Mehmet Emin Koşal
Mehmet Emin Koşal
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

31 Mart Vakası!

Türkiye olarak 31 Mart seçimlerini geride bırakmak üzereyiz. Üzereyiz çünkü verilmeyen mazbatalar, tekrar edilecek seçimler ve itirazlar ülke gündeminin hala birinci sırasında yer alıyor. Birçok partinin yarıştığı 31 Mart Mahalli İdareler Seçimi adeta demokrasi şöleni şeklinde geçti. Ufak tefek olaylar dışında son yılların en sakin seçimi olarak kayda geçen 31 Mart seçimlerinde Türkiye’nin adeta yarısında bayrak değişimi yaşandı. 1946 yılından sonra ilk defa en fazla oyu alıp birinci parti pozisyonuna yükselen CHP, şüphesiz bu seçimin en büyük kazananı durumunda. Bunun yanında Gazze ve diğer radikal çıkışlarıyla dikkat çekip, Türkiye’de üçüncü parti durumuna gelen YRP önümüzdeki süreçte siyasetteki ciddi bir aktör olabileceğini ve sağdaki alternatifsizliğe son verebileceğini gösterdi.

Sandıktan AK Parti’ye Ciddi Mesaj

31 Mart seçimleri AK Parti’nin hiç beklemediği ve bir daha görmek istemediği şekilde sonuçlandı. Parti içi çekişmeler, kronikleşmiş genel merkez teşkilatı, mevcut teşkilatlar ve yeniden gösterilmeyen adayların ihaneti, ekonomik sıkıntılar, enflasyon, ittifaklar ve Gazze gibi birçok etken bu olumsuz sonuçta şüphesiz etkili oldu. Tüm bunlar birleşince AK Parti kuruluşundan bugüne değin en kötü seçim sonucuyla karşılaşıp, birçok belediyeyi kaybetmiş oldu.

Bu tarz bir yenilgiye 7 Haziran seçimlerinden sonra ciddi bir reaksiyon gösteren AK Parti’de buna benzer bir toparlanma olur mu bilinmez ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın balkon konuşmasına tek çıkması ve verdiği ilk mesajlar parti tabanında ne kadar yer bulacak hep birlikte göreceğiz. Çünkü Erdoğan’a gönül verenler artık mesajların anlaşılmasından ziyade bir eylem beklediğini gösterdi ve bunun nihayetinde sandığa gitmedi, gidenler de oy vermeyerek bu memnuniyetsizliğini gösterdi. Vatandaşın verdiği mesaja partinin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın vereceği reaksiyon çok önemli…

Ya seçmenin gönlünü alacak hamleler yapılacak, gerek parti teşkilatlarında gerekse bürokrasi de ya da parti ANAP, DYP gibi bir sürece sürüklenerek güç kaybetmeye devam edecek.

İstanbul ve Ankara Hatası Sahayı Olumsuz Etkiledi

AK Parti’nin İstanbul ve Ankara’da gösterdikleri adaylar bir yana dursun tüm süreci bu iki ile kilitlemesi ve her gidilen yerde bu illerin konuşulması şüphesiz vatandaşların çok da hoşuna gitmedi. Yapılan tüm mitinglerde o iki il için oy istenmesi, o alandaki parti tabanının ihmaline ve o şehirdeki vatandaşın sorunlarına duyarsız kalınmasına sebep oldu. Zaten bu memnuniyetsizlik alanlardaki coşkusuzluktan kendini belli ediyodu. Tüm bu olumsuzluklara rağmen yine belli çevreler her şeyi güllük gülistanlık gösterme telaşıyla olsa gerek bir çok gerçek sümen altı yapıldı ve beklenen sonucunda da böyle bir tabloya ortam hazırlanmış oldu.

Yeni Yüzler,Yeni Heyecanlar ve Yeni Hayaller

AK Parti’nin şüphesiz en büyük özelliği bir hayal partisi olmasıydı. Yeni bir Türkiye hayaliyle çıktıktan sonra uzun yıllar ülke siyasetini domine eden parti son yıllarda adeta bir fetret devrine girdi. Hatta o kadar ki önceki yerel seçimlerde “Herşey Çok Güzel Olacak” sloganına karşı bir slogan bile üretmeyecek seviyeye geldi. Bunda 15 Temmuz şehidi Erol Olçok’un eksikliği ana etken olsa da milyonlarca üyesi ve yılların getirdiği iktidar gücüne rağmen yeni slogan, yeni hikaye ve yeni bir hayal inşa edemeyen AK Parti’nin şüphesiz bir çıkışa ihtiyacı var. Bu değişim ve dönüşümü tekrar yakalar mı bilinmez ancak bir gerçek var ki bunu tekrardan yapacak bir kişi var o da yine Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisidir.

Uzun yıllardır teşkilatları işgal eden tiplerden vatandaşlar da parti tabanı da ciddi anlamda sıkılmış durumda. Özellikle genel merkezin dar bir çerçevede sürekli aynı kişilerle devir daim yapması, tabandaki partililerin ve vatandaşların umudunu bitirme noktasına geldi..

Şimdi herkesin beklediği seçimden sonra erken bir genel merkez kongresiyle partinin tamamen sıfırlanması, kafa kol ilişkisiyle bu partide il başkanı, ilçe başkanı ve yönetici olan kişilerin görevden el çektirilmesi.

Ayrıca seçim bölgelerinde başarısız olan milletvekili ve bürokratların yeniden dizayn edilmesi.

İttifaklar ve Başkanlık Sistemi Tartışmaya Açılabilir

Seçimden öncede defalarca dile gelen bu iki konu seçimden sonra, özellikle önümüzdeki günlerde daha yüksek bir sesle gündeme gelebilir.

Birçok ildeki yanlış stratejiler ve seçmenin gittikçe politize hale gelmesi yeni süreçte ittifakları sonlandırabilir. AK Parti’nin tek başına çok rahat kazanabileceği illeri ittifaktan dolayı kaybettiği, önceki ittifaktan ayrılan partilerin bazı illeri kaybettirdi ve aynı zamanda ittifakların toplumu ayrıştırmaya doğru götürdüğünü göz önünde bulunduran Recep Tayyip Erdoğan’ın ve parti üst yönetiminin son dönemde yapılan ılıman iklim açıklamalarıyla kucaklayıcı bir toplum mesajları vermesi, AK Parti’nin ilerleyen süreçte bu iki konuda adım atmasının sürpriz olmayacağının açık göstergesi.

31 Mart’ı ’31 Mart Vakası’na Çevirme Hayali

31 Mart seçimlerinden sonra bir kısım çevrelerin sonuçları bahane ederek ülkenin bir çok yerinde taşkınlıklar ve olaylar çıkarması, YSK’dan kaynaklı mazbata krizi ve sonrasında bir çok il ve ilçede yaşanan tartışmalar ve halkın sokaklara dökülmesi bazı kesimleri iktidarın değişebilirliği konusunda heveslendirdi. Özelikle Batı ve destekçilerinin bu olaylardan nemalanıp ikinci bir Gezi kalkışması hayali Erdoğan’ın mesajları ve YSK’nın aklı selim kararıyla simdilik sonuçsuz kaldı.

Tek hedefleri Erdoğan’ı devirmek olan Batı’nın ve destekçilerinin bu planı da tutmayınca bu sefer çizdiği “Gazze Düşmanı” profiline bir kısım STK ve gruplar alet olsa da son günlerde Filistin direniş grupları ve sözcülerinin açıklamalarıyla bu algı operasyonu da boşa çıkmış oldu.

Ancak 31 Mart seçimlerini içlerindeki Erdoğan düşmanlığıyla 31 Mart Vakasına çevirmeye çalışanlar, Erdoğan’ın siyasi dehasını, toplumun ona alan sevgisini,15 Temmuz’u ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini unutmamalıdır.

Ve tüm bunların ötesinde yine unutulmaması gereken temel şeyin küskünlüğün ve kırgınlığın Erdoğan’ın şahsına olmadığıdır.

Ve tüm bunların üstüne son bir hatırlatma ve son bir söz…

Meşhur Hallac kıssasında herkes kendisine taş atarken sesini çıkarmayan Hallac-ı Mansur’un kendisine gül atan dostu Şibli’den sonra ah u figan etmesi gibi bir durumla karşı karşıya kalan Recep Tayyip Erdoğan’a 31 Mart’ta sevenleri tarafından kendisine atılan güller muhakkak onu yareledi ancak Erdoğan “Acısına son verecek ilacı yine acısında bulacak mı?” bunu hep birlikte göreceğiz.

HABERLER