Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Madenmiş, kazaymış, küçük ortakmış!

Hayatımda hiç ticarete kafası basan bir insan olmadım, ancak gözlem yapmak ve gelişmeleri takip etmek konusunda fena değilimdir hani. İşte tam da bu nedenledir Bursa sanayicilerinin kendilerini geliştirerek daha küçük alanları kaplayan, çevreyi daha az kirleten üretim modellerine yönelmelerini, yeni ürünler geliştirmelerini, hatta mümkünse tarım üretimleri ile katma değer sağlamalarını ısrarla istiyor oluşum.

Kimse kendini kandırmasın, gelişimini belirli bir noktaya taşıyan ülkelerin üretimlerini bizim gibi ülkelere kaydırmış olmaları sadece işçiliğin ucuz olmasından kaynaklanmıyor. Bizim gibi ülkelerin havasından, suyundan, toprağından, yer altı ve yer üstü kaynaklarından yararlanarak kirli üretimlerini yaptıkları gibi kendi ülkelerindeki temizlik düzeyini ölçekleyen ‘karbon ayak izi’ kavramını ortaya atmaya kadar varan bir çevreci anlayış benimsiyorlar.

Gelişmiş ülkelerin süpürdüğü çöpleri kendi ülkemizde toplamak sanayicilikte gelişmek demek değil kanaatimce.

Tekstil üretimi de bu topraklarda yapılıyor, ağır sanayi üretimi de…

Hava da kirleniyor su da…

Tüm su kaynaklarının üzerine HES projeleri de yapıyoruz, hunharca her bölgede en ilkel yöntemlerle maden de arıyoruz…

Tabii biz bu madenleri en ilkel yöntemlerle ararken sık sık kaza da yapıyoruz, elbet adına kaza denirse…

Kaza demek ne kadar doğru ise.

Dokuz kişiyi yuttu içindeki maden ayrıştırıldıktan sonra atık hale gelen toprağın yığıldığı alanındaki büyük bir toprak kayması.

Erzincan İliç’de meydana gelen kazayı Türkiye’nin Çernobil’i olarak tanımlayanlar çoğunlukta.

Daha önce de siyanürlü suyun toplandığı havuzda meydana gelen membran patlaması sonucunda tonlarca siyanürlü suyun doğaya, hatta bir ihtimal Fırat Nehrine karıştığı iddia edilmiş, yetkililer söz konusu siyanür miktarının 8 kilo civarında olduğunu, bu miktarın doğaya zarar vermeyeceğini bildirmişti.

Olay da unutulup gitmişti.

Peki öyle miydi? Büyük soru işareti…

Yine aynı maden, yine bir kaza, yitirdiğimiz dokuz işçi, aileleri, sevenleri olan dokuz kişi…

Ama hatırlarsanız ‘ölmek bu işin fıtratında var’ denmişti…

Normalde bakıldığında maden işletmelerinde bir plan olması ve bu plan doğrultusunda atık toprağın hangi kalınlıkta ne biçimde yığılacağının, bir kayma olmaması için neler yapılması gerektiğinin yazılması, planın bakanlık tarafından onaylanması, ardından da denetlenmesi gerekir.

Madeni işleten Anagold isimli bir şirket, sahibi Kanadalı bir maden şirketi, şirketin yüzde 20’lik hisse ile küçük ortağı Çalık Grubu.

Bu tablo karşımıza gelince anlıyoruz ki, normalde bir maden şirketinde olması gereken pek çok uygulama bu maden şirketi için geçerli hale dahi gelmemiştir. Elbet bir plan vardır da kağıt üstünde… Kimsenin bu plan doğrultusunda mı hareket ediliyor diye gidip madeni denetlediğini sanmıyorum. Benimki ülke gerçeklerini göz önünde bulundurduğumda küçük bir tahmin sadece.

Çalık Grubu yaptığı açıklamada; “Biz o madende küçük ortağız ve yönetimde de, işletmede de hiçbir etki ve katkımız yok. Bizim ortaklığımız sadece finansal ortaklık” diyor.

Savunma süper…

Şu açıdan da bakalım meseleye; kazanın olduğu maden şirketinin Kanadalı ortağının 7.2 milyon dolarlık vergi borcu affedilmiş. Sade vatandaşın evine aldığı ekmekten dahi vergi alan, kafamızı yıkadığımız şampuan için ‘özel tüketim vergisi’ gibi saçma bir vergi oranı koyan Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kanadalı şirketin 7.2 milyon dolarlık vergi borcunu neye dayanarak affetti benim açımdan büyük merak konusu.

Ülkemizde pek çok yatırım ihtiyacımız varken, emekliye, işçiye, memura, eğitime, sağlığa para bulunamıyorken, bizim bu affı Kanadalı şirketin Kanada’da halka açıklamak zorunda olduğu bilançosunda görerek öğrenmemiz ise apayrı bir acınası hal…

Falsolar bununla sınırlı değil, maden sahası Kuzey Anadolu fay hattının üzerinde!

Jeoloji Mühendisleri Odası, altın madeninin aktif fay hattı üzerine kurulduğunu, ancak projenin hem hazırlanması hem de uygulanıp tesisin kurulması aşamasında fay hattının aktif olmayan bir fay hattı olarak gösterildiğini açıkladı. Olası büyük bir depremde tüm madenin yıkılma tehlikesi mevcut!

Madenin ÇED Raporu da dahil tüm raporlarını dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum imzalamış. Hiç de sormamış, ‘Kanada’da siyanürle altın aramak yasakken ve siz bu kadar çevreci bir ülkeyken neden bizim ülkemizde siyanürle altın arıyorsunuz?’ diye! Yine sormamış, ‘Bu maden şirketinin üzerinde kurulduğu fay hattı hakikaten aktif olmayan bir hat mıdır? Koskoca Kuzey Anadolu Fay hattı nasıl oluyor da inaktif oluyor?’ diye…

İktidar bu durumu “Murat Kurum’u yıpratma kampanyasına çevirmekle” suçluyor herkesi. İyi güzel de yıpranan vatandaş ne olacak? Ölen onca insan ve yaşanan çevre faciası…

Bursa Su Kolektifi de konuyla ilgili bir açıklama yaptı bugün;

“Ekoloji örgütleri, odalar, sendikalar, barolar olarak İliç’teki Anagold Madenciliğe ait Çöpler Kompleks Madeninin kapatılması için yıllardır siyasi iktidarı uyarıyoruz. Bilirkişiler, maden çalıştığı sürece bu felaketlerin kaçınılmaz olduğunu onlarca kez raporladı, ama her seferinde iktidar ve rant işbirliği yaptığı Anagold’un ortakları olan Kanadalı SSR Mining ve yerli Çalık Holding’ten yana tutum sergiledi. Vahşi madenciliğin sürdürülmesine göz yumdu!

Madenin üç katı büyütülmesi için son kapasite artışı talebine, ekoloji hareketlerinin itirazlarına rağmen ÇED olumlu kararı, dönemin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum tarafından verildi!” diyorlar.

Bu işin dokuz kişinin hayatına mal olmasından sonraki en korkunç kısmı ise madenden sızan siyanür ve toksik kimyasallarla koca bir Fırat havzası ve Fırat’ın ulaştığı tüm uluslararası suların tehdit altında olmasında yatıyor.

Kısacası güzel ülkem, Avrupa’nın çöpünü süpürdüğü ülke olmaya devam ediyoruz ve aradığımız siyanür çok yakında çeşmemizden akmaya geliyor!

 

 

 

 

 

HABERLER