Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Biz taş yiyorsak, onlar da taş yesinler!

Perşembe günü Bursa’yı ziyaret eden ve CHP Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Bozbey’in proje tanıtım toplantısında bir konuşma da yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel son günlerdeki en büyük kabahatinin emekliyi kışkırtmak olduğunu dile getirmişti.

Aslında çok da önemli bir söz bu. Cumhurbaşkanı’nın Özgür Özel’i itham ettiği ‘kışkırtma’ kavramının altında, emeklinin kendi düşüncesini ortaya koymaktan aciz olduğu ve birilerinin onlara yaşadıkları gerçeği hatırlatmasının gerektiği biçiminde küçültücü bir ifade mevcut.

Her birimizin annesi, babası, hatta kendisi, mesela şahsen ben, yaşadığım ekonomik durumu irdeleyip bir sonuca varamam, birilerinin beni kışkırtması gerekiyormuşçasına dünyadan kopuk, beyin suda yaşayıp giderim gibi bir anlam çıkıyor ortaya, hiç de hazzetmediğim…

Oysa durum öyle değil cancağızım…

Emekliler ne yaşadıklarının, daha doğrusu neyi yaşayamadıklarının, neden yaşayamadıklarının gayet farkındalar. Çok da şey istemiyorlar aslında. Tam olarak Özgür Özel’in söylediği gibi 20 yıldır kendilerinden alınanın geri verilmesi yeter de artar bile rahat bir nefes için.

Hemen hatırlayalım ne demişti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan;

Emekli maaşlarına 7 bin TL eklemek demek, bütçeden yaklaşık 1,4 trilyon liralık, 10 bin TL eklemek demek 1,9 trilyon liralık kaynağı buraya aktarmak demektir! Türkiye karşılıksız elde ettiği gelir kaynaklarına sahip değildir. Biz her kuruşu çalışıp kazanmak zorundayız!”

Çok doğru, kaynaklarımızın bir sınırı var elbet, öyleyse bu kaynakların doğru ve adil biçimde paylaşımı esastır değil mi? Güçlünün elini uzattığını aldığı “Vahşi Batı” örneğindeki gibi yaşayacaksak devlete de gerek yok, bunca devlet kurumuna da gerek yok, tüm bunlara kaynak ayırmaya da gerek yok. Orman kanunları eşliğinde birbirimizin tepesine basa basa yaşarız misler gibi…

Unutmamak gerekir ki, genel olarak ‘politika’ milli gelirin nasıl paylaştırılacağının belirlenmesi için yapılır. Kısacası, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sonuna kadar haklıdır; kıt kaynaklarımızın dağılımı meselesi en temel sorunumuzdur!

Haksız olduğu nokta ise yarattığı adaletsizlikle birebir örtüşüyor.

Bugün emekli aldığı maaştan yakınıyorsa bunun nedeni Türkiye’nin kıt kaynaklarının emekliler ve emekçiler için değil de başkaları için harcanıyor olmasıdır.

İşçiler, köylüler geçim sıkıntısı yaşıyor, sabahtan akşama kadar ter döktükleri halde bir kilo et almayı ancak hayal edebiliyorlarsa bunun nedeni siyasetin kaynaklarını onlara değil başka yerlere yönlendirmesidir.

İşin bir de toplumun iki kanadını birbirine kırdırma kısmı var tabii, emeklilere seyyanen 10 bin TL verilmesi halinde bunun maliyetinin 1,7 trilyon olacağı ve bunun da kamu çalışanlarına 6 ay maaş verememek anlamına geleceği söylendi Cumhurbaşkanının konuşmasında. Ardından da kesin bir dille ‘yapamayız!’ dendi.

Emekliye seyyanen verilecek zammın faturasını memura kesmek ilginç bir yaklaşım.

Bu durum biraz emekliyi memura kırdırmak gibi, yeni bir kutuplaşma yaratmak gibi, işçinin memurun önümüzdeki yıllarda emekli olacağını unutmasına ve emekliye düşman olup ‘bizim hakkımızı yiyor’ demesine vesile olmak gibi bir iş!

Çok yanlış, çok hatalı, sadece seçim kazanmak uğruna yepyeni bir kutup daha yaratmanın nelere sebep olacağını öngöremezsiniz!

Gözünüzün önüne belediye otobüsündeki yaşlı çifte saldıran okul müdürünü ve oğlunu getirin; bugün otobüste oturulacak yer kavgasında bunlar oluyorsa, yarın ‘benim maaşımın bir bölümünü sen yiyorsun’ diye nasıl kavgalar çıkabilir, insanlar birbirine alttan alttan nasıl bilenebilir düşünülmesi gereken konulardır bunlar.

Bir yandan toplum böyle körüklenirken diğer yandan seçim vaatleri ile çığır da açılıyor. Bu kez emekli emekliye kırdırılıyor adeta…

Hemen hatırlayalım, AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum, İstanbul’da yaşayan emeklilere her ay belediye bütçesinden 2 bin 500 TL ek maaş vereceğini açıklamıştı.

Hani para yoktu?

İstanbul, Türkiye’de en çok emeklinin yaşadığı şehir. 2 milyon 700 bin emekliden bahsediyoruz burada, az buz değil…

Her bir emekliye ayda 2 bin 500 TL vermenin İstanbul için yıllık maliyeti vergi dahil 110 milyar liraya yakın…

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bütçesi 213 milyar lira…

110 milyarı emekliye verilecek ve geriye kalan bütçe ile İstanbul gibi bir metropolün tüm belediye hizmetleri görülecek, üzerine de yeni yatırımlar yapılacak öyle mi?

Tıpkı hala temeli atılmayan, hak sahiplerine teslim edilmeyen, TOKİ konutlarının sözünü vermek gibi. Olur da bir zamanlar diline; “Çalıyor ama çalışıyor” lafını pelesenk eden emekli bu kez de bize zam verecek niyetiyle Kurum’u seçmeye karar vermeye niyetlenirse TOKİ mağdurlarından birilerini bulup konuşsun derim.

Hani, sormak lazım, oluru var mı bu işin diye…

Hadi oldu diyelim, ülkenin geriye kalan şehirlerinde mesela Bursa’da yaşayan emekli demeyecek mi; ‘Hani benim 2 bin 500 liram’ diye!

Tüm bu konuşmaların emeklilerin seçim malzemesi yapılması ve yaşadıkları yoksullukla adeta dalga geçilmesinden öte olmadığını düşünüyorum. Güzel oyuncaklarını göstererek gariban çocuklara nispet yapan şımarık zengin bebelerinde olur anca böyle bir kibir.

Ortadaysa tek bir gerçeklik var; bu siyasal düzende milli gelirden daha çok pay isteyen işçilere, emeklilere, köylülere para yok!

O zaman bir irade koyalım ortaya; biz taş yiyorsak, onlar da taş yesinler…

 

HABERLER