Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Manifesto gibi manifesto!

Bir süredir bekliyordum Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şubesi ile birlikte pek çok akademik oda temsilcisinin bir araya gelerek hazırladıkları Yerel Yönetimler Manifestosunun yayınlanmasını.

Bugüne nasipmiş…

“İyi bir yerel yönetimde ana unsur; hukukun üstünlüğü, katılımcılık, açıklık, saydamlık, hesap verebilirlik, hesap sorabilirlik, denetim, eşitlik ve etkinlik gibi kavramların yaşama geçirilmesidir” cümleleri ile başlayan manifestoyu tüm paydaşlar adına ADD Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan okudu.

Çok da iyi bir cümle ile başladı konuşma.

Manifestonun en can alıcı kısmını ise;

“Seçim sonuçları açıklanmadan, tüm Belediye Başkan adayları ve Belediye Meclis üyelikleri adaylarının mal bildirimlerini gerçekleştirmeleri, tüm siyasi partiler ile adayların siyasetin finansmanını topluma açık şekilde yapmaları, tüm yerel yönetimlerde parsel bazında imar değişiklerine son verileceğini kamuoyuna taahhüt etmeleri, etik kurallar, saydamlık, hesap verebilirlik açısından son derece önemli ve gereklidir” cümleleri oluşturdu.

Hemen hatırlatmakta yarar görüyorum, meşhur Komünist Başkan Fatih Mehmet Maçoğlu’nun yaptığı belediyecilik tam olarak buna benzer bir belediyecilikti. Tüm toplumun hoşuna giden bir şeffaflıkla yönetilen her yerde olduğu gibi Ovacık’ta da suyundan ulaşımına kadar pek çok hizmet halk için bedava sunulmuştu.

Bursa için olur mu?

Keşke…

Ticaret ile siyasetin bağının kesilmesi gerektiğine vurgu da yapıldı, önemli konu başlıklarından biri de buydu. Daha doğrusu ilk cümlenin gerçekleşmesinin ana adımlarından biri buydu.

Bursa için mümkün mü?

Şehrin durumunu şöyle bir özetlersek; üç aşağı beş yukarı 3 buçuk milyon kişinin yaşadığı Bursa’da şehirle ilgilenen ve gittikleri her yerde mutlaka elleri kolları birbirine dolanan yaklaşık 5 bin, hadi bilemediniz 10 bin kişi olduğunu, bu kişilerin ticarette de siyasette de sivil toplum kuruluşlarında da yer aldıklarını ve dolayısıyla bulundukları tüm ortamları bir anlamda kendi işleri için de alan devşirme olarak kullandıklarını düşündüğünüzde, yani siyasete zaten ticareti pekiştirmek için girildiğini göz önüne aldığınızda mümkün değil elbette.

Üstelik hiç kimsenin eli bir diğerininkinden temiz değilken, üstelik taşı en günahsız olanın atması gereken yerde en günahsızı bulmak konusunda dahi ciddi bir kavgaya tutuşmaya hazırken…

Sorunları çok, çözümleri yok Bursa’da yerel seçim öncesinde projelerin değil hangi adayın kimin adamı olduğunun konuşulduğunu ve bu durumun benim için hazin bir tablo oluşturduğunu defalarca yazdım, yazmaktan yorulmayacağım konulardan biri olarak da şöyle bir köşeye kaldırdım.

Bugün bakıyorum, bahsedilen manifestoda bazı sözler istenirken ve Bursa’nın sorunları sıralanır; ‘Bu sorunların çözümünde yer alacak mısınız? Bursalılara dürüst siyaset sözü verecek misiniz?’ denirken sivil inisiyatifi dinlemeye gelen belediye başkan adayı sayısı sadece dört.

Projeleri ile zaten her hafta bize farklı bakış açıları getiren, bahsettiği projeler için de vakti zamanında bir yıla yayılan hazırlık süreci yaşadığını anlatan YRP Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sedat Yalçın, henüz proje lansmanını gerçekleştirmemiş olan İYİ Parti Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Selçuk Türkoğlu, bugün düzenlediği basına merhaba toplantısının hemen ardından sivil inisiyatife zaman ayıran CHP Mudanya Belediye Başkan Adayı Deniz Dalgıç ve YRP Nilüfer Belediye Başkan Adayı Zeynep Candan Albayarak.

Yeşilin griye döndüğünü, hava kalitesinin düştüğünü, kontrolsüz göç dalgalarının şehrin kaldıramayacağı boyutlara ulaştığını, yaşam alanlarının sanayi ile iç içe hale geldiğini, trafiğin içinden çıkılmaz bir hale dönüştüğünü hepimiz biliyoruz aslında. Elbette kentsel dönüşümün yapı stokunun yüzde 65 gibi bir oranının depreme dayanıksız binalardan oluştuğu öngörülen bu şehirde elzem olduğu gerçeğini de es geçmemek lazım.

Ben daha çok manifestoda değinilen ve aslında pek de farkında olmadığımız sorunlara dikkat çekmek istiyorum. Bence çok önemli meselelerden biri, şehrin hafızası sayılacak yerlerinin korunmaması ile oluşan bir kimliksizleşme durumunun yaşanıyor olması.

Plansız bir şehir olarak; Ankara’dan yapılan, dolayısıyla şehrin işleyişi tam olarak bilinmeden verilen kararlarla hazırlanan planlarla yürüyor olmamız da benzeri bir sorun.

Manifesto geniş bir alanı kapsıyor ve şehri yönetmeye talip belediye başkan adaylarından söz istiyor; dürüst, ilkeli, hukuka uygun, şeffaf, kent odaklı, vizyoner bir kent yönetimi için.

Şimdilik dört belediye başkanı bu konuda söz verdi diye kabul ediyorum ben. Neticede bu toplantıya katıldılar ve söylenenlere de bir itirazları olmadı. Hatta söylenenlerin gerçekleşmemesi durumuna itiraz ettiklerini vurguladılar.

Bursa’nın 17 ilçesi ile birlikte 18 belediye başkanı seçeceğini, bu belediye başkanlarını da her ilçede en az 7 siyasi parti arasından seçerek belirleyeceğini düşünürsek, söz veren 4 belediye başkanının ne kadar düşük bir orana rast geldiğini bulabiliriz.

Anlaşılan o ki, isteklerin ve gerçekleştirilenlerin çarpışması yepyeni mücadeleler doğurmaya gebe şimdiden…

 

 

HABERLER