Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi, insanın hayatında ilerlemek için bir temel üzerine kurulu olan, katmanlı bir yolculuktur. Bu yolculuk, önce hayatta kalmayı sağlayan fiziksel ihtiyaçların karşılanmasıyla başlar ve ardından güven, bağlılık, değer görme gibi insani hislere geçer. Zirvede ise insanın potansiyelini tam anlamıyla gerçekleştirdiği, kendiyle barışık bir varoluş hali yer alır. Her bir aşama, bir sonraki adımın kapısını aralayan bir basamaktır.
Asgari ücret, yalnızca bir maaş seviyesi değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal politikaların başarısını ölçen bir gösterge olarak karşımıza çıkar. Ancak bu gelir seviyesi, bireylerin temel insan ihtiyaçlarını karşılamaktan öteye geçip geçmediği sorusunu da beraberinde getiriyor. Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi, bu soruyu yanıtlamada güçlü bir bakış açısı sunar.
Peki insanlar temel ihtiyaçlarını karşılamadan daha yüksek düzeyde bir tatmin ve kendini gerçekleştirme duygusuna ulaşabilir mi? Dilerseniz Maslow ile birlikte basamakları tek tek çıkalım…
Fizyolojik İhtiyaçlar: Bir lokma ve bir hırka ile hayatta kalma mücadelesi
Maslow’un hiyerarşisinin ilk basamağı olan fizyolojik ihtiyaçlar, beslenme, barınma, su ve enerji gibi hayatta kalmak için temel gereksinimlerden oluşur. Asgari ücretle çalışan bir birey ya da aile, genellikle bu ihtiyaçları karşılamakta zorlanmaktadır. TÜİK verilerine göre, gıda enflasyonu ve kira fiyatlarındaki artış, asgari ücretin satın alma gücünü ciddi şekilde azaltmıştır. Sağlıklı bir beslenme için gerekli olan harcamaların, bir asgari ücretlinin gelirinin büyük bir kısmını tükettiği bilinmektedir.
Güvenlik İhtiyaçları: Ekonomik İstikrarın Yokluğu, Kaygı, kararsızlık, keşkelerin ilerisi …
Güvenlik ihtiyaçları, bireylerin kendilerini geleceğe dair güvende hissetmelerini sağlar. Ancak asgari ücretle geçinen bireyler, çoğunlukla birikim yapacak bir gelir elde edememektedir. Ani sağlık sorunları, işsizlik ya da ekonomik kriz gibi durumlarda, asgari ücretli bireylerin güvenlik hissi zedelenmektedir. Özellikle kira ve faturalara yapılan zamlar, barınma ve enerji gibi güvenlik temelli ihtiyaçları karşılamayı daha da zorlaştırmaktadır.
Sosyal Aidiyet: Aile ve Toplumsal İlişkiler;
Maslow’un üçüncü basamağı olan sosyal aidiyet, insanın topluma ve ailesine kendini ait hissetme ihtiyacını kapsar. Asgari ücretle geçinmeye çalışan bireylerin, yoğun çalışma saatleri ve düşük gelirleri nedeniyle sosyal hayatlarını kısıtlamak zorunda kaldıkları görülmektedir. Eğlence, sosyal etkinlikler ve hatta aile içindeki ilişkiler bile ekonomik sorunlardan etkilenmektedir. Bu durum, bireylerin sosyal aidiyet duygusunu zayıflatmakta ve yalnızlaşma riskini artırmaktadır.
Saygı ve Statü: Toplumsal Değerlilik Algısı
Saygı ihtiyaçları, bireyin çevresinde saygınlık kazanma, başarı elde etme ve statü sahibi olma gereksinimini ifade eder. Asgari ücretle çalışan bireyler, toplumda ekonomik durumları nedeniyle zaman zaman düşük bir statü algısıyla karşılaşabilmektedir. Maddi yetersizlik, bireyin kendine olan saygısını ve toplumsal özgüvenini de olumsuz etkileyebilir.
Kendini Gerçekleştirme ve Estetik: Mevcut Potansiyelin Kullanılamaması
Maslow’un hiyerarşisindeki en üst basamak olan kendini gerçekleştirme ve bir önceki basamak olan estetik birbiriyle iç içe, etkileşimli iki basamaktır. Sanata, estetiğe yoğunlaşan zihin yaratıcıdır, yaratıcılık ise var olan potansiyelin açığa çıkmasıdır. Ancak asgari ücretle çalışan bir birey için bunlar çoğunlukla ulaşılması güç hedeflerdir. Maddi sorunların baskısı altında, bireyler yaratıcı, kültürel veya kişisel gelişim fırsatlarını değerlendirmekten uzak kalmaktadır.
Eğitim, sanatsal faaliyetler veya kariyer geliştirme gibi alanlarda ilerlemek, bu gelir seviyesindeki bireyler için çoğu zaman lüks bir ihtiyaç haline gelmektedir.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisiyle ilişkilendirildiğinde, asgari ücret düzeyi, bireylerin temel fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılamaktan öteye gidememektedir. Piramidin en geniş alt basamağı buralarda yığılan ve henüz fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan geniş insan kitlesinin temsilidir. Dolayısıyla daha yüksek yaşam standartlarına ulaşmak için asgari ücretin, çalışanların yalnızca temel ihtiyaçlarını değil, aynı zamanda sosyal, psikolojik ve kişisel gelişim ihtiyaçlarını da destekleyecek bir düzeye çıkarılması gereklidir.
Sosyal yardımların artırılması, kira ve gıda fiyatlarının düzenlenmesi, eğitim ve sağlık gibi temel hizmetlerin daha erişilebilir hale getirilmesi, bireylerin hiyerarşinin üst basamaklarına erişimini kolaylaştırabilir.
Daha adil bir gelir dağılımı ve ekonomik istikrar sağlanmadıkça, bireylerin hem bireysel hem de toplumsal olarak potansiyellerini gerçekleştirmesi zorlaşmayacak imkansızlaşacaktır.