Mehmet Emin Koşal
Mehmet Emin Koşal
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Sözün gücü mü, gücün sözü mü?

Böyle bir yazı yazılır mı, yazılsa nasıl yazılırın muhakemesini yaparken; sevdiğim bir dostun sözüyle başlamanın uygun olacağına karar verdim.

“Yazmasam ölecektim”…

Meşhur bir kıssadır Hz.Ömer ve Nuşirevan meselesi…

Hz. Ömer’in halifeliği döneminde Mısır’da yapılacak bir cami için Yahudi bir vatandaşın miktarının iki katı bir bedelle arazisine el koyulur ve bunun üzerine Yahudi vatandaş buna rızası olmamasına rağmen ses çıkaramaz ama çarşıya dönerken onu gören bir arkadaşı Mekke’ye gidip Halife Ömer’e şikayet etsene der. İkna olup yola çıkan adam Mekke’de bir ağacın altında uyuyan bir adam görünce  önce onun halife olacağına inanmaz sonrasında orAdan geçen  insanların Ey Halife diye selam verdiklerini görünce ikna olur ve durumunu arz eder.  Halife Ömer adamın dediklerinin üzerine yerde bulduğu bir kemik parçasına bir yazı yazar ve adama verir.

Adam umutsuz bir şekilde kemik parçasını alır ve Mısır’a döner . Onu gören arkadaşı ne yaptın diye sorunca boşuna gittim bir kemik parçasına bir şey yazıp beni gönderdi. Adam Ömer yazmışsa sen onu götür valiye ver der. Yahudi vatandaş korku içinde ikna olup kemiği vali Amr Bin As’a götürür. Valinin huzuruna çıkan Yahudi, Halife Ömer’in selamı var size deyip kemiği uzatır.

Kemiğin üstündeki yazıyı okuyup boncuk boncuk terleyen valiyi görünce şok yaşayan Yahudi vatandaş, valinin telaş içinde gidip camiyi yıkın parayı da geri almayın  demesi üzerine bir dakika ne oldu diye sorar. Bunun üzerine Amr Bin As sen beni öldürtecek misin? Biz gençlik yıllarında İran bölgesine ticaret için giderdik. Bir seferinde bizim mallarımıza el koydular. Oradaki bir vatandaş gidip krala durumu anlatmamızı istedi. Gidip anlatınca çıkışta bize bir kese altın verip gönderdiler. Adama gidip senin adil dediğin adam bu muydu deyince adam, bu işte bir yanlışlık var sizi en iyisi ben götüreyim deyip bizi kralın yanına götürdü. Kendi aralarındaki kısa bir konuşma sonrası bize gidin yarın tüm mallarınız size fazlasıyla geri verilecek, yalnız biriniz doğu kapısından biriniz batı kapısından çıkın dedi. Tamam deyip ayrıldık. Sabah gittiğimiz yönde kervanlarımız yüklü bir şekilde bizleri hazır bekliyordu ve az ilerde şehrin girişinde asılı birini gördüm. Asılan kişi ilk gidişimizde bize tercümanlık yapan adamdı.

O şokla şehirden çıkarken Ömer’i gördüm dehşet içindeydi. Ne oldu ya Ömer deyince anlattı. Onun çıktığı kapıda da kral mallara el koyan oğlunu asmıştı.

Ve sen biliyor musun bu kemiğin üzerinde ne yazıyor ?

Nuşirevan bizden daha mı adildi?

Halife Ömer en az Nuşirevan kadar adildir bunu bilesin Amr…

Son dönemlerde ülke ve dünyadaki sosyal, siyasi hareketlilik bir yana dursun özellikle seçim atmosferi ülkenin ana gündemi haline gelmiş durumda. Kahvehanelerde, okullarda, alışveriş merkezlerinde, toplu taşıma ve dahası yaşamın olduğu her yerde siyaset konuşulmaya başlandı. Darbeler sonucu baskı ortamında geçen seçim süreçlerini tarih kitaplarında ve yaşayan tarihimiz büyüklerimizden duyunca elbette ki bu demokratik ortam bizleri sevindiriyor ve bir o kadar da heyecanlandırıyor.

Bir yanda hükümetin yaptığı icraatlar ve yeni dönemde yapacağı atılımlar, bir yanda her toplantısı mizah dergilerine ve skeçlerine konu olan altılı masa, bir yanda cezaevinden tweetle seçim propagandası yapan HDP ve her gün artan Cumhurbaşkanı adayları gündemin dolu dolu geçmesine vesile oluyor.

Tüm bu hengame bir yana dursun devletin farklı kurumlarında bulunan bazı bürokrat ve yöneticilerinin seçim yaklaştıkça hal ve hareketlerinin değiştiğini görmemek elde değil. Daha düne kadar iktidar partisinin makul hatta bazen makul olmayan taleplerini bile anında yerine getiren amirler ve müdürler bugünlerde olması gereken işleri bile ya yapmıyorlar ya da yapana kadar kırk dereden su getiriyorlar.

Tabi bu ortam bugüne kadar çokça kullandığımız ve anlamının peşine çokta düşmediğimiz bazı deyimleri daha iyi anlamamıza yardımcı oldu.

Mesela ipe un sermek, herkese mavi boncuk dağıtmak gibi gibi 😉

Mavi boncuk dağıtmak derken bazılarının alttan alttan diğer siyasi partilere aracılar vasıtasıyla mesajlar göndermesi, farklı ziyaretler ve “ben herkese eşitim(!)” pozlarını paylaşanlar da bugünlerde gözden kaçmıyor. Ancak yıllar önceki bir Kurtlar Vadisi repliğini hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum.

“Devlet arşivinde hiç bir şey kaybolmaz”

Elbette kimse ebedi olarak bir koltukta kalmaz, kalmamalı da. Zaten seçimin ve demokrasinin önemini en iyi bilenlerden ve bunların olmamasından dolayı cezaevine giren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bunu hepimizden  iyi bildiğini de anlatmaya gerek yok. Ülkenin içinde bulunduğu onca buhranı ve krizi yöneten , dünya siyasetine yön veren böyle bir liderin içerideki bu yozlaşmış düzene, “Osman, Ebubekir ve Ömer (ra)” diye karşısına getirilen ve aslında bunun tam tersi olan tiplere (bazı engellemelere rağmen) , bürokrasinin bazı noktalarındaki çürümüşlüğe ve benzeri bir çok sorun ve sıkıntının  farkında olduğuna inananlardanım.

Yahudi vatandaşın Halife Ömer’e arzuhalini anlattığı gibi Cumhurbaşkanına arzuhal edenler muhakkak vardır. Ve şüphesiz bu milletin öz evladı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu tipler için  bir kemik parçasına yazacağı bir iki kelam olmalı, olacaktır…

Kurt kışı unutur ama yediği ayazı asla unutmaz diyerek söze son dönemlerin en popüler cümlesiyle son veriyorum…

…Yeter söz milletindir…

HABERLER