Feridun Eyüpoğlu
Feridun Eyüpoğlu
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Sabit kalan faiz kimin işine yarıyor?

Beklenen oldu.

Merkez sabit kaldı.

Daha doğrusu politika faizini yüzde 8,5‘te sabit bıraktı.

Mevcut konjonktürde başka bir hareketi yapması pek mümkün görünmüyordu zaten!

Piyasalardan gelen yoğun “yükselt” sesine karşı siyaseten gelen “indir” mesajı Merkez Bankası yönetimini sabit kalmaya zorladı.

Kısacası kapitalist sistemdeki temeltaşlardan biri olan faiz bir köşede sıkışmış kalmış durumda.

Bu sistemde serbest piyasa kuralları geçerli olduğunda mevcut faizin enflasyondan bu kadar uzakta kalması pek mümkün olmaz.

Ancak siyasi tercih negatif reel faizi kabullenme yönünde!

Ve olabildiğince düşük faizle enflasyonu orta ve uzun vadede kontrol etme stratejisinde.

Ancak tabii ki enflasyonun temel çıkış sebebi tek başına faiz kaynaklı bir maliyet enflasyonu değil.

Özellikle son bir buçuk yılda maliyetler enflasyon baskısı kurdu. Yüksek maliyetler kalemleri arasında döviz kuru, enerji başta olmak üzere hammadde fiyatları ve işçilik maliyetleri öne çıktı.

Yani faiz faktörü enflasyon üzerinde çok sınırlı bir etkiye sahipti.

Bu arada aynı dönemde yüksek enflasyon endişesi alımları öne çekti ve talep enflasyonunu da tetikledi!

Vatandaş eline geçen her kuruşu ya da borçlanabildiği her kuruşu ürün ve hizmet alımına yönlendiriyor.

Bu yolla da önümüzdeki aylarda gelecek enflasyonla baş ettiğini düşünüyor.

Yani gelecek beklentisi satın alınmakta. Dolayısıyla enflasyonun kontrolü psikolojik olarak da giderek zorlaşmakta.

Bu anlamda enflasyonun farklı donelerle kontrol edilmesi önemli.

Ve Türkiye’de maliyetleri fiziken ve psikolojik olarak yükselten en önemli soruların başında döviz kurlarının geldiği unutulmamalı.

Yani Türkiye’de dövizin kontrolü faiz kontrolünden daha ciddi bir sonuç vermekte enflasyon açısından!


İşte bu temel nedenledir ki özellikle son 8 aydır dövizin ciddi biçimde baskılandığı bir süreç yaşıyoruz.

Kısacası ekonomi yönetimi döviz faktörünün fazlasıyla farkında. Bundan dolayı da Merkez Bankası elindeki bütün kullanılabilir döviz stoklarını harcamış durumda!

Ayrıca kur korumalı mevduat gibi araçlar ve özellikle bankalarla ihracatçıların elindeki dövizi kontrol ederek kuru baskılayacak bir tablo oluşturulmuş durumda.

Dolayısıyla bu tedbirlerin olabildiği kadar sürdürülerek kurların tutulması öncelikli olarak gündemde kalmaya devam edecektir.

Ancak unutmayalım ki; tabelada görünen döviz kuru ile Kapalı Çarşıdaki ve bankalardaki kurlar birbirinden farklı.

Hem döviz tevdiat hesapları hem de kur korumalı mevduat üzerinden vatandaşın TL’den çok dolara güvendiği ortaya çıkmakta!

Yani ekonomik bazda ikili bir para sistemine sahibiz.

Ve aynı zamanda dolar üzerinden dövizi değerlendirdiğimizde ikili bir kurs sistemine sahibiz.

Bu tabloda piyasadaki güven unsuru ve faiz kavramının yerli yerinde olmadığının işareti olarak yorumlanabilir!

Nitekim yüzde 8,50’de sabit bırakılan politika faizine karşı mevduat faizi yüzde 30’un üzerine çıkmış durumda. Kredi faizleri ise doğal olarak bu seviyenin de üzerinde.

Yani seçim sonrasında ekonomik aktiviteyi, enflasyonla mücadeleyi ve pek çok piyasa hareketini zorlaştıran ikili atmosferin uygun yöntemlerle devre dışı bırakılması elzem görünüyor.

Faizler birbirine uygun mesafede olmalı. Döviz kurlarında ikili sistem olmamalı. Ve toplum dolarize olmaktan çıkmalı.

Yoksa sınırlarına dayanmış olan bütçe açığı ile cari açık memleketin ekonomik kanını emmeye çok daha büyük oranda devam edecektir!

HABERLER