Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

AK Parti neden kazanıyor?

Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki değişim büyük ölçüde yoluna girdi gibi görünüyor. Bence kaçınılmaz olan, tazelenme ihtiyacı sanıyorum artık daha da mantıklı geliyor kulaklara. Yine de bu konuda süreci takip etmek gerekiyor. Çünkü seçmenin de örgüt ya da teşkilat adı ne olursa olsun parti tabanlarının da tercihlerini nasıl şekillendirdiklerini anlamak güç.

Tam da bu noktadan bir bakış sunmak istiyorum size.

Nasıl oluyor da Anadolu’nun iç kesimlerindeki şehirlerinden ya da köylerinden kalkıp büyük şehirler olarak tanımlayabileceğimiz İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlere yerleşenler ile bulundukları yerlerden göç etmeyenler arasındaki bakış açısı bu denli farklı olabiliyor?

İşin bu kısmına sosyolojik bir bakış getirmek şart bence. Aksi takdirde oylar konusunda baskın olduğu aşikar olan halkı anlamak mümkün değil.

Sosyolog Sevinç Doğan’ın çalışmalarına yer vermeyi bu nedenle istedim. Zira AK Parti’nin hakim olduğu bölgelerde çalışmalarını sürdüren Doğan, ilginç tespitlerle çıkıyor karşımıza.

Öncelikle muhalefetin neden yine muhalefette kaldığı ile başlamakta fayda var. İğneyi kendimize bir batıralım bakalım neler olacak?

Konuyla ilgili Doğan’ın tespitleri;

“Deprem oldu. Büyük bir felaket ve kayıp yaşandı. Bunun üstüne umuda ihtiyaç doğdu. Bu muhalefetin üzerindeki duygusal ağırlığı atmasına atıllıktan uzaklaşmasına da yol açtı. Erdoğan’a oy verenler de karşı çıkanlar da onu eleştirmeye başladı. “Ne yaparsa yapsın artık korkmuyoruz” dediler. Bu umut dalgası içinde bazı şeylerin görülemediğini düşündüm. Aslında araştırmalar da ilk turda yüzde 1 -2 puan farkla önde olacağını söyledi. Yani aradaki fark çok büyük değildi. Ama muhalefet ‘İlk turda alıyoruz’ ruh haline girdi.”

Çok doğru …

İşte kaybettiren ruh hali… ‘Biz zaten kazandık hissiyatının verdiği rehavet ve üsttencilik…’

İkinci tura hazırlanamama konusunda da önemli bir eleştirisi var Sosyolog Sevinç Doğan’ın;

İlk tura aşırı duygusal yatırım yapılması, ikinci turun hiç olmayacağı varsayımından hareket edilmesinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Milyonlarca kişiyi buna hazırlamamak bir eksiklik. İlk turun akşamında insanlar duygusal çöküntü içinde bırakıldı.

Sanırım bu durumu evinde yaşamayan muhalif aile yoktur. Bizim evde bahsedilen havanın yeni yeni dağılmaya başladığını söylesem yeridir…

Pekala, iğneyi yeterince batırdığımıza göre neden kazanıldığını da anlamalıyız ki, nereden yola devam edeceğimizi bilelim, öyle değil mi?

Tam da bu noktada yapılan sosyolojik araştırmaların büyük önem kazandığını düşünenlerdenim.

Mesela deprem bölgesinde, AK Parti’nin yerle bir olmasını beklerken, yaşanan onca felaketin ve üst üste yapılan yanlışların ardından muhalefetin oy patlaması yaşaması umulurken ne olmuş biliyor musunuz?

Güçlünün yanına sığınmış insanlar…

Ekonomik, kültürel ve sınıfsal olarak ne kadar alt grupta iseniz, o kadar çok temsilciye ve sözcüye ihtiyaç duyarsınız. AK Parti’ye oy veren biri AK Parti ile ilgili bir politikaları savunmuyor ki. Mikrofon tutuluyor, “Zengin daha zengin fakir daha fakir oldu” deniyor “Sendikal haklar alındı” deniyor. Bunların hepsine katılıyor ama ne diyor, “Dünyaya kafa tutuyor, boyun eğmiyor, eğilmiyor” diyor. Kendisi ile ilgili özdeşlik kuruyor. Maddi bir kazanım olmasa da duygusal anlamda bir kazanma hissi yaşıyor, özdeşlik kurarak.”

Meşhur gönüllere girme lafının gerçek anlamı bu olsa gerek.

Dünyaya kafa tutan lider olarak görülen Erdoğan aynı zamanda “Seni kurda kuşa yedirmeyiz” denilerek korunup kollanan, sahip çıkılan biri haline geliyor. Hastalık ve yaşlılık vurgularının yapılması da belki bunu güçlendiriyor ve Erdoğan’ı dış etkenlere karşı korunması gereken bir emanet haline getiriyor.

Kısacası hayatın her noktasında kaybediyorsun, ama AK Parti’ye ya da Recep Tayyip Erdoğan’a oy vererek kazanıyorsun. Kazanan tarafta yer alıyorsun.

Tüm bu parametreler daha ziyade Türkiye haritasının çerçevesi dışında kalan orta bölgesi için geçerli. Çünkü büyük şehirlerde geçirgenlik daha fazla olduğundan ve yaşanan ekonomik sorunlar çok daha derinden hissedildiğinden AK Parti oy kaybediyor.

Ekonomi ve baskıcı politikalar, ötekileştirici dil bu şekilde devam ettikçe kaybetmeye de devam edecek.

Fakat muhalefet bu kaybedişten nasıl yararlanır işte onu kestiremiyorum. Çünkü aslında ortada duran sonuçlar ve çıkarımlardan ders alarak ilerlenmesi gerekirken kısır tartışmaların içinde sıkışmak gibi bir adet hasıl oldu son günlerde.

Ben bu anlamda üzerime düşeni  yaptım, önemli bir sosyolojik çalışmanın sonuçlarından bazılarını derleyip kendi yorumlarımı da eklediğim bu yazıya benzer pek çok çıkarım yazısı olduğuna eminim. Önümüzdeki süreçte muhalefet partilerinin kimin kaç lira verdiğine göre oy oranlarının belirlendiği anket sonuçlarından daha ziyade böylesi çözümlemelere çalışarak politikalar belirlemesi gerekiyor bence.

Aksi halde yerel seçimlere çeyrek kala yeni bir hezimete hazırlanmak lazım…

Bir de şu değişim işini bir düşünüp bir an evvel hayata geçirin rica ederim…

HABERLER