Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Kontrolleri piyasanın insafına bırakmayın!

Bayramın en ilginç ve yürekleri ağızlara getiren kazası elbette Antalya’daki teleferik kazasıydı. Bu elim kazada bir vatandaşımız hayatını kaybetti, 7 kişi yaralandı ve teleferik hattında kurtarılmak için yürekleri ağızlarında bekleyen yüzlerce vatandaşımız da büyük bir travma atlattı.

Şu teleferik meselesini biraz irdelemek lazım, zira Bursa da bünyesinde bir teleferik iki telesiyej hattı barındıran, dolayısıyla vatandaşını yüksek yüksek tepelerden bu marifetle aşırtmaya çalışan şehirlerden.

İzlemesi, manzarası şahane olsa da hayli riskli gelir bizim aileye her daim böyle bir ulaşım. Riskin en önemli nedeni ise kurulu bulunan cihazların bizim ülkede kurulmuş olmasıdır benim kanaatime göre.

Çünkü bizde işler her zaman kuralının biraz dışında yürür. Şurası eksik, idare edilir, bu unutulmuş görmezden gelinir, orada ucuz malzeme kullanılmış ‘olsun’ denir, burada proje dışına çıkılmış ‘olur o kadar’ sözü hep cebimizdedir…

Olmuyor işte o kadar…

Mesela Antalya’da faciaya neden olan teleferik vakti zamanında açılışı yapılırken dönemin Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, tarafından; ‘Türkiye’nin en ucuzu!’ olarak tanıtılmış!

2017 yılında resmi açılışı yapılan ve bu açılışa dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın da katıldığı teleferik açılışında,

“Bir kişi 15 TL, 2 kişi 20 TL taşıma ücreti olarak düzenlendi. Türkiye’nin en ucuz teleferik taşıma ücretidir. 260 bin peyzaj, toplam bütçe 14 milyon 694 bin 818 TL oldu. Oldukça ekonomik bir rakama gerçekleşti. Köprülü kavşak yaptığım zaman ‘Karayolları yaptı’ diyenler bu hizmete de hava yolları yaptı diye bir yaklaşım ile karşı karşıya kalabilirim. Önemli olan bu hizmetlerin bizim dönemimizde gerçekleşmesidir” şeklinde konuşmuş Menderes Türel.

Keşke ucuzluğu ile değil güvenliği ile övünülecek işler yapılsaydı. Keşke teleferiğin bakım ve kontrolleri akademik odalar eliyle yürütülseydi.

Makine Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Prof. Dr. İbrahim Atmaca teleferiğin işletme ruhsatını odanın onayladığını ancak, söz konusu tesisin ruhsatlandırma sonrası yapılması gereken yıllık periyodik kontrollerinin Makine Mühendisleri Odası tarafından gerçekleştirilmediğini, kendilerine böyle bir talepte bulunulmadığını belirtiyor yaptığı açıklamada.

Periyodik kontrol mekanizmasının piyasanın insafına bırakılmaması, bu denetimlerin kamusal alanda hizmet veren akredite kurumlar tarafından gerçekleştirilmesi gerektiğini bir kez daha vurgulamak isteriz!” cümlesi çok kritik.

Benzeri bir durumu bir süredir yaşadığımız ve her defasında yüreğimizi ağzımıza getiren asansör facialarında da görüyoruz. Unutmamak lazım…

Bu arada bizim teleferik ve telesiyejlerimizin tüm işleri Teleferik A.Ş tarafından yürütülüyor. Makine Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Ahmet İhsan Taşkınsel’den aldığım bilgiye göre teleferik ve telesiyejlerin kontrol ve bakımı da oda tarafından titizlikle yürütülüyor.

****

 

Yoksulluk alın yazısı gibi…

 

TÜİK’in ülke gerçeklerini gün yüzüne seren, pek de öyle göğsünü gere gere açıklamadığına emin olduğum bir istatistiğinden bahsetmek istiyorum size. Bizim aslında içselleştirdiğimiz, kendi doğal faunamızda bir genetik miras gibi içimize işlediğini bildiğimiz durumun matematiğe dökülmüş hali bu bilgiler.

TÜİK, 2023 yılına ilişkin ‘Dezavantajların Kuşaklararası Aktarımı’ araştırmasını yayımladı. Araştırmaya katılan 25-59 yaş grubundaki vatandaşların güncel hayat standardı ile 14 yaş civarındaki koşulları karşılaştırılarak sonuçlara ulaşılmaya çalışılmış.

Veriler içinde bulunduğumuz döngüyü kırmak konusunda ne kadar da şanssız olduğumuza ayna tutuyor gibi. Mesela, 14 yaş civarında tatile gidemeyenlerin yüzde 69.1’i için tatile çıkmak hâlâ hayal…

Araştırmaya ilişkin yorumları Sözcü’den Tolga Uğur’un haberinden yararlanarak aktarıyorum size. Bu bilgilere göre, annesi yükseköğretim mezunu olanların yüzde 83.5’i, babası yükseköğretim mezunu olanların ise yüzde 79.5’i üniversite bitirdi. Tam tersi şekilde annesi lise altı eğitim seviyesinde olanların sadece yüzde 21.9’u, babası lise veya üniversiteye okumayanların ise yalnızca yüzde 18.4’ü yükseköğretim mezunu olabildi.

Gerçi artık üniversite mezunu olmanın da ülkemizde kıymeti harbiyesi yok ya işin bu kısmı ayrı bir tartışma konusu olarak şurada dursun…

14 yaş civarında yaşadığı hanenin maddi durumunu ‘çok kötü’ olarak tanımlayan fertlerin yüzde 25.5’i en düşük yüzde 20’lik gelir grubunda yaşamını sürdürürken, yüzde 45.2’si ise en düşük iki gelir grubunda bulunarak maddi durumunda somut bir ilerleme kaydedemedi. 14 yaş civarında ‘çok kötü’ şartlara sahip kesimin yüzde 16.5’i ise en yüksek yüzde 20’lik gelir grubuna girerek sınıf atlamayı başardı.

Tabi araştırma bu sıçramanın nasıl gerçekleştiği konusunda bizi bilgilendirmiyor. Malum bunun saadet zincirleri var, inekli oyun satanları var, özel gelirli fon oluşturdum deyip milleti dolandıranları var, var oğlu var yani…

Konut sahipliği verileri de benzer bir tabloyu ortaya koyuyor. 14 yaş ve civarında ailesi kiracı olanların yaklaşık yarısı, yüzde 47.7’si, hâlâ kirada oturuyor. 14 yaş ve civarındayken ailesi ev sahibi olanların yüzde 57.7’si şu anda hala ev sahibi iken yüzde 26.3’ü ise kiracı konumuna düştü.

Konut sahipliğinde bir ilerleme olmasından vazgeçtim yüzde 26’lık bir düşüş söz konusu. İnsanlar var olan konutlarını da kaybediyor gibi görünüyor buradan bakınca.

Hasılı kelam, ülkemizde insanların kendilerinden önceki nesilden daha iyi yaşam koşullarına kavuşacaklarına ilişkin masal burada sona eriyor.

Çünkü böyle bir kavuşum yok.

Yoksulluk alın yazısı gibi ana babamızdan bize miras kalıyor…

 

HABERLER