Tamı tamına on bir ilde insanların yıkılan binalarının enkazı altında kurtarılmayı beklerken soğuktan donarak öldükleri, canlı canlı kendi selalarını dinledikleri, iki yılın sonunda halen kaybolan yakınlarını arayan kalabalıkların yetkili kurumların önünde gözyaşı döktükleri, on binlerce canımızı bizden koparan, ülkenin üzerine kara bulut gibi çöken 6 Şubat depremlerinin yıl dönümünde yine depremi konuştuk…
6 Şubat depremlerinin ardından deprem riskleri üzerine en çok konuşulan şehir Bursa oldu. Sonrasında gelişen süreçte depremin kendisini en sık hatırlattığı adres de yine Bursa’ydı…
Öyle uzun, öyle yoğun, öyle farklı açılardan ele alarak konuştuk ki bu konuyu, hepimiz birer deprem uzmanı olduk adeta.
Ancak bunun dışında hiçbir şey değişmedi hayatımızda…
Bursa özelinde Büyükşehir Belediye Başkanlığı başta olmak üzere tüm ilçelerin depremsellikle ilgili bir veya birkaç girişimi oldu. Bazı protokoller imzalandı, birtakım araştırmalar yapıldı…
Şu anda elimizde zaten depreme dayanıksız olduğunu sade vatandaş olarak dahi tahmin ettiğimiz bölgelerin depreme dayanıksız konutlarla kaplı olduğunu bildiren raporlar var. Zaten eskiden ova olması nedeniyle gevşek toprak yapısına sahip olduğuna adımız gibi emin olduğumuz alanlardaki toprak yapısının sıvılaşma potansiyelinin yüksek olduğunu kanıtlayan incelemeler var…
Ama halen bir sonucumuz yok!
Doneler elimizde, uzun ip belimizde biz gidelim ormana diyoruz da ormana giden de yok, gitmeye niyet eden de…
Kentsel dönüşüme ihtiyacımız var acilen, akademik odaların bilgilendirmesi ışığında şunu söyleyebilirim ki, Yıldırım İlçesi dışında yapılan kentsel dönüşüm çalışmalarının büyük bölümü düğmenin yanlış iliklenmesine kurban gitmiş bina yenileme çalışmaları. Doğru yapıldığı takdirde binaların yenilenmesine de razıyım da, işin o kısmı bile şaibeli, şüpheli.
Geldiğimiz noktada tam da 6 Şubat depremlerinin acısını bir kez daha içimizde hissederken, zaman olarak üst üste binen, basın mensuplarının oradan oraya koşturarak izlediği programların hemen hepsinin özetinde halen yapılması gerekenlerin konuşuluyor oluşu bence en büyük kaybımız…
Bunun dışında kazanımlar hanesine yazacak bir şey bulamıyorum…
Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesinin yaptığı basın açıklamasında Başkan Mehmet Yıldız’ın konuşmasını sonlandırırken kullandığı şu cümle konunun özeti sayılabilir aslında; “Yapılacakları hep zamana bıraktık, peki ya zamanda bize bırakıyorsa”
Durum tam da bu, zamana bıraktığımız, zamanın da bize teslim ettiği yapılacaklar listesi uzayıp gidiyor, yapılanlar listesine yazacak bir şey bulamıyoruz…
Bu sözden yola çıkarak Bursa’nın bugünden depreme dayanıklı bir şehir olma yolunda istikrarlı biçimde ilerlemesi halinde, kaç yıl içinde amacına ulaşabileceğini sordum Başkan Yıldız’a.
Spekülatif yanıtlardan kaçınan Yıldız bir rakam vermekten kaçındı, ama 20-25 yılı bulur mu soruma ‘Yok o kadar zaman almaz diye düşünüyorum’ yanıtını vermeden de duramadı.
Başkan Yıldız’ın; “Depremin hemen ardından sözler verildi. Bölge hızla ayağa kaldırılacaktı, kalıcı konutlar tamamlanacaktı, depreme dirençli kentler inşa edilecekti. Ancak bugün hâlâ enkazın gölgesinde yaşıyoruz” sözleri ise durumu tam olarak özetledi bence.
6 Şubat tarihinde en çok konuşması gerekenlerin Akademik Oda temsilcileri olduğunu düşünerek bu mekandan pek de uzaklaşmadan devam eden takiplerde TMMOB Mimarlar Odası Bursa Şubesi, TMMOB Şehir Plancıları Odası Bursa Şubesi ve Bursa Tabip Odası, 6 Şubat depremlerinin ikinci yılında ‘Multidisipliner Bir Bakış’ paneline de dahil olduk.
Şehir Plancıları Odası Bursa Şube Başkanı Murat İlkme, “Depremler gösterdi ki hala yeterli önlem alınmış değil. Bursa’da konut stokunun büyük bir bölümü riskli alanda bulunuyor. Bu durumu görmezden gelmek, felaketi davet etmektir” derken, içim acıdı içinde bulunduğumuz hale.
1999 yılında depremi ensesinde hisseden bir şehir olarak, bugün hala ‘bir şeyler yapılması lazım’ cümlesini kurarak bu konudan bahseden Bursa’nın vebalini yarın kimin taşıyacağını merak ederek geçti günüm…
1999’dan bu yana geçen 26 yılda güçlü ve tertemiz bir Bursa yaratma şansını teptiğimizi unutmamak, taş taş üstünde kalmadığında enkazların üzerine basarak hızla uzaklaşan yöneticilerin içinde sorumlu tutulan kimsenin olmayacağını bilerek hareket etmek adına bir küçük vurgu yapmak isterim; vatandaş olarak biz talep etmezsek kimse bizim şehirlerimizi dayanıklı, dirençli, güçlü yapmayacak!