Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Bakan başka, Bursa başka söylüyor!

Dün AK Parti Bursa İl Teşkilatının ‘Genel seçimlerin üzerinden iki yıl, yerel seçimlerin üzerinden bir yıl geçmişken Bursa yatırımları’ başlıklı toplantısının en önemli konusunun Nilüfer Çayı ile ilgili plan olduğunu belirtmiş, üzerine de uzun bir yazı kaleme almıştım.

Bugün itibariyle yine çok önemli bir toplantıda aynı konu üzerine yapılan konuşmalar iyiden iyiye aklımı karıştırdı.

Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın ev sahipliğinde, restore edilmesi gereken bir sanatoryumken bir anda lüks otel oluveren, bu süreçte neye uğradığını anlamayan, hem bina bütünlüğünü hem de çevresindeki pek çok ağaçla birlikte Uludağ’ın endemik türlerinden bazılarını kaybeden yapıda düzenlenen, 2. Uludağ Çevre Forumu’nda konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in de konusu Marmara Denizi’ndeki müsilaj tehlikesiydi.

“Müsilaj, Marmara’nın en büyük sorunlarından bir tanesidir. Bu konuda Bakanımız çalışmalarını yapıyor. Bizler de bu konunun bir parçasıyız. Bakanlığımızla birlikte ileri biyolojik arıtma tesislerinin de yapılması ile Marmara Denizi’ni kurtarmak, canlı tutmak ve gelecek kuşaklara aktarmak mümkün olacaktır” dedi Bozbey.

Gelin görün ki, dün düzenlenen toplantıda anlatıldığına göre, bakanlığın ileri biyolojik arıtma tesisi yapmaktan daha ziyade Nilüfer Çayını bir kanalın içine alıp kirliliği görünmez kılmak gibi bir projesi var!

İlginçtir konu hakkında Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum da konuştu ve şöyle dedi;

Bakanlık olarak müsilaja karşı belediyelerimizle ortak mutabakatla aldığımız eylem planına sadık şekilde çalışıyoruz. Ancak üzülerek ifade etmem gerekir ki; eylem planında beraber çalıştığımız, ortak mutabakatla imza altına aldığımız belediyelerimiz vazifelerini yeterince yerine getirmiyor. Marmara’ya kıyısı olan tüm belediyelerimizden vakit geçirmeden, artık çok geç olmadan doğamıza verdiğimiz sözleri yerine getirmelerini bekliyorum. Müsilaj ve benzeri sorunların yeniden yaşanmaması için söz verilen atık su arıtma tesisleri artık yapılmalı. Burada bekleyecek zaman kalmadı. Buradan çıkınca Nilüfer Çayı, Gemlik Körfezi ve İznik Gölü’nde incelemelerde bulunacağız. Bu doğa harikalarını Bursa’yı Bursa yapan bu güzellikleri biz korumakta kararlıyız. Kilometrelerce uzunluktaki tüm bu doğal alanlarda çevre kirliliğine çok net söylüyorum asla izin vermeyeceğiz. Biz üzerimize düşeni yapmaya da her türlü desteği vermeye hazırız. Çevrede ve depremde siyaset olmaz. Her türlü desteği vermeye hazırız. Bahane yok. Tüm Marmara’da olduğu gibi burada önlemleri alıp denetimleri yoğun yapacak ve her türlü yaptırımları uygulamaktan geri durmayacağız”

Haydaaa…

Anlaşılan dün itibariyle bize uzun uzun anlatılan ve çok büyük bir proje olduğunun altı kalın kalın çizilen Nilüfer Çayının bir kanalın içine alınması meselesinden Bakan Kurum’un haberi yok, zira haberi olduğu halde böyle konuşmasını Bakan beyin hem makamına hem de kişiliğine yakıştıramam.

Bakanın haberi olmadan bu proje bize neden açıklandı? İki yıldır üzerinde çalışılan böyle bir projeden neden Murat Kurum’a söz edilmedi peki?

İncelemeler sırasında, bir yeri zamanı geldiğinde mi konuşulacak acaba konu?

Vallahi merak etmeden duramadım…

İşin garip bir hal aldığı bir diğer konu da arıtma tesisinin kimin yapacağında anlaşılamamış olması. Büyükşehir Belediyesi arıtmayı bakanlığın yapacağından bahsediyor, Bakan Kurum, ‘belediyeler söz verdikleri artıma tesislerini artık yapmalıdır’ diyor.

Ortada bir tesisin yapılması gerektiği konusundan fikir birliğine varılmış en azından.

Bu da bir şeydir.

Bir de Bakan Kurum’un ‘Çevrede ve depremde siyaset olmaz’ sözüne yürekten katılıyorum.

Hazır bu sözden laf açılmışken hemen dün yapılan toplantıya dönerek şu kentsel dönüşüm meselesinin de altını çizmek istiyorum.

6 Şubat Depremlerinin ardından, depremsel tehlikeleri batı bölgesinde en yoğun yaşayan ilin Bursa olduğu konusunda pek çok uzman hem fikir olmuştu. Biz de bu konuyu diri tutmak için uzun uzun yazıp, çizip, konuşmuş ve sürekli olarak İstanbul’da kentsel dönüşüm projelerinde uygulanan ‘Yarısı bizden’ kampanyasının neden Bursa için geçerli olmadığını sormuştuk.

İki yıldır sürekli sorulan bu soru dün AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan’a da yöneltildi ve Gürkan ‘Bakan bey bu konu hakkında yarın katılacağı toplantıda önemli açıklamalarda bulunacak’ diyerek adeta bir müjdenin habercisi oldu.

Haliyle bugün tüm konuşma boyunca bu müjdeyi bekledim içinde bulunduğumuz durumun vahametini bilen biri olarak.

Deprem bölgesindeki çalışmaların bitmesiyle birlikte Bakanlık olarak başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesine odaklanacaklarını belirten Kurum, ha şimdi söyledi ha şimdi söyleyecek derken;

“Yeşil Bursa ile uyumlu bir şekilde, yeşili gözeten deprem dönüşümünü, sanayi dönüşümünü gerçekleştirmek durumundayız. Bakanlık olarak BTSO ve belediyelerimizle beraber şehrin merkezinden başlamak üzere öncelikli sanayi alanlarının dönüşümüne hız vereceğiz. Bu noktada belediyelerimizi özel sektörümüzü ve halkımızı Bursalı hemşerilerimizi güç birliğine ve deprem seferberliğine davet ediyorum. Her zaman Bursa’nın yanında olduk, yanında olmaya devam edeceğiz. Bursa sanayisi yeşil dönüşümü tamamlayıncaya kadar deprem dirençli şehir oluncaya kadar hep birlikte var gücümüzle çalışacağız” dedi.

Yarısı senden yarısı benden, yarısı bilmem kimden… Hiç böyle cümleler edilmedi, böyle bir projeden bahsedilmedi, böyle bir vaatle gelinmedi.

Ya neyle gelindi?

Şehrin içindeki sanayi bölgelerinin dönüşü mü var gündemimizde ilk evvela?

Bu ‘Şehrin merkezinden başlamak üzere öncelikli sanayi alanlarının dönüşümüne hız vermeliyiz’ cümlesi altı çizilmesi, üzerinde düşünülmesi gereken çok riskli bir cümle!

Şimdi şehri temizlemek ve depreme karşı dayanıklı hale getirmek için elimizde iki proje var, ikisi konusunda da bakanlık ve belediye anlaşabilmiş değil, bir diğer taraftan bakıldığında konunun içinde vatandaşın hiç geçemediğinin de altını çizelim ve halktan kopuk yönetim anlayışının nasıl olduğunu hatırlatmış olalım…

HABERLER