyasa sayesinde beklentileri aştığını görüyoruz!

Sektörel bazda hizmetler sektöründeki çift haneli büyüme de manzaranın üretim ve ihracat odaklı olmadığını teyit ediyor.

Ancak asıl kritik veri fakirleşmeyi bir başka açıdan ortaya koyan işgücünün milli gelirdeki payı ile karşımıza çıkıyor ne yazık ki.

Söz konusu veri işgücü ödemlerinin milli gelirdeki payını ölçüyor.

Buna göre çalışanların büyümeden aldığı pay, 2021’de yüzde 30,1 seviyesindeyken 2022’de yüzde 26,5’ye keskin bir düşüşle gerilemiş görünüyor.

Bu oran, işgücü ödemelerinin kaydedildiği 1998 yılından bu yana kaydedilen en düşük seviye olarak çalan alarm zillerini duymamızı zorunlu kılmakta!

Yani 1998’de ücretlilerin milli gelirden aldıkların pay olan yüzde 28,8’in bile altına düştük.

Vatandaşın çektiği zorluğun çok net bir göstergesi ile karşı karşıyayız.

Büyüyen ekonomi fakirleşen insanları doğuruyor ne yazık ki.


Bir yandan reel olarak eriyen gelirler… Diğer yanda istihdamın yetersiz artışı… Ve artık giderek daha fazla etkili olan otomasyon!

Buna karşı sermayenin artan kazançları.

Neticede insana yatırımın azaldığı kritik bir süreçten geçiyoruz. Uzun vadede çok ağır sosyal sorunlarla yüzleşme riskimiz giderek artıyor.

Ama kısa vadede de açlık ve yoksulluk kıskacı giderek daha fazla sıkıştırıyor vatandaşı.

Türk-İş’in açıkladığı son rakamlar çok çarpıcı!

Çünkü dört kişilik bir ailenin açlık sınırı şubat ayında 9 bin 425 TL’ye, yoksulluk sınırı 30 bin 700 TL’ye yükseldi.

Yani asgari ücret yılın ikinci ayında karın doyurmaktan uzak kaldı.

Yılın en önemli gündeminin yine asgari ücret olacak olması vahim bir durum.

HABERLER