Dünya üzerindeki en büyük savaşların su, gıda ve enerji kaynaklarına ulaşım üzerinden çıktığını hepimiz biliyoruz artık.
Özellikle su, küresel ısınmayla birlikte adeta eriyen bir kaynak olduğunda, her yanıyla hayatın başlangıcını ve en kritik sürdürülebilirliğini işaret ettiğinden, son yıllarda enerji ve gıdaya ulaşımın da önüne geçti dünyada gördüğü önem açısından.
Dünya için geleceğin savaşlarını su savaşları olarak öngörenler olayın küçük bir simülasyonunu izlemek isterlerse Bursa’ya bakabilirler. Zira bizde su savaşları çoktan başladı ve en acımasız biçimiyle devam ediyor.
Hadi konuya gelelim…
1987 yılında Bursa’nın tahmini gelişimi de göz önünde bulundurularak DSİ tarafından projelendirilen Çınarcık Barajının suyunu paylaşamıyoruz şimdilerde.
‘Her kuşu tuttuk, sıra leylekte’ diyenleriniz olabilir. ‘Sonuçta leylek de önemli bir kuşumuz, bari bunu tutalım’ diyerek yanıt verip devam ediyorum…
Efendim Çınarcık barajının suyunun kullanımı vakti zamanında; ‘%23’ü içme suyunda, %23’ü tarım sulamada, %54’ü de enerjiye ayrılarak kuyruk suyundan Uluabat Gölü’nü beslemek ve gölün doğal yaşam dengesini korumak amacıyla kullanılmak üzere planlanmış.
Sonraki süreçlerde DSİ’nin projeyi tamamlama süreçleri gecikince, BUSKİ ile bir protokol yapılarak harcamaları BUSKİ’nin karşılaması şartı ile 145 milyon m³ suyun kullanım hakkı tamamen BUSKİ’ye devredilmiş. Kalan kısım yine DSİ ile enerji firması arasında protokol yapılarak enerji için tahsis edilmiş. Yani baraj suyunun 145 milyon m³ suyunun kullanım ve tahsisat hakları tamamen Büyükşehir Belediyemize ait olup enerji üretimi sonrası Uluabat Gölü’nü besleyen kuyruk suyu ise DSİ’ye ait artık.
Gelelim kavganın koptuğu yere…
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Mart Ayı aylık değerlendirme toplantısında Çınarcık Barajından organize sanayi bölgelerine hat çekilerek su verilmesine yönelik eleştirileri yanıtlarken,
“DSİ böyle bir protokol yapmış. Oradan 60 milyon metreküp civarında sanayiye su aktarılması gündemde” demişti.
İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi bugün düzenlediği basın toplantısında doğruda konuyu ele alarak, Başkan Bozbey’e şöyle seslendi;
“Sanayi bölgelerinin, Çınarcık Barajı’nın içme suyunun Bursa’ya yetmeyeceğini hesaba katmadan Büyükşehir Belediyemize 70 milyon m³’ün kendilerine tahsisi için baskı kuruyor olması kabul edilebilir bir durum değildir.
Geçtiğimiz günlerde Büyükşehir Belediye Başkanımızın Çınarcık Barajındaki 70 milyon m³ suyumuzun sanayiye aktarılacağı yönündeki açıklamasını aceleci ve kent anayasası çalışmalarının ruhuna aykırı düştüğünün altını çizmek isterim. Ayrıca Uluabat Gölümüzün yaşamı için kıymetli olan kuyruk suyundan, batıdaki sanayi bölgelerimizin DSİ ile yapmış olduğu protokollerle 34 milyon m³ civarında suyun TEKNOSAB ve TOSAB’a tahsis edildiği de bilinmektedir!”
Bunun ne demek olduğunu kısaca özetleyeyim…
BUSKİ’nin dövizle borçlanmasından ve kendisinin yapmaya mecbur olmadığı yatırımları üstlenmiş olmasından kaynaklı ciddi bir mali sıkıntısı var biliyorsunuz. Hatta bu sıkıntı nedeniyle suya zam yapılması sık sık gündeme geliyor.
İşte bahsedilen borçlanmanın nedeni ve kurumun kendisinin yapmakla yükümlü olmadığı halde yaptığı yatırım Çınarcık Barajı!
Sanayi ne istiyor?
Yatırımını halkın finanse ettiği Çınarcık Barajının suyunun yarısını!
Neye karşılık?
Ortada bir protokol yok, bir sözleşme yok, anlaşma yok, sadece 1987 yılında düşünülmüş bir bölüşüm planı mevcut!
Kaldı ki, hali hazırda barajın kuyruk suyundan alınan bir miktar da var!
Kapımızda susuzluk tehlikesi, cebimizde giderek kabaracak su faturalarının şimdiden hissettiğimiz ağırlığı…
İMO Başkanı Serdar Atilla Erdem son derece önemli bir noktaya dikkat çekerek; “Nicelik olarak genişleyen sanayi yerine nitelik olarak gelişen sanayiye ihtiyacımız var! Sanayici içme suyunu sanayide kullanmak için baskı oluşturmanın yollarını düşünmek yerine kendi arıtma tesislerindeki suyu yeniden sanayide kullanmanın yollarını düşünmelidir. Bursa’daki arıtma tesislerindeki su potansiyeli Çınarcık Barajından almak için baskı oluşturdukları su miktarından fazladır!” diyor.
Hani o derelerimize bırakılan, oradan Marmara’ya akıtılan, sonra bize müsilaj olarak geri dönüp üç kuruşluk deniz keyfimizi zehir eden sulardan bahsediyorum.
Sayın sanayici; adam akıllı temizleyin atıklarınızı yeniden kullanın, yağmur sularını biriktirin ziyan etmeyin, en olmadı deniz suyunu kullanılır hale getirecek teknolojilerle çalışın, ama bizim içme suyumuzdan elinizi çekin bir zahmet.
Hep Bursa’dan almak olmaz, biraz da siz Bursa’ya bir şeyler verin…